ROJAVA'DA TÜRKİYE NE İSTİYOR, İRAN NE İSTİYOR?
Suriye’deki çatışmaları Suriye dışındaki güçler yönlendiriyorlar. Bir temel aktör İran, ikinci aktör Türkiye...
15 Ağustos 2013 Perşembe 09:02
PYD Eşbaşkanı Salih Muslim 25-26 Temmuz’da İstanbul’da Dışişleri yetkilileriyle görüşmüştü. Bu Türkiye’ye PYD lideri olarak ilk resmi ziyaret olmuştu. Ağustos başında Türkiye’ye ikinci ziyaret beklenirken, Muslim İran’a ilk resmi ziyaretini yaptı. Ağustosun ilk haftası yemin ederek Cumhurbaşkanlığı görevine başlayan Hasan Ruhani henüz kabinesini şekillendirmeden Muslim, Dışişleri yetkilileriyle bir araya geldi. Ruhani’nin yemin töreni sırasında sarfettiği “Her ne kadar milli ve dini azınlıkların hakları için adımlar atılmış olsa da maalesef bu istenilenin çok gerisinde oldu. Ben azınlıkların haklarının verilmesini kendime borç biliyorum” sözlerine sadık kalıp kalmayacağını yakın vadede bölgede yeni otokrasiler istemeyen Rojava ve Kürt Ulusal Kongresi’ne yaklaşımda göreceğiz.
Muslim 13-14 Ağustos’ta ikinci kez İstanbul’da görüşmeler yaptı. Aslında biletler Ankara’ya alınmış, ancak görüşmelerin İstanbul’da yapılması kararlaştırılmış.
Görüşmedeki esaslar:
Görüşmeleri PYD Dış İlişkiler Sorumlusu Zuhad Kobani ve TEV-DEM yöneticilerine soruyorum. Verilen bilgiye göre Muslim, vahşetlere imza atan El Nusra gibi gruplara ilişkin yetkililere döküman ve videolar sundu. El Nusra’ya Türkiye yardımlarının durması ve sınır kapılarının Kürtlerin yüzüne kapatılmaması istendi. TEV-DEM Yürütme Kurulu Üyesi Hisen Çawiş temel esasları olduğunun altını çiziyor: “Biri Cephetel Nusra ve diğer çeteleri bize karşı kullanmasınlar. Bu son çatışmalarda açıktır, herkes biliyor Türkiye onları destekliyor. Lojistik destek, ilaç, cephane, herşeyi veriyor. İkinci mesele sınır kapısı... Ve siyasi konular var. Biz hangi noktada hangi statüyü istiyoruz, demokratik özerklik ne anlama geliyor?”
Sınırlarda yardım geçişi ve cihadçıların sızdırılması konusunda ilerleme beklediklerini, sınırın kısa müddet için kamyonlara açıldığını vurgulayan Çawiş, cihadçı grupların geçişinin ise sürdüğünün altını çiziyor: “Til Abyad’da geçiyorlar daha çok. Devlet biliyor. Hiçbirşey devletin haberi dışında olmuyor. Özellikle Türk istihbaratı bu grupların içinde var. Til Abyad sınırında geçişler gündüzleri oluyor. Diğer noktalarda Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde, kurtarılmış bölgede daha çok geceyi kullanıyorlar. Bazen sivillerin içinde bazı çete unsurları gönderiyorlar.”
TEV-DEM yönetiminden Nasır Hac Mansur da, birinci görüşmedeki sözlerin yerine getirilmediğini kaydediyor. Mansur, Muslim’le ikinci görüşmelerin tamamlayıcı olacağını vurguluyor: “Radikal İslami gruplara yardım etmeyeceklerdi, devam etti. Eskisi gibi olmasa da farklı boyutlarda devam etti. Kapılar açılacaktı yardımlar için o da açılmadı. Bir defa Şenyurt ve Dırbesiye’de açıldı. O da zor belayla, halkın baskısıyla. Bu görüşme pratiğe dönük olacak. Mesela sınır kapıları ve İslami gruplara yardımlar...” Mansur, Kürt sorunu konusunda korkuları gidermek, endişeleri yok etmek istediklerini de ifade ediyor.
İran ne istiyor, Türkiye ne istiyor?
Çawiş’e İran ve Türkiye ziyaretlerinin peşpeşe gelmesini soruyorum: “Taleplerimiz çok açık, halk olarak Rojava olarak, demokratik bir Suriye özgür bir Kürdistan istiyoruz. Tabi özgür bir Kürdistan derken federatif, yahut otomomi olsun, yahut özerklik isimleri bizim için pek önemli değil. Doğmatik bir yaklaşımımız yoktur. Önemli olan yeni Suriye’de Kürtlerin tarihini, kimliğini, coğrafyasını kabul etmektir. İran Suriye’de bir aktördür. Türkiye gibi. Şu anda artık Suriye’deki çatışmaları Suriye dışındaki güçler yönlendiriyorlar.
Bir temel aktör İran, ikinci aktör Türkiye. Bu iki taraf Kürtleri kendi yanına çekmek istiyor. Mesela İran bizi rejimin çizgisine çekmek istiyor. İran’ın yaklaşımı ‘Siz şayet rejimin yanında yer alırsanız bir otonomi bir federal statü elde edebilirsiniz’ şeklinde. Diplomatik çevrelerde bu tür şeyleri tartışıyorlar. Türkiye de Kürtleri muhalefetin çizgisine getirmek istiyor. Yani Türkiye’de oturan muhalefetin, yani koalisyonun çizgisine. Koalisyon çizgisi de devlet çizgisi de Kürtleri kabul etmiyor. İki çizgi aynı noktada birleşiyorlar. Hatta bu son dönemde koalisyonun yaklaşımı gerçekten Baas Partisi’nin yöntemlerini bile geride bıraktı. Kürtlerin mallarını namusunu helal etme yaklaşımı var, fetva veriyorlar. Çok kirli bir savaşa girdiler Kürtlere karşı. Koalisyon bundan habersiz değil. Bu Cephet el-Nusra olsun, Özgür Ordu’nun bazı taburları koalisyona bağlı. Koalisyonun kimi kişileri bunu basın yoluyla açık etmişlerdir.”
Nasır Hac Mansur da Kürt sorunu, Suriye ve Rojava sürecinin görüşüldüğü İran’la ilgili şunları söylüyor: “Salih Muslim’in sözleriyle aktarıyorum: Onların demokratik özerkliğe karşı fazla reaksiyonu yok. İslami gruplara karşı söz vermişler, yardım edeceklermiş. Ancak İran’da çabuk çabuk somut şeyler çıkmaz. İran ile Suriye ilişkileri belli. İran eskiden beri biliyoruz, çok oportünistçe ve uzatıcı durumları var. Keskin tavır almıyor, bulandrıp sürüncemede bırakıyor. İran’la Kürtler olarak hep ilişkimiz olmuş; güney, kuzey hep darbe almışız. Tabi diplomatik ilişkileri, ilişkilenmeyi kaçırmamak gerekir, anlayıp dinlemek için.”
Muslim’le bu görüşmesi sonrası Ankara artık adalete, eşitliğe dönüş yapmalı. Rojavalılar pratik adımlar bekliyor. Ör. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Suriyeli mülteci sayısının yaklaşık 400 bin olduğunu kaydederken “1 milyar doların üzerinde bu konuda bir harcama yaptık” diyor. Kürtlere aynı hassasiyet gösterilmiyor. Kürt yaralılar sınırdan geçirilmiyor. Birçok ülkeden Suriye’ye gönderilen yardımların Rojava’ya da aktarılması neden sağlanmıyor? En son Kürtlerin Rojava’ya gönderdiği bozulma ihtimali yüksek çocuk mamaları ve ilaçların da olduğu kamyonlar ağustos sıcağında bir hafta bekletildi. Artık benzer eziyetler yaşatılmamalı. (M. Ali Çelebi-Özgür Gundem)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.