İŞTE ERDOĞAN'IN DİYARBAKIR KONUŞMASI
Erdoğan, partisince Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda düzenlenen mitingde konuştu. İşte o konuşmanın satırbaşları...
03 Eylül 2010 Cuma 22:18
Diyarbakır'da konuşan AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Ape Musa'nın, yani Musa Anter'in acısını bizler unutamayız. Diyarbakır Cezaevi'nde 7 yıl işkence gören Abdürrahim Semavi'nin çilesini bizler unutamayız. Şivan Perver'in hasretini görmezden gelemeyiz. Ahmet Kaya'nın gurbette vefatını hatırımızdan çıkaramayız" dedi.
Erdoğan, partisince Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda düzenlenen mitingde konuştu.
"Oğlunu şehit vermiş Çorumlu annenin gözyaşı benim yüreğime akar. Oğlunu dağda çetelere kaptırmış, terör örgütüne kaptırmış, göz göre göre ölüme yollanan oğlunu kaybetmiş ananın gözyaşı benim ciğerime akar" diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Ape Musa'nın, yani Musa Anter'in acısını bizler unutamayız. Orhan Miroğlu'nun yarasını bizler unutamayız. Diyarbakır Cezaevinde 7 yıl işkence gören Abdürrahim Semavi'nin çilesini bizler unutamayız. Şivan Perver'in hasretini görmezden gelemeyiz. Ahmet Kaya'nın gurbette vefatını hatırımızdan çıkaramayız. Ahmede Hani'nin aşkını, Faki Teyran'ın sevdasını bizler aklımızdan çıkaramayız. Çünkü biz bu toprakların çocuğuyuz. Biz bir gün Edirneliyiz, biz Karslıyız, biz Rizeliyiz, İstanbulluyuz, biz Hakkariliyiz, Vanlıyız, Batmanlıyız, biz Yozgatlıyız, Aydınlıyız, Muğlalıyız, İzmirliyiz. Çünkü biz Diyarbakırlıyız, Diyarbakır'ın evladıyız.
81 vilayet bizim vilayetimizdir, 73 milyon benim öz be öz kardeşimdir. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Boşnağıyla, Gürcüsüyle, Romanıyla, Arabıyla kim olursa olsun 73 milyon benim öz be öz kardeşimdir. Çünkü biz yaradılanı Yaradan'dan ötürü seviyoruz. Biz, Nurettin Zengi'nin, Kılıçarslan'ın, elbette ki Selahattin Eyyubi'nin şanlı ordusundaki neferlerin torunuyuz. Alparslan'ın ordusunda Malazgirt'e biz hep birlikte girdik. Selahattin Eyyubi'nin sancağı altında Kudüs'ü biz hep birlikte fethettik.
Kanuni'nin, Yavuz Sultan Selim'in, Fatih'in eliyle üç kıtaya biz birlikte adalet dağıttık. Kut'ul Amare'yi birlikte savunduk. Çanakkale'de yan yana şehit düştük. İstiklal Savaşı'nı hep birlikte verdik. Şu Diyarbakır surlarında her birimizin alınteri var. Şu Süleyman Camii'nin tuğlalarında her birimizin sağlam inancı var. Ulu Camii'nin, Behram Paşa Camii'nin, Şeyh Mutahhar'ın, Sipahiler Çarşısı'nın, Malabadi Köprüsü'nün, Dicle Köprüsü'nün harcında bizim kardeşliğimiz var. Zılgıt da bizim, horon da bizim, halay da bizim, Zeybek de bizim. Bizim dualarımız ortak, bizim kıblemiz bir, hepimiz aynı geleceğe yürüyoruz. Hepimiz, her bir vatandaşın haysiyetiyle, onuruyla yaşadığı, her bir vatandaşın, devlet karşısında birinci sınıf vatandaş olduğu bir gelecek istiyoruz. Nasıl tarihimiz birse istikbalimiz de bir."
"Allah'a inandığım gibi inanıyorum, boşa gitmeyecek"
Erdoğan, bu ülkenin yaşadığı sorunları her zaman yüreklerinde hissettiklerini vurgulayarak, şöyle konuştu: "Hiçbir zaman pes etmedik, hiçbir zaman yılgınlığa kapılmadık, hiçbir zaman ümitsizliğe düşmedik. Milletimize inandık, demokrasiye inandık, mücadeleye, çalışmaya, hizmet etmeye inandık. Eğer demokrasi mücadelesi verirseniz, eğer milletle el ele, gönül gönüle hareket ederseniz her türlü zorluğun aşılacağına inandık.
AK Parti, Türkiye'yi demokratikleştirme hareketidir. AK Parti, Türkiye'yi özgürleştirme, Türkiye'yi büyütme, Türkiye'yi güçlendirme hareketidir. İşte bugün de verdiğimiz mücadele demokrasi mücadelesidir. Bugün de verdiğimiz mücadele hak mücadelesidir, hukuk mücadelesidir, adalet mücadelesidir.
12 Eylül'deki halk oylaması, Türkiye'nin demokratikleşme tarihinin en önemli olaylarından biridir. Türkiye'de demokrasi mücadelesi verenler büyük sıkıntılar, eziyetler çektiler, çok karanlık günler yaşadılar ama hiçbir mücadele karşılıksız kalmadı, hiçbir çaba boşa gitmedi.
Demokrasi açısından her günümüz bir önceki günden daha iyi oldu. 12 Eylül halk oylaması için verdiğimiz demokrasi mücadelesi de boşa gitmeyecek, Allah'a inandığım gibi inanıyorum boşa gitmeyecek. 12 Eylülde kazanan A partisi, B partisi olmayacak, 12 Eylülde kazanan millet olacak, demokrasi olacak, özgürlükler olacak."
Erdoğan, bugün yüreğini açmak, vatandaşlarla gönül diliyle hasbihal etmek istediğini söyledi.
"Biliyorsunuz, bizim Diyarbakır'a ayrı bir sevdamız, ayrı bir muhabbetimiz var" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "Ozan Ahmet Arif, 'Seni, baharmışın gibi düşünüyorum, Seni, Diyarbekir gibi' diyordu. Biz de sizi Diyarbakır kadar büyük, Türkiye kadar engin bir muhabbetle seviyoruz. Çünkü biz inanıyoruz ki, insan yaratılmışların en şereflisidir ve insana hizmet etmek, siyasetin en büyük gayesidir. Çünkü biz inanıyoruz ki, insan kutsaldır, insanın hakları da kutsaldır.
Millete efendilik yoktur, hizmetkar olmak vardır. Bu yüzden siyasetimizin merkezine insanı yerleştirdik, insana hizmeti yerleştirdik, insanın hak ve özgürlüklerini geliştirmeyi, sadece siyasetimizin değil, hayatımızın gayesi, hedefi bildik. 'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın' anlayışını rehber edinirken biliyorduk ki, insanınız mutlu değilse, huzurlu değilse, özgür değilse, güvenlik içinde değilse geri kalan hiçbir şeyin önemi yoktur.
İnsanı yüceltmeden, insana adalet sağlamadan, insana özgürce bir yaşam sağlamadan hiçbir sistem, hiçbir düzen varlığını devam ettiremez. Bu yüzden insanı yüceltmek kadar, demokrasiyi de geliştirmenin önemine inandık. Çünkü demokrasi yoksa, ileri demokrasi uygulanmıyorsa orada ekonomi de gelişmez, hukuk da çalışmaz, adalet de olmaz, güvenlik de sağlanamaz."
"Üç demokrasi kahramanını darağacına gönderdiler"
Erdoğan, Türkiye demokrasisinin büyük badireler atlattığını, insanların büyük sıkıntılar yaşadığını belirterek, şunları söyledi: "Ama demokrasiye inanan insanların mücadelesi çok büyük zorlukları geride bıraktı. Rahmetli Menderes'in mücadelesi çok partili sistemi işler kıldı. Tahammül edemediler. Üç demokrasi kahramanını darağacına gönderdiler. Demokrasi biraz toparlanmaya başladı, 12 Mart'ta yeniden müdahale ettiler.
1970'ler de ayakları üzerinde doğrulmaya çalışan demokrasimiz yeniden müdahaleye uğradı. İkinci Dünya Savaşı'ndan büyük bir çöküşle çıkan Almanya bile yeniden toparlandı, ayağa kalktı. Birileri Türkiye'nin ayağa kalkmasına izin vermedi.
12 Eylül demokrasimize ağır bir darbe vurdu. Kaybeden yine gencecik fidanlar oldu, demokrasimiz oldu, milletimiz oldu. Rahmetli Özal'ın mücadelesi Türkiye'yi dünyaya açtı, ekonomik alanda devasa adımlar atıldı. Yine tahammül edemediler. 1990'ların ilk yarısı değişime direnenlerin sabotajlarıyla, kirli oyunlarıyla geçti."
"Siirtli kardeşlerime bir şiirle seslendiğim için yargılandım"
28 Şubat sürecinin milli iradeyi hiçe saydığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Demokratik kazanımları bir bir geri aldı, milletin ve memleketin üzerine karabasan gibi çöktü. Bu kardeşiniz, 12 Aralık 1997'de Siirt'te, Siirtli kardeşlerinin arasında bir şiir okudu. Siirt'e, Siirtli kardeşlerime bir şiirle seslendiğim için yargılandım, hüküm giydim ve Pınarhisar Cezaevinde yattım.
Dört duvar arasında, milletimin hayır dualarıyla baş başa kaldım. Dört duvar arasında, umutsuzluğa hiç ama hiç kapılmadan, yeise düşmeden, milletime olan sevdamı, ülkeme olan aşkımı, hizmet tutkumu çoğalttım. Özgürlüğün kıymetini o mahpus duvarları arasında daha fazla anladım.
Demokrasiye olan ihtiyacı o gün çok daha iyi hissettim. O gün, kimi gazeteler, 'muhtar bile olamaz' diye manşet attılar. Düşüncelerimiz, hareketimiz, millet sevdamız, memleket tutkumuz her zaman engellenmek istendi."
"Bizi dışlamak istediler, bizi tecrit etmek istediler, bizi yok saydılar" diyen Erdoğan, şöyle dedi: "Fikirlerimizi, siyasetimizi, millete hizmet etme tarzımızı küçümsediler. Biz bu ülkede fikirlerinden dolayı mahkum edilen insanların derdini çok iyi biliriz. Biz bu ülkede yazı yazdığı için, konuştuğu için, fikirlerini söylediği için, şiir okuduğu için, aş-iş dediği için, hak dediği, demokrasi dediği için mahpus damlarında çürümenin nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliriz. İnancından dolayı, ibadetinden dolayı, başındaki örtüden dolayı dışlanmanın ne olduğunu biz çok iyi biliriz.
Üniversite kapılarında boynu bükük kalmanın ne demek olduğunu çok iyi biliriz. Biz yoksulluğu biliriz, yasakların, baskıların, mahrumiyetin ne olduğunu çok iyi biliriz. Bir gece yarısı, sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak katledilen; katilleri gecenin karanlığında kaybolup bir daha hiç ortaya çıkmayan, çıkarılmayan faili meçhullerin acısını çok iyi biliriz. Evi basılıp tarumar edilmek nedir biliriz.
Kitapların derdest edilmesini biliriz. Köy meydanına toplanan köylülere uygulanan eziyeti biliriz; köylerin boşaltılması ne demektir, meraların yasaklanması nedir biliriz. Hapisteki oğlunu ziyarete giden ama oğluyla tek kelime Kürtçe konuşamayan annenin acısını, gözyaşını, feryadını, yüreğinde kopan fırtınayı biz biliriz. Hakkari'de, sabah ezanını okuduktan sonra saldırıya uğrayan ve oracıkta vefat eden, Hacı Sait Camii'nin imamı Aziz Tan'ı, onun ailesinin kederini biz biliriz."
Erdoğan: Boykot antidemokratik
Diyarbakır’da halka seslenen Başbakan Erdoğan, 12 Eylül’deki referandumun “kardeşliği bozmaya çalışanlara karşı bir manifesto olduğunu” söyledi. Erdoğan, “Boykot, antidemokratik bir yaklaşım” dedi.
Başbakan Erdoğan'ın konuşması öncesinde bakanlar ve milletvekilleri kürsüye tek tek çağrılarak, kalabalığa tanıtıldı. Bakanlar arasında Mehdi Eker, Zafer Çağlayan, Mehmet Şimşek, Ertuğrul Günay ve Ahmet Davutoğlu da yer aldı.
Güneydoğu dışında birçok bölge bakan ve milletvekilinin de kürsüde yer alması dikkat çekti.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Bugün sizlere yüreğimi açmak, gönül diliyle sohbet etmek istiyorum. Diyarbakır'a ayrı bir sevdamız var. Şair Ahmed Arif, 'Seni bahar gibi, seni Diyarbakır gibi düşünüyorum' demişti.
İnsan kutsaldır, insan hakları da kutsaldır. Siyasetimizin merkezine insanı yerleştirdik. İnsanı yüceltmeyen, adalet, özgürce bir yaşam sağlamadan hiçbir düzen, hiçbir sistem varlığını devam ettiremez. Demokrasi yoksa orada ekonomi de gelişmez, adalet de olmaz.
28 Şubat süreci milli iradeyi hiçe saydı. Milletin üzerine karabasan gibi çöktü. 12 Aralık 1997'de Siirt'te şiir okuduğum için yargılandım, hüküm giydim ve ceazaevinde yattım.
4 duvar arasında umutsuzluğa hiç kapılmadım. Demokrasiye olan ihtiyacı o gün daha iyi anladım.
Kimi gazeteler 'Muhtar bile olamaz' diye manşet attılar. Bizi yok saydılar. Biz, fikirleri nedeniyle mahkum edilen insanların derdini çok iyi biliriz.
Başörtüsünden, inancından dolayı dışlanmanın ne olduğunu çok iyi biliriz. Biz yoksulluğu iyi biliriz. Yasakların, baskıların ne olduğunu çok iyi biliriz.
Faili meçhullerin acısı çok iyi biliriz. Evlerin basılmasını, kitapların derdest edilmesini biliriz. Köylerin boşaltılmasını çok iyi biliriz. Hapisteki oğluyla Kürtçe konuşamayan annenin acısını biliriz.
'Ape Musa'nın, Musa Anter'in acısını unutamayız. Orhan Miroğlu'nun acısını unutamayız. Şivan Perwer'in özlemini unutamayız. Ahmet Kaya'nın gurbette vefat etmesini aklımızdan çıkaramayız.
81 vilayet bizim vilayetimizdir. 73 milyon benim öz be öz kardeşimdir, ayrım yok. Biz yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz.
Şu Diyarbakır surlarında hepimizin alın teri var. Çanakkale'de yanyana şehit düştük, İstiklal savaşını birlikte kazandık.
Zılgıtta bizim horon da bizim. Halay da bizim zeybek de bizim. Dualarımız ortak, kıblemiz bir. Aynı geleceğe yürüyoruz.
Hiçbir zaman pes etmedik, yılgınlığa düşmedik, umutsuzluğa kapılmadık. Milletimize inandık.
AK Parti Türkiye'yi demokratikleştirme hareketidir. Verdiğimiz mücadele demokrasi mücadelesidir. Hak mücadelesi, hukuk mücadelesi, adelet mücadelesidir.
12 Eylül'deki halk oylaması, Allah'a inandığım gibi inanıyorum, boşa gitmeyecek. Kazanan millet, demokrasi olacak. Kazanan çocuklarımız olacak.
Diyarbakır kardeşliğin şehridir. Bu ulu şehre gelip yalan söyleyenler o yalanın altında ezilirler.
Günlerdir konuşup yazıyorlar. Başbakan Diyarbakır'da ne konuşacak diyorlar. Burada BDP, Erzurum'da Bahçeli, işi gücü bırakmış bize konuşma metni yazmanın derdine düşmüşler.
Sayın Bahçeli, söyleyecek sözün varsa Diyarbakır'a gel. Söyleyeceğini Diyarbakır meydanında söyle, Diyarbakır insanının huzurunda konuş.
Biz 73 milyonun partisiyiz. 81 vilayette ya birinci ya ikinci partiyiz. Kumsalların partisi CHP'nin partisi, şu anda zaten kumsaldalar. Etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik, dinsel milliyetçiliği reddettik. Partimizde ayrım yok.
Sizi seviyoruz be, ayrım yok. Diyarbakır'da farklı konuş, İstanbul'da farklı konuş. Bu bizim kitabımızda yok. Sevgili kardeşlerim Türkiye'nin birliği beraberliği bizim derdimiz.
Daha önce bu meydanda söylemiştim ne aldatan ne aldanan bir parti olacağız. Biz, Diyarbakır'a gelip sonra sırtını dönenlerden olmadık.
Statükocu zihniyeti değiştirdik. İnsana bakışı değiştirdik, ezberleri bozduk. Baskıya, horlanmaya karşı direndik.
Bu anayasa değişikliyle her şey bitmiyor. 2011 seçiminden sonra daha geniş tabanlı bir anayasanın temellerini açıyoruz. Şimdi kapıyı açıyoruz.
Biz kardeşiz kardeş. Bu kardeşliğimizi bozanlara karşı 12 Eylül bir manifestodur.
Biz bu yola çıkarken OHAL var mıydı? 'OHAL'i kaldır, yeter' dediler. OHAL'i biz kaldırmadık mı? Her şey normale döndü. Çekiç gücü biz göndermedik mi? Şimdi kimse konuşmuyor, çünkü unutuldu. Dediler ki 'DGM'leri kaldırın', biz kaldırmadık mı? Ama o da unutuldu.
Ana dilde yayın hakkını getirmedik mi, kurslar açtık mı? Farklı dil ve lehçe yayını sağlamadık mı?
Devletin bir kanalını Kürtçe yayın yapar hale getirdik mi? TRT Şeş'i, TRT Arapça'yı kurduk.
Suça itilen çocuklarla ilgili yasayı yeniden düzenleyerek, çocukların cezaevinden çıkmasını sağlamadık mı?
Köye dönüşü teşvik ettik. Bölgede 79 yılda yapılmayan yatırımı 8 yılda yaptık. Üniversitesi olmayan ilimiz artık kalmadı.
GAP ve Doğu Anadolu Projesi bizim dönemimde yeniden faaliyete geçirildi.
Diyarbakır'da son 8 yılda 3 bin 185 derslik yaptık. Ana muhalefet lideri diyor ki, 'Evet oyu vermezseniz yeşil kartı kaldıracağız'
İstanbul'da rahibe kıyafetine 'evet' yazılı afişler artırdı. Başörtüsünü rahibe kıyafetiyle örtüştüren bir anlayış.
Boykotu antidemokratik bir yaklaşım olarak görüyoruz. Orada 'evet' var, 'hayır' var. A partisi de yok, B partisi de yok.
Tüm engellemeler rağmen Diyarbakır'da kentsel dönüşüm yapıyoruz. Ancak belediyeler TOKİ'ye engel olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Diyarbakır Havaalanı yolcu trafinde yüzde 473 artış gerçekleşti. Hava yolu halkın yolu oldu.
Biz 2009'da Diyarbakırlı çiftçiye 9 trilyon ödedik.
Ah şu Diyarbakır Cezaevi'nin dili olsa da konuşsa, ah 12 Eylül sonra yaşananları anlatsa... O 5'inci koğuş dile gelip işkenceleri anlatsa.
Diyarbakır Cezaevi'ni kapatıyoruz. Yeni cezaevini yapacağız, mevcut cezaevini yıkacağız. Orası varlığıyla 12 Eylül'ü sürekli hatırlatmasın istiyoruz.
Tek kişilik hücrede 20 kişiyi yatırdılar, kitaplarda yazıyor. Ölmek için Allah'a yalvardılar.
Bu 12 Eylül bunlara son vermenin adı olacak. Sandıklara gideceğiz değil mi? Tehditler bizi yıldırmayacak. Tehditler bizi yıldırırsa o demokratik Türkiye'ye kavuşamayız.
Biz damdan düştük. Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük.
Danıştay saldırısı sonrasında düğmeye basılmış gibi AK Parti'yi ve hükemeti hedef aldılar.
12 Eylül'de ya darbe anayasası ya milletin anayası onaylanacak."
Başbakan Erdoğan, "Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısının sözlerini kalabalığa tekrarlattı.
Erdoğan'ın konuşmasının tamamlanmasının ardından kürsüye şarkıcı Berdan Mardini, eski futbolcular Hakan Şükür ve Suat Kaya çıkarak "evet" yazılı şapka taktı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.