OSLO SÜRECİ BİTTİ Mİ?
Devletin zirvesinde olgunlaştığı belirtilen yeni Kürt planı, soruna çözüm getirmeyeceği bağlamında bir hayli eleştiri almaya başladı. Lale Kemal yazdı...
24 Mart 2012 Cumartesi 07:40
Devlet içinde Kürt ve PKK sorununun çözümü yolunda irade eksikliğine bürokratlar ve bakanlıklar arası rekabet eklenince, Kurtuluş Tayiz’in vurguladığı gibi, yeni diye açıklanan Kürt planı, devlet içi güç merkezleri arasında geçici bir uzlaşmayı yansıtıyor havası veriyor .
Üst düzey bir hükümet yetkilisinin, ben dahil birkaç gazeteciyle, adının ve ünvanının verilmemesi şartıyla ayrı ayrı yaptığı görüşmelerde ana hatlarını aktardığı yeni Kürt planını, bu devasa sorunun çözümünde ayakları pek yere basmayan, gerçekçi değilmiş gibi görünmekle birlikte şans verilmesi gerekecek türden bir plan diye düşünüyorum. Ama bunun şartı, sorunun çözümü için samimi olacak bir devlet aklının ortaya çıkmasıyla olabilir. Bu türden bir devlet aklının halen mevcut olmadığı düşüncesindeyim, zira, PKK ve Kürt sorununun çözümünde devlet içinde hem kurumlar arası rekabet hem de çok başlılık güçlü biçimde hissediliyor.
Devletteki irade ve samimiyet eksikliğine değinmeden önce, bana aktarılan planın daha da detaylandırdığım bazı ana hatları şöyle; “PKK sorununun çözümündeki öncelikle silahları bıraktırmak geliyor. İmralı’da ömür boyu hapis cezasını çekmekte olan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve silahlı güçlerin üslendiği Kuzey Irak Kandil’deki karargah artık muhatap alınmayacak.Muhatap, demokratik yollarla seçilmiş BDP olacak ve hükümet yetkilisinin tanımıyla, “Demokratik yollarla seçilmiş partinin başımızın üzerinde yeri var.”
Siyasi temsilcilerin muhatap alınması şart iken Öcalan’ın hiçbir surette devrede olmaması şart. BDP’nin İmralı’dan ve Kandil’den aldığı talimatlarla politika belirlediği kanaati güçlüyken nasıl muhatap alınır soruma, bürokrat, şöyle bir açıklama getiriyor; “Kürt siyasetçileri ve aydınlarının, Güneydoğu bölgesinde, PKK tehdidiyle, silahların gölgesinde yani korku altında gerçek anlamda siyaset yapmaları mümkün değil. BDP’nin, ‘Büyükleri,’ Kandil ve İmralı talimatıyla hareket ettiğini, BDP’nin bu nedenle çok güçsüz olduğunu biliyoruz. BDP’yi, İmralı yerine kendi fikirlerini söyleyebilecek şekilde güçlendirmemiz gerekiyor. Devlet olarak, bölgede PKK’nın silah tehdidini ortadan kaldırabilirsek, BDP iyi bir muhatap olur. Yeni stratejimizde yine muhatap olacak. Keza, silah tehdidini ortadan kaldırabilirsek, Kürt aydınları ve siyasetçilerin önü böylelikle açılabilirse, megaloman, bölgede diktatorya üzerinden sistem geliştirmek isteyen PKK ve Öcalan’dan onları kurtarırsak, yeni siyasetçiler de ortaya çıkacaktır. Türkiye’de ilk kez, totaliter PKK’dan kurtulunması ve Kürt halkının sorunlarına çözüm getirmeye çalışan bir hükümet var. “
Devletin yanı sıra, Kuzey Irak bölgesel Kürt hükümeti lideri Mesut Barzani’nin, PKK’ya silah bıraktırmada önemli rol biçildiği de hükümet yetkilisi tarafından vurgulanmış ama silahların bırakılması konusunda izlenecek yöntemlerle ilgili, Kürt ulusal kongresinde alınması öngörülen karardan öteye, fazla detaya, israrlı sorularıma rağmen girilmemişti.
Türkler arasında var olan Kürt düşmanlığı ve PKK ile Kürtleri özdeşleştiren zihin yapısı var iken PKK ile silahsız çözüm amacıyla Oslo benzeri görüşmelerin yeniden başlatılması, çok önemli bir risk taşıyor. Devletin, terörün sorumlusunun salt PKK olduğu şeklinde toplumda oluşturduğu “Kürtlere nefret algısının,” her an depreşip, kimi ulusalcı Türkleri kalkışmaya götürecek zemini giderek güçlendirdiği düşünülüyor. Bu nedenle yeni planda, Oslo görüşmeleri benzeri süreç olmayacak. Üst düzey hükümet yetkilisi, “PKK’yı taraf almaya devam eder, Kürt halkını bu örgütün insafına bırakmaya devam ederseniz Türk-Kürt düşmanlığını da körüklemiş olursunuz. Dolayısıyla çözüm parlamento zemininde olmalıdır.”
Asker-MİT hep vurmaktan söz etti
28’nci yılına giren PKK ile düşük yoğunluk çatışmada, MİT ve TSK’nın sürekli, PKK’lıları vurup kırmaktan öldürmekten söz ettiğini anımsatan aynı hükümet yetkilisi, bu anlayışı kırdıklarına işaret ederken, PKK’nın Güneydoğu bölgesinde özerk yapılanma kurmasına ise asla izin verilmeyeceğinin altını çiziyor. Aynı yetkiliye göre, Kuzey Irak’ta PKK hedefleri sürekli vurularak çözüm gelmediği gibi sürekli saldırı politikası, PKK’nın Kandil’in bitişiğindeki İran’da üstlenmesi anlamına gelecek.
Fidan kırılmak istenmiyor
Devletin yeni Kürt planı, MİT ve PKK arasında yapılan Oslo görüşmeleri benzeri bir sürecin artık sonlandırılması konusunda bir fikirbirliği oluştuğunu gösteriyor. Malum, Fidan ve diğer üst düzey eski MİT’çilerin, savcılar tarafından, Oslo görüşmelerini de kapsama alanına alan KCK soruşturması çerçevesinde şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmaları, hükümetin yaptığı bir yasal değişiklik ile önlenmişti. Ancak savcılığın, bu kez MİT’in tepe yöneticilerinin sorgulanması için Başbakan Erdoğan’dan izin istemesiyle sorun yeni bir boyut kazandı.
Yeni plana göre, Oslo benzeri görüşmeler devre dışı bırakılırken, hükümetin, MİT Müsteşarı Hakan Fidan konusunda hassas ve özenli bir politika izlemekte olduğunu da not etmekte yarar var. 2009 yılını da kapsayan dönemde MİT ve PKK arasında Oslo görüşmeleri, o günkü şartlarda belki doğru bir politika olarak uygulanmış olmakla birlikte iyi yönetilemediği düşüncesi de hakim. Ancak, Oslo görüşmeleri sonlandırılırken Fidan’ın hedef alınmamasına da özen gösteriliyor. Örneğin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, birkaç hafta önce yaptığı açıklamada, “Oslo görüşmeleri de sürebilir,” yolundaki sözlerinin arka planında, “Fidan’ı harcamama,” düşüncesinin yattığı belirtiliyor.
Devletin zirvesinde olgunlaştığı belirtilen yeni Kürt planı, soruna çözüm getirmeyeceği bağlamında bir hayli eleştiri almaya başladı.
Kurtuluş Tayiz, dün Taraf’taki yazısında, planı, “Devlet içi güçler arasında geçici ‘uzlaşma,’ sağlamaya dönük bir çalışma, devlet içinde bir ateşkes,” olarak yorumlamış. Ben de böyle bir izlenim aldım, zira, terör sorununu çözmede devlet içinde var olan samimiyet eksikliğine çok başlı yapı, bakanlar ve bürokratlar arası rekabet de eklenince, söz konusu Kürt planı geçici bir uzlaşma izlenimi veriyor. Daha önce yazmıştım, Başbakan Erdoğan, planladığı şekilde 2014’te Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’ne çıkarsa, oy kaygısı olmayacağı için daha fazla risk alıp Kürt sorununu çözme iradesini ortaya koyacaktır.
Lale Kemal - Taraf
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.