İNKÂR BİTSİN, HELALLEŞELİM...
Türkiye çözüm süreciyle geçmişle yüzleşirken, Ermeniler 98 yıllık acılarının inkârı ile yaşamaya devam ediyor.
24 Nisan 2013 Çarşamba 12:36
1915’te Ermenilerin başına gelen ve yüz binlerce sivilin hayatını kaybetmesine, evini ve yurdunu terk ederek dünyanın dört bir yanına dağılmasına yol açan tehcir felaketinin bu yıl 98. yıldönümünü idrak ediyoruz. Türkiye bugün eski rejimin ve 20. yüzyıla has devlet şiddetinin sonucu olan birçok sorunu ile yüzleşiyor. Kürt vatandaşların sorunları ve PKK meselesi, bu zihinsel değişim sayesinde çözülebilir hale geliyor. Toplumun tüm dezavantajlı kesimleri, geçmişte uğradıkları haksızlıkları bir yandan anlatma, bir yandan adalet bulma, bir yandan da bunların bir daha yaşanmaması için demokratik bir düzen oluşturma gayreti içinde. PKK ile yapılan çekilme müzakereleri de, bu noktada Türkiye’yi yeni bir boyuta yükseltme potansiyeli taşıyor. Toplum, olması gerektiği gibi, artık en önemli siyasi aktör haline geliyor. Öyle ki, demokrasinin temeli olan, devletin ve siyasetin topluma bakarak şekillenmesi düne göre çok daha mümkün.
Bizler son on yıldır geçmişin derinlerinde saklanmış tüm suçları ile yüzleşirken, bu zehirli hikâyenin belki de başladığı yer olan Ermenilerin bu topraklardan sürülmesi gerçeği ile nasıl bir ilişki kuruyoruz? Dersim katliamı için Başbakan Erdoğan’ın özür dilediği bir ortamda, aynı mantığın yok ettiği Ermeniler söz konusu olunca duracak ve bu acıyı görmezden mi geleceğiz? Böyle yaparsak, Türkiye’deki yüzleşme ve eski rejimden kurtulma süreci tamamlanmış sayılacak mı? Konu, Türk, Kürt, Müslüman olduğunda yüzleşmeye ve helalleşmeye hazır olup, Ermeni ile karşılaşınca “O başka mesele” mi diyeceğiz?
Eğer böyle demeyeceksek, tarihi daha iyi anlamak ve önyargılarımızdan kurtulmak için neler yapmalıyız? “Soykırımdı, değildi” batağına saplanmadan, toplum vicdanından bu kardeşliği söküp almak için hangi adımları atmalıyız? Hrant Dink’in mükemmel deyimiyle, Ermeni komşularımızın ve bizlerin içine itildiğimiz1915 metrelik kör kuyudan aydınlık Türkiye’ye çıkmak için biz sıradan insanlara düşen görevler nelerdir?
1913 yılında Bab-ı Ali baskınıyla İttihatçıların açtığı zehirli parantezi, o parantezin en büyük kurbanları olan Ermeni dostlarımıza sahip çıkmadan kapatmak mümkün değil. Yüzleşme ve helalleşme sürecinde, 1915 ile geçmişin tüm kırmızıçizgilerini terk ederek ilişki kurmak ve yeni bir ahlakı savunmak da biz tüm Türkiyelilere düşüyor. Bunun için Ermenilere “Hakkını helal et” diyerek yola koyulmak belki de en iyi başlangıç olur. Gazetecilere, yazarlara, aydınlara, sanatçılara helalleşmek için atılması gereken adımları sorduk.
Diyalog gerek
Laki Vingas: Bir asırdan beri gelen bir acı var. O acıyı hissedenlerle görüşmek mümkün olmalı. Diyaloga girilmesi gerek. Nasıl ki Kürt meselesinde “Akil İnsanlar Komisyonu” oluştuysa bu konuda da tarafsız, bu acıyı vicdanında hisseden insanlarla diyalog başlamalı. Tarafların şartlı olmadığı, iyi niyetli olduğu bir diyaloga girildiğinde bir şeyler yoluna girmeye başlar.
“İnkâr”, daha yaralayıcı
Alper Görmüş: Suçun inkârı, bazı durumlarda suçun kendisinden bile daha yaralayıcı olabilir; failin yanı sıra suça tanıklık edenlerin de inkâra yönelmeleri durumunda ise “mağdur”un iyileşmesi neredeyse imkânsızdır. 1915 örneğinde, üstelik mağdur, suça tanıklık ettiği halde sonradan İnkâra yönelenlerle bir hayatı kardeşçe paylaşmışlardır. Böyle bir inkârla karşılaşan her mağdur, bütün enerjisini “inkâr”ın “ikrar”a dönüşmesi yolunda harcar ve tabii “öfke”den başka bir şey de biriktiremez. Öte yandan inkârı ısrarla sürdürenler, kurbana “öfke”den başka bir duygu edinme fırsatı vermedikleri, böylece kendisine kötülük edeni affederek iyileşme imkânını dahi kurbanın ellerinden aldıkları için çok ağır bir sorumluluğun altına girmişler demektir. 1915’le yüzleşmek, bu anlamda büyük bir insani görevdir: Bu yerine getirilmeden 1915’in kurbanlarının torunlarının “öfke”lerini terk etmeleri ve onun yerine dedelerinin yasını tutup iyileşmeleri mümkün olmayacak.
Eşitliği hissetmemiz gerek
Ani Balıkçı: Ben 24 Nisan’da soykırımın 96. yılında evladını toprağa vermiş bir anne olarak ve kılıç artığı bir dede ile bir babaannenin torunu olarak soykırıma takılmadan evet hakkımı helal ediyorum, diyebilmek için “Eşit vatandaş” olduğumu hissetmem lazım. Bırakın 98 yıl öncesini işte oğlumu kara toprağa yollayan şahıs iki yıl tutuksuz yargılandı. 2 yıl süren mahkeme neticesinde ise 4 yıl 10 ay ceza aldı bunun 1 yılını yatacak. Hrant’ı eşinden çocuklarından torunlarından ayıranlara ne demeli. Başbakanımız Kürdü, Lazı, Çerkezi bir fiil azınlıkları sayarken Rum, Ermeni ve Musevi’yi hiç duyamadık Hâlâ Başbakan adımızı anmazken bırakın 98 yıl önceki katliamı Hrant’ına ve Sevag’a hakkı geçenlerin özrü yok. Gelecek nesilleri de düşünerek kardeşçe yaşayabileceksek helalleşelim.
Yüzleşeceğimiz gün yakın
Roni Margulies: Adının başına “TC” ibaresini koyanlar, Silivri’de bayrak sallayanlar, “Savaşa devam etmezsek memleket bölünecek” diye yaygara koparanlar dışında, Türkiye’de herkes 1915’te neler olduğunu bilir. Halkın bildiğini devlet de kabullenene kadar, helalleşmek mümkün değildir. Soykırımla yüzleşeceğimiz gün yakındır.
Hakkını helal et kardeşim
Gülten Kaya: Yunanca “genos” (ırk) ve Latince “ceadere” (öldürmek) kelimelerini bir araya getirmek, örneğin hayatımıza yeni giren her hangi bir teknolojik nesneye kendi sözlüğümüzde karşılık aramaya benzemez. Planlarsınız, projelendirirsiniz, nihayet uygulamaya sokarsınız ve insanlığın gözü önünde bunu somutlaştırır, yani gerçekleştirirsiniz ama bu Dünya’da yalnız olmadığınızı unutursunuz. Artık bir “şey” olmuştur, bir “şey” gerçekleşmiştir. Yani somuttur. Zaman yine yürür ama siz Araf’tasınızdır artık. Ben bu günün Türkiye’sinin bu Araf azabından kurtulmasının yollarından birinin önce kendi tarihini yalandan arındırmasından geçtiğine inanıyorum. ‘Anadolu, Türkiye ağacının gövdesidir’ ve bu gövdeyi kadim halklarımızla güçlendirirsek yeşil kalırız. Ermeni kardeşlerimin bakışına oturan o kahredici ifadeyi siler mi bilemesem de; ‘hakkını helal et kardeşim’! (Taraf)
YARIN: Temel İskit, Halil Berktay, İpek Çalışlar, Karin Karakaşlı, Ertuğrul Kürkçü, Kezban Hatemi, Hüseyin Hatemi
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.