ROBERTO CARLOS, 2.5 YILINI ANLATTI!
Fenerbahçe'den ayrılan Roberto Carlos, kulüpte geçen 2.5 yılını anlattı: "Daum'u çözemedim"
20 Aralık 2009 Pazar 19:02
Sheriff maçıyla birlikte F.Bahçe'den bir yıldız daha kaydı ama bu, diğerlerinden daha da parlaktı: Roberto Carlos. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyuncularının arasında yer alan Brezilyalı, Türkiye'de tam 2.5 yıl geçirdi. 1-0 kazanılan Sheriff maçı sonrası belki de arkadaşlarıyla birlikte son yemeğini yiyordu İtalyan restoranı ILFARO'da. Güiza, Santos, Cristian, Vederson ve Bilica'nın eşleriyle katıldıkları son veda yemeğinde vaktinin bir kısmını basına ayıran Carlos, Türkiye'de çalıştığı 3 hocayı Vatan gazetesine anlattı...
DEDE SENDROMU
“Ben dünya futbolunun içindeyim. Dünya futbolu içinde birçok arkadaşım var. Sürekli sık sık konuşmalarımızda futbol geçiyor. Aragones'in ismi ortaya atıldığında kendi fikrimi belirttim. Onun çok kibirli, agresif, ters bir kişilik olduğunu ve başarılı olamayacağını anlattım. Bunu yılların tecrübesiyle söyledim. Kötü bir insan değil ama F.Bahçe'ye yararlı olması mümkün değildi. Öyle de oldu. Zico ile devam etmek bizi farklı yerlere taşıyacaktı. Aragones zamanındaki psikolojik ve fiziksel yıkım bizi çok etkiledi. Bu sezon bile takım bunun etkilerinden kurtulamadı.
Daum'u ise çözemedim. İlk kez çalıştım ama bazen çok çok iyi, bizlere karşı sevecen ve iyi niyetli.. Bazen de önümüzde koca bir buzdağı varmış gibi duruyor. İki farklı yönünün olması iyi değil. Ya öyle olacaksınız, ya böyle. Ama Türkiye'yi tanıması onun başarılı olmasını sağlayabilir. Davranış tutumunu da düzeltmeli. Bu kesinlikle F.Bahçe'yi etkiliyor.
F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve yöneticiler her sezon büyük hedefler koyuyorlar. Bu, futbolda olması gereken bir iddiadır. Bu da başarının gelmesini tetikliyor aslında. Ancak 2.5 senede 3 farklı hoca gördüm. Zico, Aragones, Daum. Bu futbol adına iyi bir şey değil. Futbol hayatımda oynadığım takımlarda ancak bu kadar hocayla çalışmışımdır. Yine bu konuda yönetimin daha istikrarlı olması gerektiğini düşünüyorum.
AYAĞIM BİLE ÇATLADI
Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıkmamız unutulmazdı. Çok güzel bir aile gibiydik. Zico ve bizler o kadar güzel uyum yakalamıştık ki, şüphesiz bu durum bizi başarıya götürecekti. Öyle de oldu. Belki ben bu maratonda sakatlık nedeniyle yer alamadım ama çeyrek final sevincini yaşarken, Chelsea maçlarında oynayamadığım için üzgünüm.
Zico döneminde öyle bir birlik-beraberlik içindeydik ki bazen maça çıkarken savaşa çıktığımızı düşünüyorduk. Hepimiz savaşçı gibi hissediyorduk kendimizi. İşte bu yoğun başarı isteği sonrası Sevilla maçında ayağımızı, kafamızı bile tekmelere uzattık. Böyle bir anda ayağım çatladı. Bu istek ve arzu, takım arkadaşlarımın çeyrek finale gitmesine neden oldu.
BAŞKAN İKNA ETTİ
Aslında ben sezon başı gidiyordum. Tatilimi Alex'le birlikte bitirip, 3-4 gün daha geç gelecektim ama gelişimi öne çekip İstanbul'a geldim. Yeni imzaladığım sözleşmenin yürürlüğe konmamasını rica ettim. Ve ayrılmak istediğimi bildirdim. Ancak başkan ve yöneticiler yeni sayfa açacaklarını Aragones'le yolları ayırıp, Daum'la çalışacaklarını söylediler. Yine de kalmak istemiyordum ama yöneticilerin iyi niyeti, arkasından Daum'un beni arayarak ”Sana ihtiyacımız var“ demesi beni kalmaya ikna etti.
Bu sezon başından ziyade geçtiğimiz yıl Aragones'le yaşadığımız o kötü geçen günlerde de gitmek istedim. Kayseri ve Bursa maçları sonrası gitmeyi kafama koymuştum. Arkadaşlarım ve yöneticiler beni ikna etmişti.
Ben futbolda hep başarılı olmak istiyorum. Başarısızlık benim inancımı kırıyor. Aragones döneminden beri hep mutsuzluk yaşadım. Türkiye'de sevinç ve mutsuzluğun ortası yok. Ya çok mutlusunuz ya çok üzülüyorsunuz. Bu da insanı yıpratıyor.”
"ÇOCUĞUMA TÜRK İSMİ KOYACAĞIM"
“Eşimle birlikte Türkler'i çok sevdik. Bu yüzden doğacak çocuğuma bir Türk ismi verebilirim. Karar vermedim ama neden olmasın?”
“Benim 7 tane çocuğum var. Şimdi yeni bir mutluluğa adım attık. Önümüzdeki aylarda son çocuğum doğacak. Onun doğumunda yanında olmak istiyorum. Büyümesini de izlemek keyifli olacak. Türkiye'yi ve Türkler'i gerçekten çok sevdik. Bu yüzden belki çocuğuma bir Türk ismi koyabiliriz. Henüz karar vermedik ama düşününce neden olmasın..
F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve Murat Özaydınlı beni alabilmek için 2 yıl ter döktüler. Onların bu kadar ısrarlı olması beni etkiledi. Bana hep saygılı ve sevecen davrandılar. Ben de onlara 'Sabredin, bir sene sonra geliyorum' dedim ve sözümü tuttum. İyi ki tutmuşum. Çünkü buradaki futbol kültüründen de kendime bir şeyler kattığımı düşünüyorum.
"ÇOK DUYGULANDIM"
Real Madrid'den ayrılırken de çok hüzünlenmiştim. Gözyaşı dökmüştüm. 2.5 sene geçirdiğim F.Bahçe'de arkadaşlarımla vedalaşırken, çok hüzünlü anlar yaşadık. Onları unutmayacağım. Birçoğuyla da hayatımın sonuna kadar görüşeceğim.
"YEMEKLERİ UNUTMAM"
İstanbul'da birçok kaliteli restorana gittim. Birçoğu güzel yemekler yapıyor. Türk mutfağına kelimenin tam anlamıyla bayılıyorum. Samandıra'daki aşçımız süper yemekler yapıyor. Ancak Kalamış'taki İtalyan restoranındaki arkadaşım Stefano'nun yemeklerini hiç unutmayacağım. Brezilya'ya döndükten sonra beni en çok zorlayacak şey, Türk lezzetlerinden uzak kalmam olacak.”
"BAŞKANIN GÖZÜ ÇOK PEK!"
“Aziz Yıldırım futbolu çok seviyor. Hırslı ve azimli bir başkan. Başarılı olmak için elinden geleni yapıyor. Bu kadar çalışkan, koşuşturan ve her şey ile ilgilenen bir başka başkan görmedim. Başkan ve yöneticiler çoğu zaman bize manevi destek verdi. Benim bu kadar yıl Türkiye ve F.Bahçe'de olmamı başkan sağlamıştır.
Hem önemli hedefleri olan hem de ciddi paralar ödeyebilen bir ülke olması, benim Anelka ve Ortega gibi yıldızların burada oynaması birçok Avrupa yıldızını Türkiye'ye çekiyor. Ama önemli olan bir şey var Türk kulüplerinin Avrupa'da başarılar yakalaması lazım.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.