22 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara13°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

MEHMET METİNER: AZERBAYCAN: KANIMIZ VE CANIMIZ BİZİM...

Ak Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner'in bugün Yeni Şafak'ta yayınlanan 'Azerbaycan: Kanımız ve canımız bizim...' başlıklı yazısını manşetten ve yorumsuz yayınlıyoruz.

Mehmet Metiner: Azerbaycan: Kanımız ve canımız bizim...

17 Temmuz 2012 Salı 10:34

Azerbaycan deyip geçmeyin. Orada kanımız ve canımız var bizim. Azerbaycan hem kanımızdır, hem de canımız.

Bizim için Ankara neyse Bakü de odur.

Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucu babası Haydar Aliyev'in dediği gibi, Türkiye ile Azerbaycan ilişkisi, "Tek millet, iki devlet" anlayışıyla çerçevelenmiştir.

Azerbaycan, konumu itibariyle Kafkasların en stratejik ülkesi.

Her anlamda kilit bir ülke.

9 milyonluk nüfusuna rağmen gücü ve önemi tartışılmaz bir ülke.

Petrolü ve doğal gazıyla tam bir ekonomik cazibe merkezi. Azerbaycan ekonomisi sahip olduğu bu zengin yer altı kaynakları dolayısıyla yakın bir geleceğin en güçlü ekonomilerinden biri olmaya aday.

Başkent Bakü'deki göz kamaştırıcı inkişaf bunun göstergesi.

Bakü, Hazar denizinin kıyısına konuşlanmış bir güzel gelin gibi.

Bu benim Bakü'ye ilk gelişim. Önceki halini bilmiyorum ama gördüğüm Bakü yakın bir gelecekte güçlü bir çekim merkezi olacak gibi duruyor. Bakü'ye daha önce gelip gidenler her gelişleriyle birlikte çok şeylerin değiştiğini söylüyorlar.

Hep gelip görmek istediğim bir ülkeydi Azerbaycan ve pek tabii Bakü. O yüzden TBMM'de oluşturulan Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubu'nun üyesi oldum.

Geçen hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Faruk Çelik'le Bakü'ye yaptığımız resmi gezi bu imkanı sağladı. Heyette Türkiye-Azerbaycan Dostluk Grubunun Başkanı Adana Milletvekilimiz Necdet Ünüvar da vardı.

Bakü'de kendimi öz memleketimde hissettim.

Bakü'de görüştüğümüz Bakanlar ve diğer üst düzey yetkililer ziyadesiyle bu kardeşlik duygularını hissettirdiler bize.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev onca yoğunluğuna rağmen bizi Başkanlık Sarayı'nda kabul etme nezaketinde bulundu.

Çalışma Bakanımız Faruk Çelik'in önerileri her neyse aynısıyla kabul edilmesi gerektiğini yanında bulunan ilgili Bakana talimat olarak iletti.

Cumhurbaşkanı Aliyev'in bu samimi kardeşlik duygularıyla verdiği talimat hemen bir protokole dönüştürüldü. İki ülkenin Çalışma Bakanları çalışma hayatındaki engelleri ortadan kaldıracak bir protokolü imzaladılar. Türkiye'nin önerisiyle oluşturulan iki ülkenin üst düzey yetkililerinden oluşan bir heyet hemen kolları sıvayacak ve konuyla ilgili ne tür sorunlar varsa bunların giderilmesi için çalışmalar yürütecek. Ağustos'un ilk haftasında Ankara'da bir araya gelecek olan bu heyet, ortak çalışma kararlarını Eylül ayında Bakü'de yapılacak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nde anlamlı bir anlaşmayla taçlandıracak.

Azerbaycan'da yaklaşık 43 bin vatandaşımız var. Türkiye'de ise 17 bin Azerbaycanlı kardeşimiz. Onların sağlık sorunlarını da kapsayan çalışma hayatıyla ilgili sorunların bir an önce giderilmesi büyük bir önem arz ediyor.

Bu her iki kardeş ülkenin yararına olan protokolün imzalanmasında hiç kuşkusuz Bakan Faruk Çelik'in yaklaşım tarzı belirleyici oldu. Ama önemle belirtmeliyim ki Azerbaycan'ın Türkiye'ye bakış açısı ve özellikle Cumhurbaşkanı Aliyev'in Türkiye'nin önerilerini tartışmaya bile açmadan kabul etmiş olması her türlü takdirin üstündeydi.

***

Bakü'de şehitliği gezdiğimde çok duygulandım.

Orada hem Azerbaycan'ın bağımsızlığı için yaşamlarını feda eden Azerbaycanlı kardeşlerimiz, hem de Türkiye'nin her yerinden hayatlarını Azerbaycanlı kardeşleri için feda eden vatandaşlarımız vardı.

Azerbaycan için ölenlerin çocukları, şimdi birbirlerini yaşatmak için yan yana duruyorlardı.

"Azerbaycan'da kanımız ve canımız var" dememin sebebi bu işte.

Azerbaycan'ın tarihi kanlı ve trajik.

28 Eylül 1918'de kurulan, ancak ömrü 23 ayla sınırlı olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin öyküsü başlıbaşına bir büyük dram...

Sovyetler Birliği'nin arkasına alan Ermenistan'ın Azerbaycan Türklerine yönelik katliamlarının haddi hesabı yok. Toprak işgalleri, katliamlar ve sürgünler, Azerbaycan tarihinin bir parçası.

Hangi birini sayayım?

30-31 Mart 1918'de Bakü'de hunharca katledilen 12 bin savunmasız Azerbaycan Türk'ünün öyküsünü mü?

Şamahı, Kurdemir, Hacıgabal, Goyçav, Lenkeran Guba'nın nasıl yerle yeksan edildiğini mi?

Camilere sığınan halkın nasıl diri diri yakıldığını mı?

Üç ay gibi bir sürede 100 bin Azerbaycanlının nasıl katlediğini, 100 binlercesinin de nasıl göçe zorlandıklarını mı?

Hangi birisini anlatmaya bugün yürek dayanır ki?

Azerbaycanlı kardeşlerinin imdadına Osmanlı Paşası meşhur Nuri Paşa (Enver Paşa'nın kardeşi) yetişir. Nuri Paşa'nın komutasındaki Türk Kafkas İslam Ordusu Ermenistan'ın işgaline ve katliamlarına son verir.

İşte o şehitlikte yatan kardeşlerimiz o tarihte Azerbaycan için kanlarını döken kardeşlerimiz. Bakıyorum, her şehirden insanımız var orda. Türk'üyle Kürd'üyle Arap'ıyla bir arada yatıyorlar.

Azerbaycan'ın Sovyet işgalindeki dönemine hiç girmeyelim. Söz uzar gider.

***

Azerbaycan'ın yakın tarihi kan ve gözyaşıyla dolu.

Komünist sistemin dağılmasıyla birlikte Azerbaycan'da da bağımsız eğilimi güç kazanır.

O tarihsel uğursuzluk tekrar Azerbaycan'ın üzerine çöker.

Moskova-Ermenistan ittifakı Azerbaycan'ı can evinden vurur.

1988'de Moskova'dan cesaret alan Ermenistan Azerbaycan'a bağlı Özerk Karabağ'da bütün resmi kuruluşlara kendi bayrağını astırır. Dahası, yeni Karabağ yönetimi Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki karayolu bağını keser, Bakü'ye giden yolları kapatır.

Ermeni çeteler köylere baskınlar düzenlerler. Tekrar katliamlar ve sürgünler başlar. Bakü, o tarihteki muhacirlerin en fazla sığındığı şehirdir.

Bu kanlı saldırılar bardağı taşıran son damla olur.

1989'da Ebul Feyz Elçibey başkanlığında kurulan Azerbaycan Halk Cephesi tam bağımsızlık ve direniş kararı alır ve fiilen iktidara el koyar.

Kızıl Ordu bunu kabul etmez ve tanklarıyla Azerbaycan halkının üzerine yürür.

20 Ocak 1990'da eski adı Lenin meydanı olan Azadlık (Özgürlük) meydanında Sovyet tankları acımasız bir kıyıma girişir. İçlerinde 87 yaşında olan Süreyya Babayevaya'dan 14 yaşındaki Ilgar İbrahimova'ya varıncaya kadar binlerce insanı katleder. Hazar denizi kendi bağrına atılan evlatları için günlerce kan ağlar.

Tarihin akışını kimsenin değiştirmeye gücü yetmez.

Azerbaycan 1991'de bağımsızlığını resmen ilan eder.

Azerbaycan'ı ilk tanıyan ülke de Türkiye olur.

Azerbaycan hâlâ Moskova'nın kuşatmasını yarabilmiş değil. Ermenistan hala başının belası. Topraklarının beşte biri işgal altında. Bir de buna İran faktörü eklenmiş.

Görebildiğim kadarıyla Azerbaycan'ın iç ve dış politikası hassas bir denge üzerinden yürüyor. Anlamak ve yardımcı olmak lazım. (Yeni Şafak)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.