22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara10°C
  • İzmir17°C
  • Berlin2°C

İKİNCİ CENEVRE KONFERANSI VE SURİYELİ KÜRTLER

Uluslararası güçlerin Suriye'ye yönelik tutumuna bakıldığında bütün yoğunluğun İkinci Cenevre Konferansı'na çevrilmiş durumda.

İkinci Cenevre Konferansı ve Suriyeli Kürtler

21 Haziran 2013 Cuma 18:19

Uluslararası güçlerin Suriye'ye yönelik tutumuna bakıldığında bütün yoğunluğun İkinci Cenevre Konferansı'na çevrilmiş olduğu görülüyor. Ancak Suriyeli muhalifler, parçalı durumları konusunda bir gelişme sağlayabilmiş değil...

İki yılı aşkın bir süredir devam eden Suriye’deki iç savaş, Hizbullah’ın da aktif desteğini alan Beşşar Esad'ın lehine dönmeye başlarken, bazı stratejik şehirler de rejimin eline geçmeye devam ediyor. Diğer yandan, uluslararası güçlerin Suriye'ye yönelik tutumuna bakıldığında ise bütün yoğunluğun İkinci Cenevre Konferansı'na çevrilmiş olduğu görülmekte. Amerika ve Rusya, Birleşmiş Milletler’in de desteğiyle konferans hazırlığı sürdürürken, Suriyeli muhalifler parçalı durumları konusunda bir gelişme sağlayabilmiş değiller. İki hafta önce İstanbul 'da bir araya gelen muhalifler, Suriye içinden gelen baskılar karşısında muhalefet koalisyonunu genişletme kararı aldı ve Özgür Suriye Ordusu ülke içindeki bazı muhalif grupların da Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu içinde temsil edilmelerini kabul etti.

Fakat Suriye Ulusal Koalisyonu, İstanbul'daki toplantıda yeni bir lider seçme ve Arap Birliği'nde Suriye'yi temsil edecek geçici bir hükümet kurma konusunda bir anlaşmaya varamadı. Her ne kadar aralarındaki bölünmeyi gidermek için muhalifler üzerinde baskı olduğu bilinse de herhangi bir mutabakat pek kolay görünmüyor. 

Bu karmaşık tablo içerisinde Kürtlere baktığımızda ise, bir takım önemli gelişmelerin olduğu gözden kaçmıyor. Önce Kürt Ulusal Konseyi (KNC) üyesi olan 4 Kürt partisi birlikte hareket etme kararı alıp, “Yekîtîya Sîyasî” yani “Siyasi Birlik” oluşumuna gitti. Bu partiler daha çok Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’ye yakın olarak biliniyorlar. Dr. Abdulhakim Beşar’ın liderliğindeki Suriye Kürdistan Demokrat Partisi ya da halk arasındaki adıyla El Parti, yakın zamanda yapılan kongrede liderliğine İbrahîm Biro’nin seçildiği Kürt Birliği Partisi (Yekîtî) ve iki parçaya ayrılmış olan Kürt Özgürlük Partisi’nin (Azadî) İsmail Cuma ve Mustafa Oso önderliğindeki her iki kanadı bu oluşumun üyeleri. 

Birçok uzmana göre, bu karar zaten ağır aksak işleyen Kürt Ulusal Konseyi’nin fiilen bitmesi anlamına geliyor. Bu oluşuma karşı tepki veren konseyin diğer partileri, Kürt Ulusal Konseyi varken, ayrıca bir örgütlenmeye gidilmesini doğru bir karar olarak görmediklerini açıklamışlardı. Böylece bu partilerin, giderek PYD’ye daha çok yakınlaştıkları bir ortam oluşmuştu. Elbette, bu yakınlaşmada PKK ile Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) son zamanlardaki yakınlaşmasının rolü inkar edilemez. Bu “Siyasi Birlik” cephesinin, Yekîtî (*) haricindeki diğer üç partisi, Suriye Ulusal Koalisyonu’nun İstanbul’daki son toplantısında, Kürt Ulusal Konseyi’nden bağımsız olarak, koalisyona katılma başvurusu yaptılar. Ama bu başvuruları koalisyon tarafından "Temsil gücünüz yok" denilerek reddedildi. Suriye konusunu yakından takip eden bazı uzmanlar, bu kararın sadece bu üç parti için değil, Irak Kürdistan Bölgesel Başkanı Mesud Barzani için de olumsuz bir gelişme olduğunu öne sürmekteler. 

Kendisiyle geçenlerde görüştüğüm Kürt Yüksek Konseyi Sözcüsü ve Pêşverû’nun önemli kadrolarından biri olan Ahmed Süleyman da Yüksek Konsey’in Suriye Kürtlerinin tek temsilcisi olduğunu söyleyerek, kendilerinden başka hiçbir parti ya da şahsın Kürtler adına hiçbir oluşumda yer alamayacağını belirtti. Yine, birkaç gün önce görüştüğüm PYD lideri Salih Müslim ise bu partilerin Suriye Ulusal Koalisyonu tarafından üyeliğe kabul edilmemelerini “siyasal intihar” olarak değerlendirdi. Son zamanlarda sessiz olan bu 3 partinin nasıl bir tutum takınacağı, Kürt Yüksek Konseyi’nin çalışmalarına aktif olarak katılıp katılmayacakları ise merak konusu. 

Gözle görülen bir durum var ki, o da Kürt Yüksek Konseyi’nin son dönemlerde daha işlevsel bir hale gelerek, siyasal ve diplomatik faaliyetlerini yoğunlaştırdığı. Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve güvenlik örgütü Asayiş’in içerisinde Şeyh Ali’nin liderliğini yaptığı Kürt Ulusal Birlik Partisi ve diğer bazı partilere bağlı üyelerin de bulunduğu birçok kaynak tarafından teyit ediliyor. Efrin’in merkezi olduğu Çîyayê Kurmênc, yani Kürt Dağı bölgesinde uzun süredir devam eden çatışmalarda, bu küçük çaptaki partilerin YPG saflarında radikal İslamcı gruplara karşı savaştıkları da bilinen bir durum. 

Birkaç hafta önce Irak Kürdistan Bölgesi’nden kaçak olarak geçmeye çalışan silahlı bir grubun yakalanıp, sorgulanması konusunda da birçok parti PYD’ye yakın bir duruş sergiledi. Bu partiler asıl irdelenmesi gereken durumun sınırdan neden resmi olarak değil de kaçak yollardan geçilmeye çalışıldığı noktasına dikkat çekmişlerdi. Yine, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin bu gözaltılara tepki olarak kapattığı ve halen de açılmayan Sêmalka Sınır Kapısı konusunda da PYD’ye paralel bir tavır takınmaktalar ve sınırın bir an önce açılmasını talep etmekteler. 

Diplomatik anlamda da son dönemlerde Kürt Yüksek Konseyi açısından oldukça önemli gelişmeler meydana geldi. Konsey Sözcüsü Ahmed Süleyman, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, Sinem Muhammed, İsmail Hemê ve Siud Mele’den oluşan bir heyet, Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın daveti üzerine Moskova’ya gitti. Bu ziyaret, son dönemlerde Suriye konusunda en önemli aktör haline gelen Rusya’nın Kürt Yüksek Konseyi’ni muhatap olarak kabul ettiği anlamına da gelmekte. 

Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suriye temsilcisi ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşen heyet, Kürtlerin bağımsız olarak İkinci Cenevre Konferansı'na katılma isteğini Rus yetkililere iletti ve bu istek Ruslar tarafından da olumlu bulundu. Son gelen haberlerde Rusya’nın baskısı sonucu Temmuz ayında yapılması planlanan Cenevre Konferansı'na Kürtlerin de Yüksek Konsey çatısı altında katılması kararı büyük ölçüde kabul edildi. Hem Moskova’da yaşayan Suriyeli Kürt gazeteci Mustafa Sino, hem de PYD Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Dr. Alan Şemo ile yaptığım görüşmelerde kendileri de bu konuyu doğruladılar. En son olarak da PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, yaptığı açıklamada hem Amerika’nın hem de Birleşmiş Milletler’in, Kürtlerin bu isteklerini kabul ettiğini kamuoyuna açıkladı. 

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da geçtiğimiz günlerde Amerikan CBS televizyonuna verdiği özel bir röportajda bu konuda önemli açıklamalarda bulunmuştu. Suriye Ulusal Koalisyonu’na olan rahatsızlığını açıkça dile getiren Lavrov, “Onlardan henüz gelecekte bütün etnik azınlıkların ve inanç gruplarının rahatça içinde yer alabilecekleri ve eşit vatandaşlar şeklinde yaşayacakları bir Suriye’yi nasıl kuracakları konusunda hiçbir şey görmedim” diyordu. Suriyeli muhaliflerin halen bir lider seçmekle ve kimin yetkili olacağı konularıyla meşgul olduklarını ifade eden Lavrov, bu ülkenin geleceğinde toplumu oluşturan tüm unsurların yer alması gerektiğini belirtti. 

Kürt Yüksek Konseyi’nin kararlılıkla İkinci Cenevre Konferansı'na katılmak istediğini belirten Lavrov, kendisinin de Kürtlerin bu isteğinin herkesin menfaatine olduğuna inandığının altını çizdi. “Suriye’nin birleşik ve tek parça halinde kalmasını ve toprak bütünlüğüne saygı gösterdiğimiz için, Kürtlerin de diğerleriyle birlikte görüşme masasında olmaları gereklidir.”

Bütün bu gelişmeler eşliğinde görülüyor ki Kürtler İkinci Cenevre Konferansı'na herhangi bir muhalif grubun parçası olarak değil de bağımsız olarak katılacaklar. Böylesi önemli bir uluslararası konferansa katılmaları, kendileri için çok önemli bir adım olacak. Bilindiği gibi muhalefetin büyük çoğunluğu Suriye’deki Kürt sorunu karşısında çok geri bir durumda ve Kürtlerin hakları konusunda da çok isteksiz. Zaten PYD Eşbaşkanı Asya Ebdulla da geçtiğimiz günlerde Amerika'nın Sesi Kürtçe Servisi’nin Diyarbakır muhabiri Hatice Kamer’e verdiği röportajda, “Kürt sorununu Suriye sorunu olarak görmeyen birçok güç var” derken buna dikkat çekiyordu. 

Bu konferansa katılım, hem Arap muhalefetinin Kürtlerin talepleri karşısındaki direncini kırmada, hem de uluslararası alanda kabul görmelerine de olanak sağlayacak. Bu durumda Kürt Yüksek Konseyi de Kürtlerin tek meşru temsilcisi olarak hem içerde, hem de dışarıda daha işlevsel bir hale gelecek. Yüksek Konsey, içerde de birbirinden uzak partilerin bir araya gelebileceği, sosyal ve siyasal sorunların çözüm adresi olurken, dışarıda da Kürtler adına görüşmeler yapıp, onların taleplerinin kabulü konusunda daha etkin bir rol oynayabilecek. Böylece, şimdiye kadar şekilsel olarak bazı Kürt bireyleri aracılığıyla Kürt sorununu yürütmeye çalışan muhalifler de bundan sonra Kürt Yüksek Konseyi ile görüşmek durumunda kalacaklar. Bunun ilk durağı da konferansa katılacak olan muhaliflerin temsiliyetinin nasıl olacağının tartışılacağı Kahire toplantısına, Mısır Dışişleri Bakanlığının davetlisi olarak katılmak olacak. 

Son olarak şunu da söyleyebiliriz ki Yüksek Konsey, büyük olasılıkla önümüzdeki dönemlerde basta Washington olmak üzere, Suriye konusuna taraf diğer başkentler tarafından da davet edilecek ve Kürtlerin temsilcisi olarak kabul görecektir.

* (Irak Kürdistanı’nda KYB’ye Yekîtî denilmesine rağmen, Suriye Kürdistanı’ndaki Yekîtî’nin bu partiyle bir bağı yok. Hamidê Derwêş’in lideri olduğu ve daha çok Pêşverû olarak bilinen, Kürt İlerici Demokrasi Partisi /Partîya Demokrat a Pêşverû ya Kurd YNK’nin Suriye’deki kolu olarak biliniyor.)

Mutlu Çiviroğlu / Radikal

Washington’da bulunan gazeteci Mutlu Çiviroğlu, daha çok Türkiye ve Suriye’deki Kürt sorunu ve Amerika’nın bölge ile politikaları üzerine Türkçe, Kürtçe ve İngilizce yazmaktadır. Görüş, eleştiri ve önerilerinizi [email protected] aracılığıyla iletebilirsiniz. Ayrıca Twitter’dan da https://twitter.com/mutludc adresi uzerinden de kendisini takip edebilirsiniz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.