GÜLER ZERE: ZAMAN SANKİ DONMUŞTU
Cezaevinde kansere yakalanan Güler Zere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kararıyla özgürlüğüne kavuştu. O şimdi hastalığıyla savaşıyor.
22 Kasım 2009 Pazar 13:19
Cezaevinde kansere yakalanan Güler Zere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kararıyla özgürlüğüne kavuştu. O şimdi hastalığıyla savaşıyor. Kanseri öğrendiğinde zamanın kendisi için donduğunu söylüyor.
Cezaevinde kansere yakalanan Güler Zere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kararıyla özgürlüğüne kavuştu. Şimdi hastalığıyla savaşıyor. O yine de mutlu. “Kansersin dediklerinde sanki zaman donmuştu. Beynime sevdiğim bütün insanlar üşüştü. İçeride olsam da onların ellerini hissettim. Bu hastalığı yeneceğim” diyor.
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nin Onkoloji Polikliniği’nde onunla görüşmek için bekliyoruz. Diğer hastalarınki gibi değil odasının önü, ziyaretçilerin getirdiği çiçeklerle dolu. İçeri giremiyoruz uzun süre. Hem enfeksiyon kapma olasılığı yüksek olduğu hem de konuşurken çabuk yorulduğu için dikkatli olmak zorundayız. Bir ara aynı odada bulunan başka bir hastanın ihtiyacının giderilmesi için odadan çıkıyor. Kolunda refakatçisi. Uzaktan selamlaşıp tanışıyoruz. Bu kez üçümüz birini bekler gibi aynı koridorda hem yürüyor hem sohbet ediyoruz. O sırada bir telefon geliyor. Arkadaşından. “Yağmurluğunu ne renk istiyorsun?” diye soruyor telefonun ucundaki ses. Kırık dökük “Artık kırmızı istemiyorum” cümlesi dökülüyor dudaklarından. “Yeşil olsun!” Gücü tükeniyor konuşurken sanki.
GAGARA TEDAVİSİ UYGULANDI
37 yaşındaki Güler Zere hastalığın son evresinde özgürlüğe kavuştu. Bunun sevincini de çok fazla yaşadığı pek söylenemez çünkü o şu an kanserle girdiği savaşın tam ortasında bulunuyor. Hastalığı, sol bir örgütün propagandası yapmak ve üyesi olmak suçundan 34 yıl hapis cezasına çarptırıldığı ve 14 yılını geçirdiği Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda başladı. Diş apsesi şikayetiyle cezaevi doktoruna başvurduğunda ona antibiyotik ve gargara tedavisi uygulandı. Ama ağzındaki şişlik daha da büyüdü. Elbistan Hastanesi’ne kaldırıldığında doktorlar “Bu hastanede ona bakamayız, tam teşekküllü bir yer şart” dedi. Adres olarak da Adana’daki Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni gösterdi. Zere ‘sıra bulunamadığı’ gerekçesiyle buraya iki ay sonra yatırıldı. Balcalı Hastanesi’nin mahkum koğuşunda tedavi görmeye başladı.
TWITTER’DA GÜNLÜĞÜ OLDU
Zere o günleri anlatırken duruyor: “Elbistan’da muayene olduktan sonra cezaevine geri dönmüştüm. Kendimi durumun kötüsüne alıştırmıştım. Oysa tümörün iyi huylu olduğunu söylediler. Endişe edecek, kafama takacak bir şey yoktu. Daha sonraki süreçte testler yapıldı. Askerler, doktorlar yanımdaydı. Bana ‘Sonuçlar çok kötü biliyor musun?’ dediler. Direkt söylediler.” O anda neler hissettiğini soruyoruz: “O anda büyük bir boşluk oldu. Bütün sevdiğim insanlar beynime üşüştü.”
Biyopsi ‘ağız içi kanseri’ teşhisini gösteriyordu. Zere’nin damağının büyük bir kısmı ameliyatla alındı. İkinci bir ameliyat kararı verildi. Ama hastanenin mahkum koğuşunda yer yoktu ve Zere yine cezaevine gönderildi. Avukat Oya Aslan’ın girişimleri sonucu bir kez daha hastaneye sevk edildi. 3 Haziran’da ikinci bir ameliyat geçirdi. İstenilen ‘Zere iyileşinceye kadar cezası ertelensin’di. Bunun için avukatları önce Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na, daha sonra Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Yanıt gelmedi. TBMM İnsan Hakları Komisyonu çözüm olabilirdi, bunun için de girişimler yapıldı. Avukatları müvekkillerinin etkili bir tedavi sürecinden yoksun bırakıldığını savunuyorlardı. Zaman dardı ve hastalığın geri dönülemez bir noktaya ulaşılmasından korkuluyordu.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül Adalet Bakanlığı’na yazı yazarak durum hakkında bilgi istedi. Bu sırada Zere için kampanyalar düzenlenmeye başlandı. Yaşam hakkı ihlal edildiği gerekçesiyle AHİM’e başvuruldu, oturma eylemleri, protestolar yapıldı. Hatta popüler sitelerden Twitter’da Zere için profil oluşturarak durumu hakkında kamuoyuna günlük bilgiler verilir oldu.
YARINA UMUTLA BAKIYORUM
Damağı alındığı için sadece sıvı yiyecekle beslenen Zere hakkında Çuvurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, cezasının infazının ertelenmesi gerektiğini belirten bir rapor hazırladı. İstanbul Adlı Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun da aynı yöndeki kararı Adalet Bakanlığı’na iletildi. Dosya bu kez Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önündeydi. Karar açıklandığında herkes mutluydu. Cumhurbaşkanı Gül, Zere ile birlikte dört mahkumun kalan cezasını kaldırdı. 6 Kasım 2009 Cuma günü tahliye edildi ve İ.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Servisi’nde tedavi altına alındı.
“Keşke daha önce bırakılsaydım” diyor Zere. “Belki bu noktaya gelmeyecektim. Her şey daha farklı olacaktı. Ama yine de dışarıda olmak çok güzel. Herkese çok teşekkür ederim. Bana çok destek verdiler. Kansersin dedikleri anda o boşluktan kurtulmamı sağlayan yine beni seven insanlardı. Onların gücünü çok hissettim. Ellerimi, ben içerde olsam da tuttuklarını düşündüm. Toparlandım. Onları avucumun içinde hissettim. Kaldığım hapishanede iki arkadaşım vardı. Hastalıklı halimle benimle çok ilgilendiler. Şimdi ben dışarıdayım, onlar içeride. Ölümün sınırında bile olsam aklım hala içeride. Buruk bir mutluluk yaşıyorum. Benim gibi hasta insanlar var orada. Onların da özgürlüklerine kavuşması gerekiyor. Hasta olduğunuzda psikolojik durumunuz hapishanede çok farklı oluyor. Kesinlikle aynı olmuyor. Ölüm yanınızda olsa bile hayata umutla bakıyorsunuz. Ben şimdi bunu düşünüyorum. Hastalığı yenmem gerekiyor. Bu süreci aşacağım. Tek dileğim hastalığı yenmek. Bunun için mücadele ediyorum.”
Keşke üç ay önce çıksaydı
Kızının özgürlüğüne kavuşmasını buruk bir sevinçle karşılayanlardan biri de Güler Zere’nin babası Haydar Zere’ydi. Cumhurbaşkanı Gül’ün kararını televizyondan öğrenmişti. Gül’e teşekkür eden baba Zere “Keşke karar iki-üç ay önce gelseydi, kızımın yaşama şansı daha fazla olacaktı. Yine de sevinçliyiz. Umarım sağlığına kavuşur” diyor. Kızı cezaevinden çıktıktan sonra kilo almış. “Şimdi her gün taze sıkılmış portakal suları içiyor. İyi bakılıyor. İçerideki tedavi ile dışarıdaki çok farklı” diyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.