03 Mayıs 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır20°C
  • Ankara16°C
  • İzmir25°C
  • Berlin25°C

MISIR'DAKİ MÜSLÜMAN KARDEŞLER HAREKETİNİN KÜRTLERE BAKIŞI

Mısır'da Darbe ile Yönetim'den Uzaklaştırılan Müslüamn Kardeşler Hareketi'nin (İhvan-ı Müslimin) Kürtlere Bakışı...

Mısır'daki Müslüman Kardeşler Hareketinin Kürtlere Bakışı

05 Temmuz 2013 Cuma 17:08

1945 yılında vuku bulan Barzani ayaklanması esnasında cemaatin kurucusu şehit Hasan el-Benna Irak hükümetine, Kürt sorununun silah ve baskı yoluyla değil; diyalog, eşitlik ve haksızlığın kaldırılması yoluyla çözülmesini isteyen bir telgraf mektubu göndermiştir.Telgrafta daha sonra Üstad el-Benna’nın “Kardeşleri olan Kürtler'e yönelik herhangi bir olumsuz duygu beslemediğini ve kıyamlarının / mücadelelerinin, emri bil-maruf ve nehyi anil-münker çerçevesinde gerçekleştiği” görüşüne yer verilir.

Mısır'da Darbe ile Yönetim'den Uzaklaştırılan Müslüman Kardeşler Hareketi(İhvan-ı Müsliminin) Kürtlere Bakışı:

Kürt meselesi zannedildiği gibi sadece Türkiye’de cereyan eden bir hadise değil aksine bir kelebeğin dört kanadı gibi dört ayrı coğrafyada (Türkiye, İran, Irak ve Suriye) tüm yakıcılığıyla uzun yıllardır mevcudiyetini devam ettiriyor. 

Mısır merkezli İhvan-ı Müslimin hareketi de bu yakıcı sorunla yüzleşmekten kaçınmamış, kurucusu şehit Hasan el-Benna’dan bugüne dek sorunla ilgili görüşlerini, çözüm önerilerini kamuoyuna sunmuş ve hatta somut adımlarını hayata geçirmeye çalışmıştır. 

İhvan hareketinin Kürt sorunuyla ilgili düşüncelerini ve somut yaklaşımlarını anlamamıza olanak sağlayan bir metin üzerinden konuya giriş yapmak istiyorum. İhvan-ı Müslimin’in resmi web sitesinde yayınlanan bu metin Hasan el-Benna, İhvan Heyetleri ve Genel Mürşid Muhammed Mehdi Akif’in Kürt sorunuyla alakalı görüşlerini ihtiva etmektedir. Aşağıya alacağımız ifadelerde tırnak içinde ve koyu olarak yazılan satırlar ilgili belgeden tercüme edilmiştir.

''1945 yılında vuku bulan Barzani ayaklanması esnasında cemaatin kurucusu şehit Hasan el-Benna Irak hükümetine, Kürt sorununun silah ve baskı yoluyla değil; diyalog, eşitlik ve haksızlığın kaldırılması yoluyla çözülmesini isteyen bir telgraf mektubu göndermiştir. Telgraf mektubu ihvan-ı Müslimin dergisinde yayınlanmış bulunmaktadır.”

Yollanan telgraf iki açıdan önemlidir. Birincisi, görüldüğü gibi telgraf Irak hükümetine ithafen yazılmıştır. Dolayısıyla Hasan el-Benna, Kürt sorununda şiddeti bir çözüm/tasfiye aracı olarak kullananın Irak hükümeti olduğunu belirtmiştir. Bu yaklaşım aslında Kürtler'in mazlumiyetine atıfta bulunmakta ve Hasan el-Benna’nın Kürt sorununda asıl problem kaynağı olarak iktidarları gördüğünü göstermektedir

İkinci husus ise cemaatin şiddet karşıtı genel duruşu Kürt meselesine de teşmil edilerek şiddetsizlik ortamı oluşturulmaya çalışılmış ve bu ortamın oluşturulması için gerekli önerilerde bulunulmuştur. Üstad Benna’ya göre Kürt meselesinde çözüm şiddet üzerinden değil diyalog ve adalet üzerinden işletilmelidir. Ele alınan bu husus şiddet yolu ile elde edilmiş kazanımlardan daha fazlasının diyalog ve eşitlik temelli bir çizginin izlenmesi halinde elde edileceği öngörüsünü de içermektedir.

Telgrafta daha sonra Üstad el-Benna’nın “Kardeşleri olan Kürtler'e yönelik herhangi bir olumsuz duygu beslemediğini ve kıyamlarının / mücadelelerinin, emri bil-maruf ve nehyi anil-münker çerçevesinde gerçekleştiği” görüşüne yer verilir.

İhvan-ı Müslimin’in Kürt meselesine yönelik bu yakın ilgisi Hasan el-Benna’nın şehadetinden sonra da devam etmiştir. 1960’ların ortalarına doğru İhvan liderlerinden oluşan bir heyet Molla Mustafa Barzani’yi ziyaret etmiştir. Bu ziyareti önemli kılan birkaç faktör vardır. Bunların başında ise Barzani ailesinin dinsel kökeniyle ilgili olarak ortaya atılan iddialara bir cevap teşkil etmesi gelmektedir. Bilindiği üzere kimi İslamcılar'ın da sahiplendiği bu iddialarda Barzani ailesi kripto Yahudi olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla İhvan liderlerinin Molla Mustafa Barzani ile yaptıkları bu görüşme ve görüşme sonunda Mustafa Barzani’nin söyledikleri bu iddiayı geçersiz kılmaya yetmektedir.

Görüşmeyi önemli kılan diğer faktör ise İhvan hareketinin bağımsız Kürdistan hakkındaki görüşlerinin deklare edilmesidir. İhvan heyeti bağımsız, ulusal bir Kürdistan hususunda rezerv koyucu bir pozisyondadır. Ümmetin düşünsel ve coğrafik bütünlüğüne vurgu yapan heyet, Molla Mustafa Barzani’ye açıkça bağımsızlıktan/bölünmeden yana olmadıklarını açıklarken aynı zamanda “Kürdistan’ın siyasi, dilsel, idari, kültürel haklarının elde edilmesinde ve Irak bütçesinden kendilerine uygun pay ayrılmasının gerçekleşmesinde” önemli bir rol oynamışlardır. 

Bağımsızlıkla ilgili bu görüşlerin aktarılmasından sonra kısmi bir mutabakatsızlık hali yaşanmış, fakat sonunda Molla Mustafa Barzani “bu buluşma esnasında İhvan’ın çalışmasını anlayışla karşılayıp onlara teşekkür etmiştir.

Daha sonraki dönemlerde ise meselenin teorik boyutlarının yanında İhvan hareketinin pratik adımları ön plana çıkmaya başlamıştır. Söz konusu belgede bu pratik adımlarla ilgili olarak şu satırlar ön plana çıkmaktadır: 

''İhvan heyetleri, Irak ve Körfez'de seneler boyunca devamlı dolaştılar. Son senelerde İhvan’ın bizzat veya başka vasıtalarla Kürdistan’a yaptığı kabarık insani yardımlar, onların teveccühünün doğruluğuna ve Kürt sorunu açısından onları kontrol eden olumlu ruhun doğruluğuna delildir. Onlar nice mescidi bina etmiş, nice yetimi beslemiş, nice hastalığın tedavisini yapmışlardır. Bu bir minnet değildir. Bilakis İhvan’ı harekete geçiren imanın hareket noktalarını bilmeyenlere bir bilgi vermedir.'' 

Tarihi açıdan İhvan hareketinin Kürt meselesine bakış açısı kaba hatlarıyla yukarıda aktardığımız seyirde devam etti. Bu noktada aklımıza başka bir soru takılıyor. Acaba günümüzde cemaatin Kürt meselesine bakış açısı hangi minval üzere yürüyor? Bu sorunun cevabına İhvan-ı Müslimin’in genel mürşidi Üstad Muhammed Mehdi Akif’in bir röportajında rastlıyoruz. Röportajda Akif aynen şunları söylüyor: 

''…Türkiye’yle temas kuruyorum ve diyorum ki: Ey kardeşim (Başbakan'a hitaben), siyonistlerin Müslümanları öldürdüğü yolla senin Kürtleri öldürmen caiz değildir. Bunlar (Kürtler) senin gibi Müslüman’dırlar. Gerçekte, ben İslami ve insani gerekliliğe Erdoğan gibi uyan bir insan bulamadım. Bu uyarıdan sonra onu (başbakanı) ‘savaşın Kürtler'in sorunlarını bitirmeyeceğini’ ifade ederken gördüm.'' 

Görüldüğü gibi 1945 yılında Hasan el-Benna’nın Irak hükümetinin Kürt meselesinde şiddet yanlısı tavrını eleştiren ve bunun yerine diyalog ve adalet temelli bir çözüm tavsiye eden çağrısı günümüzde de Üstad Akif tarafından aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti başbakanına yapılmaktadır. Üstad Akif’in Türkiye’de devletin Kürtlere yönelik şiddet yanlısı politikalarını “siyonist bir yöntem” olarak görmesi de kuşkusuz ki kayda değer bir vurgulamadır. Üstad Akif’in ifadelerinin açılım sürecinin başlamasında etkili olup olmadığını bilemiyoruz. Lakin başbakanın “kadın da olsa çocuk da olsa emniyet güçlerimiz gereğini yapar” şeklindeki militarist söyleminin Üstad Akif tarafından mahkûm edildiğini rahatlıkla ifade edebiliriz. 

İhvan hareketi bu görüşleriyle aslında Kürt meselesinde ne kadar ilerici bir yaklaşım içerisinde olduğunu da göstermiştir. İhvan’ın Kürt meselesine dair söylediklerinden Türkiyeli Müslümanlar'ın istifade edeceği birçok nokta vardır. Yukarıdaki iktibasların tabu haline getirilmiş bazı klişelerin tartışılması ve öğrenilmiş/öğretilmiş birtakım yanlışların tashih edilmesi noktasında referans alınabilecek hususlar içerdiğini düşünmek bir mübalağa olmaz her halde?

Arapçadan çeviriler: Dr. Mesut Bayar


(1) Üstad Muhammed Raşid: Dirasetün Şeriyyetün we siyasiyetün lil kadiyetil irakiyyeti (Irak Sorunu için Şeri ve Siyasi Dersler, 28.02.2003)
(2) İhvan-online

Bilal MEDENİ
Kaynak: Özgün Duruş

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.