İŞTE CÜBBELİ AHMET HOCA GERÇEĞİ!
Cübbeli Hoca "bebekler tahrik ediyor" dedi. Herkes eleştirdi. Nihal Bengisu ise ilginç bir noktaya dikkat çekti ve Cübbeli'yi analiz etti.
12 Temmuz 2009 Pazar 20:27
Nihal Bengisu Karaca Habertürk'teki köşesinde geçtiğimiz hafta Cübbeli Ahmet'in Barbie bebekler hakkındaki fetvasını yazdı. Karaca medyanın Cübbeli Ahmet Hoca'ya karşı çıkayım derken Barbie'ye arka çıktığını söyledi. Ve Cübbeli Ahmet'in kim olduğunu yazdı.
CÜBBELİ'YE KARŞI BARBİE'Yİ SEÇTİ
Karaca oyuncakların insanı tahrik ettiğini söyleyen Cübbeli'ye karşı çımak için medyanın Barbie tarafını seçtiğini söylüyor ve "Oysa psikologlarımızdan ve sosyologlarımızdan bu oyuncakların ne kadar zararlı olduğunu dinlemiştik yıllarca!" diyor. 'Güzel görünmekten başka meziyeti olmayan Barbie'nin küçük kızların rol modeli olduğunu ve ileride onları mutsuz kadınlara dönüştürdüğünü söylüyor.
BARBİE İYİ Mİ?
Daha önce Barbie'ye de karşı çıkan medyanın şimdiki tavrını da muhatabına göre mantık yürütmeye bağlıyor. Ve ekliyor: "Gözden kaçırdıkları bir şey vardı. Cübbeli Ahmet’in, Atatürk Türkiye’sinin medyası tarafından ‘meşhur’ edilmesi gibi."
Ve sonra başlıyor Cübbeli'yi anlatmaya:
CÜBBELİ'Yİ MEDYA MEŞHUR ETTİ
‘Cübbeli Ahmet’, İsmailağa cemaatinin asıl lideri olan Mahmut Ustaosmanoğlu’nun sağlık problemleri nedeniyle geri çekilmesi dolayısıyla sahne almış bir isim. Şöhret elde etmesindeki en temel saik ise, kimilerinin merkez medya, kimilerinin boyalı basın diye tanımladığı medya oldu. Hoca’nın vaaz kesitlerini ilişiğinde ‘ben çok güldüm, bu adam süper yaaa’ gibi notlarle yayımlayan İnternet medyası ve ‘youtube’ da Cübbeli’nin ününe ün kattı.
NE KADAR KARİKATÜR O KADAR İYİ
Tahmin edileceği gibi ana akım medya Cübbeli Ahmet’in bilgisi ve birikimi ile hiç mi hiç ilgili değildir. Gazeteci kısmı hocanın hacının arıza çıkaranını, mümkünse ‘karikatürleştirilmeye’ yatkın olanını ilgiye değer bulur; eh, Hoca da bu açıdan oldukça velûd bir imkandır… Onun kürsüden inip jetski’ye binmesi, hutbede ‘israf eden yanar’ diye bağırdıktan az sonra lüks tüketime girişmesi, rakipleri ile mücadele ederken onları tekfir edecek,dinden çıkmış olmakla suçlayacak kadar ileri gitmesi, medya için neresinden baksanız ‘ilginç’ ve eğlencelidir…Ancak ben yine de medyanın Cübbeli Ahmet sevgisinin bu kadar kolay açıklanamayacağını düşünüyorum.
‘İRTİCANIN OLAĞAN KOMEDİSİ’
İslamcıların genelini ve özellikle Ak Parti’nin tabanını; dindar kalarak modernleşmek isteyen dindar kesimini ve dahi Gülen cemaati mensuplarını ‘takiyyeci’ olarak kodlayan medya, kendini hiç gizlemeyen Cübbeli Ahmet’e bu kesimin alter egosu hatta ‘gerçek yüzü’ olarak bakmamazı ister.
“Modernlikle, kentlilikle, Türkiye Cumhuriyetinin değerleriyle uzlaşmış gibi görünmelerine aldanmayın. Aslında hepsinin bir yüzü, cep telefonuna zil sesi olarak müzik sesi koyma, yanarsın diyen, Barbie bebekleri tahrik edici bulan, dini aklıyla sevenleri Vehhabilikle suçlayan, din kardeşlerine bile hoşgörüsü olmayan, uzlaşımsız ve mutaasıp bir hayat yaşayan böylesi adamlara bakar’ der alt metin. Öte yanda da, AB’ye girme çabası olan, değiştiğini deklare etmiş bir partinin kitlesini ‘mürteci-leştirmek’ biraz ayıp kaçacağından, din üzerinden ötekileştirilecek birilerinin bulunması gibi bir gereksinim (!) durmaktadır. Cübbeli Ahmet son derece ergonomik dokusu ile birkaç işe birden yarar. Hem yorum gerektirmeyecek kadar ‘öteki’dir ve bu nedenle ‘zararsız’dır aslında; hem de mürtecilik dozu ölçümlenemeyen ve şimdilerde iktidar mekanizmasında etkin olan ‘zararlı’ ötekiyi her fırsatta dışlayan bir müfteri.
İRTİCANIN KOMEDİSİDİR
Hem ‘dindarlık artıyor’ korkusunun gösterenidir Cübbeli, hem ‘işte size irticanın olağan komedisi’ lansmanının altını doldurur. İslami yayın yapan TV kanallarını bile ‘zehirli’ ilan etmektedir Cübbeli. Daha ne yapsın? Medyaya elini kirletmeden, dindar kalarak güç odağı haline gelmiş toplumsal aktörleri değersizleştirme fırsatı sunar. Altın tepside.
BARBARA CARTLAND DOSTEYEVSKİ'Yİ ELEŞTİRİR GİBİ
İşin ucu Cübbeli’nin dini ilimler konusunda sahici bir terkibi olan değerli insanlara attığı iftiralara mikrofon tutmaya kadar gitmiştir nitekim. Barbara Cartland’dan Dostoyevski eleştirisi alınamayacağını herkes bilir; ama mevzuu ‘dindarların önlenememiş yükselişi’ olunca, bu yükselişi hükümden düşürecek olan seçenek acımasız biçimde geçiş üstünlüğü kazanır.
NEDİR BU ANLAMSIZ KAVGA
Saçmalık geçiş üstünlüğü kazanınca, ona oranla ve ona bakarak hizalanan herşey saçma olur. Sonra tüm bu saçmalıktan şikayet etmek, ve ‘nedir bu anlamsız kavga?’ diye şikayet etmek yine medyaya düşer.
Garip olanı sahiden kimse böyle olmasını istemez. Garip olanı, bunlar herhangi bir plan proje gizli kararlar yoluyla yürümez. Ana akım gazeteciliğin içine işlemiştir bu düzenek. Bir yanıyla mazurdur, ama masum mudur?
Siz söyleyin…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.