22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin2°C

İHD VE MAZLUM-DER'DEN HÜKÜMETE ÇAĞRI

Öcalan'ın BDP heyeti ile yaptığı son görüşmeden sonra yapılan açıklamalar ve sürecin geldiği son noktayı bölgede bulunan STK'lar değerlendirdi.

İHD ve Mazlum-Der'den hükümete çağrı

26 Eylül 2013 Perşembe 13:04

İHD Genel Başkan Yardımcısı Av. Serdar Çelebi, PKK'nin üzerine düşen görevleri yerine getirdiğini belirtirken MAZLUM-DER Genel Yürütme Kurulu Üyesi Av. Selahattin Çoban ise, sürecin ilerleyebilmesi için Öcalan'ın koşullarının değiştirilmesi gerektiğini söyledi. 

BDP Heyeti'nin PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı son görüşmenin ardından Öcalan'ın, "Bir yıl önce başlattığımız diyalog sürecini bundan böyle yeni bir formatla yani anlamlı bir müzakereye evrilterek, derinleştirerek sürdürmek gerektiğini düşünüyorum" şeklindeki sözleri ve devlete, "Derinlikli bir müzakere için yeterli araçları ve imkânları yaratması sürecin ilerlemesi için elzemdir" yönünde kamuoyuna yansıyan çağrısı bölge STK'leri tarafından değerlendirildi. 

AK Parti'nin Kürt sorununa yönelik hazırladığı paketlerle sorunu çözemeyeceğini vurgulayan İHD Genel Başkan Yardımcısı Av. Serdar Çelebi, KCK tutuklularının serbest bırakılması ya da HPG'lilerin geri çekilesi ile Kürt sorununun çözülemeyeceğini söyleyerek, devlet ve hükümetin "Bunlar Kürt sorunun sonucunda ortaya çıkan şeylerdir. Cumhuriyetten bu yana Kürtler üzerinde yürütülen inkar ve asimilasyon politikaları ve 90'lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerin amacıyla yüzleşmek zorunda" olduğunu belirtti. 

Çelebi: PKK üzerine düşeni yaptı 

Çözüm süreci ile ilgili PKK'nin üzerine düşen görevi yerine getirdiğini vurgulayan Çelebi, HPG'lilerin sınır dışına çekilmesi ile birlikte çatışmasızlık ortamının oluştuğunu ve yapabileceğinin en iyisini yaptığına dikkat çekti. PKK'li yetkililerin bu saatten sonra yapabileceği bir şeyin olmadığını dile getiren Çelebi, "PKK'nin, bu saatten sonra beklemekten başka yapabileceği herhangi şeyi yok. Çatışmasızlık sürecinin barışa evrilmesi için hükümet tarafından gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Başta da Anayasa'da Kürt kimliğinin tanınması lazımdır. Kürt sorununun çözümünde STK'lere de büyük roller düşüyor. Bölgede var olan STK'ler yaşanan acıyı en iyi anlayan ve yaşayandır. Bu süreçte her iki tarafından ne yapması gerektiği konusunda net tavır belirlemelidir ve bunu da kamuoyuna deklare etmeleri gerekir. Hükümet özellikle bölge STK'lerini dinlemelidir" dedi. 

Bölge halkının yaşanan süreçle birlikte umuda kapıldığını ancak hükümetin adım atmaması sonucu halkta bir umutsuzluğa yol açtığını ifade eden Çelebi, çözüm sürecinin yarattığı umudun yıkılmasıyla birlikte yeniden sert çatışmaların yaşanacağı uyarısında bulundu. 

Elçi: Sorun muhatabı ile müzakere edilerek çözülür 

Kürt sorunun çözümünde muhatapların eşit koşullara sahip olması gerektiğini ifade eden Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi de, "Sorunun temel meselelerini masaya yatırarak ve sorunun muhatabıyla müzakere ederek, ancak bu sorun çözülebilir" dedi. Çatışmazlık ortamının Türkiye'de belli bir normalleşmeyi sağladığına ve sorunun çözümüne yönelik zemin hazırladığına vurgu yapan Elçi, "Daha önceki ateşkesler dönemi gibi bu önemli fırsatı da diğer dönemler gibi heba etmemek lazım. Bu meselenin sorunlu olan alanlarını masaya yatırarak ve tarafların eşit koşullarda müzakere ederek bir an önce çözmesinde yarar var" dedi. 

'Hükümet hazırladığı paketi STK'ler ile paylaşmalıdır' 

PKK'nin güçlerini belli bir oranda sınır dışına çektiğini ve çatışmazsızlık ortamının olmasının süreç açısından önemli bir fırsat sunduğuna vurgu yapan Elçi, "Öncelikle anadilde eğitim hakkının anayasal bir güvenceye kavuşması gerekir. Bu, Kürt toplumun en temel hakkı ve vazgeçilmez talebidir. Kürtlerin dili ve kültürü anayasal güvenceye alınmalıdır. KCK'lilerin durumuna ilişkin mutlaka anayasal düzenleme yapılması gerekir. Kürt sorunu sadece siyasal yapı ve güçlere bırakılmayacak kadar tarihi bir sorundur. Bütün STK'lerin, gerçekten de taraflara etkide bulunması, talepler üretmesi, tavsiyelerde bulunması ve sorunun çözümüne katkı sunması gerekir. Hükümet Kürt sorununa ilişkin hazırladığı paketleri STK'ler ile paylaşmalıdır. Hem STK'lerin önerilerini almalı hem de STK'ler ile işbirliği içinde olmalıdır" vurgusunda bulundu. 

Sayar: Bu sorun Türkiye'deki STK'lerin sorunudur 

PKK Lideri Öcalan'ın Kandil ve Türkiye halklarıyla görüş alışverişinde bulunması için doğrudan diyalog kanallarının açılması gerektiğini söyleyen bir diğer STK temsilcisi Diyarbakır Ticaret Sanayi Odası (DTSO) Başkanı Ahmet Sayar ise, Öcalan ile BDP'nin dışında akademisyenlerin, STK'lerin ve iş dünyasından insanların görüşmesi gerektiğini dile getirdi. Yaşanan süreçte daha çok hükümet tarafından somut adımların atılması gerektiğini vurgulayan Sayar, "Sürecin ilerleyebilmesi için öncelikle cezaevlerinde bulunan Kürt siyasetçiler, bırakılmalıdır. Bu adım toplumda ciddi bir güveni uyandıracaktır ve sürece de katkı sunacaktır. STK'lerın da sürece katkı sağlaması gerekiyor. Bu sorun sadece bölgedeki STK'lerin değil, Türkiye'deki STK'lerin de sorunudur. Bölgedeki STK'ler ile batıda STK'ler birlikte hareket etmeli ve görüş alışverişinde bulunmalıdır" dedi. 

Çoban: Öcalan'ın koşulları değiştirilmelidir 

MAZLUM-DER Genel Yürütme Kurulu Üyesi Av. Selahattin Çoban da, sürecin ilerlemesi için cezaevlerinde bulunan KCK"lilerin bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Çoban, "KCK'lilerin serbest bırakılması demek, karşılıklı iyi niyetin göstergesi demektir. Koruculuk sisteminin bir an önce lağvedilmesi gerekir ve bundan da kimse rahatsız olmayacaktır. Anadilde eğitimin mevzuatlarla yasal güvenceye alınması gerekir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin önünün açılması gerekir" diye konuştu. PKK Lideri Öcalan'ın cezaevi koşullarının değiştirilmesi gerektiğini de ifade eden Çoban, "Öcalan ile müzakere yapılıyor. Sürecin ilerlemesi için Öcalan'ın koşullarının değiştirilmesi gerekir. Öcalan'ın pozisyonu daha gerçekçi bir statüye kavuşturulması gerekir" dedi. 

'Hükümetin sürecin ilerlemesi için mevzuat değişikliğine gitmesi gerekir' 

Türkiye'de 2004 yılından itibaren AK Parti hükümeti tarafından arka plana itildiğini ifade eden Çoban, "STK'ler üzerlerine düşeni yapıyor. STK'lerin çalışmaları görmezlikten geliniyor. Hükümet bir taraftan STK'cılık yapmaya çalışıyor. STK'lerin rolünü kapmaya çalışmak, doğru bir tutum değildir" dedi. STK'lerin her zaman bir kaç adım hükümetlerin önünde olması gerektiğini aktaran Çoban, "STK'ler, sürekli hükümetlere telkinde bulunabilirler" ifadelerini kullandı. 

Türkiye'de yaklaşık 9 aydır herhangi bir çatışmanın olmadığını ve bunun büyük bir şans olarak değerlendiren Çoban, "STK ve hükümetler için bu süreç büyük bir şanstır. Yeni bir çatışma durumu olduğunda hepimizin vebali olacağını düşünüyorum. Hepimiz bunun altında kalırız" diye konuştu. Hükümetin sürecin ilerlemesi için küçük paketler yerine daha kapsamlı mevzuat değişikliklerine gitmesi gerektiğine vurgu yapan Çoban, "Kamuoyunda oluşturulan büyük beklentilerin ardından yapılan paketler umulanın çok altında kaldığını düşünüyorum. Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanının 'sürekli demokrasi çıtasını yükseltiyoruz' diyor. Ancak, görünürde bu demokrasi çıtasını görünür kılmak gerekir" diye konuştu.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.