ERDOĞAN: TÜRKİYE'DEKİ PKK'LILAR SINIRDAN İKİNCİ BİR ÜLKEYE GİDİNCE ÇÖZÜM SÜRECİ BAŞLAR
Erdoğan: Türkiye'deki PKK’lıların ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış olur.
25 Şubat 2013 Pazartesi 12:14
Erdoğan, Suriye'deki çatışmalar için "Biz, Kuzey Suriye gibi bir oluşuma Türkiye olarak müsaade edemeyiz. O bize farklı yetkiler, farklı haklar verir. Kimsenin de böyle bir şeye müsaade etmemesi lazım" dedi
Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye'deki PKK’lıların sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış olacağını açıkladı. Erdoğan, Türkiye’nin 'Kuzey Suriye' gibi bir oluşuma bütünlüğü bozacağı için izin vermeyeceklerini söyledi.
Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki İletişim Forumu'na katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye dönerken uçakta Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü Uğur Cebeci, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk, İhlas Haber Ajansı Genel Müdür Yardımcısı İsmail Ballı, Cihan Haber Ajansı Genel müdürü Abdulhamit Bilici’ye güncel konularla ilgili görüşlerini açıkladı.
Başbakan Erdoğan’a yöneltilen sorular ve cevaplar şöyle:
Suriyeli muhalifler ellerindeki bölgeleri yönetmek üzere 2 Mart'ta başbakanlarını seçmek için İstanbul'da toplanma kararı aldı. Cuma günü de ABD Dışişleri Bakanı John Kerry gelecek belki görüşülebilir. Suriye'deki meselede bir değişiklik umudu var mı?
Kerry ile bu tür şeyleri görüşürüz, o ayrı mesele. Henüz ABD taşın altına elini koymadı ki neyi, nereye kadar konuşacağız o önemli. Şu anda bir şey söylemem mümkün değil.
Suriye'de 2 yıl hemen hemen devriliyor, bu süre içerisinde henüz Amerika'nın net tavrı ortada yok. Kınıyor falan bu tür şeylere eyvallah tamam da biz Amerika'dan başka bir şey bekliyoruz. Rusya'nın ortaya koyduğu menfi tavır, Çin'in tavrı ortada. Bunlarla bizim görüştüğümüz kadar Amerika'nın da görüşmesi lazım, eğer bu işi çözmek istiyorsa onlarla masaya oturması lazım. BM Güvenlik Konseyi'nde ben daimi üye değilim ki onlar daimi üye. Daimi üyeler orada bir neticeye varamadıktan sonra dünyadaki bu kriz ülkesinin krizini nasıl çözeceğiz. BM bu işler için kurulmadı mı? Bu işler için kuruldu. Bu işlerin de kilit ülkeleri 5 tane ülke. 5 ülke üzerine düşeni henüz yapmadı.
Birçok senaryo var, Suriye'nin bölünmesi, iç savaşın daha da uzun sürmesi gibi bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başta Türkiye olmak üzere Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır bu ülkelerin hiçbirisi bölünmesinden yana değil. Böyle bir şeye de inşallah fırsat vermeyiz. Suriye'nin bütünlüğü bizim için çok çok önemli. Irak'ta yaşanan sıkıntının da biz yaşanmasını istemiyoruz. Biz, Kuzey Suriye gibi bir oluşuma Türkiye olarak müsaade edemeyiz. O bize farklı yetkiler, farklı haklar verir. Kimsenin de böyle bir şeye müsaade etmemesi lazım.
Irak'takini bölünme olarak kabul etmiyorlar, 'eyalet sistemine geçiştir' diyorlar. Eyalet sistemine geçişse Süleymaniye için Kerkük veya Musul için aynı sistemi niçin düşünmüyorsun? Biz, Kerkük için diyoruz ki 'oraya özel statü tanıyalım, aynı şeyi Musul'da, Süleymaniye'de yapalım'. Ama bunların hiçbirine yanaşmıyorlar. Er ya da geç o da olacak, oradaki yapı oraya gidecek. Kuzey Irak'ta olduktan sonra orada da olmasına mani bir hal yok.
Suriye'nin kuzeyde, Kuzey Irak'taki gibi bir otonom bölge kabul edilebilir mi?
Ne otonom, ne legal, ne illegal... Bütünlüğü bu bozar, biz bütünlüğü bozan herhangi bir oluşuma müsaade edemeyiz, o olduğu zaman farklı bir sıkıntı meydana gelir. Bizim, Kuzey Irak'taki sınırımızla burayı birbirine karıştırdığımız zaman burası 1'e 3. Tamamı PYD'nin sınırı değil, ama bunların içinde Arapların egemen olduğu bölge var, Türkmenlerin egemen olduğu bölge var. Kürtlerin içerisinde PYD yapısında olan da var, olmayan da var. Böyle bir yapı var, yeknesaklık yok. Orada çok ciddi sıkıntılar meydana geliyor.
İran'ın Suriye konusundaki tavrı sizi hayal kırıklığına uğrattı mı?
İran'ın başından beri takındığı bir net tavır yok, ikircikli bir tavır var. Bizim dünyada İran'a yönelik bu kadar olumlu yaklaşımlarımız, herkesi karşımıza alarak takındığımız tavırlara karşı İran'ın bu kadar Müslüman'ın öldürülmesine seyirci kalması, müsaade etmesi bir defa asla yenilip yutulacak iş değil. Bu çok üzüntü vericidir. Şimdi Golan ile ilgili farklı şeyler konuşuluyor, orada İsrail'in sondaj çalışmalarından bahsediliyor, 'su arama olabilir, petrol arama olabilir' deniliyor. İsrail burada savaşın bitmesini ister mi? İstemez. Niye? Şu anda kendi içinde meşgul olsun ki o da orada kuzu kuzu işini bitirsin. Temenni ederiz ki inşallah çok kısa bir süre içerisinde Suriye'deki bu süreç sona ersin.
İmralı'ya 2. heyet gitti. Büyük risk aldınız, 'gerekirse zehir içerim' gibi büyük şeyler de söylediniz. Gidişatı nasıl görüyorsunuz?
Siyaset etmek risk almaktır. Hatta daha ileri gideyim, yaşamın kendisi risktir. Bu riski almadığımız sürece de neticeye varmamız mümkün değil. Bizim aldığımız riski toplumun diğer etkin katmanları biraz paylaşacak olursa ki medya burada çok önemli o zaman mesafe almamız daha da hızlanacaktır. İstihbarattaki arkadaşlarımdan, bilgileri almış değilim, bilgileri alacağım. Sadece BDP'den gidenlerin yapmış olduğu açıklamalar bana geldi. Ben o açıklamaları kale alarak değerlendirirsem bu yanlış olur.
PKK'nın dünya çapında eroin imalathaneleri var, uyuşturucu satıyorlar, bir sanayi oluşmuş, bir ticaret var. Hangi uzlaşma, orada büyük paralarla yaşamaya alışmış, çemberi giderek geliştirmiş zümreyi Diyarbakır'da bir fabrikada asgari ücretle yaşamayı kabul ettirebilir? Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak oradaki sanayiden yeterince haberimiz var mı?
Anlattığınız, bir hikâye olarak geldi bana. Böyle anlattığınız anlamda bir efsane orada söz konusu değil, böyle bir efsane orada söz konusu olsa biz orayı yerle yeksan ederiz. Tespit edildikten sonra uçaklarımızla oraları yerle bir ediyoruz, mağaralara varıncaya kadar. Son zamanlarda çok ciddi zayiatları da oldu. Bu tür şeylerle ilgili teknik istihbarattan, insanı istihbarat varıncaya kadar her türlü çalışmamız sürüyor. Uluslararası bazda bunların bu işin satışını yaptığı istihbaratı var da oralarda eroin imalatı gibi bir şeyin olduğunu noktasında böyle bir şey yok. Belki küçük çapta bu tür şeyler yapıyor olabilirler, bana gelen istihbaratın içinde doğrusu bu tür bir şey şu ana kadar yok. Yaktığımız yerler var, esrarla ilgili kenevirler falan... Bu tür uygulamalar pek yapılmamıştı, ama şimdi bu dönemde bunları yaptık ve bundan sonra da yine kontrolü şekilde nerede benzer şeyler olursa bunları kesinlikle yakarak yok edeceğiz, buna fırsat vermemiz mümkün değil.
Emniyet tarihinde de bu denli esrar, eroin yakalandığı vaki değil. En çok bu dönemlerde bunlar yakalanıyor, bunların da ciddi manada kaynakları kuruyor. Fakat hepsinden öte bir durum var, şu anda Batı'da oluşturdukları yardım kampanyalarında ne yazık ki oradaki birçok Kürt esnaf kardeşlerimiz korku belasıyla farklı şekilde bunlara parasal destek veriyor. Bu parasal desteklerden az para elde etmiyorlar. Yurt içinde de bakıyorsunuz Hakkâri’de esnafı vergiye tabi tutmuş. HPG denilen bunların yan kuruluşu var, geliyor makbuz kesiyor. Geçenlerde bizim büyük iş adamlarımızdan bir tanesinin araçlarını, iş makinelerini yaktılar. Yaktıktan sonra bir kâğıt bıraktılar. 'Senin burada yaptığın işi biliyoruz. Her ne kadar 400-450 tane Kürt vatandaşımızı çalıştırıyorsan da sen Türkiye Cumhuriyeti'ne vergi veriyorsun, bize ise vergi vermiyorsun. Bize vergi vermediğin sürece makul bir insan değilsin. Ödeyeceksin, ödemediğin takdirde gereğini yapacağız'. Bu adamın yatırımı 600 milyon dolarlık yatırım, Çinlilerle ortaklaşa yaptıkları bir yatırım. Bunların böyle bir derdi yok.
Süreçle ilgili bir tanımlama kargaşası var gibi, 'çözüm süreci, İmralı süreci' gibi. Sizin tam olarak kullandığınız kavram nedir? Kamuoyu desteğiyle ilgili net bilgiler nedir? 'Batı'daki Kürtler sürece daha fazla itiraz ediyorlar, Doğu'dakiler süreci destekliyor' deniliyor. Siz katılıyor musunuz?
“İmralı Süreci” diye bir şey olmaz, “Çözüm Süreci” olur. İmralı Süreci diye bir süreç olmaz.
Bizim, benim aldığım brifingde Batı'da böyle ciddi bir sıkıntının veya itirazın olduğuna dair bir şey yok. Akil adamlar içerisinde Batı'ya yaşayan Kürtlerden, onun içinde yer alanlar veya yer almak isteyenler var. Onlarda da çok ciddi şekilde karşı çıkan olmadı, farklı bazı tavırlar olabilirse onu bilemem. Çünkü her zaman oluyor. Bizim 'beyaz' dediğimize herkes 'beyaz' demiyor, ama maalesef bazıları kendi karakteristik yapısıdır. Bakıyor çözüme giriyor, çözülmemesi için ellerinden ne geliyorsa onu yapıyor.
Ben geçen hafta Mardin'deydim. Mardin'de herkes harmandır. Midyat Arap’tır, Kızıltepe tamamıyla Kürt’tür. Kızıltepe konuşmamda asgari 20 bin kişi vardı, coşku, heyecan doruk noktadaydı. Midyat, hamdolsun... Orada da 10-15 bin kişi vardı, Mardin gayet iyiydi. Bütün bunlar gösteriyor ki herkes 'çözüm sürecinin içerisinde ben ne yapabilirim' diyor. Böyle bir süreç devam ediyor.
Habur ile yarım kalan süreçte teröristlerin bazılarını Avrupa başkentlerine gönderme gibi formüller vardı. Dağdaki kadroyu eritme anlamında o dönemdeki çözüm formülleri halen geçerli mi? Başka bir yaklaşım var mı?
Şu anda hepsi geçerli tabi. Bizim için şu anda birinci derecede Kandil'dekiler, Türkiye'dekiler. Türkiye'deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış demektir. Ondan sonra Mahmur Kampı var, bu BM ile görüşülerek halledilmesi gereken bir süreçtir. Çünkü orası adeta kuluçka merkezi gibi, bir diğer tarafta tabi Kandil var. Bunlar da bizim Kuzey Irak yerel yönetimi ile çözmemiz gereken bir konu. Bunların hepsi Türkiye'dekilerin, ülkemizi terk etmesinden sonra atılacak adımlardır. Biz ne diyoruz? 'Geçmişte düşülen yanlışlara tekrar düşülmesin'. Gerekli olan tedbirleri biz alırız.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.