ERDOĞAN: SAYIN LEYLA HANIMA DA SÖYLEDİM...
Başbakan Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV'de ortak yayınlanan "İskele Sancak Özel" adlı programda soruları yanıtladı.
27 Eylül 2012 Perşembe 08:34
Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları...
Bir milyon insanın teröre karşı yürüyüş yapması konusunda çağrılar bulunduğunun hatırlatılması üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: "Bunlar tabii sivil toplum kuruluşlarının çağrıları. Bu tür şeyler eğer şiddete yönelik olmayacaksa sadece bir teröre karşı düşünce beyanı olacaksa o ayrı bir konu. Bunları biliyorsunuz İspanya'da falan da yaptılar benzeri bu tür yürüyüşleri. Bunlar özgürlük noktasında onların en doğal, tabii hakkıdır. Bir milyonu toparlayıp böyle bir miting yapabiliyorlarsa ben kalkıp da 'niye böyle bir yürüyüş yapıyorsunuz' diyemem. Biz tamamen orada görevimizi yaparız. Nedir görevimiz? Bu tür bir organizasyona katılanların güvenliğini sağlamaktır. O güvenliği sağlarız. Yeter ki oraya katılanlar yani böyle bir toplantıyı, özgürlük, ileri demokrasi... Bu anlayış içinde yapsınlar, tüm 75 milyona bu çağrılarını yinelesinler. Buna sadece yardımcı oluruz başka bir şey yapamayız."
Erdoğan, değiştiği ve Ankaralılaştığı yönünde eleştiriler bulunduğunun hatırlatılması üzerine "Kişinin kendisiyle ilgili konuşması zor. 'Ankara, şahsımı değiştirdi' gibi bir şeyi kabullenmem mümkün değil. Ben bu toprakların çocuğuyum. Mümkün olduğunca mütevazı çocuğu olarak yaşamımı sürdürmeye gayret ediyorum. Bu mütevazılık, özellikle yaşamımla, düşüncemle, oradan aldığım özellikle, terbiyeyle doğru orantılı. Ve şu anda da az önce komşularınızın size aktardığı konular bu başlıkların en güzel örnekleridir. 4 4 4 kod bunlardan bir tanesidir. Buraya kolay gelmedik. İşte Ankara'nın zaten değiştiremediği kodlardan biri budur. Bu aslında, 'Ankaralılaşıyor' diyenlere en güzel cevaptır. Eğer Ankaralılaşmak gibi bir şey olmuş olsaydı 4 4 4'ü yapamazdınız" diye konuştu.
TÜSİAD'ın eleştirileri
Erdoğan, "Ankaralı olma" eleştirisini çok yumuşak karşıladığı ancak medya ve TÜSİAD söz konusu olduğunda eleştirilere genelde sert cevaplar verdiğinin belirtilmesi üzerine, "Şimdi medyada öyle şeyler oluyor ki insaf dışı bazı yakıştırmalar. Çünkü 'Ankaralı' yaklaşımının şahsımla hiçbir alakası yok. Ama Ankaralılıkla ne ifade edilmek isteniyor burası önemli. Statükoya teslimse, Tayyip Erdoğan ve arkadaşları asla statükoya teslim olmaz. Onun için 444 kod bu statükonun değişimidir. Bu atılan adım statükonun değişimidir. Aynı şekilde şu anda üniversitelerdeki gelişmeler, oralardaki huzur, statükonun değişimidir. Bunlar bugüne kadar olmadı. Eğitimde, sağlıkta, enerjide atılan adımlar, alışılmış o statükonun değişimidir" yorumunu yaptı.
Başbakan Erdoğan, "statükocu güvenlikçi, müzakereci yaklaşımlar" denilmesi üzerine, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Buradaki yaklaşımlar da bana göre yanlış. Az önce söyledim. Biz statükoyu nerede kırdık? Adaya danışmanımızı göndermek suretiyle kırdık. Oslo'ya göndermek suretiyle kırdık. Statükoyu korumak isteyenler 'yanlış yapıyorsunuz' dedi bana. Peki 'onun riskini ben alıyorum' dedim. Onu yapmak durumundayız. Göreceğiz ne var orada. Öbür tarafa da bakacağız. Ne var orada? Fakat statükoyu korumak isteyenler, 'korumuyoruz, karşısındayız' veya bize o soruyu yöneltenler yazılı veya görsel medyadaki bazı tipler, mesela çok enteresandır. Bizi o şekilde değerlendiren veya suçlarken kendileri ne yazık ki statükoyu koruma gayreti içine girdiler.
Geçmişte bunların nasıl el pençe divan durdukları, nerelerde, nasıl, ne gibi şeyler yaptıkları ortada. Şimdi biz OHAL'i kaldırırken ne yaptık? Orada biz statükoyu alt üst etmedik mi? OHAL'i sahiplenenler vardı ama biz OHAL'i kaldırdık. Bir ay gibi bir süre içinde OHAL'i kaldırdık. Bunların terörizm adına ne denli güçlü adımlar olduğu çok açık, net ortada. Üstelik de Türkiye'de bir şey daha var. O da çok üzücü. Batı, Orta Anadolu vesaire... Öyle bir şeyle suçlanıyorlardı ki sanki onlar güneydoğuya, doğuya yatırım yapılmasını istemiyorlar. Oraların halkı 'hayır' diyor. Oralara gerek yok. Şimdi ortada çok ciddi bir ayrımcılık, bölücülük başlıyor.
Şimdi 'Kürt, Kürt, Kürt' derken öbür taraftan 'Türk, Türk, Türk'... Öbür taraftan bakıyorsunuz, Zazası, Gürcüsü, Laz'ı vesairesi... Bütün bunlar... Bunları bir defa konuşmak, tartışmak, bunların hepsi statükonun çok farklı parametreleri olarak geliyor. Önümüze böyle çıkarılıyorlar bunlar. Onun da arkasında farklı bir şey var. Ona da girdiğimiz zaman bakıyorsunuz ki bu bölünmenin hassasiyetle olmasını isteyen çevreler var. Orada da statükoyu görüyorsunuz.
Şu anda benim Kürt kardeşimin iktidarımızla bir derdi yok. Ama şu anda bölücü terör örgütünün Kürt kardeşlerimin derdi ile dertlenmek gibi bir derdi yok. Çünkü, terör örgütünün içinde sadece Kürdü yok ki. Alman'ı da var, Arap'ı da var. Çeşitli ülkelerden gelip şu anda onlarla birlikte olanları var ve Batılı bazı tipler Kandil'e kadar çıkmak suretiyle Türkiye'deki bu terör eylemlerini hızlandırmanın gayreti içinde olmuşlardır. Hala da bunu beslemektedirler. Bizim işimiz sadece ülkemizin içinden kaynaklanmıyor. Ülkemizin dışında da bunun ayakları var.
Eğer bugün Avrupa'nın değişik ülkelerinde bölücü terör örgütünün ileri gelenleri çok rahat dolaşabiliyorlarsa, Avrupa Parlamentosu'nda, Konseyi'nde, şurada burada konuşmalar, organizasyonlar yapabiliyorlarsa akla hayale gelmez derecede paralar elde edebiliyorlarsa ve buna da o ülkelerin yönetimleri göz yumuyorsa... Almanya'da 4 bin civarında mahkemesi var bunların. Ama bu mahkemelerde neticelenme diye bir şey yok. Bu süreç içinde bakıyorsunuz caddenin belli bir yerinde belediye onlara çadırı kurduruyor, terörist başının resimleri orada. Ve orada para topluyorlar. Bazı esnaftan da cebren, nasıl mesela Hakkari'deki esnaf cebren haraca bağlanıyorsa orada da aynı şey yapılıyor."
"Bizim tezimiz silahlar bırakılsın"
Sözlerinden yeni dönemde askeri tedbirlerin dışında denemeler olacağı izleniminin edindiği ifade edilmesi karşısında Erdoğan, şunları söyledi: "Onu zaten şu anda uyguluyoruz. İşin askeri boyutu, güvenlik boyutu ayrı bir boyut. O duracak tabii. Ama bunun yanında işin diplomatik, sosyoekonomik, psikolojik boyutu var. Onlar da devam ediyor ve devam edecek. Ama burada bir şeyi özellikle vurgulamam lazım. O da şudur: Bakınız güvenlik boyutunda son zamanlarda bir şey gündeme geldi. 'Silahlar sussun'. Tabii bizim tezimiz, 'silahlar sussun' değil. Bizim tezimiz 'silahlar bırakılsın'. Çünkü, silah hiçbir zaman susmaz, susamaz. Silah bir tahrik unsurudur. Silah elinizde olduğu sürece herhangi bir yerde bir olayla karşı karşıya olduğunuzda gereğini yaparsınız.
O silah sizi oraya zaten iter, teşvik eder. Ama silahların bırakılması konusuna gelince, biz orada varız. Ben Sayın Leyla hanıma da aynı şeyi söyledim. Bu teklif ondan da geldiğinde dedim ki 'burada sussun yaklaşımı doğru bir yaklaşım değil'. 'Bırakılsın' derseniz, bunu oturur konuşuruz. 'Asker, polis bıraksın' derseniz, böyle bir şeyin olması mümkün değil. Çünkü askerin de polisin de enstrümanı budur. Onunla askerdir. Onunla polistir. Kim için? İnsanların huzuru için. Onların herhangi bir saldırıya, şuna, buna karşı olduğunda korunması içindir. Bunun olmasından daha doğal, daha tabii bir şey olamaz. Ha ne olur? Operasyonlar noktasında, operasyonlar sayıları adeta sıfırlanma noktasına gelir. Yeter ki bu tür olaylar olmasın. Zaten asker de polis de operasyon yapmaya çok çok meraklı değil. Ama hazır olmak zorundadır. Onun da görevidir."
"Liderlerin peşindeyiz" açıklaması
Erdoğan, Genelkurmay Başkanı'nın "Liderlerinin peşindeyiz" sözlerinin anımsatılması üzerine "O tabii şudur. Ona 'strateji' diyebiliriz, ona 'taktikler' diyebiliriz. Çünkü bu tür hareketlerde, terörde lider konumunda olanları eğer ele geçirirseniz veya etkisiz hale getirirseniz, tabii ki onlarda dağılma süreci başlar. Belki bundan dolayı Genelkurmay Başkanımız söylemiş olabilir" dedi.
"Terör şu anda bitecek tespit yapılamaz"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yollardaki mayınların tek sıkıntıları olduğunu belirterek, bunlara yönelik güvenlik güçlerinin çalışmaları olduğunu bildirdi.
Bu konuda da olumlu neticeler beklendiğini vurgulayan Erdoğan, "Ama terör yani şu anda bitecek diye bir tespiti yapmak veya belirlemek kolay bir iş değil" dedi.
Bazılarının İspanya, İngiltere, Srilanka gibi ülkelerden bahsettiğine değinen Erdoğan, "Bunlar saçma sapan şeyler. Srilanka orada bir ada ve ne yapmışlar o adayı tamamen yerle bir etmişler, işi bitirmişler. Şimdi biz her yerde 'hukuk devletiyiz' diyoruz, demokrasiden bahsediyoruz ve 'atacağımız adımları da hukuk devleti anlayışı içerisinde atacağız' diyoruz ama hukuktan anlamayana da aynen işte Şemdinli'de, Beytüşebap'da olduğu gibi gereği neyse o da yapılacaktır" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bu süreçte İspanya ve İngiltere'de, bu ülkelerin liderleriyle kendisinin de görüşmeler yaptığını dile getirerek, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın da temasları olduğunu söyledi.
Yeni bir Oslo süreci mi?
Son dönemde bunların tekrar başlamasına yönelik bazı çağrılar yapıldığı ifade edilerek, "Oslo benzeri bir sürecin işletilip işletilmeyeceği" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: "Bu konularda tabii BDP'nin bu çağrısını ne denli değerlendiririz, kaale alırız o ayrı bir konu. Benzer çağrıyı biliyorsunuz CHP de yaptı. 'Buyrun gelin' dedik, geldi, görüştük. Görüşme esnasında da, 'Biz' dedi 'MHP'den randevu istedik, randevu vermiyorlar.' 'BDP'den?' 'Şu an onu düşünmüyoruz' filan dediler. 'Peki' dedik. 'Siz eğer MHP randevu vermezse ne düşünüyorsunuz?' 'Versin veya vermesin' dedik. 'Verirse çok daha iyi olur ama vermiyorsa da gelin' dedik. 'Bakın üç tane arkadaş yanınızda, benim de üç arkadaşım yanımda hemen burada talimatları verelim ve arkadaşlarımız çalışmaya başlasınlar. Daha sonra eğer MHP'den buna katılım olursa birlikte yürütürüz.' Tabii MHP çok sert açıklama yaptı, olmadı. Ama ikili olarak o gün genel başkan yardımcılarından bir tanesi, 'bu hemen olmaz' dedi. Hiç olmazsa bir iki ay geçsin. Şu anda üç ayı aştık. Hala CHP'den bizim o talebimize bir cevap gelmedi. Çünkü o gün açıkladıkları o maddeler kesinlikle bir çözüm önerisi değildi. Onlar tamamen teşhisti, tespitti. O tespitleri zaten herkes yapıyor. Bilinen şeylerdi."
"İmralı'yla ilgili görüşmeler yine olabilir"
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: "İşte biz kendilerine çağrıyı zaten ayrıca 'Ne oldu? Hani ekipleri çalıştıracaktık' diyeceğiz. Meclisin açılmasıyla birlikte bunu kendilerine söyleyeceğiz ve 'gelin, hep beraber haydi bakalım bu taşın altına elimizi koyalım, müşterek olarak arkadaşlar başlasın çalışmaya, ne gerekiyorsa bunu yapalım.' Ha bu arada İmralı'yla ilgili görüşmeler yine olabilir. Çünkü farklı farklı şeyler uyduruluyor. Mesela kampanyalardan bir tanesi 'İmralı öldü, öldürüldü'. Bu tür şeyler var. Geçenlerde kardeşinin oraya gitmesini istedik. Dedik ki, 'Eğer kabul ediyorsa kardeşi oraya gitsin.' Sonunda kabul edildi ve gitti. Görüştü geldi. Şimdi Demirtaş'ın açıklaması zaten buradan kaynaklanıyor."
"Avukatlarını kendisi mi kabul etmiyor?" sorusuna Erdoğan, "Avukatlarını kendisi de kabul etmiyor, zaman zaman bizim de uygun görmediğimiz dönemler oldu. Çünkü dışarıya çok yanlış şekilde görüşmeleri onlar manipüle ederek taşıdılar. Bu tabii bizim bu süreci yani oradan istifade eder değil tam aksine çok daha zarar görür hale getirdi" yanıtını verdi.
"Demirtaş'ın açıklaması derken, yani oradan bir mesaj geldi o doğrultuda bir açıklama yaptı diyorsunuz" denilmesi üzerine Erdoğan, "Sizin söylediğiniz evet. Zannediyorum o onları biraz rahatlatmış herhalde. Çünkü onlara gelen haberler yani öldü, öldürüldü filan şeyi, tamamen spekülasyondu, tamamen dağla alakalı bir haber olduğunu söylediler filan. Biz de Adalet Bakanımıza 'hemen görüştürün, gitsin aile görüşsün' dedik" diye konuştu.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.