ERDOĞAN NEDEN DİYARBAKIR'I SEÇTİ?
Başbakan Erdoğan'ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan gündemdeki önemli konuları değerlendirdi.
13 Kasım 2013 Çarşamba 13:59
Başbakan Erdoğan'ın Federal Kürdistan başkanı Barzani ile Diyarbakır'da yapacağı görüşmeyle ilgili düşüncelerini aktaran Akdoğan, bu görüşmenin çözüm sürecine pozitif katkı yapacağını belirtti.
İşte Akdoğan'ın konuşmasından satır başları...
Çözüm sürecine etkisi ne olur?
" Diyarbakır bölgede siyasi ağırlığı olan bir şehir. Siyasi gündemin biraz daha oluştuğu bir şehir. Bu ziyarete sayın Barzani'nin de geliyor olması, onun da bu sürece nasıl destek verdiğini biliyoruz, muhtemelen o da sürece destek mesajlarıyla gelecektir. Bu ziyaretin açılışların, programın ve Barzani ile yapılacak görüşmenin sürece pozitif katkı yapacağını, hızlandırıcı bir rol oynayacağını düşünüyorum. Özellikle BDP cephesinden "süreç kalıcı olmalı" şeklinde açıklamalar yapılıyor. Tam da sürecin kalıcı olması, kök salması açısından bu ziyaret, bu görüşme, bu program, önemli bir katkı yapacaktır.
Bu tabi Ak PArti programı değil. Burada resmi törenler, açılışlar, nikah programı yapılacak, STK'lar ile sayın Başbakanımız bir araya gelecek, genel bir değerlendirme programı yapılacak. Sayın Barzani de AK Parti'nin siyasi bir programına katılarak, adeta bunu bazı BDP'liler Ahmet Türk de sanki seçim kampanyasına destek vermek için geliyormuş gibi takdim ediyorlar bu doğru bir yaklaşım değil, bu kampanya ya da siyasi bir program değil.
Sayın Barzani daha önce yaptığı açıklamalarda bu sürece ne tür katkı verebileceklerse, onu vermek istediklerini söylemişlerdi. Neçirvan Barzani hatırlarsanız geçen hafta İstanbul'da idi ve sayın Başbakanımızla bir görüşme yapmışlardı. Bu Diyarbakır ziyareti orada da konuşulmuştu. Bölgesel Yönetim Başbakanı Neçirvan Barzani de sürece destek verdiklerini, Türkiye'nin iç işlerine karışmayacak şekilde destek verdiklerini söylemişti. Ve Mesut Barzani'nin de bu konuda özgül bir ağırlığı var. 1970'lerden beri Irak'taki Kürtlerin hakları için bir mücadele veriyor ve bölgede genel olarak sempatiyle karşılanan bir kişi. Türkiye'de de birçok bölge halkı tarafından olumlu karşılanan bir kişi. Bugüne kadar verdiği mesajlar, 'demokratik siyaset, barışçıl çözüm, silahların artık bırakılması' gibi pozitif mesajlardı. Bu çerçevede bir mesaj vereceğini tahmin ediyoruz.
1- Başbakanımız 10 civarında birçok bakan ve milletvekili ile Diyarbakır'da olacak. Bazıları 'neden Diyarbakır'da görüşme yapılıyor' gibi farklı bir zemine çekmeye çalışıyorlar. Oysa biz yurt dışından gelen resmi heyetlerle birçok farklı şehirde bir araya geldik, görüşmeler yaptık.
Diyarbakır da Türkiye'nin bir şehridir ve elbette Diyarbakır'da da birlikte birtakım programlar yapılabilir. Bunun başka bir tarafa doğrusu çekmemek lazım. Bu, devam eden sürece pozitif bir katkı yapacaktır.
BDP BU ZİYARETE BİRAZ MESAFELİ Mİ?
BDP'nin bu işin dışında bırakıldığına dair tevziratlar yapılıyor. Bu programlara bütün BDP'liler de davetli. Hem bakanımız hem valiliklerimiz bölge milletvekillerine çağrı yapıyor. Hatırlarsanız Şırnak'ta da Hasip Kaplan bölge milletvekilleri açılış törenlerine katılmışlardı. Burada da yine milletvekilleri davet edildiler. Tüm bölgedeki STK'lar ilgili siyasi aktörler bu programlara davetlidir ve katılacaklardır, kimse kenarda kalmayacaktır. "Biz çağırdık gelmedi, Ak Parti çağırdı geliyor, onlara siyasi prim yaptı" gibi yaklaşımlar ucuz siyaset olur, küçük düşünmek olur.
Yani Ak Parti-KDP yakınlaşması veya Türkiye Kuzey Irak ilişkisinin artmasını bir sorun olarak değil, bir fırsat, şans olarak görmek lazım.
Bugüne kadar Barzani, hep çözüme destekleyici açıklamalar yapmıştır. BDP ve örgüt de Barzani'den sürece destek vermesini istemiştir. Ama bir taraftan da el altından veya Suriye bağlamında bir insiyatif mücadelesi içine girdiklerini, kendi aralarında gerilim yaşadığını da düşünüyoruz.
Bu ziyareti, görüşmeyi daha büyük fotoğrafa bakarak sürece katkı yapacak bir zemin olarak görmek lazım ve desteklemek lazım. Yoksa küçük siyasi hesaplarla bu işi polemiklere kurban etmek doğru bir yaklaşım değildir.
"HEM BAĞDAT HEM KUZEY IRAK'LA İYİ İLİŞKİLER SÜRECEK"
Bu ziyaret bu görüşme iki açıdan iki paralel olaya tekabül ediyor.
Bunlardan bir tanesi Türkiye'nin Merkezi Irak Yönetimi ile yakınlaşması ve normalleşme sürecini başlatmasıdır. Hatırlarsanız bir süre Merkezi Irak Yönetimi ile bir gerilim yaşanması söz konusuydu.
Birkaç gün önce sayın Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, Bağdat'taydı. Sayın Meclis Başkanımızla biz, bu ay içerisinde ikinci bir ziyaret yapacağız.
Ben aynı zamanda parlamentoda Irak Dostluk Grubu başkanıyım. Irak'tan bir takım heyetler geliyor. Merkezi Irak Yönetimi ile Türkiye ciddi bir normalleşme ve yakınlaşma süreci yaşıyor. Bu çerçevede daha önce Kuzey Irak'la Türkiye ilişkilerinin derinleşmesi Merkezi Yönetimi rahatsız etmişti.
Hem Merkezi Yönetim'le ilişki kuran hem Kuzey Irak'la ilişkilerini devam ettiren bir hükümet söz konusu.
"KDP VE PYD ARASINDA GERİLİM VAR"
Diğer paralel gelişme ise, KDP ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile PYD arasında bir gerginlik yaşanıyor.
Ve PYD hem diğer Kürt gruplar Suriye'nin kuzeyinde hem de Barzani'nin insiyatifinde olan gruplar üzerinde ciddi bir tahakküm kurmuş durumda. Bu da aralarında bir gerilim üretiyor. Salim Müslim'e geçiş izni verilmemesi, Cenevre 2'ye katılmama konusunda birtakım tartışmalar üzerinden arada bir gerilim olduğunu da görüyoruz.
Bu çerçevede yani Barzani, PYD, Kandil ilişkisinde genel bir gerilim olduğunu da görüyoruz.
"BDP'NİN MESAFELİ DURMASININ NEDENİ BU GERİLİM"
BDP'liler biraz da bu sebeple biraz soğukluk yaşıyor olabilir. Çünkü PYD son dönemde Barzani veya Bölgesel Yönetimi 'Kürt düşmanı olmak', 'Suriye devrimine karşı çıkmak' gibi sert eleştiriler olduğunu görüyoruz. Bugün Ahmet Türk'ün açıklamalarında "Türk'ten Barzani'ye uyarı" şeklinde PKK'nın sitelerinde başlıklar atıldığını gördük. Kürt konferansının iptal nedeninin de bu gerilim olduğunu söylemek lazım.
Bunu bir gerilim konusu, siyasi polemik konunusu yapmamak lazım. Bunu sürece katkı verecek zemin olarak görmek ve destek vermek lazım diye düşünüyorum.
Türkiye'deki siyasi aktörlerin bu olaylar üzerinden Suriye- Irak denklemi üzerinden bu meseleye bakması çok doğru olmaz. Türkiye, bir çözüm süreci yürütmektedir.
Bu süreçte kim pozitif katkı verirse, kim elinden gelen çabayı ortaya koyarsa, kim pozitif mesaj verirse bunu bir kazanım olarak görmek gerekir. Sayın Barzani'nin vereceği mesajlar da kendisi gibi önemlidir ve önemsenecektir bölge halkı tarafından. Bunu, süreci hızlandırıcı, daha kalıcı hale getirici bir gelişme olarak değerlendirmek gerekir.
ÇÖZÜM SÜRECİNDE İMRALI HANGİ NOKTADA?
İmralı'dan bu hafta yapılan hem bayram arifesinde yapılan açıklama aslında paralel. Öcalan, bu süreçte önemli mesafeler alındığını da ifade ediyor. Tabi kendi kitlesine dönük birtakım mesajlar da veriyor. Bunlar da çok yadırganacak şeyler değil. Her şey harikulade, her şey iyi gidiyor şeklinde bir açıklama zaten beklenemez. Ama Öcalan'ın süreci koparacak, tersine çevirecek, bir tutum takınmadığını da görüyoruz. Bence bu belli kesimleri de rahatsız ediyor olabilir. Daha sert çıkış bekleyenler, köprülerin atılmasını isteyenler açısından baktığımızda onları tatmin edici bir durum olmayabilir.
Ama neticede süreç devam ediyor, BDP heyeti İmralı'ya gidiyor, İmralı'nın verdiği mesajlar da sürecin devam ettiğini gösteriyor. Bu süreçte hangi adımlar atılabilir, süreç nasıl kalıcı hale getirilebilir, nihai sonuca ulaşmak için neler yapmak gerekir, bunlar kamuoyunda elbette tartışılmalıdır, konuşulmalıdır. Kim ne pozitif katkı veriyorsa elinden geleni yapmalıdır.
Olaya menfi bakmak, negatif bakmak, 'süreç kopuyor, bozuluyor' türü mevziratlar yapmak doğru olmaz. Ve İmralı'nın en son yaptığı açıklamasının bu çerçevede olduğunu gösteriyor. Sayın Barzani'nin gelmesi hem BDP'de hem Kandil'de birtakım şeyler ucuz siyaset üzerinden bakılırsa birilerini huylandırabilir, tedirgin edebilir. Ama buna mahal olmadığı kanaatindeyim. Sürece katkı verecek bir programdır. Bölge halkı da bunu olumlu karşılamaktadır.
Hem Şivan Perver'in gelecek olması, hem Barzani ile görüşme yapılacak olması, sayın Başbakanımızın Diyarbakır'ı ziyaret ediyor olması, bölgedeki STK'ların bugün yaptığı açıklamalara bakıldığı zaman bu çok memnuniyetle karşılanmış, büyük bir umut ve heyecan uyandırmış durumda. Bunu geçen hafta Meclis'teki Çözüm Komisyonumuz Şırnak, Hakkari ve Van ziyaretleri yapmıştı. Orada da bunu tespit ettiler. Bölgede çok ciddi bir beklenti, heyecan ve umut var. Herkes devam eden süreci destekliyor ve bu destek yüzde 95'lere ulaşmış durumda.
Burada artık hep gerilim siyaseti yapmanın bardağın boş tarafını görmenin veya sağa sola çekmenin bir gereği olmadığını düşünüyorum. El birliği ile herkesin taşın altına elini koyması gerekir.
Diyarbakır ziyareti gerçekten önemlidir, burada açılışlar yapılacak, bir buluşma, bir kucaklaşma gerçekleşmektedir. Buna pozitif katkı vermek gerekir.
ÖCALAN- CEMİL BAYIK MÜCADELESİ
Cemil Bayık, Öcalan'a rağmen o göreve gelmiş bir isim değil. Bu atamayı yapan bildiğimiz gibi Öcalan'dır. Kimin hangi göreve geleceğine Öcalan karar verdi ve Öcalan Bayık'ı o pozisyona getirdi. Bu kararın amacının ne olduğu tartışılabilir, ama neticede Cemil Bayık'ı o pozisyona getiren Öcalan'dır. Kendi aralarında bir çekişme bir çatışma olduğu kanaatinde de değilim ben. Oradaki bir takım daha sert, tehdit vari açıklamaları ben Öcalan'a karşı bir pozisyon almak gibi değil, bir taktik manevraları olarak görüyorum. Öcalan'ın elini güçlendirdiklerini düşünerek bir takım adımlar attıklarını veya sertleştiklerini düşünüyorum. Ama Bayık üzerinden konuşursak, Suriye-Irak-İran denkleminde bir kanadı temsil ediyor ve bu kanat neticede işin başına gelmiş görünüyor. Özellikle çekilmenin durdurulması konusunda Bayık'ın biraz daha insiyatif aldığını, KCK Yürütme Kurulu'nun istişaresine ya da ortak bir kararına kalmadan böyle bir hamle yaptığı söyleniyor. Yani Cemil Bayık kendi pozisyonunu güçlendirmek isteyebilir.Ama ben buradaki sert açıklamaları Öcalan'a karşı bir durum olarak değil, taktiksel hamleler olarak görüyorum.
ÖCALAN'IN TALEPLERİNE KARŞILIK VERİLMESİ GÜNDEMDE Mİ?
Bu, hükümetin vereceği bir karardır. Bu süreci başlatan hükümettir. Süreç içerisinde Öcalan'ında BDP'nin üstlendiği bir rol var. Bunlar bir anlam ifade ediyor. Demokratikleşme, hükümetin attığı adımlar herhangi bir örgüte endekslenerek yapılmış şeyler değil. Biz büyük fotoğrafa bakmak zorundayız. PKK'nın silahsızlanması ve genel sorunların bir noktaya ulaşmasıdır önemli olan. Onun ötesinde bir takım temaslar yapılıyor. BDP bunun ötesinde bazı temaslar yürütüyor. Çözüm Komisyonu ay sonuna kadar çalışmalarını tamamlayacak. Ama şu görüşecek bu görüşecek demem doğru olmaz.
HAFTASONU SIRRI SÜREYYA ÖNDER, UZUN BİR ZAMAN SONRA İMRALI'YA GİTTİ. HDP'NİN SÜRECE KATILMASI ÖNEMLİ Mİ?
HDP ile BDP arasında çok bir fark yok. HDP, BDP'nin bir parçası olarak kuruldu. Belki ileride HDP, BDP'ye katılacak. Bugün BDP grup toplantısında HDP Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü konuşma yaptı. Baktığımızda özellikle Kürkçü'nün Meclis grubunda yaptığı ağızı çıktığı kadar bağararak çok sert, negatif bir siyaseti ile kıyasladığımızda Sırrı Süreyya'nın pozisyonu ve uslübu daha yapıcı. Sürece katkı verecek mahiyette. Bu heyet içerisinde Sırrı Bey'in olmasını pozitif bir durum olarak algılıyorum. Sürece katkı yapacak bir rol oynayacağını temenni ediyorum. Heyet meselesi de çok tartışılıyor. Neticede bu sürecin sorumluluğunu üstlenen, siyasi faturasını ödeyecek olan siyasi iktidar olduğu için elbette bir takım planlamalarda hükümetin de iradesi ön plana çıkıyor. "
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.