22 Kasım 2024
  • İstanbul12°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

ORTADOĞU ATEŞİNDE KÜRT BAHARI

Suriye Kürdistanı'nda bir 'güç paylaşımı' gerekliliğinin, Irak Kürdistanı'ndan bağımsız şekillenemeyeceği aşikar.

Ortadoğu ateşinde Kürt baharı

28 Mayıs 2013 Salı 12:38

Ortadoğu’da her yer ateş altındayken Kürdistan’a bahar gelir mi? Bu yıla Kürtler çok umutlu girmiş olsa da, son günlerde yaşananlar “Kürdistan baharı”ndan önce daha çok kış göreceğimize işaret ediyor. “Kürdistan baharı”ndan kastım, birçok Kürdün de anladığı biçimiyle, Kürdistan’da demokratik, özgür ve barış içinde bir düzenin kurulması. Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığa doğru ilerleyişi, Suriye Kürtleri’nin kendi özyönetimlerini kurması, nihayetinde İmralı süreci ile başlayan Türk-Kürt İttifakı Kürtleri umutlandırdı. Ama umutlar, daha baharın sonu gelmeden, yerini endişeye bıraktı.

Geçtiğimiz hafta Kürtler yürekleri ağızlarında Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) ve Suriye Kürdistanı’nda kontrolü elinde bulunduran Partiya Yekineya Demokratik (PYD) arasındaki gerilime odaklandı. Suriye Kürtlerinin askeri gücü Yekineya Parastina Gel (YPG) Irak Kürdistanı’ndan Suriye’ye doğru sınırı geçen 75 Suriyeli Kürdü gözaltına aldı. Bunun üzerine de KBY sınırı kapatıp peşmerge güçlerinin sayısını artırdıktan sonra, deyim yerindeyse, zehir zemberek bir açıklama yaptı: “Seçimler yapılıncaya kadar hiçbir taraf ve güç kendini ötekilere dayatamaz. Hewler Antlaşması’nın maddeleri uygulanana kadar çaresiz tavrımızı gözden geçireceğiz”. Peki neydi Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY’nin) bugüne kadarki tavrı? 

Muhtemel kaos ortamı

KBY, Suriye krizi patlak verdiği günden bu yana, bir anlamda, imkansızı başarmaya çalıştı. Bir yandan Esad rejimiyle ters düşmemeye özen gösterirken, bir yandan da Türkiye ile gelişen ilişkilerine paralel olarak Suriye muhalefetiyle teması hiç kesmedi. Bu arada Suriye Kürdistanı’nda kontrolü ele alan PYD ile rekabete girişmediyse de, diğer Suriyeli Kürt partileri destekleyerek PYD’nin tek başına hareket etmesinin önünü almaya çalıştı. Bu tutum KBY’ye bir yandan Kürdiyati adına benimsediği “abi”lik rolünü oynamasına fırsat verirken; bir yandan da, Türkiye’nin Suriye Kürdistanı’ndaki gelişmelere “içerden müdahale” çabalarının karşılık bulmasına yardımcı oldu.

Ancak KBY imkansızı zorlamanın sınırlarının farkında olarak da elini boş tutmadı. Suriye krizi patlak verdiğinden bu yana Irak Kürdistanı’na göç eden ve sayıları bugün itibarıyla 150 bini bulan Suriyeli Kürt mültecilere silahlı eğitim vermeye başladı. Yaklaşık 12 bin Suriyeli Kürt mülteci iki yıl boyunca peşmerge güçleri tarafından yetiştirildi. Amaç, Esad rejimi düştüğünde oluşacak muhtemel bir kaos ortamında Suriyeli Kürtleri korumak olarak açıklandı. Ancak, halihazırdaki kaosta bu görevi yapmak için neden Suriye Kürdistanı’nda bulunmadıkları sorusu havada kaldı. Havada kaldı, çünkü buna aslında PYD’nin izin vermediğini açıklamak kimsenin işine gelmedi. Nitekim geçtiğimiz hafta bu silahlı güçten 75’i sınırı geçmeye kalkışınca YPG tarafından gözaltına alındı.

PYD, Suriye Kürtlerinin büyük çoğunluğunun desteğini arkasına almış ve diğer Kürt partilerine oranla daha örgütlü bir yapı olmanın sağladığı avantajları bugüne kadar kullanmasını bildi. Suriye Kürdistanı’nda kısa sürede kontrolü ele aldı ve hem idari, hem de askeri alanlarda görece özerk bir düzen kurdu. Ancak bu düzene Suriyeli Kürtlerin bütününün ve de bir dış desteğin sağlanmasında başarılı olamadı. Çünkü kurduğu otoriteyi kimseyle paylaşmaya yanaşmadı. Nihayetinde buna mecbur kalacağını bilse de kazanımlarını garanti altına almadan, yani kurduğu düzenin işleyişini yerel ya da uluslararası ölçekte bir meşruiyete kavuşturmadan ipleri elinden bırakmak istemedi.

Ertelenen gerilim 

Sonuçta herkesin Esad rejiminin bugün olmazsa yarın gideceği üzerinden yaptığı planlar, II. Cenevre Konferansı’nın toplanması kararıyla vadesini doldurunca ertelenen gerilim su yüzüne çıktı. Buna bir de PKK’nin İmralı süreciyle birlikte silahlı mücadeleyi siyasi mücadele alanına taşıma kararı eklenince gerilim daha da arttı. Nitekim bu siyasi mücadele alanının sadece Türkiye’yi değil, tüm Kürdistanı kapsayacağı anlaşıldı. Üstelik bu bağlamda PKK çok da hızlı davrandı. 25 Nisan’da Kandil’den yapılan açıklamanın hemen ardından Sabri Ok ve Ahmet Deniz gerilla kıyafetlerini çıkarıp takım elbiseleriyle Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)’nin ikinci adamı kabul edilen Berham Salih ile buluşup basının önüne çıktı. Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi (PÇDK), daha önceki dönemde alınmış yasak kararına rağmen, Irak Kürdistanı’nda yapılacak seçimlere katılacağını duyurdu. Bu arada, bugüne kadar Irak Kürdistanı’na sığınmış 215 eski PKK’linin KYB’ye katıldığı açıklandı.

Ortaya çıkan tablo Suriye Kürdistanı’nda bir “güç paylaşımı” gerekliliğinin, Irak Kürdistanı’ndan bağımsız şekillenemeyeceğini gösteriyor. Bu da taraflar arasındaki tansiyonu yükseltiyor ve gelinen noktada Kürtler yarının ne getireceğinden şüpheli kendilerini bir gün dayanışma bir gün çatışma içinde buluyor. Nihayetinde, Ortadoğu’da “bahar”ın keyfi ancak bu kadar çıkarılabiliyor. (Radikal)

Arzu Yılmaz
Ankara Üni., SBF, Doktora

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.