ROJAVA’DAKİ KİTLESEL GÖÇ VE NEDENLERİ
Rojava'daki son durum... Son günlerde yaşanan kitlesel göç... Taraflar ne diyor? Gazeteci Mutlu Çiviroğlu yazdı.
26 Ağustos 2013 Pazartesi 11:50
Rojava'daki durum son günlerde başlayan kitlesel göç ile değişik bir boyuta ulaştı. Kürdistan Bölge Hükümeti'ne göre Rojava'dan sınırı geçen insan sayısı 200.000'e geçmiş durumda. Bu kaygı verici durum uluslararası kamuoyunun dikkatini de Rojava'nın üstüne çekti. Zaten dünya basını da birkaç gündür sürekli bu konu üzerinde haberler yapmakta.
Bu göç eden Rojavalı halkı iki ana grupta toplamakta fayda var. İlk grup ki göç eden insanların büyük çoğunluğunu oluşturmakta, Halep merkezdeki Kürt mahallelerinden ve çevre köy ve kasabalardan gelen, evleri, barkları yıkılmış ve bu nedenle de gidecek yeri olmayan insanlar.
Bu kasabalardan olan Tel Hasil ve Tel Aran'da yüzlerce insanın Nusra ve Irak-Suriye İslam Devleti (ISİD) tarafından öldürüldüğü haberleri basında genişçe yer almış, hem Rusya hem de Amerika sivillere yönelik bu saldırıları kınamıştı. Bu bölgedeki Kürt ve Arap mültecilerin ilk sığındığı bölge olan Efrin ve çevresi aşırı nüfus yoğunluğu ve bölgeye aylardır uygulanan ambargodan dolayı nefes alamaz hale gelmiş vaziyette. Bu nedenle de son dönemdeki saldırılardan kaçan halk, yönünü Halep'e göre daha sakin olan Cizire bolgesine çevirmişti.
Kürdistan Bölgesi'ne göç eden ikinci grubu oluşturanlar ise Kamışlı, Dirbesiye, Haseke gibi şehirlerden temel ihtiyaç maddelerinin olmaması ve artan pahalılık gibi ekonomik nedenlerden dolayı çareyi göç etmekte arayan insanlar. Rojava'nın tamamı üzerinde devam eden ekonomik ve ticari ambargonun zaten zor olan hayat şartlarını iyice kötüleştirdiği bir gerçek. Bu ambargodan dolayı bölgede ne ticaret yapılabiliyor ne de diyasporadaki Kürtlerin gönderdiği yardımlar yeterince yerine ulaştırabiliyor. Demokratik Birlik Partisi (PYD)'nin Türkiye'den sınır açma talebi ise Dirbesiye şehrinin hemen karşısında yer alan Şenyurt Sınır Kapısı'ndan BDP'li belediyelerin topladığı yardım malzemelerinin geçişine izin verilmesi ile sınırlı.
Yukarıda saydığımız bu iki sebebe ek olarak, başta Girê Spi (Tel Abyad) olmak üzere Serêkaniye, Girkê Legê (al-Mabada), Çilaxa gibi bölgelerde Nusra ve ISİD'in halk üzerinde uyguladığı öldürme, rehin alma gibi eylemlerden dolayı evlerini arkada bırakıp giden insanları da eklemekte fayda var. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP)'nin yarı resmi yayın organı olarak bilinen Peyamner'de de Çarşamba günü çıkan bir haberde bu konuya değinildi. Haberde bu şehirlerde Kürtlerin boşalttığı evlere Afganistan, Sudan, Suudi Arabistan ve Tunus'tan gelen İslamcı militanların yerleştiklerine dikkat çekildi.
Bu kitlesel göç olayının Rojava için büyük bir tehlike olduğunu görüştüğüm herkes açıkça ifade ediyor. PYD tarafının ileri gelen isimlerinden, Kürt Yüksek Konseyi üyesi İlham Ahmed'e Çarşamba günü bu konuyu sorduğumda cevabı ilginçti. 'Rojava'yı Kürtlerden temizleyip yerlerine çeteci grupları yerleştirip, halkı açlık ve yoklukla terbiye etmeye iradesini kırmaya çalışıyorlar. Biz vatanımızı terk etmektense, direnmeyi ve kendi topraklarımızda onurumuzla ölmeyi yeğleriz.'
Her şeye rağmen hem YPG'nin savunması, hem de halkın direnişiyle bu tür planların boşa çıkarılacağını sözlerine ekleyen Ahmed, KDP'yi de Rojava'ya karşı olumsuz bir tutum takınmakla itham etti. 'Eğer KDP gerçekten de Rojava halkına yardım etmek istiyorsa, sınırı ticarete açmalı ki halk ihtiyaçlarını giderebilsin ve ayakları üzerinde durabilsin.' Halkı kendi yanına götürmüşsün ve bir lokma ekmeğe muhtaç etmişsin diyen Ahmed, bunun insani bir tutum olmayıp, siyasi bir karar olduğunu iddia etti.
Rojava'yı boşaltma girişimlerinin Suudi Arabistan, Suriye muhalefeti ve Türkiye'nin ortak bir planı sonucu yürütüldüğünü iddia eden Ahmed, kendilerinin buna izin vermeyeceklerini söyledi.
Yekiti Partisi'nin son kongrede seçilen yeni lideri İbrahim Biro ise Perşembe günü kendisiyle yaptığım görüşmede, kitlesel göçün Rojava'nın geleceğini büyük tehlike altına attığını, bunun mutlaka durdurulması gerektiğini dile getirdi.
Bu göçün durmasının en önemli çarelerinden bir tanesi Rojava'ya ticaret yollarının açılması olduğunu söyleyen Biro, Türkiye'ye çağrıda bulunarak Efrin, Kobane ve Cizire bölgelerindeki sınır kapılarını gidiş gelişlere ve ticarete açmasını istedi. Bu dileklerini Türkiye'deki görüşmelerde Türk yetkililere ilettiklerini, onların da bu konuyla ilgili PYD ile görüştüklerini kendilerine ilettiklerini belirtti.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin sınır kapısını fazlasıyla kapalı tutmasının Rojava'da var olan durumu daha da ağırlaştırdığını dile getiren Biro, bölgede bazen içecek suyun bile olmadığının altını çizdi. 'Eğer Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırı açsaydı ve ticarete izin verseydi bu seviyede bir göç yaşanmazdı ve göç eden insanların yarısı Rojava'da kalırdı. Eğer insanlarımız temel ihtiyaçlarını giderebilselerdi birçok kişi evini terk etmek zorunda kalmazdı.' Biro, gümrük gelirlerinin Batı Kürdistan Halk Meclisi ve Kürt Ulusal Konseyi arasında paylaşımı konusunda PYD ile görüşmelerin devam ettiğini de sözlerine ekledi.
Bu göç sorunun çözümün bir başka yolunun ise radikal, İslamcı grupların halka yönelik saldırıların durdurulması gerektiğini dile getiren Biro, bunun için de Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve diğer bölge güçlerinin çaba sarf etmesi gerektiğini belirtti.
El Parti Basın Sorumlusu Nuri Birimo ise halkın El Kaide'ye karşı olduğunu ve saldırılardan dolayı göç etmek zorunda kaldığını ifade etti. Birimo, uluslararası toplumun bu durumu görüp, Kürtleri Kaide'ye karşı koruması gerektiğini dile getirdi.
YPG Sözcüsü Redur Xelil de kendisiyle konuşmamızda birtakım çevrelerin Kürt-Arap çatışması çıkartıp, Kürtlerin Rojava'yı terk etmelerini amaçladıklarını ve daha önceleri uygulanan 'Arap Kemeri' adlı Araplaştırma siyasetinin yeniden hayata geçirilmeye çalışıldığını dile getirdi. Esad rejiminin Pazartesi günü Derik bölgesini helikopterlerle bombalamasını da bu planın bir parçası olarak değerlendiren Xelil, bu siyaseti asla kabul etmeyeceklerini söyledi. Xelil, 'Kürt halkının büyük çoğunluğu bulunduğu köy ve şehirleri kendi savunma birlikleriyle [YPG] savunmaya devam edecek ve direnişini sürdürecektir' dedi.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz ki bir haftayı aşkın süredir devam eden kitlesel göç Rojava'da yeni bir dönüm noktası olarak önümüzde durmakta. Görüştüğüm Rojavalı mülteciler ve gazeteci meslektaşların de dile getirdiği gibi, birçok insan istemeden yani son çare olarak Kürdistan Bölgesi'ne geçmiş durumda. Bu insanların birçoğu yaşam şartlarının, bir nebze de olsa, düzeltilmesi durumunda kendi topraklarına dönmek istediklerini belirtiyorlar.
Hiç şüphe yok ki Rojava topraklarının sahipsiz kalmaması ve dışardan gelen yabancılar tarafından işgal edilmesinin önlenmesi çok büyük öneme sahip ve herkes bu konuda hemfikir. Bu nedenle de çok parçalı Rojava siyasi hareketleri, en azından böylesi acil bir durumda, bütün farklılıklarını bir kenara bırakıp ortak bir strateji belirlemeli ve bu soruna etkin çareler üretmeli.
Bu etkin çarelerden ilki Rojava ile Kürdistan Bölgesi arasındaki Sêmelka/Peşabûr kapısının, bütün siyasi ve ekonomik kaygılar bir kenara bırakılıp, KDP tarafından en kısa sürede ticarete açılması. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) kapı meselesinde hükümet kararı bulunmadığını ısrarla ve en üst düzeyde dile getirmekte, kararın Bölge Başkanlığı, Başbakanlık ve İçişlerine elinde tutan KDP tarafından alındığını söylemekte.
İbrahim Biro ve birçok kişinin ifade ettiği gibi halk parasıyla bile ekmek, su, ilaç ve jeneratör gibi ihtiyaçlarını karşılayamamakta. Sınırın ticarete açılmasının bu tür sorunları ortadan gidereceği ve var olan hayat pahalılığını aşağıya çekeceği herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir konu. Temel ihtiyacını karşılayabilen halkın, mülteci kampları dahi eline geçmeyen koşullarda yaşamaktansa, kendi evlerinde kalmayı tercih edeceğini herkes dile getirmekte. Böylesi bir durumda yeni kitlesel göçlerin önünün alınmasının yanı sıra, Kürdistan Bölgesi'nde bulunan birçok insan Rojava'ya geri dönecektir.
Hatırlatmakta fayda var ki binlerce insanın bu şekilde Kürdistan Bölgesi'ne akın etmesi hükümeti ekonomik ve siyasi anlamda da büyük bir yük altına sokmaktadır. Rojava'dan gelecek kitlesel göçün durması ve bölgede bulunan mültecilerin topraklarına geri dönmeleri Kürdistan Bölgesi'nin yükünü de bayağı hafifletecektir.
Ne yazık ki, KDP ve PYD arasındaki uzun zamandır devam eden güç kavgası, bu sorunu böylesi bir noktaya getirmiştir ve en çok da Rojava halkı bu durmadan mağdur olmaktadır. Bu nedenle de başta bu iki parti daha yapıcı bir tutum sergilemeli ve halkın cevap bekleyen ihtiyaçlarına cevap olmalıdır. KDP bir an önce sınırı ticarete ve yardım geçişlerine açmalı, PYD ise başta sınır kapısı ve diğer tüm konularda kendisi dışındaki oluşumlara da fırsat tanımalıdır. Diğer küçük partiler de sürekli şikâyet eden yaklaşımlarına son verip, bu iki partiye destek olmalı ve Rojava'nın bu zor günleri atlatmasına yardımcı olmadırlar. Aksi takdirde tarih bu partilerin hepsini halka karşı görevlerini yerine getirtmedikleri ve Rojava'yı bu zor duruma soktukları için sorumlu tutacaktır.
Mutlu Çiviroğlu
Mail: [email protected]
Twitter: https://twitter.com/mutludc
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.