ÖLECEĞİMİZİN FİLMİDİR!
Asparagas mı yoksa gerçek mi? Kehanetler silsilesi yakamızı bırakmadığı sürece geleceğe umutla bakmamız olası değil gibi.
11 Kasım 2009 Çarşamba 10:53
Asparagas mı yoksa gerçek mi? Kehanetler silsilesi yakamızı bırakmadığı sürece geleceğe umutla bakmamız olası değil gibi. Hele hele böyle bir filmden sonra rotamızı gerçekten de 'Ümit' Burnu'na çevirmeli miyiz, bir kurtuluş yolu var mı insanlık için, doğru düzgün düşünmek mümkün değil.
Mayaların Marduk Kehaneti'nin peşisıra giden 2012, Hollywood'un şimdiye kadar pek çok defa yapılmış felaket filmlerinin birbiriyle çarpılıp toplanmış hali sanki. Film, klişe sahneler ve repliklerle dolu olsa da, saygıda kusur edilmemesi gereken efektleri, seyirciyi koltuğa çivileyip 157 dakika boyunca gerim gerim geren sahneleriyle "Vay be!" dedirtiyor.
Anlayacağınız Hollywood yine yapmış yapacağını, geriye 2012'yi beklemek kalıyor.
Mayaların Marduk Kehaneti'nin peşisıra giden 2012, Hollywood'un şimdiye kadar pek çok defa yapılmış felaket filmlerinin birbiriyle çarpılıp toplanmış hali sanki.
Limuzin şoförü aynı zamanda kitabı neredeyse 500 adet anca satmış yazar Jackson Curtis rolündeki John Cusack, filmin kahramanı. Başta iyi bir baba şerefine erişemeyen Curtis, kendi hayatının da bir anlamda sınavını veriyor.
Bundan sadece bir ay önce Greenpeace'in katkılarıyla hazırlanmış 'Aptallık Çağı'yla gerçekten aptala dönmüştüm, kabul etmek gerekirse... Zaman 2055'ti ve dünya şimdiki gibi değildi. Bir arşivcinin devasa büyüklükte ve inanılmaz teknolojide günümünüz dünyasını eleştirirerek ve 'belge belge' göstererek anlattığı filmde insanoğlunun gezegenine zaman içinde neler yaptığı, onu nasıl 'maymun' edip ne biçim harcadığı gözler önüne seriliyordu. Yaşanacak felaketlerin habercisinin yaşadığımız bugünler olduğunu açık seçik gösteren bay global arşivci, (Pete Postletwalte) yardım çığlıklarına kulak tıkayan insanlığın yaşadığı bu 'Aptal Çağı'yla küçük çapta bir iç deprem yaşatmıştı bile içimde.
FRAGMAN İZLE
Oysa şimdi 8.5 şiddetindeki bir depremle devrildim! 2012, her ne kadar Hollywood'un şimdiye kadar pek çok defa yapılmış felaket filmlerinin birbiriyle çarpılıp toplanmış hali bile olsa, insanı yerle bir eden sahneleri, sayamayacağım kadar "Adamlar neler yapıyor be?" dedirtecek efektleri ve alt yapısı bir hayli kuvvetli senaryosuyla dünyanın sonunu anlatan bir filmin üstesinden başarıyla kalkıyor, ciddi ciddi...
Maya takvimine göre 21.12.2012 tarihinde yaşadığımız gezegenin yerle bir edileceğinin 'müjdelendiği' film, "Parası olan düdüğü çalar" hesaplarıyla boğuşurken, aile, arkadaşlık, aşk gibi insani kavramları da yabana atmıyor, çatırdayan yerler, havada uçuşan ağaçlar, ikiye ayrılan köprüler, gürleyen denizler arasında yüzünü gösterip, insanlığın kurtulacaksa hep bir arada mücadele ederek bunu başarabileceğini öğütlüyor.
Limuzin şoförü, aynı zamanda kitabı neredeyse 500 adet anca satmış yazar Jackson Curtis rolündeki John Cusack, filmin kahramanı. Başta iyi bir baba şerefine erişemeyen Curtis, kendi hayatının da bir anlamda sınavını veriyor. Zamanında yok saydığı ailesini, tam da dünya yok olurken 'var sayarak' karısı ve çocuklarının önünde hanesine artı puanları yazdırmayı başarıyor.
Siyahi ABD Başkanı Thomas Wilson rolündeki Danny Glover, haliyle Amerika Birleşik Devletleri'nin son başkanı olarak felaket tablosunda tarihe adını yazdırıyor. Çoktan biletleri hazır edilmiş ve önceliği tabii ki zenginlere verilmiş 'Nuh'un Gemileri'ne binmeyi reddeden, onurlu başkan, halkına 'zorunlu' konuşmasını yapıp geride kalanlardan sadece birisi.
Çoktandır herhangi bir filmde görmediğim ve her daim bir 'Natural Born Killer' tadında Woody Harrelson, rolünü bulmuş yine. Gelecek felaketleri ve hükümetin insanlık adına aldığı önlemi önceden bildiğini iddia eden teorici olarak karşımıza çıkıyor.
Filmde kendini ve ikiz oğullarını güven altına almaya çalışan eski boksör - Rus milyarder iş adamı, paranın her zaman her şeyi elde edemeyeceğinin simgesi. Tüm bu olan bitenler arasında mini minnacık bir sahnede İngiltere Kraliçesi Elizebeth'in bir benzerini görmek de mümkün. Üzerinde mor elbisesi, elinde köpeklerinin tasması, kurtuluş gemisine binmeye çalışanlardan o da. Kaç Elizabeth, kaç!
Yerin 2254 kilometre kaydığı, tsunamilerin alıp başını gittiği, zürafaların, fillerin helikopterlerle yüzlerce metre yüksekliklerden kurtarılmaya çalışıldığı, bol aksiyon, bol gerilim, bol su, bol kahramanlık gösterileriyle dolu, bir kehanet filmi, 2012. "Hepimiz birimiz için" mantığından da asla ayrılmayan film, 260 milyon dolarlık bütçesiyle gişenin altını üstüne getirecek muhtemelen.
Tarih, her ne kadar kesinmiş gibi verilse de, insanoğlunun merakını körükleyecek ve kafaları karıştıracak, 2012. Peki korkmalı mıyız gerçekten? Pek çok teori dönüp duruyor ortalıkta, cevabı olmayan pek çok soru var. Nasa ise "Rahatlayın" mesajı veriyor, filme inat. Hatta bunların birer mit olduğunu vurgularcasına toplumu bilgilendirme kampanyası bile başlatmışlar. Öyle diyor bugün haberler...
Ama ya Mayalar haklı çıkarsa? Ya 2012 her şeyin sonuysa? Yazık, genç öleceğiz o zaman!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.