25 Kasım 2024
  • İstanbul4°C
  • Diyarbakır4°C
  • Ankara-2°C
  • İzmir5°C
  • Berlin12°C

'LİCE'DE SİVİL HALKIN CAN GÜVENLİĞİ TEHDİT ALTINDA!'

Lice'de süren operasyonlar dolayısıyla çevre köylerde yangın sürüyor.

'Lice'de sivil halkın can güvenliği tehdit altında!'

26 Haziran 2016 Pazar 17:42

Fatih Polat *
Lice yolundayız. Celal Başlangıç, Ayşe Yıldırım, Mahmut Oral ve ÖGC Eş Başkanı Hakkı Boltan ile birlikte.

Lice’nin son günlerde bir operasyon bölgesi olarak merkeze oturması ve ilçeden gelen endişe verici haberler nedeniyle, tutuklu gazeteciler için ‘Tanıklık Günleri’ kapsamında geldiğimiz Diyarbakır merkezden Lice’ye geçmeyi kararlaştırdık.

Lice’ye bundan önce en son 24 Ağustos 2015 günü yine bir gazeteci grubu olarak gitmiştik. O grupta olan Celal Başlangıç ve Ayşe Yıldırım ile bu Lice yolculuğunda da beraberiz.

Okuyanlar hatırlayacaktır. İktidar ve istihbarat servisleri içinden aldığı stratejik duyumları köşesine taşıyan Abdülkadir Selvi, Hürriyet’te 14 Haziran 2016 tarihli köşesinde ‘PKK’nın yeni Lice yapılanması’ başlığıyla yayınlanan yazısında Lice’yi, ülkenin çeşitli yerlerinde patlatılan bomba yüklü araçların hazırlandığı merkez olarak adlandırmıştı.

Lice’nin tarihine kısa bir bakış

Güncel gelişmeleri tarihsel bir bağlam içinde okumak bakımından özet bir hatırlatma yapmak anlamlı olabilir.

Şeyh Said İsyanı kapsamında Dicle ele geçirildikten hemen sonra halk ayaklanıp Lice’yi de ele geçirir ve ertesi günün sabahı Şeyh Said Lice’ye girer. O günden sonra isyanın merkezine dönüşen ve Diyarbakır’ın ele geçirilmesi için kilit önem taşıyan Lice’nin halkının tümü isyana katılır. Diyarbakır kuşatması başarılı olamayınca isyan kuvvetleri dağılmaya başlar ve 1 Nisan 1925’te Lice’deki isyan da kanlı bir biçimde bastırılır. Lice için isyandan geriye kalan ise ölen 6.419 kişi, yakılan 30 köy ve 1.284 evdir.

Ve İstiklal Mahkemelerinde idam edilenler içinde Lice doğumluların sayısı 18’dir.

PKK de 1978’de Lice’nin Fis Ovası’nda kuruluş toplantısını gerçekleştirir. 1990’larda savaşın en yoğun gerçekleştiği merkezlerin başında gelen Lice’de halk bu defa korucu olmayı reddettiği için göçe zorlanır, şiddete maruz kalır. Onlarca köy boşaltılır ve 1990’dan 1995’e gelindiğinde ilçe nüfusu 47 binden 24 bine düşer.

İlçe tarihindeki en kanlı dönemlerden biri de 1993’te yaşanır. 22 Ekim 1993’te Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın suikast sonucu yaşamını yitirmesi gerekçe gösterilerek ilçe adeta yok edilir. Üç gün boyunca ilçeye tüm giriş-çıkışlar yasaklanır. Sonrasında ortaya çıkan manzara korkunçtur. 30’dan fazla kişi ölür, 60’tan fazla kişi yaralanır, 401 konut ve 241 işyeri tamamen yakılır.

Bildik argüman: Uyuşturucu ile mücadele

Bugün Lice’de sürdürülen operasyon ve havadan gerçekleştirilen bombardımanlar, Hükümete yakın kaynaklar ve medya organları tarafından ‘uyuşturucu ile mücadele’ biçiminde meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Bu argüman hiç de yabancı değil. Diyarbakır’ın Lice ilçesindeki Hezân (Kayacık) köyünde 28 Haziran 2013 gürü yapılan karakol protestosunda askerin ateş açması sırasında 18 yaşındaki Medeni Yıldırım’ın ölümünün ardından da aynı argüman dile getirilmişti.

Medeni Yıldırım’ın öldürülmesinin ardından Türkiye Barış Meclisi heyeti ile Lice’ye gitmiştim.

Burada pek çok kurum ve kişi ile birlikte, dönemin Lice Kaymakamı Ömer Özbek ve Diyarbakır Valisi ile de görüşmelerimiz oldu.

Tıpkı bugün olduğu gibi gerçekleştirilen katliamda devletin sorumluluğunu kamufle etmeye yönelik söylemler o gün de devredeydi. BDP yöneticilerinin uyuşturucu ile ilişkilendirilmesi ve olayın da bunun üzerinden çıkan bir gerilim gibi yansıtılması öne çıkarılıyordu. Kaymakam Ömer Özbek’e bunu doğrudan sorduk ve bize ‘Olay karakol protestosudur’ dedi. Aynı soruyu bizi görebildiğimiz kadarıyla reddetmemiş olmak için kabul eden Diyarbakır Valisi Cahit Kıraç’a da sorduk. O da ‘uyuşturucu’ gibi haberlerin iddiadan ibaret olduğunu, kendilerinin bu yönde bir açıklamalarının olmadığını söyledi.

Bugün de Selvi’nin yazısında da ifade edildiği gibi devletin aslında mercek altına aldığı bir ilçe Lice ve ne zaman böyle olsa bir anda ‘esrar, kenevir’ bu müdahalenin meşrulaştırma sosu gibi öne sürülüyor.

Burada bir hatırlatma daha yapmak da fayda var. 2015 Ağustosu’nda Lice’ye gidişimizden bu yana bölgede çok ağır gelişmeler oldu. Cizre’den başlayarak birçok hendek ve direnişin olduğu ve sokağa çıkma yasağının uygulandığı ilçelerde yüzlerle ifade edilen kayıpların yaşandığı, evlerin yakılıp yıkıldığı biliniyor. Bu süreç içinde Lice, Kürt hareketinin güçlü bir tarihsel ve kitlesel dayanağa sahip olduğu ilçelerden biri olmasına rağmen hendek kazılan ilçelerden biri değildi.

2014 Yerel Seçimlerinde BDP’li belediyenin yüzde 89.4 oranında destek bulduğu, AKP’nin ise ancak yüzde 8’de kaldığı Lice, burada konuştuğumuz bazı gazeteciler ve siyasetçiler tarafından da bu potansiyeli nedeniyle şimdi yeniden hedef. Yani iktidarın kendisi için tehdit gördüğü ilçelere yönelik sıraya koyarak gerçekleştirdiği operasyonların ardından, atlanmak istemiyor ve oradaki direniş potansiyeli de bir biçimde ezilmek isteniyor.

'Aranıyoruz ama Lice’ye giriyoruz'

Lice’ye hareket ederken operasyonların sürdüğü, havadan bombardıman yapıldığı haberleri nedeniyle yolumuzun belli bir noktada kesilebileceğini düşünüyorduk. Ama birkaç askeri arama noktasında kimlik kontrolünden geçtik ve ‘gazeteci’ olduğumuzu da söyledik, buna rağmen çok da zorlanmadan ilçeye girebildik.

Yolda ilerlerlerken de bir yandan tepelik bölgelerden yükselen dumanlar dikkatimizi çekiyor. Dibek Köyü’nün olduğu bölgeden dumanlar çıkıyordu. İlerlediğimizde başka bölgelerden de dumanlar çıktığını görebiliyorduk. Havadan yapılan bombardıman nedeniyle meşe ağaçları yanıyordu.

Az sonra ilçeye girdik. Burada konuştuğumuz Liceliler yapılan bombardıman nedeni ile çıkan yangınların hem ormanların kaybı, yani bir doğa katliamına yol açtığını ve hem de yayılması halinde yerleşim yerlerini etkileyebileceği belirtiliyordu.

‘Batıdaki insan, uyuşturucu operasyonu sanıyor’

Burada konuştuklarımızdan biri de, HDP Kayapınar İlçe Eş Başkanı Abbas Ercan.

Ercan, devletin iki senedir buradaki operasyonlara bir zemin hazırladığı söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Esrar ekimine çok rahat bir biçimde yol verilirken, şimdi kamuoyuna ‘uyuşturucu operasyonu’ yapılıyor deniyor. Batıdaki insan buradaki operasyonun asıl amacının uyuşturucu operasyonu olduğunu zannediyor ama gerçeklik o değil.

Zalimin mazlum üzerindeki şerrini meşru göstermek için esrar operasyonu diyorlar adına.”

Burada HDP Diyarbakır Milletvekili Sibel Yiğitalp ile de karşılaşıyoruz. 4-5 gündür Lice’ye gelip gidiyormuş. Yiğitalp de yapılan operasyonun esrar üzerinden meşrulaştırılmak istendiğine dikkat çekiyor. Kimsenin uyuşturucuyu savunmayacağını belirten Yiğitalp, ancak sürdürülen operasyonlar ve uygulanan baskılar için bunun bir örtü olarak kullanıldığını dile getiriyor.

‘Sivil halkın can güvenliği tehdit altında’

Yiğitalp de, burada sohbet ettiğimiz HDP’liler, Lice’nin birçok köyünü ve çevresini kapsayan operasyonların ve bombardımanların sivil halkın can güvenliğini ciddi bir biçimde tehdit ettiğini dile getiriyorlar.

Bu sohbetin ardından yapılan basın açıklamasında da, “1990’larda olduğu gibi göçertme politikasıyla baş başayız. Bölge halkından ve Türkiye kamuoyundan gerekli hassasiyeti göstermelerini beklemekteyiz. Yaşamın normale dönmesi için biran önce yürütülen operasyonlara son verilmelidir.”

Biz Lice’den ayrılıp Diyarbakır Havaalanı’na doğru yola çıkarken başlayan yağmurun Lice’deki yangını söndürdüğünü duymak biraz olsun içimizi rahatlatıyor.


Bu yazı Evrensel'de yayımlanmıştır 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.