KARAYILAN AVNİ ÖZGÜREL’E KONUŞTU (4): ERDOĞAN EGEMEN BİR KİŞİ
Avni Özgürel'in Kandil’e giderek Murat Karayılan ile yaptığı söyleşinin dördüncü bölümü...
17 Haziran 2012 Pazar 17:56
-Geçen her gün altın değerinde kaybetmemek lazım…
-İnşallah bizimki son isyan olur çözeriz..
-Çözüme gerçekten inanıyoruz ve bu konuda samimiyiz. Hiç bir engel bizi durduramaz. Yeter ki devletten yana güven verici adımlar görelim..
KCK operasyonlarına nasıl baktığınızı anlattınız bu konuda açılan davalar konusunda değerlendirmeniz ne?
Başbakan başta KCK davalarına ilişkin mesafeli bir yaklaşım içindeydi. Doğrudan sahiplenmedi. Ama sonradan tavrı değişti... Yani en başta çok sahiplenmemişti.. Karşı çıkmadı ama sahiplenmedi de.. Ayrı bir damardan gelen eğilim gibi baktığı hissini verdi..
Farklı düşüncelere sahip yorumcuların değerlendirmesi de bu yönde.. Ben de KCK operasyonları konusunda başbakanın hevesli yaklaşmadığı kanısındayız..
Nihayetinde başbakandır; bilgisi farklıdır.. Ama biz de kendisini biliyoruz yani.. Biz de aradan geçen bunca zamandan sonra onu tanıyoruz az çok..
Nasıl biri sizce?
Egemen bir kişi..
Öyle de ona rağmen bir şeyler olup bitemez mi?
Sanmam.. Yani biri sağında, biri solunda bir iş yapacak, kendisi oralı olmayacak, bilmeyecek.. Buna inanmam.. İlla ki kimin ne olduğunu kimin ne yaptığını bilir… O an hesabına öyle geldiği için ses etmemiş olabilir, umursamıyor görünebilir.. Tanıdık artık.. Şayet KCK meselesinde operasyonlara davalara karşı çıkmamışsa o an karar vermemiş olduğundan, bir süre için oluruna bıraktı… Sonra da zamanı geldi, sahiplendi. Yani bu böyledir. Başbakan istese buna karşı tavır alabilirdi..
Söylediğiniz süreçte Türkiye’de birileri doğrudan başbakanı hedef alan operasyona kalkıştı…
Doğru… Ama geldiğimiz noktada neticeye bakıyorum… Çözümü tartışıyoruz ama çözümün zemini yok ediliyor.. Siyasilerin içeri alınmasının manası bu. Çelişki... Üstelik biz ha çözüldü ha çözülecek derken.. Sonra gittikçe arttı gözaltılar, tutuklamalar, halen de devam ediyor aynı şey. Nereye varacak bilen yok.. Bu kadar Kürt insanını, siyasetçisini içeri atmak ne sonuç ortaya çıkaracak, ben bilmiyorum..
Bir taraftan da Türkiye yeni bir anayasa hazırlıyor..
Evet.. Anayasa konusu önemli tabii.. Gerçi her önemli bir gelişme olur, bazı şeyler alt- üst olur ama bugünkü atmosferi genel anlamda gözlemlediğimizde söz konusu girişim Türkiye'nin demokratikleşmesi yönündeki beklentilere yeterli cevap olamayacak gibi geliyor bize. Örneğin Kürt tarafı yani yasal demokratik partileri, kurumları toplanıyor, ortak 4 maddede birleşiyorlar. Biz de ‘İyi..Yapın..’ diyoruz.. Anayasada kimlik hakları olsun, eğitim hakkı olsun, siyasi statü olsun, özgür örgütlenme hakkı olsun, diyorlar.. Bunun için imza kampanyası kararı alıp standlar kuruyorlar... Biliyorsunuz Diyarbakır’da polis bastı, herkesi topladı, girişimi yasakladı, aldığı kişileri adliyeye sevkedip tutuklattı.. Sonra benzer standlar İstanbul'da açıldı, sonuç aynı oldu.. Hani anayasa yapım sürecidir, herkes düşüncesini söyleyebilir, imza toplayabilir dediydiniz… Biraz mesela iyimser yaklaşıp, yumuşatıcı yaklaşsalardı. Yani öyle gözükmüyor. Onun için anayasa konusunda şu aşamada fazla iyimser değilim. Ama bakmak lazım. Aslında Türkiye için bir şanstı. Diyelim ki gerçekten toplumu rahatlatan, toplumsal uzlaşmanın zeminini güçlendiren bir anayasa olabilir. Yani toplumun anayasası.. Toplumun anayasası önceki cunta dönemleri gibi dağıtma değil yani.. Toplumun gerçeği neyse biraz da onu da yansıtan bir belge..
Kimlik üzerine inşa edilmemiş bir anayasa mı demek istiyorsunuz…
Şimdi bizim şöyle bir alerjimiz yok; anayasada Türk kelimesi olursa rahatsız oluruz… Ya da öyle değil de Kürt olmazsa şöyle olur, böyle olur.. Öyle de değil. Biz diyoruz ki toplumun aynası olmalı, toplumu yansıtmalı.. Bunda fazla bir kuşku, çekince olmamalı. Yani toplumun gerçeğini yansıtan bir anayasa nasıl olabilir? Türkiye'nin kendi ilk anayasası var; 1921 anayasası.. O temel alınırsa gerçekçi çözüm olur bence.
Daha önce Öcalan da söylemişti bunu. 1921 anayasasıyla mutabıkız diye..
Türkiye halkı çerçevesinde.. Yani şimdi onu güncelleştiren bir formül olursa mesele hallolur bence.. 1921 bir ittifaktı. O eksende çözüm gelişebilir.
Sistem meselesi dahil her şeyin bu süreçte gündeme gelmesi normal ve tabii…
Sistem konusunda Türk siyaseti kendi tutumunu koydu bence. Gerçi biraz erken davrandılar ama tavırlarını açıkladılar.. Başkanlık sistemini getirmek istiyorlar..
Demokratikleşmeye engel mi sizce..
Hayır… Aksine Türkiye demokratik bir cumhuriyete dönüşecekse başkanlık sistemi de olabilir. Özü önemli.. Demokratikleşmeyi geliştirecekse.. Yani örneğin başkanlık sisteminin olduğu yerlerde adem- i merkeziyetçilik var yani. Çoğunluk temelinde. Başkanlık sisteminde bu var. Valiler de seçilir, seçim yelpazesi daha geniştir.. Cumhuriyeti demokratik bir yere taşıyacaksak sistem değişikliğini niye reddedelim ki?
Daha önce de gündeme geldi.. İlk kez konuşuluyor değil..
Biliyorum… Özal da Demirel de istediler olmadı.. AKP'de şimdi Tayyip Erdoğan'ın sözü sözdür yani.
Az önce 2012’nin önemini ifade ettiniz.. Biraz açar mısınız? Sizin açınızdan 2012 yazının önemi sadece ‘Yıkılmadık ayaktayız’ı göstermekten mi ibaret? Lafı ne zaman silah bırakılmasına ateşkese getirsem..
Yooo.. Öyle değil…
Bizi yıkamazsınız arkadaş, biz yıkılmadığımızı kanıtlarız.. Özeti yani.. Bundan ibaret olmamalı..
Bize hareket alanı bırakılmadığı için böyle söylüyorum ben. Yoksa geçen her gün altın değerindedir yani. Değerlendirmek gerekiyor. Dikkat edin; çevremizde- bölgemizde çok çeşitli hareketlenmeler var, kaynamalar var. Yani mesela değişik güçler, değişik politikalar ortaya seriliyor. Biz diyoruz ki bu sorunu bu dönemde çözersek bundan Türkiye halkları kazanır, bundan bütün Türkiye kazanır. Herkesin kazanımı vardır. Dolayısıyla çözüme gelinmeli..
Size inandırıcı gelmiyor ama hükümet de bunu söylüyor…
Önce diyorlardı ki asker engeli.. Şimdi asker engeli de yok. Madem siyasetçisiniz, o zaman siyasi olarak çözün. Şimdi polisi öne çıkarma.. TMK nedir yani? Faşizan bir şeydir. Bir baskı sistemidir bu TMK yasası, Terörle mücadele adı altındaki yasa.. Türkiye bir operasyonlar ülkesi oldu neredeyse. Her sabah operasyon..
Başbakan da dalga dalga üstüne dalgalarda boğuluyoruz dedi.. Daha ne desin..
Evet söyledi… Doğru ama çok geç kalan bir söylem. Bir de onu özel olarak askerlerle ilgili operasyonlar konusunda söyledi. KCK her gün var. Polis selahiyeti de arttırıldı.. Fenerbahçe maçında polisin tavrının nelere malolduğunu herkes gördü… Hemen biber gazına sarılıyorlar…
Maçı seyrettinizi anlıyorum..
Hepsini değil ama seyrettim.. Ben takım tutmuyorum. Arkadaşlardan tutanlar var ama ben takım tutmuyorum.
1. Bölüm: OSLO, BİLGİM DAHİLİNDE...
2. Bölüm: APO SAĞ MI, ÖLÜ MÜ, BİLMİYORUM
2. Bölüm: OSLO BELGELERİNİN MİT’TEN ÇALINDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM..
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.