PERVİN BULDAN: MHP'Lİ VEKİLLER BENİ ARADI!
Diyarbakır mitinginde ayağından yaralanan Pervin Buldan, Evrensel gazetesine vermiş olduğu röportajda olaylı mitingin perde arkasını anlattı.
18 Temmuz 2012 Çarşamba 11:24
Pervin Buldan, olay sonrası MHP'li vekillerin kendisini arayarak geçmiş olsun dediğini belirtti.
İşte Pervin Buldan ile yapılan o röportaj:
BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın ayağı kanlar içindeki bu fotoğrafı Diyarbakır'da yaşananların adeta bir özeti gibiydi. Acı içindeki bu yüzü daha önce Sevahir Bayındır, Ayla Akat Ata'da da görmüştük. Onlar da farklı zamanlarda aynı minvalli saldırıların sonucunda yaralanmışlar ve uzun süreli tedavilerle uğraşırken bir yandan da vekilliğin sorumluluklarını yerine getirmeye çalışmışlardı.
"YAPMAM GEREKENLER DE VARDI"
Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan ile hastanede kendisini ziyaret ettiğimizde Cihan Sincar da yanıbaşında oturuyordu. Cihan Sincar, eşi Mehmet Sincar'ı 19 yıl önce Batman'da faili meçhule kurban vermişti. Pervin Buldan da yattığı hastane odasının penceresinden eşi Savaş Buldan'ın kaçırılıp katledildiği otelin ışıklarını görüyor. Pencerenin perdesi tamamen açık. Selma Gürkan ona Kalanşo çiçeği getirmişti, internete baktım; zarafet ve dayanıklılık sembolü imiş. Sohbetimizin en sonunda Pervin Buldan'a "Kızgın mısınız?" diye sorduğumda. "Hayır diyemem" dedi biraz rahatsız olarak, biraz gülerek. "Böyle bir dönemde işimden gücümden, yapmam gerekenlerden kısa süre için bile olsa ayrı tutuyorlar beni; ona biraz kızıyorum."
"MHP'Lİ VEKİLLER ARADI"
Diyarbakır'da yaşananların ardından kabineden kimse aradı mı, başbakan, bakanlar...?
Hayır, meclis başkanı Cemil Çiçek'ten bir geçmiş olsun dileği aldım. Birkaç AKP'li vekil aradı. Fatma Şahin de aramadı. MHP'li vekiller aradı ve geçmiş olsun dedi. Bunu ben önemli buluyorum. İdeolojik olarak, çizgi olarak çok farklı yerlerde duruyoruz ama insani bir duyarlılıkla yaklaşmış olmalarını çok önemli buluyorum. Bunun AKP'li vekillere de örnek olmasını diliyorum.
"TAM BİR VAHŞETTİ"
Saldırının ekranlara yansımaması ve büyük bir suskunlukla geçiştirilmesi bugün medya içinde olanlarca bile eleştiri konusu haline geldi. Siz ne düşünüyorsunuz buna ilişkin?
Gerçek gazetecilik Türkiye'de bana göre ölmüştür, gerçeği kamuoyuyla paylaşmak bir insanlık görevidir. Bu görevi yerine getiren çok az gazeteci var. Türkiye'de yaşanan acıları, ölümleri vahşeti kamuoyuna yansıtmak çok önemli; bunu yaptığınız oranda insan olabilirsiniz. Diyarbakır'da yaşananlar tam bir vahşetti. İki gündür takip etmeye çalışıyorum, yaşananları gerçek anlamda kamuoyuyla paylaşan çok az sayıda gazeteciye rastlayabildim. Bunda da tabii ki hükümetin çok büyük bir misyonu var. Kendi yandaş medyasını yarattı AKP. Bu da Türkiye'ye zarar veriyor, demokrasiyi çok geriye götürüyor. Eğer gerçekler aktarılsa Türkiye'de demokrasi çok daha hızlı bir şekilde vücut bulabilir, Kürt sorunu daha hızlı çözülebilir. Hukuk devleti diyoruz, insan hakları diyoruz, demokrasi diyoruz; bütün bunların olabilmesi için gerçeklerin yansıtılması gerekir.
DÖVÜLEN VEKİLLER, YARGILANAN AVUKATLAR, YAZILAN ANAYASA...
Bahsettiğiniz tarihi anayasa yazım süreciyle siyasetçilerin tutuklanması, KCK davaları, Roboski, Pozantı, sizin Diyarbakır'da gördüğünüz muamele iç içe geçmiş süreçler. Bu iç içeliğe ilişkin ne diyorsunuz?
Türkiye'de anayasayla birlikte tarih de yazılıyor. Muhalifler, demokratlar, insan hakları savunucuları ve kendisine insanım diyen herkes açısından bu çok önemli. Bir taraftan anayasa yazım süreci bir taraftan mitinglere yapılan saldırılar, milletvekillerine uygulanan şiddet, tutuklamalar, cezaevleri, yargılamalar.... Dün milletvekilleri dövüldü, bugün avukatlar yargılanıyor, yarın anayasa yazılacak... Eğer anayasanın gerçek bir anayasa olmasını istiyorsak bunları göz önünde bulundurmak gerek. 8 bine yakın siyasetçinin cezaevinde olduğunu, Pozantı'da tecavüze uğrayan çocukların halen cezaevinde olduğunu, Roboski'deki 34 insanımızın katillerinin ortaya çıkmadığını unutmamak gerekiyor. Eğer anayasa yazım sürecinde bunlar konusunda da adım atılabilirse gerçek anayasa o zaman yazılabilir. Bunlarla birlikte anayasa yazılırsa o zaman Türkiye bir tarih yazar, değilse yazılan yeni anayasa çok da bir şey ifade etmez Kürt halkı için.
'O, İNSANLARI NASIL KATLETTİĞİNİ AÇIKLASIN'
1990'lı yıllarda peş peşe faili meçhullere kurban giden Kürt işadamlarından biri de eşiniz Savaş Buldan. O dönem emniyet genel müdürlüğü, İçişleri ve Adalet Bakanlığı yapan Mehmet Ağar'ın öldürülen Kürt işadamlarının listesini yazan kişi olduğu ifade ediliyordu. Bugünlerde ise kaldığı cezaevinde bir "Kürt Raporu" hazırladığı ve sorunun çözümü için katkı sunmak istediği konuşuluyor...
Mehmet Ağar'ın ifade ettiği şeylerin benim için önemi büyük. Şu an yattığım hastanenin hemen yanıbaşında eşimin kaçırılıp katledildiği otel var: Çınar Oteli... Ve Savaş'ın adı Mehmet Ağar'ın hazırladığı listenin içinde yer alıyordu. Ağar, Kürt sorununun çözümünü isteseydi daha o zaman bu listeleri hazırlamazdı. Ağar'ın bugün yapacağı tek iyi şey o dönem katlettiği işadamlarının listesini vermek, o listedeki insanları nasıl katlettiğini açıklamak olur. O, şimdi devletin koruması altında kaldığı cezaevinde devletin himayesi altında olan bir insan. O, Türkiye'de 17 bin faili meçhulün sorumlusu ve oradan devlete şu mesajı veriyor: "Eğer ben konuşursam bunun altında herkes kalır. Tuğlayı çekersem bu duvarın altında herkes kalır."
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.