30 Nisan 2024
  • İstanbul13°C
  • Diyarbakır16°C
  • Ankara15°C
  • İzmir14°C
  • Berlin13°C

ERGENEKON’UN ‘BAŞBUĞ’U

İnternet Andıcı’ndan tutuklu Başbuğ hakkındaki iddianame kabul edildi. Ağırlaştırılmış müebbet istenen Başbuğ için “Ergenekon’un TSK’ya sızmış en üst düzey yöneticisi” deniyor.

Ergenekon’un ‘Başbuğ’u

16 Şubat 2012 Perşembe 08:52

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkındaki iddianame, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede “Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda, askerî bir darbe ortamı oluşturmak amacıyla, internet siteleri ve bu siteleri meşrulaştırmak amacıyla düzenlenen andıç vasıtasıyla kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerini icra ve organize etmekle’’ suçlanan Başbuğ’un, Genelkurmay İkinci Başkanı olduğu dönemde Ergenekon davasının tutuklu sanığı Mustafa Balbay ile görüştüğüne dair bilgi ve belgeler yer aldı. Başbuğ için “Ergenekon’un TSK’ya sızmış en üst düzey yöneticisi” ifadesi kullanıldı.

Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından hazırlanan iddianamede, Başbuğ’a yönelik suçlamalar şöyle sıralandı: “Örgütün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu basın açıklamaları ve değişik faaliyetlerle, devam eden Ergenekon silahlı terör örgütüne yönelik soruşturma ve kovuşturmaları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak, devlet yöneticilerini baskı altına almak, devlet otoritesini zaafa uğratmak, bu hususta gerektiğinde kamu düzenini bozup ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturmak, halkı devlet yöneticilerine karşı kışkırtmak ve anarşi ortamı oluşturmak, böylece cebir ve şiddet yöntemleriyle hükümetin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek, suç tarihi itibariyle konumu ve diğer şüpheliler üzerindeki etkisiyle ara yönetici sıfatıyla psikolojik harekât faaliyetini yönetmek, örgüt üyelerini yönlendirmek.”

Ağırlaştırılmış müebbet isteniyor

Sekiz bölümden oluşan 39 sayfalık iddianamede suçlamalar “Psikolojik harekât”, “İrticayla Mücadele Eylem Planı ve Proje adlı belge”, “İnternet Siteleri Andıcı” “İnternet siteleriyle ilgili yazışmalar”, “İnternet sitelerinin içerikleri”, “Şüpheli ve sanık beyanları”, “Soruşturma ve yargılamaları etkileme ve itibarsızlaştırma” ve “Diğer deliller” başlıkları altında toplanıyor. Başbuğ’un Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312/1. maddesi gereğince, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek’’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, TCK’nın 314/1. maddesi uyarınca da “silahlı terör örgütü yöneticiliği yapmak’’ suçundan 15 ile 22,5 arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edildi. Karar, Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ve üye hakimler Sedat Sami Haşıloğlu ile Ercan Fırat’ın oy birliğiyle kabul edildi.

Ergenekon’un üst düzey yöneticisi

İddianamede Ergenekon mensuplarının TSK’ya sızdığı belirtilerek, Başbuğ için “TSK içerisine sızan ve kimisi üst düzey konumlara kadar ilerleyen Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’nün bu kurum içerisindeki yapılanmasının üst düzey yöneticilerinden” ifadesi kullanıldı. Karargahtaki evrak silme işleminin de yer aldığı iddianamede, Başbuğ’un evrak kırpma ve bilgisayar silme işlemlerinden haberinin olmadığını ve böyle bir emir vermediğini beyan etmesine ilişkin, iddianamede şu ifadeler yer aldı: “İlgili soruşturma emri yurtdışında olmasına rağmen şüpheliden alınmıştır. Bu durum Karargah’ta meydana gelen her ciddi işin şüphelinin bilgisi dahilinde olduğunu ve onayı alınmadan yapılamayacağını göstermektedir. Bu belgenin deşifre olmasından sonra Karargah’ta mesai saatleri dışında acele ile yapılan ve gece geç saatlere kadar devam eden, izinde bulunan personelin dahi göreve çağrıldığı bu olağanüstü hadisenin şüphelinin bilgisi ve emri olmadan yapılmasının mümkün olmadığı, şüphelinin emri ile tüm silme ve kırpma işlemlerinin gerçekleştiği, şüphelinin aksi savunmalarının kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu anlaşılmıştır.” İddianamede andıcın Başbuğ’a arz edilmesiyle ilgili de “1 nisanda Hasan Iğsız tarafından paraflandıktan sonra yine 14 nisana kadar şüpheli İlker Başbuğ’a sunulmadığı, ancak Dursun Çiçek’in komuta katının onayı alındığını belirterek, andıcı işleme koydurduğu ve Murat Uslukılıç’a verdiği, bazı şube müdürlerinin komutanının onayını görme taleplerinin de olduğu ancak işlemlerin Dursun Çiçek’in yönlendirmesi neticesinde başlatılmış olduğu, 14 nisan tarihinde de sarı zarf içerisinde şüpheli İlker Başbuğ’a iletilip okey işaretinin alındığı, Dursun Çiçek’in Hasan Iğsız’ın parafından sonra İlker Başbuğ’un olurunu sözlü olarak da almış olabileceği” ifadeleri yer alıyor.

Taraf’taki haberin hedefi Başbuğ

İddianamede dikkat çeken bir bilgi de “Bilgi Notu YAŞ” isimli bir belgede sanıklardan Ufuk Akkaya’dan elde edilen bir hard disk içeriğinde yer alan bir doküman. Bu dokümanda “16 Haziran 2009, Hedef Org. İlker Başbuğ. E. Albay Levent Göktaş’ın tutuklanma sebebi de bu. Çünkü Levent Göktaş, Şener Eruygur’a (Büyükanıt da olabilir) yakın ancak İlker Başbuğ’a daha da yakın. Levent Göktaş: Org. Başbuğ 2008 30 Ağustos’un da ekibini kuramadı. Genelkurmay Karargâhı’nda bazı değişiklikler yapıldı ancak Kuvvet Komutanlıklarındaki ekip istediği gibi olmadı. Başbuğ: Bu yıl ki YAŞ’ta ekibi sağlamlaştıracak. Beni gözaltına alarak Başbuğ’a mesaj verdiler. Serdar’ı aldılar ve mesaj vermeye devam ettiler. “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinin Taraf’a servis edilmesinin hedefi de Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’dur. YAŞ’ a müdahaleyi yüksek perdeden açtılar. Başbuğ’un bu yıl yapacağı değişiklikten Gülenciler çok rahatsız oldu ve harekete geçtiler. 2. Başkan Hasan Iğsız’ın da bu süreçte hedef ve önü kesilmek isteniyor. 51.DVD Org.Iğsız’ın oğlunun videoları yer aldı. Amaçları Org. Iğsız’ı 1. Ordu Komutanı yapmamak...” şeklinde ifadeler yer alıyor.

Ayrıca Mustafa Levent Göktaş’a ait 51 nolu DVD’nin içerisinde yer alan “Org. İlker Başbuğ’un gayri resmi iletişim ve imaj danışmanı olarak görev yapan Doç.Dr.N.Y. ve faaliyetleri-” konulu, Haziran 2007 tarihli, İstihbarat Başkanlığı’ndan Genelkurmay Başkanı’na hitaben yazılan iki sayfadan ibaret Bilgi Notu başlıklı belge bulunmuştur denildi.

Poyrazköy’den çıkan silahlar

İddianamede Poyrazköy’de bulunan lav silahlarının menşei hakkında ilginç bilgiler yer alıyor. İddianamede “Bizim mühimmat eksiğimiz görünmüyor” sözleri hatırlatıldıktan sonra “Soruşturma kapsamında Poyrazköy’de yapılan kazılarda boş ve dolu lav silahları ve çok sayıda mühimmat elde edilmiş ve elde edilen dolu lav silahlarının ise bir kısmının menşei tespit edildikten sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ve Jandarma Genel Komutanlığı’na ait olduğu anlaşılanlar ilgili kurumlara teslim edilmiş, bu hususlar Başsavcılığımızca düzenlenen 13.01.2010 tarih, 2009/969 soruşturma no, 2010/29 nolu iddianame ve ek delil dosyalarında ayrıntılı olarak belirtilmiştir” deniyor.

Başbuğ-Balbay arasında örgütsel ilişki

İddianamedeki dikkat çekici detaylardan biri de Ergenekon tutuklusu CHP Milletvekili Mustafa Balbay’la ilgili. Balbay’a ait günlüklerde Başbuğ’un Genelkurmay ikinci başkanı olduğu dönemde Balbay ile görüşmelerinin olduğunu gösterir bilgilere de yer verildi. Başbuğ’un Balbay ile görüşmelerinin olduğunu 5 Ocak 2012 tarihli savcılık ifadesinde doğruladığı belirtilirken, 9 Ocak 2004 tarihli görüşmenin Balbay’ın ‘Köşk zirvesinin sonuçları’ başlıklı köşe yazısı ile ilgili olduğu kaydedildi. Yazıdaki kaynağın TSK’dan Mustafa Balbay’a sızdırılan Kıbrıs ile ilgili gizli bazı belgeler olduğu ve bu bilgilerin kurumu zor durumda bıraktığı ifade edildi. İddianamede, “Bu haliyle şüpheli İlker Başbuğ’un bağlı bulunduğu kurumu zor durumda bırakan bir bilgi sızması neticesinde ortaya çıkan durum karşısında kurumun menfaatlerini savunmaması, Mustafa Balbay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik görüşmenin başında dile getirdiği hususların şüphelinin örgütsel ilişki ve irtibatının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır.” denildi.

İbrahim Şahin bağlantısı

İddianamede “Ergenekon sanıklarından İbrahim Şahin ve Fatma Cengiz arasında geçen telefon görüşmelerinde şüpheli Başbuğ ile irtibatlı olduklarına dair bilgilerin yer aldığı Muzaffer Tekin isimli şahsa ait telefon iki farklı telefon fihristi içerisinde şüphelinin ismi ve telefon numaralarının yazılı bulunduğu görülmüştür” ifadeleri yer alıyor. İddianamede, “12 Haziran 2009 tarihinde İrticayla Mücadele Eylem Planının deşifre olduğunda, şüpheli İlker Başbuğ’un yurt dışında olduğu ve Genelkurmay Başkanlığı’na, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner’in vekalet ettiği, İrticayla Mücadele Eylem Planı ile ilgili soruşturma açılıp açımlamaması noktasında dönemin Genelkurmay ikinci başkanı Hasan Iğsız’ın Genelkurmay Başkanvekili Işık Koşaner’den değil yurt dışındaki İlker Başbuğ’u telefonla arayarak ondan emir aldığı ve sonrasında konu ile ilgili soruşturma açıldığı anlaşılmıştır” denildi. (Taraf)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.