İŞTE ÇİÇEK'İ YAKAN İDDİANAME!
İrtica İle Eylem Planı iddianamesi kabul edildi. Belgede imzası olan Kurmay Albay Dursun Çiçek görüldüğü yerde yakalanacak.
30 Nisan 2010 Cuma 10:25
İrtica ile eylem planını konu alan dördüncü Ergenekon iddinamesi kabul edildi. Masum insanları suçlu göstermeyi amaçladığı belirtilen kirli planın altında imzası olan Albay Dursun Çiçek hakkında yakalama emri çıkarıldı. Bedrettin Dalan ise 184 sayfalık iddianamede bir numaralı sanık olarak yer aldı. 7 sanıklı davanın ilk duruşması 28 Haziran'da.
Millete ve hükümete kurulan kirli tezgâha yönelik hazırlanan iddianame 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Firari Bedrettin Dalan'ın bir numaralı sanık olduğu iddianamenin kabul kararında, millete komplo belgesinin altında ıslak imzası bulunan Deniz Albay Dursun Çiçek hakkında yakalama emri verildi. Albay Çiçek böylece üçüncü kez tutuklanarak cezaevine girmiş olacak.
İlk duruşması 28 Haziran'da yapılacak davanın 7 sanığı, 184 sayfalık iddianamede 'silahlı terör örgütü üyeliği ve cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs'le suçlanıyor. İstek Vakfı Başkanı Bedrettin Dalan ise 'silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek' suçlamasıyla hâkim karşısına çıkacak. Poyrazköy'de ele geçirilen cephaneliğe yönelik çarpıcı bağlantıların kurulduğu iddianamede, bu mühimmatlarla ilişkili olan ikinci Ergenekon davası sanığı Mustafa Levent Göktaş'ın, Albay Dursun Çiçek ile bağlantısına dikkat çekiliyor. Erzurum'daki Ergenekon davasında yer alan gizli tanık ifadeleri de iddianamede bulunuyor.
Ayrıca tutuklu sanıklar avukat Serdar Öztürk, Aydınlık Dergisi çalışanları Deniz Yıldırım, Ufuk Akkaya ile tutuksuz sanıklar İlhami Ümit Handan, MİT'çi Özel Yılmaz'a da "silahlı terör örgütü üyeliği, açıklanması yasaklanan gizli belgeleri temin etmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile çalma, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek, özel hayata ilişkin görüntü ve ses kayıtlarını ifşa etmek" gibi çeşitli suçlamalar yöneltiliyor.
Ergenekon davalarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kabul ettiği 184 sayfalık iddianamede Başbakan Tayyip Erdoğan mağdur, Adalet ve Kalkınma Partisi adına milletvekilleri İdris Naim Şahin, Hasan Hüseyin Tanrıverdi, kapatılan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, milletvekilliği düşürülen Aysel Tuğluk ve BDP'li Hasip Kaplan, Konya Barosu'na bağlı avukat Süleyman Küçüksucu, Kayseri Baro Başkanı Ali Aydın ve Sivas Barosu eski başkanı avukat Mustafa Coşkun müşteki olarak yer aldı. İlk duruşma 28 Haziran 2010'da Silivri'de görülecek. Firari sanıklar dışında tüm sanıkların hazır bulunması beklenen ilk duruşmaya müştekiler çağrılmadı.
184 sayfalık iddianamede çarpıcı bilgiler ve iddialar yer alıyor. Poyrazköy'de Bedrettin Dalan'ın başkanı olduğu İstek Vakfı'na ait arazide ele geçirilen cephaneliklerden bahsedilirken bu mühimmatlarla ilişkili olan ikinci Ergenekon davası sanığı Mustafa Levent Göktaş'ın, Erbay Çolakoğlu'nun, Dursun Çiçek ile bağlantısına dikkat çekiliyor. Kafes Operasyonu Eylem Planı'na atıf yapılan iddianamede, Erzurum'daki Ergenekon davasında yer alan gizli tanık ifadeleri de bulunuyor.
Belgenin ıslak imzalı orijinalinin 30 Eylül 2009'da kendisini "kuşaklar boyu TSK'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subay" olarak tanımlayan bir subayın imzasız ihbar mektubuyla savcılığa ulaştırıldığı ifade ediliyor. İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi'nin 19.10.2009, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı Dairesi Başkanlığı'nın 13.11.2009, İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin 4.2.2010 ve Jandarma Kiriminal Laboratuvarı'nın 16.3.2010 tarihli bilirkişi raporlarında belgenin Dursun Çiçek'in elinin mahsulü olduğunu tespit ettiği vurgulanıyor.
İddianamede, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın Erzincan'da hayata geçirilmek istendiği de aktarılıyor: "Plan, Erzincan'da hayata geçirilmek istenmiş, bu amaçla Ergenekon silahlı terör örgütüne bağlı olarak faaliyet gösteren şüpheli Saldıray Berk liderliğindeki yasa dışı oluşum faaliyetlerde bulunmuştur. Bu çerçevede, 'Gülen cemaatinin Erzincan'daki ev ve okullarına silah, uyuşturucu gibi suç unsurları ile yasa dışı illegal dokümanlar koydurularak, sonrasında bu yerlere eş zamanlı operasyonlar yaptırılması ve böylece Gülen cemaatinin silahlı terör örgütleri kapsamına alınmasının sağlanmasının hedeflendiği ortaya çıkmıştır."
Anayasa Mahkemesi'nin kararını 1 saat önce öğrenmiş
'Kaos Planı'yla ilgili iddianamede soruşturmanın firari şüphelilerinden Bedrettin Dalan'la ilgili önemli bilgiler yer alıyor. Dökümü aktarılan bir telefon görüşmesinde Bedrettin Dalan, Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'nin kapatma davasıyla ilgili kararını, açıklanmadan 1 saat önce öğrendiğini söylüyor. İddianamede, 'Ergenekon terör örgütünün kurucu ve yöneticisi' olmakla suçlanan Dalan'ın ifadesi firari olduğu için alınamadığı belirtiliyor.
Dalan'ın uluslararası ilişkileri yürüttüğü, darbe sonrası kurulacak hükümette başbakan olma görevini üstlendiği, tüm bu eylemleri ile hükümeti cebir ve şiddet yöntemiyle ortadan kaldırma suçuna iştirak ettiği belirtiliyor. Bedrettin Dalan'ın örgütsel irtibatları ise İlhami Ümit Handan, Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur, Veli Küçük, Yalçın Küçük, Hüseyin Nazlıkul'un ifadelerinden hareketle ortaya konuluyor.
Bedrettin Dalan, 30.7.2008'de Arzu isimli bir kişiyle yaptığı telefon görüşmesinde Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti hakkında 6'ya 5 karar vereceğini açıklanmasından bir saat önce öğrendiğini anlatıyor. Dalan, "Arzu canım beni aramışsın." diyor. Arzu'nun, "Aradım ama şimdi açıklıyor.. Konuşmaz." demesi üzerine, "Şey 6'ya 5 kapatılmıyor. Ben öyle duydum." diyor. Arzu'nun "Doğrudur." cevabı üzerine, "Ne açıklıyor şu anda?" diye soruyor. Arzu, "Kararı açıklıyor." cevabını veriyor. Dalan da, "İyi açıkladıktan sonra beni dışarıdan ara. Ben öğrendim de 1 saat evvel. Onu haber vereyim dedim ama sen ondan sonra da beni ara bi." diyor.
YAKALANACAĞINI ÖĞRENİP, KAÇMIŞ
İddianamede, ayrıca Bedrettin Dalan'ın kendisi hakkında soruşturma yürütüldüğünü ve operasyonla gözaltına alınacağını İstanbul MİT Bölge Başkan Yardımcısı olarak görev yapan şüpheli Özel Yılmaz vasıtasıyla öğrendiği belirtiliyor. Hakkında hiçbir yakalama kararı ve ifadeye çağrı dahi olmadığı halde 15 Ekim 2008 tarihinde yurtdışına kaçtığı, o tarihten sonra soruşturmada, hakkındaki deliller sebebiyle halen firarda olması nedeniyle yakalama emri çıkartıldığı aktarılıyor.
Dalan, 7 Ocak 2009 tarihinde Serdar E. ile yaptığı telefon görüşmesinde de kaçtığını itiraf ediyor: "Bundan iki üç ay evvel dediler ki: 'Senin hakkında işte bu malum kişiler kovuşturma yapıyorlar, aman yurtdışına git.' Ben de geldim ve bu kovuşturmanın ne için yapıldığını öğrenmek istedim. Oğluma da öteki şoförüme de dedim ki: 'Ulan bunu araştırın oğlum, nedir bu olay?' Şoförümü oğlumu almışlar herhalde birbirleriyle konuştular, araştırma yaptıklarım vay çeteye mi sokmak istiyolar nedir esası bu."
Sanık Şener Eruygur'dan ele geçirilen ses kaydında konuşan sanık İsmail Yıldız'ın, sanık Levent Ersöz ile yaptığı görüşmede de Dalan'ın ismi geçiyor. Yıldız söz konusu konuşmada şöyle diyor: "Dalan ... maniple etmemizi yol açıp enforme etmemize sebep olacak kanalları açar paşam. Doğan'a yakın, Karamehmet'e yakın, Dinç Bilgin'e yakın paşam.''
Görevi, siyaset ve medyayı yönlendirmek
İddianamede, Bedrettin Dalan'ın darbe sonrası kurulacak hükümetin 'başbakanı' olma görevini üstlendiği aktarılıyor. Şöyle deniliyor: "Şüpheli Bedrettin Dalan'ın, Ergenekon silahlı terör örgütünün, iktidarda bulunan mevcut hükümeti ortadan kaldırmak amacıyla hazırladığı darbe planlarında, medya ve siyasetin yönlendirilmesi ile bazı üst düzey iş adamlarının bu hususta ikna edilmesi görevini üstlendiği, bu amaçla, medya sahipleri ve işadamları ile görüşmeler yaptığı, darbe planlarının hazırlanmasında aktif rol oynayan 'Ergenekon terör örgütü' üyeleri Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız ile görüşerek, askeri müdahalenin bir zorunluluk olduğu yönünde onları teşvik ederek cesaret verip, bu yöndeki motivasyonlarını güçlendirmeye çalıştığı, örgüte finans desteği sağladığı ve aralarında Adil Serdar Saçan'ın da bulunduğu örgüt üyelerine mütevelli heyeti başkanı olduğu üniversitede görevler verdiği, örgütün stratejisi doğrultusunda uluslararası ilişkileri yürüttüğü, darbe sonrası kurulacak hükümette başbakan olma görevini üstlendiği anlaşılmıştır."
Savcılar: Şüphe yok, belge gerçek, imza Dursun Çiçek'in
Dursun Çiçek imzalı planla ilgili bilirkişi raporlarının tümü iddianamede yer aldı. Dört ayrı raporu inceleyen savcılar, "İmzanın Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğu ve onun tarafından düzenlendiği, şüpheye yer kalmayacak şekilde anlaşılmıştır." değerlendirmesinde bulundu. Bunlardan ilki 19 Ekim 2009'da İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından yapılan inceleme. Burada, 'İnceleme konusu belgedeki imzanın Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğu' belirtiliyor. İkinci rapor 13 Kasım 2009 tarihli. Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarı Dairesi Başkanlığı'nca hazırlanmış. O da aynı sonuca varmış. Belgedeki imzayı onaylayan üçüncü rapor yeniden inceleme talebi üzerine İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi'nin 4 Şubat 2010'da hazırladığı rapor. Bu raporda da söz konusu imzanın Çiçek'in eli ürünü olduğu vurgulanıyor. Dördüncü rapor Jandarma Kriminal'e ait. 16 Mart 2010 tarihli raporda 'söz konusu imzanın Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğu' dile getiriliyor.
İrtica.org ve turkatak.com'u Çiçek yönetiyordu
Belgenin ıslak imzalı nüshasını gönderen 'meçhul subay', Genelkurmay tarafından psikolojik harp amaçlı kurulan yasa dışı 46 internet sitesini deşifre etmişti. İddianamede bu sitelerden irtica.org ve turkatak.com'u Albay Dursun Çiçek'in yönlendirdiği belirtiliyor. Önemli bir ayrıntı da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, AK Parti'ye açtığı kapatma davasına topladığı delilleri bu siteden alması. Yalçınkaya, kapatma davasına delil olarak gösterdiği 'Apronda namaz şovu' haberi için de bu siteyi kaynak göstermişti.
Öztürk'ün ofisinden 326 gizli belge çıktı
Avukat Serdar Öztürk'ün ofisinde yapılan aramalarda 326 'GİZLİ' ve 'ÇOK GİZLİ' HİZMETE ÖZEL ve KİŞİYE ÖZEL ibareli belge ele geçti. İddianamede bu belgeler tek tek sıralandı. Söz konusu dokümanların TCK'nın 327. maddesinde belirtilen "Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken belgelerden oldukları ve halen gizliliklerinin devam ettiği bildirildi. 59 adet belgenin TCK'nın 334. maddesinde dile getirilen "Açıklanması yasaklanan ve niteliği itibarıyla gizli kalması gereken" belgelerden oldukları ve gizliliklerinin halen devam ettiği, 38 adet hizmete özel, gizli ve çok gizli ibareli belgenin gizliliklerinin ise sona erdiği vurgulandı.
Kan donduran plan
"Fethullah Gülen (F.G.)'ciler gemi azıya aldılar, doğrudan TSK'ya saldırıyorlar" teması işlenecek, bu kapsamda muhafazakâr vatandaşların bile "pes doğrusu, biz de Elhamdülillah Müslüman'ız, ama F.G.'ciler resmen TSK'ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar" dedirtecek çalışmalar yapılacaktır."
Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, F.G. grubu "Silahlı Terör Örgütü" "Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü", (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir.
Ilımlı İslam konusu özellikle vurgulanacak, F.G.'cilerin ABD güdümünde hareket ettikleri ve İslam'ın orijinalini bozmak istedikleri yoğun olarak dile getirilecektir.
İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler F.G.'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır. Nurettin Veren gibi isimlerin TV programlarında F.G. grubu hakkında bizim istediğimiz temalar doğrultusunda açıklamalar yapmaları sağlanacaktır.
Kurdoğlu cemaati vb. diğer cemaatlere mensup TSK personelinin TSK ile ilişkileri kesilirken F.G. grubuna mensup oldukları için atıldıkları şeklinde haberler yaptırılarak, kamuoyunda F.G. grubunun büyük yara aldığının düşünülmesi sağlanacaktır.
PKK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Irak'ın kuzeyinde bulunan F.G.'cilere ait okul, dershane ve yurtlara eylem yapmıyor olmasının iki örgüt arasında bağ olduğu ve anlaştıklarının açık bir göstergesi olduğu yönünde haberler yaptırılacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okul öğrencilerine ait ibadet, görüntü ve haberlerinin medyada yoğun olarak yer alması sağlanarak, Milli Eğitim Bakanı yıpratılacaktır.
AKP mensuplarının, ülkemizde ekonomik krizin etkisinin ciddi olarak hissedildiği bir dönemde, lüks yaşamlarından taviz vermedikleri yönünde haberler yaptırılarak, bu durumun hem "İslam anlayışıyla çeliştiği" hem de uygulamaya çalıştıkları "halk adamı" yaklaşımlarının gerçeği yansıtmadığı konusunda kamuoyu bilgilendirilecektir. Ermenistan ve Yunanistan ile ilgili kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli gündemde tutularak milliyetçi partilerin tabanının genişletilmesi sağlanacaktır.
Çeşitli bilgi ve belgelerle ilgili ortaya yem atılarak yakalanan personel hangi gruba ait olursa olsun F.G.'ci oldukları şeklinde ifade vermeleri sağlanacaktır.
İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak, buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra, F.G.'ciler ile irtibat kurulması istenen oluşumlara (Yahudilik, CIA, MOSSAD, Moon Tarikatı, Humeyni vb.) ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacaktır.
Başbuğ, savcıların değişmesi için yüksek yargıyla bizzat görüştü
Kaos Planı iddianamesinde, 2 numaralı sanık Kurmay Albay Dursun Çiçek'e ait bilgi notu ile telefon görüşmeleri dökümleri yer alıyor. Söz konusu belgelere göre Çiçek, telefonda kendisini teselli etmeye çalışan arkadaşına "Arkamda koskoca Genelkurmay var." cevabını verirken, bilgi notunda ise çarpıcı bir ifşaatta bulunuyor: "İ.B.(İlker Başbuğ) her şeyin farkında. Bizzat kendisi bu durumu takip ediyor. Hakim ve savcı haziran kararnamesi çok önemli. Yüksek yargı üyeleriyle görüşüldü. Bizzat İ. Paşa görüştü. Ergenekon savcılarında önemli bir değişiklik olabilir."
14 Kasım 2009'da Taraf'ta yer alan haberde Çiçek'in ikinci kez Beşiktaş Adliyesi'ne gitmeden önce 6 paşa ile yemek yediği ileri sürülmüştü. Yemekte, Org. Başbuğ, Genelkurmay 2. Başkanı ve dört kuvvet komutanının bulunduğu iddia edilmişti. Çiçek ile İbrahim S.A. arasında geçen 25 Kasım 2009 tarihli telefon konuşması şöyle: İbrahim S.A.: Yere sağlam bas, sana güveniyoruz. Abi boşver ya bitmez bu hikaye, bu şarkı burada bitmez (gülüyor)....Ne demek sonuna kadar seninleyiz. Sonuna kadar rahat ol.
Çiçek: Koskoca Genelkurmay var ya.
Korsan kararnamenin sırrı çözülüyor
Dursun Çiçek, iddianamede yer alan bilgi notunda ise Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'un Ergenekon savcılarının yerlerinin değiştirilmesi için devreye girdiğini belirtiyor.
Ulusal Kanal Haber İstihbarat Müdürü Ufuk Akkaya'ya ait dosyalarda bulunan "Bilgi notu Dursun Çiçek.doc." isimli word belgesinde özetle şu ifadeler yer alıyor: "Tutuklanacağımı biliyordum. Genelkurmay da biliyordu. Bütün olasılıklara karşı hazırlıklıydık. Genelkurmay Ergenekon soruşturmasını geç algıladı. Bu işin bu kadar büyüyeceğini (Karargah'a kadar uzanacağını) hiç hesap etmediler. İ.B. her şeyin farkında. Bizzat kendisi bu durumu takip ediyor. Hakim ve savcı haziran kararnamesi çok önemli. Yüksek yargı üyeleriyle görüşüldü. Bizzat İ. Paşa görüştü. Ergenekon savcılarında önemli bir değişiklik olabilir. Emniyetteki değişikliklerle ilgili de temaslar var. Birtakım değişimler oldu, devam edecek. Fethullahçılara yönelik kapsamlı bir çalışma hazırlanmıştı. Bu belge operasyonu ile bu çalışmalar aksadı. Eğer aksamasaydı Gülen örgütüne yönelik önemli bir operasyon gerçekleşecekti. İrtica (Fethullah) ülke güvenliği için tehdit. Genelkurmay bu konuda bir müdahaleye hazırlanıyor."
Çiçek için kuvvet komutanlığında özel daire kuruldu
İddianamede ilginç telefon konuşmaları yer alıyor. Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in Recep Y. isimli şahısla telefon görüşmesindeki bilgiler oldukça çarpıcı. Buna göre Çiçek için Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda özel bir birim kurulmuş. 24 Ekim 2009 tarihli görüşme şöyle:
Recep: Valla iyidir. Ya bu Genelkurmay'a gittim işte. Hayırlı olsun.
Baktım sen yoksun.
Dursun: Ben karşıya geçtim ya.
Recep: Hayırdır, sen nereye geçtin öyle ki?
Dursun: Kuvvette bir daire kurdular bize.
Recep: Senin için özel bir daire kurdular.
Dursun: Valla kurdular ha. Kuvvete o yüzden bi teşekkür...
Danıştay davası Ergenekon'la birleşince paniğe kapılmışlar
Danıştay'ın Ergenekon davasıyla birleştirilmesi örgütte paniğe yol açmış. Ergenekon sanıklarından Avukat Hüseyin Buzoğlu ile Ulusal Kanal Haber İstihbarat Müdürü Ufuk Akkaya arasında geçen görüşmede bu gelişmenin 'işleri zorlaştıracağı' konuşuluyor. 16 Aralık 2008'de saat 15.24'te yapılan telefon görüşmesinde ikili arasında şu konuşmalar geçiyor.
Hüseyin: Ne oldu?
Ufuk: Danıştay kararı bozdu ya Yargıtay kararı. Yargıtay şimdi kararı bozdu. Ergenekon davasıyla bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edilmiş olması karşısında öncelikle davaların birleştirilmesine birleştirilmesinde zorunluluk bulunduğuna diye karar aldı. Birleştik aynı zamanda..
Ufuk: Evet.
Hüseyin: Ben de o kararı bekliyorum.
Ufuk: Çok kötü çok kötü kötü işimiz çok zorlaştı.
Hüseyin: Hasan Bey bana özetledi dünü. Ama yani dünle bugünle olacak bir şey değil o.
Ufuk: Kesinlikle değil ama bu burada başka bir durum var çözemiyorum yani ben kendim çözemedim açıkçası ilginç yani dün çok ilginçti, bu kadarını beklemiyordum ben o yüzden söyledim. Hakimi beklemiyordum ben böyle.
Hüseyin: Yani ne anlamda?
Ufuk: Hakim çok şeydi gayet Veli Küçük'e oynadı. Veli Küçük'ün cevap vermemesi için elinden gelen her şeyi yaptı. Takla bile attı yani öyle söyleyeyim.
Atatürk'ün resimlerini her yere yapıştırmayın balta köreliyor
İddianamede Ergenekon tutuklusu ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e ait direktifler yer alıyor. Hazırlanan iddianamenin sanıklarından Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım'da elde edilen dokümanlar arasında Perinçek'in "Atatürk'ü her yere yapıştırmayın, balta köreliyor. Burada gençliğin Tayyip'e isyanı önemli." ifadeleri dikkat çekiyor. Yıldırım'dan elde edilen dokümanlar Perinçek'in, Aydınlık Dergisi'ni talimatları ile nasıl yönettiğini ortaya koyuyor. Doğu Perinçek'in Silivri Cezaevi'nden gönderdiği notlardan birinde şöyle deniliyor: "6-7 Ekim 2009, Deniz Yıldırım arkadaş inat ediyorsunuz, Atatürk'ü her yere yapıştırmayın, balta köreliyor. Burada gençliğin Tayyip'e isyanı önemli, Ergenekon MİT çantacısı aydınlık kapak sloganı."
Aydınlık'ın yayımladığı telefon görüşmeleri Ersöz'ün arşivinden
Aydınlık Dergisi'nin yayımladığı Başbakan Tayyip Erdoğan'a ait ses kayıtlarının kaynağı iddianamede deşifre ediliyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne 18 Ekim 2009 tarihinde Rıza Yıldırım tarafından yapılan ihbarda, "Bugün Aydınlık dergisinin manşetinde bahsedilen Başbakan'ın karanlık telefon görüşmesi Ergenekoncu Levent Ersöz'ün arşivindendir." ifadesi yer alıyor. İhbarda, Ergenekon sanığı Levent Ersöz'ün arşivinde AK Partili çok sayıda bakana ait ses kaydının olduğu ifade edilirken, söz konusu arşivin Aydınlık Dergisi'nde olduğu ileri sürülüyor.
Başbakan'a ait ses kayıtları Aydınlık Dergisi'nde yayınlandıktan bir süre sonra gözaltına alınan derginin Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım, dokümanların kapalı bir zarf içinde geldiğini iddia etmişti. Bu konu ile ilgili yapılan çalışmalar sonucu elde edilen deliller neticesinde Ergenekon davası sanıklarından Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur'un Jandarma Genel Komutanlığı'nda görevli oldukları yıllarda bazı üst düzey bürokratlarla birlikte Başbakan ve diğer hükümet üyelerini hukuk dışı yöntemlerle dinledikleri ve bu dinlemeleri kayıt altına alarak örgüt arşivinde sakladıklarının belirlendiği kaydediliyor. Ersöz ve Uğur'un, 2003-2004 yıllarında Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde kurulan Cumhuriyet Çalışma Grubu adı altında illegal dinleme ve fişlemeler yaptıkları iddia ediliyor.
Mardin'in etnik kimlik haritasını çıkarmışlar
Avukat Serdar Öztürk'ün ofisinden Mardin'e ilişkin etnik kimlik arşivi çıktı. İddianamenin 99. sayfasındaki belgelerde Mardin, Midyat ilçesi ve köylerine ilişkin çok sayıda kişinin nüfus cüzdan fotokopileri ve fotoğraflar yer alıyor. İddianamede fişlemelerle ilgili şu yorum yapılıyor: "Şüpheliden ele geçirilen 1'den 239'a kadar numaralandırılmış evrakta, Mardin, Midyat ve köylerine ait bölge etnik yapısı içerikli birçok kişinin nüfus kağıt örnekleri ile kadın ve erkek fotoğraflarının bulunduğu, bu hususun da diğer şüpheliler gibi etnik köken ve azınlıklarla alakalı çalışmalara katkı sağladığı anlaşılmıştır."
'Yeşil, Alaattin Kanat'
Ufuk Akkaya'nın ikametinde bulunan bilgisayardaki dokümanlarda Mahmut Yıldırım olarak bilinen ve birçok faili meçhul cinayetin sorumlusu olarak gösterilen Yeşil'le ilgili önemli bir iddia yer alıyor. Klasördeki notlarda şu ifadeler kullanılıyor: ".... Yeşil anlatıldığı gibi birisi mi? Çevresini etkileyen, vs. Bak sana bir şey anlatacam, ama yazmıyacaksın. Yeşil, Alaattin'di. 84'lerden beri Alaattin, Yeşil diye anılır, kod adı Yeşil'di. JİTEM'in başından beri bu kod bilinir. Sonra, Alaattin'in üzerine varmaya başladılar. Bunun üzerine o, Ersever'e Yeşil kodunu kullanacak kişiler bulmasını istedi. Ersever de gitti, Mahmut Yıldırım'ı buldu. Behçet Cantürk nerede öldürüldü? Kim sorguladı? Kocaeli'nde. Alaattin öldürdü. Sonra Yeşil yaptı denildi."
26 Haziran 2009: Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, düzenlediği basın bilgilendirme toplantısında, 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nı 'kâğıt parçası' olarak tanımladı.
26 Haziran 2009: Ergenekon savcıları, aralarında Dursun Çiçek'in de bulunduğu 9 kurmay subayı 'şüpheli' sıfatıyla 29-30
Haziran tarihlerinde adliyeye davet etti.
29 Haziran 2009: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İlker Başbuğ, Başbakanlık konutunda bir araya geldi.
30 Haziran 2009: Dursun Çiçek 'örgüt üyeliği' iddiasıyla sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı.
1 Temmuz 2009: Avukatları tutuklama kararına aynı gün itiraz etti. Ve tahliye kararı jet hızıyla çıktı. Çiçek, 'delil yetersizliği' gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.
19 Ağustos 2009: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, belgeye ilişkin 'gerçeğe aykırı belge düzenlemek'ten başlattığı soruşturma kapsamında 3 kişi 'tanık' sıfatıyla ifade verdi.
30 Eylül 2009: Kaos Planı'nın aslı, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırıldı. Adli Tıp'ta yapılan incelemede belgenin orijinal olduğu ve üzerindeki ıslak imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu belirlendi. Haber 23 Ekim'de duyuldu.
26 Ekim 2009: Genelkurmay Başkanlığı, Genelkurmay Askerî Savcılığı'nca, yeni bir soruşturma açıldığını duyurdu.
30 Ekim 2009: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, belgeyle ilgili 'gerçeğe aykırı belge düzenlemek' suçundan yürüttüğü soruşturma dosyasını 'yetkisizlik' kararıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi.
6 Kasım 2009: Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, Dursun Çiçek'in İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından davet edilmediğini, kendilerine böyle bir tebligatın gelmediğini bildirdi.
9 Kasım: 'Kaos Planı'nın orijinaliyle gönderilen ihbar mektubunda önemli iddialar yer alıyordu. Mektupta, planın altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in evinde yapılan aramanın 6,5 saat sürmesinin 'göstermelik olduğu' aktarılıyordu. İnternet sitelerine düşen ses kaydı, bu iddiayı doğruladı. Buna göre ses, Albay Çiçek'in evinde arama yapan Deniz Askeri Hakim İ. Volkan Şahin'e ait. Gürültülü bir ortamda alınan ses kaydında Volkan Şahin, muhatabına olay günü nasıl 'arama yapmadığını' gururla anlatıyor. Şahin şöyle konuşuyor: "(Albay Çiçek'in) Evindeki aramayı yaptım. Aramayı saat 11.00'de başlattım. Saat 17.20'de bitirdim. Bizim memur diyor ki, 'efendim bu kadar uzun sürmeyecekti.' Ya yedik içtik işte. Açıklama yaparken 6 buçuk saat aradık, onun adamını."
10 Kasım 2009: Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, planda ıslak imzası bulunan Dursun Çiçek'i ifade vermek üzere beklediklerini açıkladı.
11 Kasım 2009: Dursun Çiçek, ifade vermek üzere adliyeye geldi. Çiçek, sevk edildiği mahkemece 'terör örgütüne üye olmak' suçlamasıyla tutuklandı.
13 Kasım 2009: İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi Dursun Çiçek'in 'delil durumu', 'kaçma şüphesinin bulunmaması' ve 'sabit ikametgah sahibi olması' gerekçeleriyle tahliyesine karar verdi.
1 Mart 2010: 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın altındaki imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Laboratuvarı tarafından bir kez daha tescillendi.
Askeri savcıdan tutuklama talebi
'Kaos Planı'nın aslını inceleyen askeri savcılık, Çiçek'in tutuklamasını talep etti. Askeri Mahkeme ise söz konusu talebi reddetti. TSK'dan yapılan açıklamada, 'belgenin gerçekliğini doğrulayacak delillerin' bulunduğu aktarıldı.
31 Mart 2010: 'Kaos Planı'ndaki imzası, 4 kurum tarafından 7 kez onaylanan Albay Dursun Çiçek'in yargı sürecini lehine çevirmek için ilginç görüşmeler yaptığı ortaya çıktı. habervaktim.com adlı internet sitesinde yayımlanan ses kaydında Çiçek'in Jandarma Kriminal'in bir yetkilisinden yardım istediği anlaşılıyor. Jandarma Kriminal'in belgenin gerçekliğine yönelik kararını "Bir kazık yedim. Ha ileri bir adım atmak için o kazığa razıyız." şeklinde değerlendiren Çiçek, yeni bir raporla sürecin tersine çevrilmesini talep ediyor. İsmi belli olmayan kişiye şöyle sesleniyor:
"Ben bu konuda vicdani, insani, kardeşlik arkadaşlık ne dersen de görevimi sana devrediyorum." İşte o şok sözler:
İLERİ BİR ADIM İÇİN BU KAZIĞA RAZIYIM
Geçen hafta bir kazık yedim. Ha ileri bir adım atmak için o kazığa razıyız. Top şu an Jandarma Kriminal'de, bilseler şereflerini onurlarını kurtarmak için tashih ederler. Şurdan kes biç yapıştır. Diyelim ki doğru, adam bir tereddüt ifade etmez mi ya? Jandarma Kriminal karşı taarruzu başlatacak tarihi bir konumda.
KOMUTAN 'BİZE DE GELECEK' DEYİNCE ÜMİTLENDİM
"Tek şüphem centilmenlik anlaşması mı yaptılar? Hıfzı Paşa zaten k..ından korkuyor. Eşşek kadar kurum pazarlık yapıyorsa yazık. Komutan 'bize de gelecek' deyince ümitlendim. Bu adımın karşı tarafa 'Biz de gerekeni yaparız, biz de yargılarız' mesajı vermek için planlı bir faaliyet olduğuna inanıyorum."
BİZİM AVUKATLIĞIMIZI KİM YAPACAK? MUHALEFET...
Dursun Çiçek, söz konusu kayıtta, 'Ergenekon'un avukatı olduğunu' söyleyen CHP lideri Deniz Baykal'la CNN Türk'te buluştuğunu ileri sürüyor. İşte çok tartışılan o sözler: "Dün Deniz Baykal'la konuştum, CNN Türk'te. Konuyu incelemiş, kızımın avukatıyla görüştüler. Kim bizim avukatlığımızı yapacak? Muhalefet yapacak, siyasetçiler yapacak. Tek başıma Başbakan'a karşı, siyasete karşı, ona karşı buna karşı savaşıyorum. Karşı taarruz için en uygun bölge benim bulunduğum yer."
ASKERÎ MAHKEMEDEKİ HÂKİMDEN ŞÜPHEM YOK
"Savcıdan bir şeyim yok, 9 aydır beraber çalışıyoruz herhangi bir şüphe olmadı. Yani bağlantılar da iyi. Adli müşavirliğin, Adil paşanın arası iyi yani hakimlerle falan mahkeme başkanları ile arası iyi. Ordan şüphem yok. Ben bu konuda vicdani, insani, kardeşlik arkadaşlık ne dersen de görevimi sana devrediyorum."
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.