25 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara0°C
  • İzmir10°C
  • Berlin12°C

KÜRŞAT BUMİN, AND EYLEMİNİ DEĞERLENDİRDİ

Yeni Şafak yazarı Kürşat Bumin, Özgür-Der’in “Andımız” ve “Milli Güvenlik Dersleri”nin kaldırılması talebini değerlendirdi.

Kürşat Bumin, And Eylemini Değerlendirdi

21 Eylül 2010 Salı 08:41

Yeni Şafak yazarı Kürşat Bumin, Özgür-Der’in “Andımız” ve “Milli Güvenlik Dersleri”nin kaldırılmasını talep eden eylemini ve referandum açıklamasındaki bazı vurguları değerlendirdi.

"Talepler Haklı ve Güzel Ama Dil Neden İslami?"

Özgür-Der'in okullardaki militarist şartlandırmanın uzantıları olan "Andımız" ve "Milli Güvenlik Dersleri"nin kaldırılmasını talep eden 18 Eylül 2010 tarihli eylemi üzerinden okul meselesinin masaya yatırılmasının vaktinin geldiğini yazan Kürşat Bumin, eylemde öne çıkan taleplerin önemli olduğunu yazdı.

Ancak Bumin, kullanılan dil ile ilgili eleştirilerini de sıraladı. Irkçılığa, Kemalizm'e, kışla tipi eğitim anlayışına karşı İslami kimlik ve Müslümanlık vurgulu eleştiri koymanın doğruluğunu sorgulayan Bumin, yine Özgür-Der'in referandum ile ilgili açıklamasından hareketle benzer noktalara işaret ediyor.

Biz de bu çerçevede sisteme karşı mücadelede kullanılan dilin mahiyeti üzerinden konuyu tartışmak üzere Bumin'in yazısını ilginize sunmak istedik:

Söz konusu eylem için tıklayın: İstanbul'da Protesto Eylemi: "Irkçı, Kemalist Müfredata Son!"

'Okul'un sırası geliyor gibi

Bugüne kadar çok tartışmış olsak da tekrarından zarar gelmez. Cumhuriyet'in ulus-devlet halinin temel kurumu "Okul"dur. Bu cumhuriyetin Okul olmadan "millet oluşturması" imkansızdır. Bu hikayenin tarihteki en iyi örneği, Fransızların III.Cumhuriyeti'dir. Bu Cumhuriyet'in her şeyden önce "Okul" merkezli bir mücadelenin eseri olduğunu söylesek abartmış olmayız herhalde. Demek ki "Okul", bir cumhuriyetin özellikle kuruluş sürecinde onsuz yapamayacağı temel kurumdur. Okul'un oynadığı bu önemli rol tabii olarak zamanla eski gücünü kaybetmiştir. Ama bugün bile, ulus-devlet formatına özellikle bağlı ülkelerde (Fransa örneğinde olduğu gibi) bu kuruma özel bir rol atfetmekten vazgeçilmemiştir.

"Türkiye ve Okul" konusuna gelecek olursak: Hepimizin bildiği gibi Okul bu cumhuriyetin de varlığını ve bekasını büyük ölçüde kendisine bağladığı kurumların başında gelir. Türkiye toplumunu tek bir "millet"e dönüştürmek, yeni nesilleri belirlendiği gibi eğiterek "Aydınlanma"nın neferleri haline dönüştürmek görevi "Okul"a verilmiştir. Atatürk'ün şu sözlerini hatırlayın: "Toplumumuzun hakikat hedefine, mutluluk hedefine ulaşmak için iki orduya ihtiyaç vardır: Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, öteki milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu."

Haklarını teslim etmek gerekir; "irfan ordusu" gerçekten de çok çalışmış, yeni nesilleri işaret edilen hedefe ulaştırabilmek için çok sıkıntı çekip, çok gayret sarf etmiştir. Ve bu "ordu" uzun bir süre, sınıfsal eşitsizliklerin büyük olduğu bu yoksul ülkede Okul'u alt sınıflardan yukarı katlara insan taşıyan bir "asansör"e dönüştürmüştür. "Çoban Sülü"ler gibi çok sayıda köylü çocuğu bu asansör vasıtasıyla devlet katının yüksek bürokratlarına dönüşmüştür. Bu süreçte yer alan "Yüksek Öğretmen Okulu" gibi özel bir asansörün yerine getirdiği işlevi de unutmayalım.

Bugüne gelecek olursak: Madem ki "yol haritamızı" artık "ileri demokrasi" olarak tayin etmiş bulunuyoruz, o halde bugüne kadar kötülükleri gibi iyiliklerini gördüğümüz "okulumuz"a ciddi olarak el atmak zamanı gelmiştir diyebiliriz. Çünkü apaçık ki, "ileri demokrasi" çok eski zamanlarda oluşturulmuş bu Okul'u artık sırtında taşıyamaz. Bu son cümleyi şöyle de kurabiliriz: Çok eski zamanlarda oluşturulmuş bu Okul ayakta kaldığı müddetçe, "ileri demokrasi" yolunda ilerlemek bir hayaldir.

Son günlerde önümüze gelen iki haber –sanki- bu "Okul" meselesi dosyasının da açılmasının yakın olduğu izlenimini veriyor. Bunlardan birincisi Özgür-Der'in "İlköğretimde and zulmüne, liselerde milli güvenlik dersleri dayatmasına son verilsin" başlıklı açıklaması. İkincisi ise, birinciden çok farklı bir yaklaşımı ve tartışmayı gerektiren "okul boykotu" girişimi.

Özgür-Der ve yanında yer alan Mazlumder, Mustazaf-Der ve Davet-Der adlı kuruluşlar, konuya ilişkin taleplerini şöyle sıralamışlar:

"Militarist şartlandırmanın okuldaki uzantıları olan 'Milli Güvenlik Dersleri' ve ırkçı-şoven 'Andımız' zulmünün kaldırılması; anadilde eğitim hakkının verilmesi ve eğitimin özgürleştirilmesi:"

Benzer şekilde Özgür-Der Batman Şubesi'nin açıklamasında da şu satırlar yer alıyordu: "Daha otoriter, daha tahammülsüz, gergin ve saldırgan bir gençlik yerine özgürlük, özgüven, farklılıklara saygı temelinde nesiller yetiştirmek için mevcut eğitim politikaları mutlaka gözden geçirilmelidir. Okulun her şeyiyle kışla olmaktan çıkartılması için elbette yapılması gereken çok şey vardır. Bununla birlikte bir adım atmak için..."

Görüyorsunuz, gayet temiz ve yerinde bir metin bu.

Belli mi olur, bir de bakmışsınız ki şimdilik sınırlı bir çevrenin ilgilendiği bu talepler, giderek kendisine yeni yoldaşlar bulup daha güçlenmiş.

Ancak, adını andığım derneklerin oluşturduğu platformun bu girişimine ilişkin iki satır eleştiriyi de eklemek isterim:

Açıklamanın yapıldığı toplantıda atılan sloganlar ve taşınan dövizler içinde şu ifadeler de yer alıyor: "Irkla Kanla Övünmek İlkelliktir! Elhamdülillah Müslümanız", "Kemalizm'in değil, Rabbimizin Kuluyuz!", "Yaşasın Tevhid Mücadelemiz!"

Kime nasıl, hangi sloganları atacağını, döviz hazırlayacağını hatırlatmak haddimize değil elbette. Ancak, "Okulumuz"a yönelik haklı eleştiriler dile getirirken araya sokulan bu Müslümanlık hatırlatmaları olmasa açıklama-eylem eksik mi kalırdı? Bence eksik kalmak bir yana tam tersine, Okul'a yönelik diğer "seküler" temeldeki eleştiriler kendisine belki de çok daha fazla taraftar bulurdu. "Irkla Kanla Övünmek İlkelliktir! Hepimiz İnsanız!" sloganının eksiği ne?

Yeri gelmişken, Okulumuz'u tam da sırasında gündeme getiren Özgür-Der'in referandum sonucuna ilişkin değerlendirmesinde yer alan "İslam düşmanı Kemalist laikliğin, Kürt düşmanı ulusalcılığın iflası halkoylaması ile tescillenmiştir" ifadesinin de "fazlalıklar" içerdiğini belirtmeliyim. Haksız mıyım? "Kemalizm"in Okul'un ve kamusal hayatın dışına çekilmesini talep etmek tek başına yetmiyor mu ki, cümlenin başına bir de "İslam düşmanı" nitelemesi ekleniyor?

"Okul boykotu"na sıra gelmedi. Başka bir yazıya.

Kürşat Bumin / Yeni Şafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.