22 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara9°C
  • İzmir17°C
  • Berlin2°C

HAK-PAR: TÜRK DEVLETİ KÜRT LİDERLERİN MEZARLARINDAN BİLE KORKAR HALE GELDİ

HAK-PAR Diyarbakır İl Örgütü, Şeyh Sait ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanmasını istedi.

HAK-PAR: Türk devleti Kürt liderlerin mezarlarından bile korkar hale geldi

26 Mart 2014 Çarşamba 20:12

HAK-PAR Diyarbakır İl Örgütü, Şeyh Sait ve arkadaşlarının idam edilmeleri ve gömüldüğü yerin açıklanması talebiyle idam edildikleri Dağkapı Meydanı'nda basın açıklaması gerçekleştirdi.

"Şehidê azadiyê Şex Saidê Pîranê" pankartının açıldığı eylemde, Şeyh Saît'in fotoğrafları ve "Ez Şex Saîd'im, ez Kadrî Begim, ez Botan Begîm" dövizleri taşındı. Eylemde "Biji azadiya Kürdistan" sloganları atıldı.

Basın açıklamasında konuşan HAK-PAR Diyarbakır Büyükşekir Belediyesi Başkan Adayı Sevgi Çelik Moray, 89 yıl önce korsan mahkemeler kurulduğunu ve bu mahkemelerin Şeyh Sait ile 47 arkadaşını Dağkapı Meydanı'nda idam ettiğini hatırlattı. Moray, "Onların şahsında aslında boğdurulmak istenen Kürt halkının özgürlük iradesiydi. Kürt halkının eşit, özgür ve onurlu bir biçimde yaşama talebi dar ağacığına çekilmiştir" dedi. Şeyh Sait ve 47 arkadaşının gömüldüğü yerin açıklanmasını isteyen Moray, "Müslümanların kutsal inançları çiğnenerek Şeyh Sait ve arkadaşların mezarları yok edildi. Kürtlere, katledilen yakınlarının yasını tutmasını bile çok görüyorlar. Ziyaret edip dua edecekleri bir mezarları bile olmamasını istiyorlar" dedi

HAK-PAR Diyarbakır İl Başkanlığı tarafından yapılan açıklama şöyle:

Değerli Basın Emekçileri,
Saygıdeğer Halkımız,

Bugün, tarihi bir hakikatin üzerindeki kapağı kaldırmak üzere buradayız.

Yüzyıla yakın bir zaman önce, burada, Şeyh Sait ve arkadaşları şahsında, Kürt ulusuna karşı başlatılan bir soykırım sürecini teşhir etmek üzere buraya geldik.

Türk devletinin, Kürt liderlerinin mezarlarını ortadan kaldırarak gerçekleştirdiği insanlık dışı duruma ve utanca dur demek için bugün birlikteyiz.

Artık bir sır değil.

Geçen yüzyılın başında yeni bir dünya kurulurken, Kürtler Kemalistlerin büyük ihanetine uğradı.

1920’li yılların başında Kürtlere kardeşlik mesajları verildi, güya kurulacak yeni devleti Kürtler ve Türkler olarak birlikte kuracaktık.

Ama 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, Lozan Anlaşmasıyla kendilerini uluslararası güvenceye bağlayınca ne kardeşlik kaldı ne de birlikte bir devlet kurma sözü.

Onların gözünde artık Kürt yoktu ya da yok edilmeliydi.

Bu ihanete ve inkâr anlayışına karşı itiraz edenlere devlet en vahşi yöntemlerle karşılık verdi.

Bundan 89 yıl önce, şu yanı başımızdaki alanda Kürt halkını boğmak üzere cellâtlar iş tuttular.

Devlet, bir takım çetecilerinden oluşmuş korsan ‘İstiklal Mahkemeleri’ kurdu.

Sözde bu mahkemelerin verdiği uyduruk kararlar sonucunda olanları biliyorsunuz.

Kürt halkının güzide önderlerinden Şeyh Sait ve 47 arkadaşı şu alanda haksız ve yargısız bir biçimde, bütün uluslar arası hukuk kuralları çiğnenerek idam edildi.

Onların şahsında aslında boğdurulmak istenen Kürt halkının özgürlük iradesiydi. Kürt halkının eşit, özgür ve onurlu bir biçimde yaşama talebi darağacına çekilmişti.

Sömürgeci Türk devleti, Kürtlerin özgürlük talebinden o kadar korkuyordu ki, liderlerinin bir mezarının olmasını bile istemedi. Türk devleti Kürt liderlerinin mezarlarından bile korkar hale geldi.

Bölge halklarının bin yıllık gelenekleri, Müslümanların kutsal inançları çiğnenerek Şeyh Sait ve arkadaşlarının mezarları yok edildi. Bilindiği gibi, söz konusu barbar ve gayri insani gelenek daha sonraki yıllarda da devam ettirildi. Dersim Hareketi’nin lideri Seyid Rıza ile Saidê Nursi’nin mezarları da benzer barbar yöntemlerle yok edildi. 1990’lı yıllarda mezarları yok edilen Kürtlerin ise haddi hesabı yok.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların Kürtlere karşı güttüğü düşmanlık ve nefret hiç bir sınır tanımıyordu. Öyle ki, Kürtlere, katledilen yakınlarının yasını tutmasını bile çok görüyor, ziyaret edip dua edebilecekleri liderlerinin bir mezarı bile olsun istemiyorlardı.

Peki, ama Türk devleti Kürtlerin mezarlarından neden bu kadar korkuyordu?

Çünkü devlet, Kürt liderlerinin mezarlarını yok ederek Kürtleri ulusal bir hafızadan yoksun bırakmayı, onları köklerinden kopartmayı istiyordu. Kürt liderlerinin mezarlarını yok ederek Kürtleri bir ulusal bilinç kaynağından yoksun bırakmayı amaçlıyordu. Böylece Kürt kimliğinin oluşumunun önüne bir bariyer ördüğünü düşünüyordu.

Sömürgeci devletin kirli hesabı şuydu; ağacın kökünü yok edersen gövdesini daha kolay devirirsin. Bir ulusun tarihini yok edersen, onun bir gelecek kurma imkânını da elinden alırsın. Böylece Kürtleri ebediyete kadar kölelik zincirlerine mahkûm etmiş olursun.

Aradan yüzyıla yakın bir zaman geçti.

Tek partili sistem son buldu, sözde çok partili demokrasiye geçildi. Geçen zaman içinde nice hükümetler geldi geçti. Ama Türk devletinin Şeyh Sait ve arkadaşlarının idamından başlayarak devam eden inkâr, katliam ve yok sayma politikası değişmedi. Geçen dönemde edilen onca söylemlere ve verilen vaatlere karşın, Kürt gerçeği ile ciddi bir yüzleşme yaşanmadı. Mevcut hükümet dâhil hiçbiri, Kürt liderlerine yapılan tarihi haksızlıktan dolayı özür dilemedi. Kürt liderlerinin mezarlarının ortaya çıkartılması için hiçbir girişimde bulunmadı.

Değerli dostlar,
Değerli arkadaşlar,

Genç İttihat ve Terakki’ciler 1920’li yıllarda, şurada, Şeyh Sait ve arkadaşlarını idam etmekle kalmadılar, aynı zamanda mezarlarının olduğu tahmin edilen söz konusu yerin üzerine kalın bir beton örtüsü örtüler.

Bunun nedenlerini kısaca açıkladık.

Ama daha trajik olanı, yakın bir zamanda, yani 2000’li yıllarda Şeyh Sait ve arkadaşlarının mezarının bulunduğu yere, bu kez çok katlı bir beton yığınının dökülmesi oldu. Üstelik Kürtleri temsil ettiğini iddia eden bir belediye yönetiminin izni ve siyasi iddia sahibi bir müteahhit tarafından. Kürt kamuoyu bu gerçeğin çok iyi farkındadır.

Peki, bir milleti millet yapanların kemiklerinin üzerini, birkaç kuruş için, beton yığını ile örtmek hangi vicdana sığar?

Tek kelime ile ayıptır, günahtır. Bu işi yapanlar haramzadelerdir.

Değerli arkadaşlar,

Artık bu utanca son verme zamanı.

Değerli Diyarbakır Halkı,

Şimdi köklerimizle buluşma zamanı

Baş aşağı edilmek istenen tarihimizi yeniden ayakları üzerine oturtma zamanı,

Üzerine güçlü ve aydınlık bir geleceği kurmak için geçmişimizi yeniden inşa etme zamanı

Ulusal tarihimize ilişkin karartma ve çarpıtma girişimlerine kararlılıkla dur diyeceğiz.

Bu çerçevede, 30 Mart’ta yönetime gelelim ya da gelmeyelim, ilk önceliğimiz, geçmişimizin üzerine dikilen şu Alman Hastanesi’ni yıkmak olacak.

Söz veriyoruz, şu utanç tablosunu yerle bir edeceğiz.

Ardından söz konusu alanı dedelerimizin anısına uygun yeniden dizayn edeceğiz

Kürt Halkının onurlu savunucuları olan ve bu uğurda canlarını feda eden Şeyh Sait ve 47 arkadaşı için bu alanda bir Anıt Mezar yapacağız.

Bu bizim boynumuzun borcu olsun.

Üstelik bu sorun sadece partimizin değil bütün Kürdistanlıların ortak sorunudur.

Bunun için Başta Diyarbakırlılar olmak üzere bütün halkımızı el ele vermeye çağırıyoruz.

Devleti de bu konuda ciddi ve samimi bir yüzleşmeye davet ediyoruz.

Yaşasın Şehitlerimizin ruhu
Yaşasın Kahraman Şeyh Sait ve dava arkadaşları
Yaşasın Kürdistan’ın Özgürlüğü
Yaşasın Kürt ve Kürdistan

HAK-PAR Diyarbakır İl Başkanlığı

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.