KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA 20 SORU
Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun meydanlardan birbirlerine laf çakmalarını tenis maçı izler gibi izliyorum.
09 Mayıs 2011 Pazartesi 12:36
Erdoğan ile Kılıçdaroğlu’nun meydanlardan birbirlerine laf çakmalarını tenis maçı izler gibi izliyorum.
Kafam bir o tarafta bir bu tarafta...
Doğrusu iyi de malzeme çıkıyor bu laf tokuşturmalardan.
Dün gazeteleri okuyup not alıyordum.
Kılıçdaroğlu, İstanbul Yıldırım Mahallesi’ndeki konuşmasında en sevdiği sloganı açıklamış: “Şifreci Tayyip.”
Birden kafamda tıpkı “Küçük Viki” gibi bir ampul yandı (Küçük Viki ampulünün AKP ampulüyle hiçbir alakası olmayıp, kavram tek kanallı veletlik günlerimizden hatıra şahane bir çizgi filme aittir).
Ve yakın zamana kadar bizim gazetenin medarı iftiharlarından biri olan “20 Soru”yu Kemal Bey’e rastgele uyguladım.
‒ Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?
“Şifreci Tayyip.”
‒ En sevdiğiniz küfür nedir?
“A... A... Yanlış anlama olmasın açılımı: ‘Alırım boyunun ölçüsünü’ demek.”
‒ Kahramanınız kim?
“Mehmet Haberal.”
‒ Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?
“İşçi Kemal, emekli Kemal, memur Kemal...”
‒ Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
“İzmirlilerin Haliç’te yüzmesini sağlamak.”
‒ Nerede yaşamak isterdiniz?
“İstanbul Kağıttepe’de.”
‒ Mutluluk rüyanız nedir?
“Seçimlerde oy kullanabilmek.”
‒ Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?
“Seçimlerde oy kullanamamak.”
‒ En önemli kusurunuz nedir?
“Minik gaflarım.”
‒ Ne sizi heyecanlandırır?
“Yukarı çıkan yürüyen merdivende aşağıya doğru inmek.”
‒ Heyecanınız ne öldürür?
“Bunu yapamamak.”
‒ Şu anki ruh haliniz nasıl?
“Benim adım Kemal, ben bulurum vaziyetinde ...”
‒ Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?
“Ergenekon’un savcılığı.”
‒ Size en fazla keyif veren kötü huyunuz nedir?
“Bir şeyi önce söyleyip sonra yalanlamak.”
‒ En sevdiğiniz kelime nedir?
“Erg... şey yani İktidar.”
‒ Nefret ettiğiniz kelime nedir?
“A ile başlıyor, üç harfli.”
‒ En sevdiğiniz ses nedir?
“Bu sıralarda kendi sesim.”
‒ Nefret ettiğiniz ses nedir?
“Bu sıralarda O’nun sesi...”
‒ Nasıl ölmek isterdiniz?
“Arkadaşlar çalışıyor üzerinde...”
‒ Öldüğünüzde Tanrı’nın size kapıda ne söylemesini isterdiniz?
“‘Her canlı bir gün ölümü tadacaktır’ demesin de, sinir yapıyor...”
***
‘Tabutun üzerindeki bayrağa bakmadan...’
Diyarbakır’dan eski bir gazeteci arkadaşım aradı. Biraz hoş beş yaptıktan sonra, “Fotoğrafı gördün mü” diye sordu.
Hangi fotoğraftan söz ettiğini anlamadım.
“Nusaybin’de Demokratik Çözüm Çadırı’nı sırtlayan Kürtlerin fotoğrafına bir bak. Sonra yine konuşuruz” dedi.
Fotoğrafı buldum. Yaşlı, genç, kadın, erkek, çocuk yüzlerce Kürt polisin ilçe meydanında durmasına izin vermediği Demokratik Çözüm Çadırı’nı sırtlamış başka bir yere götürüyor. Fotoğraf çok çarpıcı gerçekten...
Birkaç dakika sonra gazeteci arkadaşım tekrar aradı. Son günlerde yaşananlardan sonra onun tanımı şöyle oldu: “Çözümün cenazesini kaldırıyorlar adeta.”
Sonra ekledi: “İstanbul basını burada yaşanan sokak gösterilerini, sivil itaatsizlik eylemlerini, sürekli tutuklanan KCK’lıları, çatışmalarda ölenleri, hatta AKP binalarına yapılan saldırıları bile yazmıyor ya da çok düşük bir profille yazıyor. Ben kendi gazeteme geçtiğim haberlerin kullanılış biçiminden biliyorum. Bu nedenle daha önce yaşanan krizlerden çok farklı bir karanlık dönemin eşiğinde olduğumuzun kimse farkında değil. Sonra Aysel Tuğluk, ‘Dilim varmıyor ama kötü şeyler olacak’ deyince birden herkes bu lafın üstüne atlıyor. Türkiye’nin Batısı buraya karşı tam bir bakar kör durumunda. Basın sadece asker-polis şehit olunca bunu gösteriyor ama son bir buçuk ayda baskı tavan yaptı bölgede. Seçim yaklaştıkça her hafta onlarca KCK’lı sokak gösterilerini organize ediyorlar gerekçesiyle tutuklanıyor. Bir buçuk ayda 25 PKK’lı öldürüldü. Üstelik ateşkes varken. Ölen gençler bu insanların çocukları sonuçta. Kürtler bir yandan çok yorgun ve karamsar, bir yandan da daha önce tanık olmadığım bir isyan ruh halindeler.”
Dinledim ve hiçbir şey söyleyemedim.
Gazeteci arkadaşım umutsuz bir ses tonuyla finali yaptı: “Ne yapmak lazım diye düşünüyorsun şimdi. Yapacak tek bir şey var. Tabutun üzerindeki bayrağa bakmadan ölenlerin acısını hissedebilmek...”
Telefonu kapatınca tekrarladım.
“Tabutun üzerindeki bayrağa bakmadan...”
Demiray Oral - Taraf
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.