ERDOĞAN'DAN BEYAZ SARAY'A 4 KRİTİK MESAJ
Washington'a giderken beraberindeki gazetecilere konuşan Erdoğan, Türk askerinin Afganistan'da savaşmayacağını söyledi.
07 Aralık 2009 Pazartesi 09:52
Afgan ordusunun eğitimi için katkıda bulunacaklarını ifade eden Erdoğan, "Bir taburu Türkiye'de bir taburu Afganistan'da eğiteceğiz. Ayrıca 50 milyon dolarlık yatırım yapacağız." dedi. Başbakan, Obama'ya İran yönetiminden de mesaj götürdüğünü açıkladı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, bugün ABD Başkanı Barack Obama ile görüşüyor. Amerika yolunda beraberindeki gazetecilerin sorularını cevaplayan Erdoğan, Beyaz Saray'daki randevuda gündeme gelecek konulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Obama yönetiminin, Afganistan'a ek asker talebine 'ret' cevabı vereceğini belirten Erdoğan, bunun yerine yapacakları katkıları şöyle sıraladı: "Afganistan'da Türk askeri savaşmayacak. Bir taburu Türkiye'de, bir taburu Afganistan'da eğiteceğiz. Desteğimiz eğitim ve altyapı hizmetleri noktasında olacak. Ayrıca 50 milyon dolarlık yatırım yapacağız."
Başbakan Erdoğan, İran'la nükleer sorun konusunda söyleyeceklerini merakla bekleyen Washington'a, Tahran'ın mesajını götürdüklerini de açıkladı. "İran konusunda ABD ile aramızda görüş ayrılığı yok." diyen Erdoğan, nükleer enerji üretmek isteyen Tahran'ın zenginleştirdiği uranyumu yakıta dönüştürmek için Türkiye'ye göndermesi teklifinin hâlâ masada olduğunu aktardı.
Beyaz Saray'daki görüşmede ele alınacak bir diğer hayati konu ise terörle mücadele. 5 Kasım 2007'de Washington'da Obama'nın selefi Bush'la yaptığı kritik görüşmede PKK'nın 'ortak düşman' ilan edilmesini milat olarak niteleyen Erdoğan, "Şimdi bu miladın takipçisi olmalıyız. Devamı gerekiyor. Bunu kararlı bir şekilde sürdürürken buradaki stratejinin gözden geçirilip güncellenmesinde fayda var. Bunun içinde Kandil olduğu gibi Mahmur aynı şekilde yer alıyor." dedi.
Ortadoğu'da barışın da masaya yatırılacağını belirten Başbakan Erdoğan, İsrail ile Filistin arasındaki sürecin belirsizliğe mahkum olduğunun altını çizdi. Başbakan, İsrail ve Suriye'nin samimi olarak arabuluculuk istemesi halinde, Türkiye'nin sürecin içinde yer alacağını vurguladı.
Başbakan Erdoğan, Batı kamuoyunda Türk dış politikasında Doğu'ya eksen kayması olup olmadığı yolundaki tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemde Washington'ı ziyaret ediyor. Erdoğan'ın Beyaz Saray'da ABD Başkanı Obama ile yapacağı görüşmenin önde gelen maddeleri arasında İran, Afganistan, Ermenistan'la normalleşme, Karabağ sorunu, Kıbrıs, Irak, Ortadoğu barışı gibi konular yer alıyor.
Türk dış politikasında son yıllarda artan dinamizmi ve yeni açılımları takip eden Amerikan yönetimi, Ankara'nın nispeten bağımsızlaşan bazı politikalarından bir yandan huzursuzluk duyarken diğer yandan yararlanmaya da çalışıyor. Bölgede Washington'la arası bozuk olan İran, Suriye, Hizbullah, Hamas gibi rejim ve unsurlarla yakın görüşen Erdoğan hükümeti, taraflar arasında mesaj taşıyor. Hükümet, Gazze savaşından sonra kopan İsrail ve Suriye arasındaki arabuluculuk çalışmalarına yeniden başlayabilmek için Washington'ın özellikle Tel Aviv üzerindeki etkisini de kullanmak istiyor.
Erdoğan, Obama ile yapacağı görüşme için Washington'a giderken Ana uçağında beraberindeki gazetecilerin sorularını cevapladı. Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
TİCARET HACMİNİ SIÇRATMAYI HEDEFLİYORUZ
Öncelikle Türkiye ile Amerika arasındaki ikili ilişkiler, sonra da bölgesel ve uluslararası sorunları görüşeceğiz. Ana başlıklar bunlar olacak. İkili ilişkilerin siyasi, idari, ticari, askeri ve ekonomik boyutları var. Bunları değerlendirme fırsatlarımız olacak. Özellikle Afganistan, Irak. Buralardaki gelişmeler ele alınacak. Bu iki konu büyük önem arz ediyor.
Ekonomik olarak G-20 olsun bunun dışında Türkiye ile Amerika arasındaki ticari ilişkilerin boyutu olsun. Özellikle küresel krizden sonra biraz düşüş var. 10 milyar dolarlara düştü. Bunu tabii Obama döneminde sıçratmayı düşünüyoruz. Tekrar nitelikli endüstri bölgelerini gündeme getirmeyi hedefliyoruz. Eğer nitelikli endüstri bölgeleri konusunda istenen desteği alabilirsek başta tekstil olmak üzere ciddi bir açılımı bölgeye yapma fırsatı buluruz.
Afganistan, önemli bir gündem olacak. Malum üçüncü kez komutayı aldık. Silahlı Kuvvetler'imizin geniş bir ufukla henüz rakam telaffuz edilmeden 700-750 olan asker sayımızı 1.700'e çıkarttık. Ancak Türkiye olarak askeri eğitimleri Türkiye'de verdik ama şimdi yeni bir önerimiz olacak. Eğitim noktasında orada da bir eğitim merkezi kurmak suretiyle bir taburu orada, bir taburu da burada eğitme imkanımız olabilir. Silahlı Kuvvetler'imiz bu eğitimi vermeye hazır.
Polis eğitimi noktasında da yine emniyet teşkilatımız hazır. Bunu da yapabiliriz. Bizim özellikle savaşma noktasında orada böyle bir hedefimiz söz konusu değil. Afgan halkıyla bizim ordumuzun arasındaki bağlar daha çok orada onların lojistik noktasındaki açığını gidermeye yöneliktir. Askerimizle Afgan arasında güzel bir diyalog var.
ASKERİMİZ ZATEN MUHARİP
Bizim gönderdiğimiz aslında muharip güçtür. Adı budur. O donanımdadır. Bizim orada Türk müteahhitlerimiz var, bölgesel imar çalışmaları, tüm bunları yaparken güvenliği ve korumasını kendimiz sağlıyoruz. 1.758 askerimiz söz konusu, ek asker vermeyeceğiz. Onların talebi gelmeden bu rakamı zaten biz artırmıştık. Bunun yanında 40 milyon dolar gibi talepleri var. Destek talebi. Şu ana kadar 150 milyon dolar civarında yatırım yaptık. Ağırlıklı olarak eğitim, yol, su... 50 milyon dolarlık daha yatırım hedefliyoruz.
Kültürel alanlarda da çalışmalarımız var. Mevlânâ'nın doğduğu yerdeki evini de yapmayı planlıyoruz. Türkiye'nin Beyaz Saray'a götürdüğü paket bu denebilir.
İRAN KONUSUNDA ABD İLE FARKLI DÜŞÜNMÜYORUZ
Erdoğan-Obama görüşmesinin hayati konularından biri de İran nükleer sorunu olacak. "Bu muhakkak ki gündeme gelecek." diyen Erdoğan, gazetecilerin, "İran'a yaklaşımda Amerikalılarda rahatsızlık var mı?" sorusunu ise şöyle cevapladı:
Bu tür bir rahatsızlığı hissetmedim. Bir şey söylemem lazım. Biz dış politikamızı neye göre belirleyeceğiz? Öncelikle politikamızı kendimiz belirleyeceğiz. İkinci kademesi işin bölgenin bu noktadaki barışı, huzuru bizim için çok önemli. Türkiye'nin de bir bakışı var. Bu bakışı da dünyadaki farklı unsurlarla da görüşmek suretiyle oluşturmamız lazım. Biz bugüne kadar Amerika ile tüm düşüncelerimizi açık net konuştuk. Batılı ülkelerle de konuştuk.
Amerika ile Türkiye arasında İran'a yaklaşımda sorun yok denebilir mi?
Denilebilir. İran'da alınıp satılan şeylere baktığınızda farklı aracılar vasıtasıyla ABD'nin, Fransa'nın her şeyi İran'da var. Ama Türkiye'ye gelince 'siz vermeyin'. Benim 350 kilometre sınırım olacak, doğalgazımı Rusya'dan sonra İran'dan alacağım, 8 milyar dolarlık. Bunun yanında 2 milyar dolarlık dış ticaretimiz var, bunu da bana çok görüyorsun, olacak iş değil. Konuştuk, konuşacağız. Özgüven meselesi... Bugüne kadar hiç şahit olmadım. Sayın Obama ile G-20'de, BM'de, gerek Türkiye ziyaretlerinde en ufak bir imayı almış değilim.
İran'ın görüşlerini yansıtacak mısınız?
Tabii bunları da anlatacağız. Türkiye, İran'a bir seyahat yapmışsa, onların kanaatlerini de aldık. İran'ın nükleer müzakerecisi Celili, Ankara'daydı, bunları konuştuk. Bunları Amerika'ya da aktarmak için konuştuk.
Mesaj gidiyor diyebilir miyiz?
Diyebiliriz. Mesajımızı götüreceğiz. Viyana ile ilgili süreçteki acelecilik işi zora sokmuştur. Aceleci olunmasaydı İran ve Türkiye'de takas (Tahran'ın zenginleştirdiği uranyumu yakıta dönüştürmek için Türkiye'ye göndermesi) mümkün olabilirdi.
İran'ın mesajı ne?
İran, Viyana gelişmesini kendisi için sıkıntılı bir gelişme olarak görüyor. Biz de diyoruz ki; 'mevcut durum üzerinden değil, biraz daha tartışmamız lazım'. Başarırsak İran ve Türkiye de tekrar eşit zamanlı olarak takası gerçekleştirme olabilir umudunu taşıyoruz.
Takas tekrar gündeme gelebilir mi?
Gelebilir, ama İran'da politik sıkıntılar var. Herkes tepe yönetimin baktığı gibi bakmıyor.
ABD ile açılımın uluslararası boyutuyla ilgili temas olacak mı? Kandil boşaltılabilecek mi?
Özellikle 5 Kasım 2007'de Sayın Bush'la birlikte yaptığımız toplantımızda basına açık bölümde yapılan açıklamada "bölücü terör örgütü, Amerika'nın, Irak'ın ve Türkiye'nin ortak düşmanıdır" dedik. Bu, bir milattı. Şimdi bu milatın takipçisi olmalıyız. Devamı gerekiyor. Tabii bunu kararlı bir şekilde sürdürürken buradaki stratejinin gözden geçirilip güncellenmesinde fayda var. Bunun içinde Kandil olduğu gibi Mahmur aynı şekilde yer alıyor.
IRAK STRATEJİMİZİ GÜNCELLEYECEĞİZ
Girişi çıkış konularındaki hassasiyetlerimiz yer alıyor. Kuzey Irak yerel yönetiminin takındığı tavır. En son gerek Dışişleri Bakanı'mızın, ekonomiden sorumlu devlet bakanımızın Irak ziyaretinde yapılan ikili görüşmeler var. Bundan sonra kararlı açıklamaları oradaki yönetim yaptı. Bölücü terör örgütüne karşı ciddi bir çağrıları oldu. Bunu görmezden gelemeyiz. Ama bu sürecin de takipçisi olacağız. Erbil'de artık başkonsolosluğumuz var. Burası aracılığıyla ikili ilişkileri sıkı hale getirelim istedik. Yerel yönetimle bu tür ilişkilerle, askerimizle üst düzeyde bir yöneticisini oraya istihbarat teşkilatımızla göndermek suretiyle bu çalışmalara verdiğimiz önem ifade edildi.
Gerek Mahmur gerek Kandil konusunda yerel yönetimle Türkiye'nin koordine bir çalışma yapması gerekiyor. Kuzey Irak'ın içinde mi hallolur veya oradan başka yere mi gönderilir, nasıl olacaksa bir şekilde bu adımlar atılacak."
Mahmur'un tasfiyesi diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz. Dönüşle ilgili hoşgörü zemini oluşturduk. Olaylara bulaşmamış olanların silahını bırakmak suretiyle ülkemize yeniden dönüşlerine imkân tanıdık. Tabii bu imkânı tanırken bazı duyumlar aldık. "Bu tip şeyler olursa yanlış olur, sil baştan yapmak durumunda kalabiliriz dedik. Benim 'sil baştan yaparız' ifadem dönüşle ilgili. Yoksa bizim milli birlik, kardeşlik projemizle ilgili değil.
Bizim terörle mücadelemiz aynı kararlılıkla sürecek, bundan taviz veremeyiz. Etkin grupların, azınlıkların sorunları var, minimize edeceğiz. İnanç gruplarının sorunları var, minimize edeceğiz. Sorun alanlarını minimize etmeye çalışacağız. Hedefimiz bu. Bir de uluslararası boyutu var olayın. İçimizde başlayıp içimizde bitmiyor ki. Bakıyorsunuz ki Avrupa kanadı var. Bakınız, Avrupa'da uyuşturucudan insan kaçakçılığına kadar hepsini örgüt yapıyor.
Açılım konusunda DTP'den umudumuz yoktu
Demokratik açılımla ilgili sorulara cevap veren Erdoğan, bu konuda bütün siyasi partilerin taşın altına elini koymasını istemelerine rağmen MHP ve CHP'nin bundan kaçındığını söyledi. DTP'den bu noktada umutlarının olmadığını kaydeden Erdoğan, "Projenin muhatabı millettir. Millet arkamızda olduğu sürece problem yok." dedi. Dönüşle ilgili hoşgörü zemini oluşturduklarını belirten Erdoğan, daha önce söylediği 'sil baştan yaparız' ifadesine de açıklık getirdi. Başbakan, yaptığı açıklamanın 'milli birlik kardeşlik projesi'yle değil, dönüşlerle ilgili olduğunu kaydetti.
Parti kapatmalara karşıyız
Başbakan Erdoğan DTP'nin kapatılma süreciyle ilgili bir soruya da şu cevabı verdi : "Doğmamış çocuğa don biçemeyiz. Şu anda mahkeme de. Salı günü esastan görüşmeye başlayacaklar. Fakat bizim partilerin kapatılmasına yönelik tavrımız bellidir. Bir ceza verilecekse gerçek kişilere verilmesinden yanayız. Tüzel kişilerin partilerin derneklerin kapatılmasını bir siyasi parti olarak doğru bulmuyoruz. Siyasi partilerle ilgili anayasa çalışmamızda vardı. Venedik Kriterleri'ni bile zayıf buluyoruz.
Arabuluculukta samimi bir talep gelirse değerlendiririz
"Obama ile önemli gündemlerimizden birisi de Ortadoğu olacak. İsrail ile Filistin arasındaki süreç belirsizliğe mahkum olmuş vaziyette. İsrail ile Suriye arasında sıkıntılar var. Bu konuda Türkiye'den direkt endirekt yardımlar isteniyor. Taraflar samimi olarak arabuluculuk isterse biz sürecin içinde yer alabiliriz. Bunu stratejik müttefikimiz olan Amerika ile burada görüşeceğiz. İsrail koalisyon içinde çok farklı sesler çıkıyor. (Başbakan) Netanyahu'dan çok farklı sesler çıkarken koalisyon ortakları farklı şeyler söylüyor. İstikrarlı, inandırıcı bir açıklama olmadığı takdirde biz rol almayız.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.