KÜRT ERGENEKONU GERGİNLİĞİ
Meclis Genel Kurulu’nda söz alan Şamil Tayyar, önceki gün kendisiyle ilgili konuşan Sakık’ın sözlerine cevap verdi.
17 Kasım 2011 Perşembe 17:51
Meclis Genel Kurulu’nda “Medyada ayrımcı yaklaşım ve dil” konusunda BDP’nin verdiği araştırma önergesinin görüşmeleri sırasında söz alan Tayyar, önceki gün kendisiyle ilgili Sakık’ın sözlerine cevap verdi. Bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalara ilk tepkinin PKK’ya yakınlığı ile bilinen Roj Tv’den gösterildiğini söyleyenTayyar, kendisini PKK üzerinden tehdit ettiğini söyledi. “Asıl öfkenin bu konuşmamdan değil, piyasaya yeni çıkan PKK ve Ergenekon’un kan kardeşliğini anlatan son kitabımdan kaynaklandığının farkındayım” diyen Tayyar, şöyle devam etti:
"HADİ GELİN, HADDİMİ BİLDİRİN"
“Hiç önemli değil. Hayatım boyunca çetelere pabuç bırakmadım, bunlara da bırakmam. Unutmayın Allahın verdiği canı yine Allah alır. Asıl üzüldüğüm nokta bir milletvekilinin PKK’nın bu tehdidini meclis kürsüsünde dile getirmesidir. Kitabım için çakma dedi ağır hakaretler savurdu. Bu iddia teknik olarak mümkün değil çünkü bu kitap benim eserimdir. Ama çakma diyen kimin eseridir, bu millet biliyor. Yıllardır beraber siyaset yaptığı arkadaşları ağır bedeller öderken o hep ayakta kalmayı başardı acaba neden. Bu soruya yanıt vermesi gerekir. Kürt siyaseti için nasıl devşirildiğini açıkçası merak ediyorum. ’Haddini bilmeyen milletvekillerine haddini bildiririz’ demişti. PKK’nın gölgesinde boks yapanlara buradan sesleniyorum, İşte buradayım hadi gelin haddimi bildirin.”
"Türkiye’de genel olarak medya, darbeci cuntanın kaldırıcısı olarak davranmış darbecilerin olgunlaşmasını sağlamak üzere toplanmıştır” diyen Tayyar, “27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylülde, 28 Şubat’ta bunun acı örneklerini yaşadık. 27 Mayıs darbesinden önce üniversite öğrencilerini kıyma makinasından geçirildiği yalanlarını yazanlar” diyerek şöyle devam etti:
“İstanbul sıkıyönetim komutanı Fahrettin Özdilek 1960’ta yayınladığı tebliğde medyayla bakın nasıl talimat veriyor; başlıklarda 72 puntodan fazla harf kullanmak, dört sütundan büyük resim kullanmak yasaktır. Bu orducu siyaset anlayışı bir süre sonra medyanın ağababalarını darbe senaryosu üretimine kadar sürükledi. İlhami soysal’dan Hasan Cemal’e kadar çok sayıda gazetecilerdir. Yakın zamanda Ergenekon sürecinde kimi gazetecilerin darbecilerle nasıl kol kola girdiğine şahit olduk. Medyamızın sorunlu ve arızalı bir yapısı var. Bunun düzeltilmesi gerekir ama bunun yeri parlamento değildir. Parlamento aslan terbiyecisi rolüne soyunup medyaya yön vermeye kalkışmamalıdır. Basın yürütme yargı gibi ağımsız bir kuvvettir.
Hükümet medyayı baskı aracı olarak kullanarak kendi politikalarını dayatıyor bu da mesnetsiz bir iddiadır. Sebahat Tuncel’in bu kadar gocunmasına gerek yok terörist cenazelerindeki efe görüntülerini Roj TV sürekli veriyor. Bizleri de sürekli hakaret edip hedef gösteriyorlar. Hiç kusura bakmayın Türkiye’de medyanın Fırat gibi Roj gibi olmasını istiyorsanız, KCK’nın basın komitesi gibi çalışmasını istiyorsanız Kandil’e gidin. Bu arada belki beyefendiye bir ufuk açar diye bu kitabımı da Sırrı Sakık’a bırakıyorum hediye ediyorum.”
“İMZALASAYDIN BARİ”
Daha sonra kürsüye gelen Sakık, “Bir de imzalarsanız sevinirim, imzaladınız değil mi?” diye sorunca, Tayyar kitabını imzaladığını da söyledi. Sakık ise Tayyar’ın konuşmalarına cevaben yaptığı konuşmada, “Bizi dost da düşman da tanır. Biz hiçbir yerden derinliklerden gelmiyoruz çok şeffaf alanlardan geliyoruz. Ülkücü alandan gelip DSP’den çark edip sonra AKP’ye çengel atanlardan da değiliz”dedi.
Sakık şunları söyledi:
“Ben beş altı kez tutuklanmışım. Yine gelirse yine gider yine yatarız bu halkı özgürleştirmek boynumuzun borcudur ama biz bu alandan nemalanmadık ilk günden beri siz çıktınız hiçbir atışmamız konuşmamız yok sizinle. Ama siz çıktınız ekranlardan bizi tehdit ettiniz. Hatta çıktınız dediniz ki yaşlı babamı da tehdit ettiler kim senin yaşlı babanı tehdit ediyorsa alçaktır. Ama yalan dalaverelerle siyaset olmaz. Benim ailemden Ergenekondan onlarca insan bu ailelerden öldürülmüştür. Bizi bunların yanına koyamazsınız. Gelin hakikatleri araştırma komisyonunu birlikte kuralım. Adres kandile mi gider size mi gelir Silivriye mi gider? nereye giderse gitsin gelin bu komisyonu kuralım geçmişimizle yüzleşelim. Kürt sorununu bir rant sorunu olmaktan çıkaralım. Kürt sorunu acımasız siyaset dünyasının kurbanıdır. Kürt sorunu olmazsa siz tek kitap yazamazsınız. Ekranlarda tartışanlar tek kelime edemezler onun için bu sorun rant sorununa dönüşmüş. Bunu rant sorununa dönüştürmeyeceğiz.”
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.