KUZEY KÜRDİSTAN KONFERANSI
'Konferansın en can alıcı ve sıkıntılı noktalarından biri sonuç bildirgesinin hazırlanması süreciydi...'
19 Haziran 2013 Çarşamba 13:45
Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır önemli bir konferansa ev sahipliği yaptı. Sadece Kürtlerin değil, Kürdistan’da yaşayan tüm kesimlerin geniş bir katılım gösterdiği konferansta “birlik ve çözüm” konusu masaya yatırıldı.
Konferansın hazırlanmasında DTK, BDP, ÖSP, KADEP, DDKD, Azadi İnisiyatifi, DÖKH etkin roller üstlendiler. Bu kesimlerin yanı sıra Araplardan Türkmenlere, Mihellemilere, Ermenilere, Asuri ve Süryanilere kadar geniş bir halklar topluluğu ve Müslümanlardan Ezidilere, Hıristiyanlara ve Alevilere kadar da geniş bir inançlar topluluğu konferansta hazır bulundular.
Konferansa 48 ayrı yapılanmadan 180 civarında delege katılırken, 80 civarında delegede kişi olarak davet edilmişlerdi.
Konferansın ilgi çekici yönlerinden biri de 3 bin 600 korucusu olan Ertuşi aşireti temsilcilerinin delegeler arasında yer almasıydı.
Bunca geniş katılıma rağmen eksiklik yok muydu?
Elbet vardı.
Konferans hazırlık komitesinin davetine HAK-PAR ve HÜDA-PAR ile daha önceki benzer çalışmalara katılmış bazı şahsiyetler olumlu yanıt vermediler ve konferansa katılmadılar.
İki gün sonunda konferans bileşenleri yaşadıkları yoğun tartışmayı bir sonuç bildirgesi ile kamuoyuna yansıttılar.
Şunu en baştan belirtmekte yarar var.
Konferans tamamen deneyimsiz bir süreç üzerinden gelişmedi. Çok daha önce yapılan birlik ve çözüm girişimlerini saymazsak bile “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” 2011 yılından bu yana yapılan üçüncü önemli girişimdi.
2011 ve 2012’de ardı sıra yapılan “Türkiye’de Kürdistan Konferansı” ile “Ortak Akılla Kolektif Birlik Toplantısı,” yapılan son konferans açısından da önemli birer deneyimdiler.
Son konferansa katılmayan kesimler ilk iki çalışmaya direk ya da dolaylı olarak katılmışlardı.
***
Konferansın en can alıcı ve sıkıntılı noktalarından biri sonuç bildirgesinin hazırlanması süreciydi. Konferans tarafından seçilen komisyonun ilk hazırladığı sonuç bildirgesi yoğun tartışmalardan sonra ciddi değişikliklerle kabul edildi.
Ne yazık ki komisyon ilk bildirgeyi hazırlarken toplantı bileşenlerinin geniş katılımını yansıtan bir dili benimsemek yerine ağırlıkla BDP/DTK eksenli bir dili kullanmayı tercih etmişti. Komisyon çalışmalarında bu yaklaşım aşılmayınca tartışma kongre delegasyonuna taşındı. Kongre delegasyonu ertesi günün ilk saatlerine kadar bu konuyu yoğun bir katılımla tartıştı. Akabinde sabahın beşinde komisyon kamuoyuna sunulan bildiriyi hazırladı.
Sonuç bildirgesi Öcalan’ın konferansa sunduğu ve önemli bir etki yaratan mektuptaki kapsayıcı dilden uzak olsa bile kanımca mevcut koşullarda hazırlanabilecek en iyi bildiriydi.
Elbet sonuç bildirisi her şeyin sonu değil.
Bir kısım Kürdistani oluşumun sadece sonuç bildirisine bakarak tutum belirlemesinin bu aşamada doğru olmayacağına inanıyorum.
Eğer önümüzdeki süreç, daha önceki çalışmalarda olduğu gibi akamete uğramazsa -ki uğramayacağına, uğramaması gerektiğine dönük ciddi ve güçlü yaklaşımlar sergilendi- bu konferanstan çıkan sonuçlar daha sağlıklı ve nitelikli gelişmelere yol açar, genişlemeyi de, konferansın Kürt sorununun adil, demokratik ve barışçıl çözümünün en yüksek siyasal organı olma işlevini de rahatlıkla yerine getirir.
Son söz PKK’nin ve Öcalan’ın öznel konumuna yönelik...
Şurası çok açık ki Kürt sorununun çözümünün en etkin siyasal partisi PKK, sürecin yürütülmesinin en önemli aktörü de Öcalan’dır. Bu hakkı teslim etmeyen bir oluşumun süreçte kendisine düşen sorumlulukları yerine getiremeyeceğini bilmek gerekir.
PKK ve Öcalan’ın bu hakkını teslim etmekle birlikte Kürdistanlıların en geniş kesiminin temsil edilmediği bir ulusal oluşumun ayaklarından birinin hep aksayacağını da unutmamalıyız.
Konferansın sonuçlarına bir de bu açıdan bakmakta yarar var.
Fehim Işık - Evrensel
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.