MÜZAKERE, ATEŞKES, SİLAH BIRAKMA...
'DTK ve BDP’nin süreci yöneten aktörlerden olmalarını istemiyor. Hatta mümkünse Kandil ve Avrupa’daki PKK aktörlerinin de süreci yönetmesini istemiyor.'
27 Şubat 2013 Çarşamba 11:07
Biraz gecikmeli de olsa nihayetinde ikinci heyet İmralı’da PKK lideri ile görüştü. İkinci heyetin hem oluşumunun hem de İmralı’ya gidişinin beklenenden daha uzun bir sürede gerçekleşmesinde Başbakanın özel dahlinin olduğu çok açık. Öte yandan Kürt aktörler arasındaki farklı bakış açılarının da etkili olduğunu tahmin etmek zor değil.
Önce Başbakanın Kürt tarafını da yönlendirme istencinin ne anlama geldiğine bakmakta yarar var.
Başbakan daha ilk gün kendi stratejisinin esaslarını açıkladı: “Terörle mücadele, siyasetle müzakere.”
Esasen seçmen tabanındaki ırkçı ve milliyetçilere dönük söylenen bu anlamsız ifadenin müzakereyi yürüten ya da süreçte etkili olan Kürt aktörler açısından önemsendiği görülüyor.
Elbette önemli. Söyleyen Başbakan ve seçmene dönük de olsa söylenmemiş varsayılamaz...
Öte yandan Başbakanın zihnindeki “terörist” kavramının halkın zihnine yerleştirilen “terörist” ile aynı olmadığı da açık.
Başbakanın “terörist” kavramının sınırları içinde hükümetin politikalarını itirazsız kabul eden tek kişi yok. İster silahı yöneten olsun, ister parlamentoda vekil olarak bulunsun, ister Kürt siyasetinin ya da yazın ve düşün dünyasının aktörü olsun, eğer sürece katışıksız, tartışmasız destek veriyor, rol alıyor ve arada methiyeler diziyorsa, o kişi Başbakanın “terörist” kavramının sınırları içinde değil.
Başbakanın Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak vetosunun altında yatan da bu. Başbakanın söylemlerini eleştiren, onun yürüttüğü politikalara tepki veren Kürt aktörler “resmen terörist” olmamalarına rağmen “terörist” ilan edildiler; bu arada “resmen terörist” olan biriyle görüşmeleri de uygun görülmedi...
Açıktır ki Başbakan, DTK ve BDP’nin süreci yöneten aktörlerden olmalarını istemiyor. Hatta mümkünse Kandil ve Avrupa’daki PKK aktörlerinin de süreci yönetmesini istemiyor.
Türkiye’nin geleceğinde rolünü sürdürmek isteyen Başbakanın seçim hesapları var ve bu hesaplarını çok yönlü sürdürüyor. Hatta öyle bir politika güdüyor ki neredeyse Türkiye’de yaşayan herkesin kahramanı olmak istiyor.
Bir taraftan Kandil’i bombalatıp diğer taraftan sadece “resmen terörist” üzerinden müzakere yürütmesinin başka ne anlamı olabilir?
Sürecin uzamasında Kürt aktörler arasındaki farklı bakış açılarının da, kaygıların da payı var.
Ne BDP ve DTK kadroları, ne de Kandil ve Avrupa’daki PKK kadroları sürece dönük aynı okumayı yapıyorlar.
Geniş kesime hitap eden, yaygın örgütlülüğü olan yapı/yapılar açısından bu doğal olmakla birlikte risklidir.
Kandil’den gelen mesajlar Öcalan ile yapılan ikinci görüşmeden sonra değişir mi bilemeyiz. Karayılan, PKK/KCK olarak yaptıkları geniş değerlendirmede kendilerini ikili bir sürece hazırladıklarını ama nihayetinde, koşulları uygun hale getirilir ve direkt görüşmelerine olanak sağlanırsa Öcalan’ı dinleyeceklerini söyledi.
Karayılan ve diğer KCK yöneticilerinin önemli bir bölümü, beyanlarında Türkiye gazetelerinde Öcalan adına yazılan çizilen “Anayasal Vatandaşlık” noktasında olmadıklarını da açık açık söylüyorlar.
BDP içinde de “Anayasal Vatandaşlık” noktasında olmayan geniş bir kesim var.
En önemlisi ise Kürt halkının geniş bir kesimi, BDP’ye oy verenler, statüsüz ve garantisiz bir çözümü benimseyecek gibi durmuyorlar.
Başbakanın “Silahı bırakın, üçüncü ülkeye gidin” söylemi de Kandil’den yanıtını buluyor. Kürtlere siyasetin yasaklandığı, cezaevlerinin eline silah almamış, tek mermi sıkmamış Kürtlerle doldurulduğu bu ortamda ateşkesin sağlanabileceğini ama kısa zamanda tümden silah bırakılmayacağını görmek gerekir.
Kandil mevcut tablo içinde ve hâlâ devam eden aşağılayıcı söylemlerle, sanıldığı gibi 21 Mart’a kadar silah bırakma kararı alıp gerillaların üçüncü bir ülkeye geçişini sağlamaz.
Ateşkes mi?
Onlarca kez ateşkes ilan eden PKK bir kez daha ateşkes ilan eder. Bu ateşkesin silah bırakmaya gitmesini sağlayacak olan ise Kürtlerin değil, devletin/hükümetin tutumudur...
Fehim Işık - Evrensel
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.