22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır7°C
  • Ankara12°C
  • İzmir15°C
  • Berlin2°C

HAYETTİN KARAMAN YAZDI: İSYAN VE SONUÇLARI

Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman'ın bugün yayınlanan 'İsyan ve sonuçları' başlıklı yazısı...

Hayettin Karaman yazdı: İsyan ve sonuçları

24 Mart 2013 Pazar 13:37

Geçmiş zamanlarda hemen her yerde eşkıya, haydut, yol kesen; cana, mala, ırza saldıranlar olmuştur. Aynı zamanda yöneticilere ve yönetenlerin bağlı bulundukları sisteme muhalefet edenler de olmuştur. Bunların örgütlü veya topluluk halinde bulunanları devlet için zaman zaman büyük bir gaile teşkil etmiştir. Devlet asayiş ve huzuru sağlamak için iki yoldan yürümüştür: 1. Asker ve diğer güvenlik güçlerini göndermiş, şiddete şiddetle mukabele etmiş ve eşkıya ile silaha sarılan muhalifleri etkisiz hale getirmiştir. 2. Hey'et-i nâsıha; yani (öğüt veren, yanlış yola girenlerin hak olana dönmeleri için onlarla görüşen, onları dinleyen) etkili insanlarını göndermiştir. Bu heyetler karşı taraf ile konuşup görüşmüşler, onları dinlemişler, haklı talepleri var ise bunu merkeze iletmişler, yanlışın düzelmesi için çaba göstermişlerdir.

Bazen de şiddete başvuran muhalifler veya haydutlar kendiliklerinden pişman olmuşlar, tövbe etmişler, af dilemişler ve yetkili merci tarafından affedilmişlerdir.

İsyan durumunda devletin ilk işi şiddet, asma, kesme, idam, işkence değildir; bunlara son çare olarak başvurulur. İlk iş asileri dinlemek, isyanın sebeplerini öğrenmek ve eğer haksızlık, yanlışlık varsa bunu derhal gidermek, hakkı ve adaleti uygulamaktır. Bu yapıldığı ve ortada bir haksızlık kalmadığı halde isyan devam ediyor ve şiddet yoluyla halka zarar veriyorsa işte o zaman devlet elbette harekete geçecek ve asileri etkisiz hale getirecektir.

Devletin hukuka ve ahlaka aykırı davranan yönetenlerine, bunların icraatlarına ve İslam'a aykırı olan düzenine karşı haklı kalkışmalar da olabilir. İlgili kaynaklarda, böyle durumlarda isyanın caiz olup olmadığı tartışılmış, farklı ictihadlar ortaya çıkmıştır; ama bu farklı görüşler içinde, meşru olmayanı hoş gören yoktur, zulmü ortadan kaldırmak için isyana başvurmanın sonuçta ıslah mı, felaket mi getireceği konusu (bu ihtimal karşısında doğru olan tutum) tartışılmaktadır.

Geçmişte Kürt vatandaş ve kardeşlerimize karşı bazı yanlışlar ve haksızlıklar yapılmıştır, ama bunları gidermenin yolu o zaman da, bu zaman da yollu yolunca talep ve siyaset idi. Sonunda bu noktaya gelinmiş olması sevindiricidir.

Geçmiş bir yana yakın tarihlerde ülkemizde hakkını isteyen, bunun için toplantı ve gösteri yapan kimselere, bu eylemi başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar vermeden yapıyorlarsa müdahale eden de yoktur, onlara karşı şiddet gösteren de yoktur. Ama mesela Suriye'de bu böyle olmamıştır; ellerinde silah şöyle dursun sopa bile bulunmayan kitleler sokağa çıkmış hak, hukuk, adalet, meşru bir düzen istemişlerdir. Yönetimin ise bunlara cevabı şiddet ve kurşun olmuştur. Yöneticilerin dostları aylarca kendilerine nasihat ettikleri, haklı talepleri karşılamalarını tavsiye ettikleri halde yönetim bunları dinlememiş, daha önce yapılanları tekrar ederek ortalığı kan gölüne çevirmiş, binlerce masumun canına kıymış, ülkeyi harab etmiştir.

Haksızlık karşısında susmayanlar, düzeltmek için yola çıktıklarında bunun ne sonuç vereceğini hesap etmeliler; bu doğru, ama bir doğru daha var: Ülkeleri yönetenler de yanlışta, zulümde, meşru olmayan icraatta ısrar ettiklerinde sonucun ne olacağını düşünmek durumundadırlar. Meşru ve zaruri olmadıkça insanları korkutmanın, burunlarını kanatmanın da hesabı önce bu dünyada, olmadı ahirette mutlaka sorulacaktır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.