22 Kasım 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara9°C
  • İzmir17°C
  • Berlin2°C

ERDOĞAN'DAN BM'YE: GAZZE'YE SIRT ÇEVİRDİNİZ

BM Genel Kurulu'na hitap eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos toplantısında Filistinlilere verdiği desteği burada da yineledi.

Erdoğan'dan BM'ye: Gazze'ye sırt çevirdiniz

24 Eylül 2009 Perşembe 22:30

BM Genel Kurulu'na hitap eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Davos toplantısında Filistinlilere verdiği desteği burada da yineledi. Ocak ayındaki Davos zirvesinde yaşanan 'One Minute' krizinin ardından New York'ta Musevi temsilciler ile ilk kez görüşen Erdoğan, Gazze saldırısının insanlık dramı olduğuna dikkat çekti. Ancak Davos krizi Yahudi lobisi sonucu yeni yeni unutulurken İsrail ile ilişkilere değinmedi.

Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in 64. Genel Kurul Genel Görüşmeleri'nde Genel Kurul'a hitap etti.

Konuşmasına 64'üncü Genel Kurul Başkanlığı'na seçilmiş olmasından dolayı Abdüsselam Treki'yi içtenlikle tebrik ettiğini belirterek başlayan Başbakan Erdoğan, "Ayrıca, 63'üncü Genel Kurul'un Başkanlığı'nı başarıyla ve dirayetle yürütmüş bulunan Sayın Brokman'a da takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum" dedi.

Erdoğan, bir yıl önce oldukça geniş bir teveccüh neticesinde Güvenlik Konseyi'ne seçilmiş bulunan Türkiye'ye verilen destek ve gösterilen güvenden ötürü tüm üye ülkelere teşekkür ederek, "Çağımızın küresel sorunları, küresel ölçekli çözümleri zorunlu kılıyor. Savaşlardan ekonomik krize, açlık ve fakirlikten teröre, enerji güvenliğinden iklim değişikliğine kadar dünyamızın karşı karşıya bulunduğu sorunlar, büyük ve zorlu sorunlardır. Fakat bunların hiç biri altından kalkamayacağımız sorunlar değildir" diye konuştu.

"Yeni bir liderlik anlayışına ihtiyaç var"

Erdoğan, sorunların çözümü için herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir küresel düzene ihtiyaç bulunduğuna işaret ederek, "Risk ve tehdit algısına dayalı bir dünya tasavvurundan, güven ve dayanışma esasına dayalı bir küresel düzene geçiş mümkündür. Bu, artık hepimiz için bir zaruret haline gelmiştir. Bunun için yeni bir liderlik anlayışına da ihtiyaç var" dedi.

"21'inci yüzyılı; savaşların değil barışın, korkunun değil güvenin, haksızlığın değil adaletin, terör ve şiddetin değil huzurun, açlık ve fakirliğin değil refahın hakim olduğu bir yüzyıl yapabiliriz. Bu dünyanın kurulmasına katkı sunmak, dili, dini, milliyeti ne olursa hepimizin ortak sorumluluğu ve tarihi görevidir" diyen Erdoğan, "Terörizm ve nükleer silahların yayılması gibi tehditler küresel ölçekte ciddi birer endişe kaynağı haline gelmiş durumda. Açlık ve yoksulluk, artan salgın hastalıklar, gıda ve enerji güvenliğine ilişkin kaygılar, yabancı düşmanlığı ve radikalizmdeki artış gibi sorunlar da ciddiyetini koruyor. Öte yandan, küresel ısınma ve küresel finans krizi, köklü çözümler gerektiren iki temel alan olarak öne çıkıyor" şeklinde konuştu.

Erdoğan, böyle bir tabloda, Birleşmiş Milletler'in önemi ve vazgeçilmezliğinin daha da netlik kazandığını vurgulayarak, "Adil ve katılımcı bir küresel düzenin kurulması için Birleşmiş Milletler'in etkinliğini hep birlikte arttırmak zorundayız. Asla umutsuz değiliz, küresel barış ve istikrarın mümkün olduğuna dair umutlarımızı her an diri tutuyoruz. Bu yüzden Birleşmiş Milletler'in küresel kamu vicdanının sesi ve sözcüsü olmasını istiyoruz. Temsil kabiliyeti güçlendirilmiş, demokratik, şeffaf, adil ve etkin bir Birleşmiş Milletler'in, küresel barış ve istikrara daha fazla katkı yapacağına inanıyoruz. Birleşmiş Milletler, iklim değişikliği, sürdürülebilir kalkınma, yoksullukla mücadele, kadın-erkek eşitliği, insan hakları ve insan onurunun korunması konularında, daha etkin bir kurum haline gelmelidir. Bu amaca matuf reform girişimlerine tam destek veriyoruz. Fakat Birleşmiş Milletler sistemindeki reformun, Güvenlik Konseyi de reforma tabi tutulmadığı müddetçe başarılmış sayılamayacağı muhakkaktır" ifadelerini kullandı.

Türkiye olarak Güvenlik Konseyi'nin geçici üyelik kategorisinde genişlemeden yana olduklarının altını da bu vesileyle bir kez daha çizmek istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, "BM reformu çerçevesinde vurgulamak istediğim diğer bir önemli husus da BM barışı koruma sisteminin iyileştirilmesi ihtiyacıdır. Özellikle BM harekatlarına birlik katkısı yapan ülkelerin, erken ve etkin eş güdüm, kapasite artırımı, bölgesel örgütlerle işbirliği gibi hususlara ilişkin beklenti ve önerilerinin dikkate alınmasını bekliyoruz" dedi.

FİLİSTİN-İSRAİL İHTİLAFI

Türkiye olarak üzerinde hassasiyetle durdukları diğer bir bölgesel meselenin de Filistin-İsrail ihtilafı olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Filistin-İsrail ihtilafının, yan yana barış ve güvenlik içinde var olacak iki devlet temelinde çözüme kavuşturulmasını, bölge ve dünya barışının vazgeçilmez bir şartı olarak görüyoruz. Filistin'de ulusal uzlaşının sağlanması, bağımsız Filistin devletinin kurulması sürecini hızlandıracaktır. Türkiye, Filistin halkının her zaman yanında olmuş ve bundan böyle de olmaya devam edecektir" dedi.

"Şuraya dikkatlerinizi çekmek istiyorum; 2008 yılının sonunda patlak veren Gazze'ye yönelik saldırı, kısa sürede bir insanlık dramına dönüştü. Fosfor bombalarının atılması neticesinde, Bin 400'e yakın insan, çocuk, kadın hayatını kaybetti, 5 binin üzerinde insan yaralandı" diyen Erdoğan, "Gazze'nin alt yapısı yerle bir edildi. Birleşmiş Milletler'in Gazze'deki binaları dahi bu yıkımdan kurtulamadı. Sayın Genel Sekreter Ban Ki-Moon, bu yıkımı bizzat yerinde görmüş ve tepkisini dile getirmiştir" diye konuştu.

"Gazze'deki trajedi sürüyor"

Başbakan Erdoğan, Gazze Şeridi'ndeki çatışmaları sona erdiren ateşkes ilanlarının ve Güvenlik Konseyi'nin 1860 sayılı kararının üzerinden 8 ay geçtiğini anımsatarak, "Aynı şekilde, uluslararası toplumun Şarm el Şeyh'te Gazze’nin yeniden imarı için milyarlarca dolarlık taahhütte bulunmasının üzerinden de 6 ay geçti. Ancak, üzülerek ifade etmeliyim ki Gazze'deki insani trajedi halen devam ediyor. İnsanlar çadırlarda yaşıyor, içilecek su bulamıyor, bu tabloya karşı biz insani görevimizi yapıyor muyuz? Acaba BM ne yapabiliyor veya Güvenlik Konseyi ne yapabiliyor? Böyle bir yaptırım gücü var mı yok mu? Bunun üzerinde özellikle hassasiyetle durmamız gerekiyor" dedi.

"Gazze için verilen sözler tutulmadı. Gazze, saldırı sırasında olduğu gibi, saldırının ve ağır tahribatın ardından da kendi kaderine terk edildi" diyen Erdoğan, "Şu anda Gazze'ye inşaat malzemelerinin girişine dahi izin verilmiyor. Sadece ilaç, gıda, Gazze halkının acıları ve sıkıntıları devam ediyor. Biz, hem İsrail'in, hem de Filistinliler'in barış ve güvenliği için bu engellerin derhal kaldırılmasını ve Gazze'deki yaşamın normalleşmesini talep ediyoruz. Filistin sorunu, sadece bir tarafın talepleri esas alınarak çözülemez. İsrail'in güvenliği kadar Filistinlilerin güvenliği de önemlidir. İsrail'in istikrar talebi kadar Filistin halkının özgürlük ve barış talebi de meşrudur" ifadelerini kullandı.

Bölge ve dünya barışının önündeki en büyük engellerden biri olan Filistin sorununun çözümünün, ancak herkese adil ve eşit muamele edilmesi halinde mümkün olacağını ifade eden Erdoğan, "Biz, Türkiye olarak, Gazze'deki insani durumla ilgili vahim tabloya göz yumulamayacağını her vesileyle vurguladık, vurgulamaya da devam ediyoruz. Gazze'deki insanlık dramının sona erdirilerek kalıcı huzur ortamının tesisi, insani ve vicdani sorumluluğumuzdur" dedi.

Başbakan Erdoğan, uluslararası toplumun konuya ilgi ve hassasiyetini kaybetmemesinin ve sorunun çözümü yönündeki çabalara yeni bir ivme kazandırmasında son derecede önemli olduğunu belirterek, "İlgili tüm tarafları, bu soruna kayıtsız kalmamaya, yeni acılar yaşanmasına göz yummamaya çağırıyoruz. Bu arada, Gazze kriziyle sekteye uğramış olan İsrail-Filistin müzakerelerinin yeniden başlatılmasının büyük önem taşıdığına inanıyor ve barış sürecine süratle yeniden hayatiyet kazandırılacağını ümit ediyoruz" diye konuştu.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.