İYİ HABERLER
Durumu aynen sürdürmeyi “çeşitli sloganlarla” savunan hiçbir parti, hiçbir örgüt, hiçbir ırk, hiçbir mezhep, bütün “kutsal” duruşlarına rağmen bir bütünlük sağlayamadı.
27 Eylül 2010 Pazartesi 18:21
Sanırım bu son referandum büyük dönüm noktalarından biri oldu.
Yalnızca rezalet bir darbe anayasasının önemli maddelerini değiştirmesi açısından değil, halkın büyük çoğunluğunun değişim talebini dile getirmesi bakımından da yakın geleceğimizin yol haritasını çizdi.
Değişimden yana oy kullananların çoğunlukta olması belirlemedi bu yol haritasını, değişime karşı çıkanların “kendi içlerinde” meydana gelen kırılmalar gösterdi asıl bu isteğin yoğunluğunu.
Durumu aynen sürdürmeyi “çeşitli sloganlarla” savunan hiçbir parti, hiçbir örgüt, hiçbir ırk, hiçbir mezhep, bütün “kutsal” duruşlarına rağmen bir bütünlük sağlayamadı.
Bu, değişim talebini güçlendirdi, değişim isteyenlerin güvenini tazeledi.
Belki de en önemli “meyvesini” Kürt sorununda verdi.
İktidar, bu ülkede yaşayanların “barış” istediğini ve barış yolunda atılan her adımı desteklediğini kavradı.
Türkiye’deki her siyasi partinin geleceğinin ve başarısının “değişimcilikte” yattığını anladı.
Çözüm için kararlı adımlar attı.
Biz bu adımların çoğunu göremiyoruz, bilemiyoruz ama sonuçlarını görebiliyoruz.
“Devletin Apo’yla görüşmesinin” meşruluğunun bu referandumla kabulü, barış için yepyeni bir yol açtı yeniden.
Bugün Kurtuluş Tayiz’in haberinden okuyacağınız gibi PKK, gerillalarını sınırdışına çekmeye başladı.
Önce, “provokasyona” açık kritik bölgelerdeki silahlı birliklerini çektiler.
Diğer militanlarını da çekecekler.
Silahın susması, provokasyon ihtimallerini çok azaltacağı gibi barış görüşmelerinin sağlıklı bir sonuç vermesini de çok kolaylaştıracak.
Başbakan’ın “siyasi aftan” söz etmesi, Kürt meselesinin siyasetin sınırları içinde konuşulabileceği, çözümün siyaset içinde aranacağı yeni bir dönemin de işaretini veriyor.
Erdoğan’ın “anadilde eğitimin” özel kurumlarca verilebileceğini ama devletin “anadilde eğitim” vermeyeceğini söylemesi artık sadece siyasi bir partinin görüşüdür.
Bir başka parti de kalkıp seçimlerde halktan oy isterken “anadilde eğitimi” savunabilir.
Savunacaktır da.
Yeni bir Türkiye kuruyoruz.
Seksen yıl tahakküm kuran ordu ve yargı, geriye, ait oldukları alanlara itiliyor.
Onlar bundan sonra savunmayla ve hukukla uğraşacaklar, birer ideolojik aygıt olmaktan çıkacaklar.
Onların “sahipliğini” yaptığı o eski ideoloji de, hayatta karşılığını bulamayacağı için, tahminlerden çok önce eskiyip dökülecektir.
“Anadilde eğitim olmaz” lafı, bu eski ideolojinin lafı, o ideolojiyle birlikte o laf da eskir.
Bir süre sonra o görüşü savunan kimse kalmaz.
Türkler anadilde eğitim görüyorlarsa Kürtler neden görmesin?
İşin aslında matrak bir yanı da var, Türkiye’de “anadilde eğitim hakkına” sahip tek kavim olan Türkler, çocuklarını “anadilde” eğitim yapan okullara değil, “anadillerinde eğitim yapmayan”, İngilizce, Fransızca, Almanca eğitim yapan okullara gönderebilmek için kendilerini parçalıyorlar.
“Yavrum anadilde eğitim görsün” diyen bir Türk’e rastladınız mı? İmkânı olan kaç Türk, çocuğunu “anadilde” eğitim yapan bir okula göndermek istiyor?
Anadilde eğitim hakkı Türkiye’yi bölmez, sadece Kürtlerin Türklerle eşitliğinin kabulünün sembolik bir markası olur.
Hakkaniyetli, adil, huzurlu, eşit bir ülkede birlikte zenginleşmek için bu tür “sembollere” ihtiyacımız var, eşitlik gerçekleştikçe, değişim kuvvetlendikçe semboller de önemini kaybedecektir.
Kısa bir süre sonra önemini kaybedecek semboller için çocuklarımızın ölümüne göz yummanın, mutluluğun ve zenginliğin önünü kesmenin anlamsızlığını pek yakında hep birlikte kavrarız.
Bu ülkenin her ırktan, her dinden, her mezhepten insanı artık barış içinde, zenginleşerek yaşamak istiyor.
Bir yandan neredeyse bütün Avrupa’yı geride bırakan bir büyüme hızına sahip olup, bir yandan bu gelişmeyi önlemeye çalışmanın zekâsızlığının herkes biraz farkında.
Zenginleştikçe, kendine olan güven arttıkça, “psikolojik takıntılardan”, anlamsız “efendilik” itişmelerinden kurtuluruz.
Büyük bir dönemeci dönüyoruz.
Sadece hayatımız değil, zihinsel yapımız, düşünce biçimimiz, takıntılarımız da değişecek.
Bu ülkenin çocukları da mutlu bir gelecek hayali kurabilecek.
Bunu düşünmek bile beni sevindirmeye yetiyor.
Ahmet Altan - Taraf
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.