01 Mayıs 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır25°C
  • Ankara15°C
  • İzmir23°C
  • Berlin25°C

KÜRT SORUNU AYRICA BİR SINIFSAL SORUN

Kürt halkının yaşadığı koşullara biraz baktığınızda, bir başka önemli boyutu fark ediyorsunuz: Bu sorun aynı zamanda sınıfsal.

Kürt sorunu ayrıca bir sınıfsal sorun

04 Aralık 2010 Cumartesi 12:44

'Konda'nın araştırması, Kürtlerin yoksulluğunu ortaya koyuyor. 'Vatandaşlık yardımı' gerekli.'

Kürt sorunu öncelikle bir milli sorun ve bu nedenle de öncelikle bir kimlik sorunu. Ancak Kürt halkının yaşadığı koşullara biraz baktığınızda, bir başka önemli boyutu fark ediyorsunuz: Bu sorun aynı zamanda sınıfsal.

Konda’nın yeni araştırması bu önemli gerçeği ortaya koyuyor. Türkiye’deki Kürtlerin yüzde 23’ünün açlık, yüzde 53’ünün yoksulluk sınırının altında yaşadığını ortaya koyan ve Bekir Ağırdır/Eren Pultar’ın imzasını taşıyan bu çalışma, birçok efsaneyi (‘Kürtlerin Batı bölgelerinin yeni zenginleri oldukları’ bu efsanelerden birisi) de yerle bir eden nitelikte. Son dönemdeki bazı popüler tezlerin aksine, Kürtlerin gelir dağılımında toplumun en alt tabakasında oldukları ve büyük bir ekonomik çaresizlik içinde yaşadıkları, bu araştırmayla bilimsel olarak kanıtlanıyor.

Yoksulluk ve şiddet

Yıllar önce Avustralya’da bir TV programında canlı yayında şöyle bir soruyla karşılaşmıştım: “Nüfusu 20 milyondan fazla olup da devleti olmayan başka bir millet var mı?” Hiç düşünmemiştim. (Türkiye Kürtlerinin ezici bir çoğunluğunun ayrı bir devlet talebinde olmadığı da araştırmalardan biliniyor. Yöreyi elinden geldiğince takip eden bir gazeteci olarak bu eğilimin yakın tanığıyım.) TV programcısı, “Nüfusu bu kadar çok olan bir halkın dilinin yasak olduğu başka bir ülke var mı” diye de sorabilirdi.

Dilini, kimliğini yasakladığınız bir halkın maddi koşullarının da bu kadar bozuk olması, yıllardır yaşadığımız gerilimin bir ‘sınıfsal ötekileştirme’den de beslendiğini gösteriyor. Red, inkâr, ayrımcılık ve yoksulluk şiddetin en önemli kışkırtıcılarıdır.

Yıllardır savunduğum bir düşünceyi yeniden gündeme getirmek istiyorum. Birçok ülkede, toplumun en altındaki yüzde 10’luk kesime ‘vatandaşlık yardımı’ yapılıyor. Bu yardım, o kesimin de hayata katılabilmesi, içine kapanıp bunalımlara düşmemesi için verilir. Kürt sorununun çözümünde, ‘vatandaşlık yardımı’ gerçekten de çok işe yarayabilir. (Bu düşüncemi 2005’te Başbakan Erdoğan’a Diyarbakır’a yaptığı gezi sırasında ayrıntılı olarak anlattığımda, kendisi yöreye yaptıkları yatırımları gerekçe göstererek “Elimizden geleni yapıyoruz” cevabını vermişti.) Toplumun en alt kesimindeki ailelere verilen küçük yardımların (200-300 TL düzeyinde olsa bile) insanların yaşamlarında ne kadar büyük değişiklikler yaratabildiğini görmek için başka ülkeleri biraz incelemek yeterli. (Hükümetin ‘vatandaşlık yardımı’ konusunda yeni hazırlıklar yaptığı söyleniyor.)

Bu düşünceyi araştırmalarıyla da destekleyen bilim insanları Ayşe Buğra ve Çağlar Keyder, ‘sosyal yardım’ların toplumsal barış ve huzur için ne kadar etkili olduğunu örneklerle anlatmışlardı. (Vatandaşlık yardımının ‘avantaj’larından biri de kömür, gıda yardımı gibi yardımlardan farklı olarak, bankaya yatırılması ve ‘yardımı alanın yerel yönetimlere bağımlı olması’ sakıncasını ortadan kaldırması yani ‘iane’ ezikliğine neden olmaması.)

Milliyetçilik tehdidi

Konda’nın araştırmasından; kökeni Türk olmayan TC yurttaşlarının yaklaşık 25 milyon civarında (ki bu, toplumun yüzde 30’undan fazlası anlamına geliyor) olduğu anlaşılıyor. Böylesine ‘çokrenkli’ bir toplumda milliyetçiliğin ne kadar tehlikeli olduğunu yıllardır dile getiriyoruz. Ama milliyetçiliğin ‘sınıfsal ayrımcılık’la iç içe geçmesinin tehlikeyi arttırıcı yönünü de gözden kaçırmamak gerekiyor.

Evet, Kürt sorunu bir kimlik sorunu olmanın da ötesinde bir sınıfsal sorun. Çözüm iki ayaklı yürümek zorunda.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.