ERDOĞAN: ÖZERKLİK İSTEYENLERİN BAŞINA DÜNYAYI YIKARIZ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 'Türkiye Anayasa Platformu'nca düzenlenen "Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte" temalı programında konuştu.
28 Ocak 2016 Perşembe 12:50
Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Milletimiz, STK'lar aracılığıyla artık konuya el koymuştur. Bu tür toplantılarla, arama konferanslarıyla tüm kesimleri içine alan yeni anayasa süreci hızla olgunlaşacaktır. Bu mesele, millidir, yerlidir. Milli ve yerli olan her meselede Cumhurbaşkanı olarak ben varım" dedi. Erdoğan, "Türkiye modeli anayasa hazırlama başarısını ortaya koymalıyız" diye konuştu. Erdoğan, "Parlamenter sistemin miadını doldurduğuna inanıyoruz" dedi. Erdıpani "Yeni Türkiye’nin inşası sürecinde yeni anayasa sürecinde, Türkiye’nin başkanlık sistemine ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Şu yanlışı peşinen düzeltmek istiyorum. Başkanlık sistemi Tayyip Erdoğan’ın kişisel meselesi değildir" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 'Türkiye Anayasa Platformu'nca düzenlenen "Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte" temalı programında konuştu.
Erdoğan'ın konuşması özetle şöyle:
Yeni anayasa konusunda, milletimizin değerlerini yaşatma konusunda sivil toplum örgütlerimizin öncülük etmesi, rastgele bir durum değildir. Yeni anayasa çağrısı 300 STK tarafından destekleniyor ve bu sayı daha yukarılara çıkacaktır.
Millet yeni anayasaya sahip çıkıyor. Millet kükrediği zaman onun önünde kimse duramaz. Yeni anayasa meselesi de, milletimizin böyle bir talebi haline dönüşmüştür.
Milletimiz, STK'lar aracılığıyla artık konuya el koymuştur. Bu tür toplantılarla, arama konferanslarıyla tüm kesimleri içine alan yeni anayasa süreci hızla olgunlaşacaktır. Bu mesele, millidir, yerlidir. Milli ve yerli olan her meselede Cumhurbaşkanı olarak ben varım.
Yeni anayasayı istemeyenler, mevcut anayasadan memnun demektir. Mevcut anayasa yıllar içinde yapılan tüm müdahalelere rağmen, hala darbe izlerini taşıyan bir anayasadır. Mevcut anayasada sürekli değişmesine rağmen ıslahı olmayan bir metin bulunuyor.
"Bugüne kadarki anayasaların hepsi ithal"
Bugüne kadar kurulan anayasaların hepsi ithaldir, yerli değildir ve ithal ürünlerle yönetildik. İthal mantıklar bize hakim oldu. Şimdi biz yerliye ve milliye döneceğiz. Tabii biz yeni anayasa dedikçe birileri ciddi rahatsız oluyor. Yeni anayasadan rahatsız olanlar, mevcut anayasadan memnun demektir. Mevcut anayasa, darbe ruhunu taşıyan, millete karşı güvensizlik taşıyan bir metindir. Eskilerin bir tabiri vardır: Tatbiki mümkün olmayanın ıslahı da mümkün olmaz diye. mevcut anayasa da ıslahı mümkün olmayan bir metin konumundadır
Dikkat edilirse yeni anayasa meselesi, en başından beri, başbakanlığımın ilk dönemlerinden itibaren dile getirilmektedir. İşe asıl sahip çıkması gereken muhalefetin ise tam tersi bir tutumda olduğunu görüyoruz. 2011’den sonra çok ciddi bir adım attık. Mecliste yüzde60 çoğunluğunda bulunmamıza rağmen eşit sayıda komisyon oluşturulmasını talep ettik. Amacımız en fazla katılımcıyla kapsamlı bir anayasa metni oluşturmaktı. Ama muhalefet engellemek için hareket ettiği için sekteye uğradı. Peki bu milletimizi anayasa talebinden vazgeçirdi mi? Hayır. Seçimler yapıldı, yeni anayasayı konuştuğumuz zaman meydanlar kükrüyor. Mevcut anayasalar bu vücuda dar geliyor, artık bunu kaldırın.
"Parlamenter sistem miadını doldurdu"
Bu anayasaya baktığı zaman millet kendini görmelidir. Geleneklerini görmelidir, tarihini görmelidir. Hukukta usul, bilimde yöntem, en az esas kadar içerik kadar önemlidir. Bu nedenle yeni anayasa yapmadaki usul en az yöntem kadar önemlidir. Dört partiyi çağırıyorsun, çıkıyor ana muhalefetin başı, bunları hiç olmazsa meclisten geçirelim. Arkadaşlarımla gidip görüşüyorum, hadi gidin bunu halledin diye. Dört partinin bak buna onayı var, yok genel başkanların da buna onay vermesi lazım... İnanmak, dürüst olmak bu başka bir şey. Aradan tekrar başlanıyor 60 maddeye geliniyor, ya gidin tekrar konuşun, en azından 60 maddeyi çıkaralım... Aynı cevap: Diğer partilerin de buna evet demesi lazım. Ya evet temsilcilerin onayı var, bu temsilciler kimin adına var? Yok, genel başkanların buna evet demesi lazım. Şu anda 60 madde bu şekliyle duruyor. Kimin dürüst olduğunu, kimin akşam başka sabah başka olduğunu görmek adına o 60 maddelik çalışma ispat açısından çok önemlidir. Şimdi sivil toplum kuruluşlarımız aracılığıyla, milletimizin tüm kesimlerini içine alacak bir anayasa süreci üretmeliyiz.
"Türkiye tipi başkanlık sistemi"
Hani diyoruz ya, Türkiye tipi başkanlık sistemi, işte bu konuda da Türkiye modeli anayasayı hazırla başarısını ortaya koyabilmeliyiz. bu millet içinden bir anayasa yazabilecek bir kadro hazırlayamadı mı yani? Millet hazır da, ben elitim diye geçinenler, siyasetçiler buna hazır değil. Sıkıntı burada. Yoksa millet hazır. Millet zaten meydanlarda kükrüyor, bunu bekliyor. Milletimize yakışan anayasa, Türk tipi anayasadır. Üzerinde en çok tartışılacak hususlardan biri güçler ayrılığı meselesi olacaktır. Esasen yasama organı olan meclisimiz kurucu olan bir meclistir. Yasama organı olan meclisin asli görevine dönmesi lazımdır. Hukukun üstünlüğü konusunda da hiçbirimizin itirazı olamaz, kanunların üstünlüğü derseniz orada itirazlar olur söyleyeyim. Yargı organları ile, yasama ve yürütme organları arasında eskiden beri süregelen sorunların temeli, çatışmaları körükleyen bir anlayış var. yeni anayasa birbirleriyle çatışma değil, destekleme anlayışıyla yürütüldüğünde bu sorun ortadan kalkacaktır
"Şahsi meselem değil"
Biz parlamenter sistemin ülkemizde miadını doldurduğuna inanıyoruz. Yeni Türkiye’nin inşası sürecinde yeni anayasa sürecinde, Türkiye’nin başkanlık sistemine ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Şu yanlışı peşinen düzeltmek istiyorum. Başkanlık sistemi Tayyip Erdoğan’ın kişisel meselesi değildir.
Bu sistemi cumhurbaşkanlığımda da konuştum, başbakanlığımda da konuştum, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığımda da konuştum. Yeni başlamadım.
Başkanlık sistemi tartışmasını akıl süzgecinden geçirmek yerine şahsıma indirgeyen herkes ülkemize ve milletimize karşı büyük bir vebalin içine girer. Türkiye'nin geleceği için başkanlık sistemi doğru bir tercih olacaksa, hiçbir tartışma olmadan hayata geçirilmesi gerekir. Esasen ülkemizde başkanlık tartışması yeni değildir, her dönem bu mesele konuşulmuş, ele alınmıştır. Darbe anayasalarının gölgesinde geçen son 56 yılımızda bu tartışmalar hiç eksik olmamıştır. Turgut Özal başta olmak üzere Süleyman Demirel, Erbakan, Türkeş, hepsi başkanlık sistemi konusunda olumlu görüş bildirmişlerdir. onların arkasından gelenler şimdi onlara ters beyanlarda bulunmuştur
Türkiye, tarihinde ilk defa dayatmalar altında değil kendi isteğiyle başkanlık sistemini tartışabilmektedir. sadece bu iklim bile ülkemiz için başlı başına bir kazançtır. yapmamız gerekenler nedir?
Bir, halkın bilgilendirilmesi. İki, televizyonlarda, gazetelerde bunun anlatımı, milletimizin bir an önce bilgilendirilmesi önem arz ediyor.
Meclisin seçtiği cumhurbaşkanlarının tümünde, siyasi gündemin dışında kaldığını, tarafsızlık içinde karar verdiğini söylememiz mümkün değildir. Biz bunu 2003-2007 yılları arasında tecrübe ettik. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle çok önemli bir gerçekle karşı karşıyayız. Sandıktan çıkan cumhurbaşkanının bir kenarda oturmasını bekleyen, bu milleti tanımıyor demektir. Türkiye'nin cumhurbaşkanının seçim konusunda geriye gidişi kesinlikle söz konusu değildir. böyle bir duruma benim milletim izin vermez.
İleriye doğru atılmış bu önemli hamleyi tamamlayacak olan başkanlık sisteminin hayata geçmesidir. Mevcut sistem, şu haliyle fevkalade eksiktir. Aynı siyasi gelenekten gelmemiş bir cumhurbaşkanıyla ben çalıştım, ne getirdiğini ne götürdüğünü biliyorum, damdan düştüm. Aynısı yarın, cumhurbaşkanı yarın başbakanı farklı görüşlere sahip olunca ne olacak? Özal'da, Demirel'de gördük... Biz bunlardan ders çıkarmayacak mıyız? Geçmiş dönemde meclisin seçtiği cumhurbaşkanlarının millete nasıl güçlük çıkardığını milletimiz biliyor
"At sahibine göre kişner"
Bugünden sonra önceliğimiz yarım kalan işi tamamlamaktır, başkanlık sistemine geçmektir. Benim teklifim kararın milletimize bırakılmasıdır. Hem parlamento bu noktada bir karar vermelidir. Ama parlamento kararının arkasından millete gidilmelidir. Nihai kararı meclis değil millet vermelidir. Başkanlık sisteminin ne olduğu, nasıl uygulanacağı geniş bir tartışma alanıdır. Dünyada çok farklı uygulamaları var, biz bunları inceleyip mevcut birikimimizden faydalanıp yeni bir sistem oluşturmalıyız. Bu, mahalle yönetiminden ülke yönetimine kadar yeniden yapılandırmayı gerektiriyor. Halka hesap veren yöneticilerin milletimizin talebi olduğunu görüyorum. bunu başaracak güce sahip olduğumuza da inanıyorum.
At sahibine göre kişner diye güzel bir atasözümüz var. İyi bir yönetici, vasat bir sistemle de güzel işler başarabilir. Ama iyi bir sistem vasat bir yöneticiyle bile işlerin karışmasını önleyebilir. Bizdeki mevcut sistem, istikrarsızlıklara, krizlere çok açıktır. Bunu millet olarak ödüyoruz. Bakınız 1994, 2001 krizi dünyada sorun yaşanmadığı dönemlerde, ülkemizin kendi iç dinamiklerinde ortaya çıkan sorunlardır.
Eğer, güçlü bir tek parti hükümetine sahip olmasaydı küresel finans krizinin bizi ne hale düşürebileceğini hayal edemiyorum. Yine Türkiye, 2002 kasım ayından bugüne kadar, şu geçen 13 yılda cumhuriyet döneminin 79 yılına denk hizmetlere kavuşmuştur. Bu dönemde istikrar ve güven ortamı kesintisiz bir şekilde sürdürüldü. burada kadronun büyük bir önem azlettiğini söylemem lazım. Mevzuat amcayla bu yönetimi sürdürmeye devam etseydik bir şey başaramazdık, biz onu kendimize yonttuk. Ama birileri de, ki hep söylerim ya bürokratik oligarşi gelir senin önüne mevzuatı koyar ve sen de bunun altından kalkamazsın.
Her taraf kan gölüne döndü, niye? Hemen şöyle bir koalisyon zemini ortaya çıktı, bunu fırsat bilen yamyamlar ülkemizi kan gölüne döndürdü. Başkanlık sistemi sağlam istikrar özelliğiyle Türkiye’yi bu risklerden koruyacak. tamamen başkanlığın üstleneceği yürütmeyle birlikte diğer organlar kendi asli görevlerini rahatlıkla yerine getirecektir.
“Özyönetim isteyenlerin dünyayı başına yıkarız”
Başkanlık sistemi bir takım kişiler tarafından kasıtlı olarak üniter yapımızla ilişkili hale getirilmek isteniyor.
Nasıl sözde cemaat adı altında devlet içinde paralel yapı oluşturmak isteyenleri dünyayı dar ediyorsak, öz yönetim, özerklik adı altında devlet içinde devlet kurmak isteyen kişilerin de dünyayı başına yıkarız! bu böyle bilinsin!
Biz bu şekilde, tek millet, tek bayrak, tek vatan derken meseleyi bölünme edebiyatıyla ele alanlar kesinlikle art niyetlidir, hatta bölücünün başta gidenidir. Biz birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır diyen bir peygamberin ümmetiyiz. biz sadece ülkemizi daya büyütmenin çabası içinde olabiliriz. bugüne kadar da bu şekilde hareket ettiğimizin şahidi milletimiz, yani sizlersiniz.
Bu topraklarda yerli olan ne varsa başımızın üstünde yeri vardır. Aynı şekilde milletimizin karşısında kim varsa onunla mücadele etmek namus borcumuzdur. Çünkü bu memleket sahipsiz değildir, dikkat edin altını çiziyorum, köksüz değil, balık hafızalı değil. Arif Nihat Asya ne diyor? Şehitler tepesi boş değil, toprağını kahramanlar bekliyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.