HİZBULLAH VE ELİNİ OVUŞTURANLAR
Milliyet gazetesi yazarı Serpil Çevikcan'ın bugün yayınlanan 'Hizbullah ve elini ovuşturanlar' başlıklı yazısı...
13 Nisan 2013 Cumartesi 11:54
Dicle Üniversitesi’nde, hafta başında patlak veren ve üniversitenin tatil edilmesiyle yatıştırılabilen öğrenci çatışmasının yankıları sürüyor.
Barış sürecinin en kritik aşamalarına yaklaşırken Türkiye’nin herhangi bir üniversitesinde meydana gelen her olaya dikkat kesilmek gerekiyor. Ancak konu, PKK-BDP çizgisindeki öğrenci profilinin hakim olduğu bir üniversite, karşı taraf da Hizbullah çizgisindeki Bilge Gençlik Kulübü üyesi öğrencilerse alarm düğmesine iki kez basmak şart.
Kamuoyunun Hizbullah’la tanışması, 1990’ların sonundan itibaren PKK çatışmasıyla oldu. “Enseden tek kurşun” dönemiydi bu dönem. Bu dönemde Hizbullah’ın savaşı “buralar benden sorulur” diyen PKK’yla oldu. 1991-95 bilançosu kimi kaynaklara göre her iki taraftan 700 kişiydi. Irak’taki Kürdistan İslami Hareketi ile Irak Hizbullahı yönetiminin arabuluculuğuyla çatışmalar durulmuştu.
Sokaktaki vatandaşın Hizbullah’la tanışması ise örgüt lideri Hüseyin Velioğlu’nun Ocak 2000’de İstanbul’daki operasyonda öldürülmesi ve örgütsel iletişim ve doküman anlamında aşırı konservatif bir yapıya sahip olan Hizbullah’ın kan donduran icraatlarının ortalığa saçılmasıyla olmuştu.
Devlet ve sokaktaki vatandaşın Hizbullah’la en acı tanışması ise 24 Ocak 2001’de Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve korumasına düzenlenen suikast oldu.
Öcalan’ın talimatı
2000 operasyonuyla beli kırılan örgüt, Kutlu Doğum Haftası başta olmak üzere dini referanslı gerekçelerle, son 10 yıl içinde hatırı sayılır kalabalıklar toplanan mitingler düzenledi. Ancak iddiasını “eski Hizbullah” olarak ortaya koymadı.
2 yıl önce, Abdullah Öcalan’ın, “PKK’nın Hizbullah ile bitirilmek istendiği” tezine dayanan açıklamaları, radikal İslamcılığın Türkiye’de gelmiş geçmiş bu en önemli örgütünü yeniden gündeme getirdi. Öcalan, genel seçime gidildiği o dönemde, Hizbullah’ın bölgedeki yüksek oy potansiyeline dikkati çekmiş ve gerekirse öz savunma güçleri devreye sokularak, örgütün Diyarbakır’dan atılmalarını istemişti. Öcalan, “Sormak gerekir; bu Hizbullahçıların arkasındaki para nereden geliyor?” demişti.
“Biz de varız”
Hizbullah, son 10 yıldır silahlı bir faaliyette bulunmadı, ancak PKK’dan sonra bölgede örgütlenebilmiş en ciddi yapılanma. Her dönemde diriltilmeye uygun bir potansiyele sahip. Bu nedenle başka kanallarla da olsa yeniden risk yaratması her zaman mümkün.
Üstelik Doğu ve Güneydoğu’da, barış süreci nedeniyle demokratik siyaset kapılarının sonuna kadar açılacağı bir döneme girerken, bayrağı din olan bir hareketin “legalize” görüntüdeki yapılarla risk yaratma olasılığı çok daha fazla.
Zaten Hizbullah, siyasetteki genel auradan da güç alarak, uzunca bir süredir; dergiler, kurban derisi toplama kampanyaları, düğün-dernek faaliyetleriyle bölgede sosyal yaşamın göbeğinde yer alıyordu. Dicle Üniversitesi’nde çalan alarm zili, bu legalitenin, “Kürt sorunu çözülecekse içinde biz de varız” demesinin ete-kemiğe bürünmüş hali.
Eski hesap yeniden açılmamalı
1980’lerin sonuna doğru alenileşen, geçtiğimiz yıl partileşerek HÜDA-PAR’ı kuran Hizbullah, nereden bakarsanız bakın PKK’nın bunca yıldır bölgeden silemediği, dize getiremediği tek örgüt.
Partinin Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz’ın dün Vatan’dan Ruşen Çakır’a söyledikleri dikkat çekici. Yılmaz, “PKK’dan en üst düzeyde açıklama yapılması, PKK ie Hizbullah yetkililerinin bir an önce bir araya gelip kalıcı ateşkes imzalamaları lazım” diyor.
Bir taraftan barış treni yol alıyor, diğer yandan seçim kervanı yola çıkmak üzere.
Pasta büyük olunca, taliplisi çok oluyor.
Ama Dicle Üniversitesi’ndeki olayların bize öncelikle hatırlatması gereken, Kürtlerin kendi içinden çıkardığı bu iki hareket arasındaki düşmanlığı canlandırmanın her zaman çok daha kolay olacağı gerçeği. Bunun için, tam da bu dönemde elini ovuşturan o kadar çok odak var ki...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.