25 Kasım 2024
  • İstanbul4°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara-1°C
  • İzmir5°C
  • Berlin8°C

KÜRT MESELESİNDE ÇÖZÜM NASIL TIKANDI?

Çözüm için AK Parti ve BDP iki ana siyasi aktör. Seçimlerden hangi tablo çıkarsa çıksın, Kürt sorunu yeni Meclis'in karşısındaki en zorlu mesele olacak.

Kürt meselesinde çözüm nasıl tıkandı?

08 Nisan 2011 Cuma 10:20

Çözüm için AK Parti ve BDP iki ana siyasi aktör. Seçimlerden hangi tablo çıkarsa çıksın, Kürt sorunu yeni Meclis'in karşısındaki en zorlu mesele olacak.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, iki yıl önce “Kürt meselesinde iyi şeyler olacak” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu. Kürt açılımı başlatılmış, bunu Habur Sınır Kapısı’ndan girişler izlemişti. Sonrası pek beklenen şekilde gelişmedi. Türkiye’nin demokratikleşme sorununun özünü, esasını, çekirdeğini oluşturan konu hâlâ Kürt sorunu.

Taraf’ta yayımlanan WikiLeaks belgelerinde iki yıl öncesinin ABD raporları bu konuyu ele alıyor. Bu raporlarda, o dönemde planlanan ‘çözüm’ stratejisinin üç aşamalı olduğu belirtiliyor. Bizim de bildiğimiz çözüm planı ABD raporlarında şöyle yer alıyor: “...Türk hükümeti, on yıllardır süren bu isyanı bir çözüme kavuşturmak istiyorsa 3500 PKK savaşçısının silah bırakmasına (demobilizasyonuna) olanak tanıması ve bunların en azından bir bölümünün topluma yeniden entegre olmasına izin vermesi gerekiyor... Gelip teslim olanlar hakkında hüküm vermek üzere basitleştirilmiş bir hukuki sürecin oluşturulması ve PKK’lılara Irak’ta ve-veya Avrupa’da sürekli barınma imkânı sağlanması...”

PKK silah bırakacaktı

Bu plana göre; PKK silah bırakacak, bir genel af çıkarılacak, bir kısım PKK yöneticisi ise Kuzey Irak’ta kalacak veya Avrupa’ya gönderilecekti. Hükümete yakın çevreler, Avrupa ülkeleriyle de bu konunun konuşulduğunu, hangi ülkeye ne kadar PKK’lının gönderileceğinin bile planlandığını ifade ettiler. ABD yetkililerinin de haberdar edildiklerini gördüğümüz bu plan, yürümedi.

Şu an farklı bir konjonktürdeyiz, daha çok milletvekili listelerinin partilerin içinde nasıl düzenleneceği ve liste planlamasının nasıl en az hasarla/riskle atlatılacağı konusuna odaklanılıyor. Ama seçimlerden hangi tablo çıkarsa çıksın, Kürt sorunu yeni Meclis’in karşısındaki en zorlu mesele olacak.

Şimdiye kadar ‘PKK ile Kürt sorununu birbirine karıştırmamak’ şeklinde genel geçer bir söylem vardı. Bu söylemin eskiden kısmen bir geçerliliği olmuş olsa da artık yok.

Kürt siyasi hareketi legal ve illegal olmak üzere iki ayaklı. Bir dönem bu iki ayağın birbirinden ayrılması gerektiği üzerine tezler geliştirildi. Ama “Kürt siyasetçiler PKK ile aralarına sınır çeksinler ve PKK terörünü kınasınlar” şeklindeki klasikleşmiş beklentinin sonuç üretmediği, giderek netlik kazandı.

Kürt yasal hareketi ile Kürt illegal hareketi arasında her zaman belli bir mesafe oldu. İki taraflı baskı altında kalan ve kendi bağımsız kimliğini yaratmak istemesine rağmen bunun somut temeli için gerekli olan güce erişememiş olan Kürt yasal hareketi, son yıllarda, her şeye rağmen belirli bir zemin ve güç kazanabilmiş durumda. Yüze yakın belediye başkanlığının kazanılması, Meclis’te bir grup kurulması, Kürt yasal hareketini gerçekten de olgunlaştırdı.

Seçime odaklı risksiz siyaset

Türkiye’yi yöneten irade, bu tabloyu doğru okuyamadı. “Yasal alan”ın genişlemesini kendisi için bölgede bir risk olarak algılayan AK Parti ise BDP ile sert bir rekabete girişti. Tutuklamalar, görevden almalar, hükümetin baskıları sonucunda yasal alanın hareket kabiliyeti daraldı.

BDP’yi seçim yarışında sıkıştırabilmek amacıyla PKK egemenliğine girmekle suçlayan AK Parti, onun siyaseten, hukuken baskı altına alınmasına yol açacak uygulamaları devreye sokuyor. Yasal alandaki BDP’yi zayıf düşüren bir etki gösteren KCK tutuklamaları, bu rekabetin ürünü olarak değerlendirilebilir. Yasal alanın daralması ise PKK’nın elini güçlendiriyor ve hamle yapmasına fırsat veriyor.

Geçmişte ordunun izlediği yolun bir benzerini, bugün AK Parti seçimlere yönelik bir strateji olarak benimsiyorsa, geçmiştekinden çok farklı sonuçlar beklemek gerçekçi olmaz.

Seçim rekabeti, demokratik bir yarış olduğu sürece olumludur. Güneydoğu’daki durum ise bunun ötesine geçiyor ve BDP’nin hareket kabiliyetinin sınırlandırılmasına yönelik tedbirler ortama egemen oluyor.

Çözüm için hâlâ AK Parti ve BDP iki ana siyasi aktör olarak karşımızda. Salt seçime odaklı, her türlü riskten kaçınan anlayışla ilerleme mümkün görünmüyor.

Oral Çalışlar - Radikal

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.