ERDOĞAN: GEZİ PARKI YARIN BOŞALMADIĞI TAKDİRDE...
'Milli İradeye Saygı Mitingleri'nin ilki için on binlerin toplandığı Sincan'da Erdoğan, Gezi Parkı eylemleri için 'Tüm bu vandallıkların hesabını yargıda soracağız' dedi.
15 Haziran 2013 Cumartesi 17:31
Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı'nda Topçu Kışlası projesi için yargının kararı lehte olsa da halkoyuna başvuracaklarını ve kararı İstanbul halkının vereceğini söyledi. Gezi Parkı'na polis müdahalesi için 1 gün süre veren Erdoğan, "Neticede orada olan kardeşlerimiz varsa lütfen orayı terk etsinler. İyi niyetlilere 'terk edin' diyorum. Orası Taksimlilerin, İstanbullularındır. Orası illegal örgütlerin işgal mekânı değildir. Yarın İstanbul mitingi var. Çok açık söylüyorum, yarın boşaldı boşaldı, boşalmadığı takdirde artık bu ülkenin güvenlik güçleri orayı boşaltmayı bilir" dedi. "İyi niyetli çevrecilerin duyarlılıklarına ve taleplerine saygı duyduğunu" vurgulayan Erdoğan, ancak bu grup dışındakilerin AKP ve Türkiye'nin önünü kesmek için provokasyon yaptığını, "Türkiye medyasından bir bölüm ile uluslararası medyanın da bu oyunun içinde olduğunu" öne sürdü, yargı önünde ve sandıkta hesap soracaklarını söyledi. Taksim Dayanışması'nı, hükümete söz verdiği sürelerde karar alıp açıklama yapamadığı iddiasıyla eleştiren Erdoğan, "Bu devlet sizin oyuncağınız değil, kusura bakmasınlar" diye konuştu. Erdoğan, aktör Mehmet Ali Alabora'nın adını anmadan Twitter'dan paylaştığı "Mesele sadece Gezi Parkı değil, sen hâlâ anlamadın mı arkadaş, hadi gel" mesajını hatırlatarak, "Sözüm ona bir sanatçı çıktı, bir tweet attı. Onun kim olduğunu biliyorsunuz. Bu ülkede hukuk varsa, sana bunun hesabını soracağız. İşte bu bir itiraftır. Yaşananların özeti budur" dedi.
Erdoğan, "Gezi Parkı eylemlerine alternatif değil, Mart 2013'teki seçimlerin kampanyası" sözleriyle nitelediği AKP'nin "Milli İradeye Saygı Mitingleri"nin ilkini Ankara Sincan'da yaptı. Mitinge on binlerce kişi katıldı. Erdoğan, MHP bayraklarının da sallandığı mitingde MHP'lilere teşekkür etti, ancak MHP yönetimi orada partilerinden kimse bulunmadığını öne sürerken görüntü için "şerefsizlik" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın Sincan'daki mitingde yaptığı konuşma şöyle:
"Sevgili Ankaralılar, sevgili kardeşlerim, aziz vatandaşlarım, çok değerli yol arkadaşlarım sizleri bu anlamlı farklı buluşmada en kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum. Buradan Sincan’daki bu mahşeri buluşmanın içinden bütün Ankara’yı, Ankaralı kardeşlerimi tüm Türkiye’yi ve dünyayı yürekten selamlıyorum. Akyurt’a Altındağ’a, Ayaş’a, Bala’ya, Beypazarı’na, Çankaya’ya, Elmadağ’a, Etimesgut’a, Evren’e Gölbaşı’na selamlarımı gönderiyorum.
Buradan Makedonyalı kardeşlerime, Malezyalı kardeşlerime, Sarabosna’daki Boşnak kardeşlerime, Pakistanlı kardeşlerime, Filistinli kardeşlerime en kalbi selamlarımı gönderiyorum. Üskup’e Gosvitar’a Zenitsa’ya Saraybosna’ya Gazze’ye oralarda bizi bağrına basan bizi duygulandıran kardeşlik hukukunu bir kez daha hissettiren kardeşlerime gönül dolusu selamlar gönderiyorum.
Londra’da Viyana’da Budapeşte’de ve daha pek çok yerde bize destek veren, Avrupa’nın Almanya’nın şehirlerinde, New York’ta destek gösterileri yapan dostlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Belki buradan birazdan ABD’ye bağlanacağız, Gazze’de El Cezire futbol kulübünün tüm üyelerinin “Seni Seviyoruz Erdoğan” dedikleri için hepsine teşekkür ediyorum. İşte Türkiye manzarası bu, manzara bu. Bu manzarada kavga yok. Bu manzarada gürültü yok. Bu manzarada yakıp yıkmak yok. Bu manzarada gönül insanları var. Bu manzarada acaba bu ülkede, taş üstüne taş acaba nasıl koyarız diyenler var. İşte Türkiye’nin gerçek fotoğrafı bu. Türkiye’yi görmek isteyenler varsa gelsin Ankara Sincan’a burayı görsün.
Mesele bu kardeşliği anlamak, bir ve beraber olmak. Şimdi soruyorum milli iradeye sahip çıkıyor muyuz, demokrasiye sahip çıkıyor muyuz, sandığa sahip çıkıyor muyuz? Rabbime şükürler olsun, Yarab sana hamdolsun."
'3,5 yaşındaki torunum bile 'dik dur, millet seninle' diyor'
Erdoğan, alandaki sloganlar üzerine, "Bunları öyle söylediniz ki, 3,5 yaşındaki torunum bile sabah kalkınca bana böyle diyor. 'Dik dur eğilme, bu millet seninle" diyor" diyerek konuşmasına şöyle devam etti:
'Siz oynanan oyunu, kurumların tuzağını gördünüz'
Bu millet demokrasiye, hükümetine, milli iradeye, ülkesine sahip çıkıyor. Her birinize tek tek teşekkür ediyorum. Bugün burada milli iradeye sahip çıktığınız için her birinize tek tek teşekkür ediyorum.
Aşkınız, sevdanız, muhabbetiniz için, ahde vefanız için sizleri kutluyorum. Ben biliyorum ki, 17 gün boyunca Türkiye'nin her köşesinde, dünyaın her yerinde milyarlarca, milyonlarca kardeşim bütün kalbiyle bizlere dua etti. Dedeler, nineler, anneler, babalar, hatta çocuklar kimi zaman açıktan, bizler için, hükümeti için, ülkelerinin huzuru için el açıp 'Yarab' diye yakardı. Benim milletimin kalp gözü açıktır. Siz oynanan oyunu gördünüz, siz kurumların tuzağı hissettiniz."
'Yumruk uzatanla toka yapılabilir mi'
Millet burada diye tüm dünyaya haykırıyorsunuz. Biz, 10,5 yıldır milletimizin tamamıyla, her kesimden insanımızla birlikte Türkiye'yi ekonomi de, demokrasi de dünyanın en güçlü, en ileri ülkelerinden biri haline getirmenin mücadelesini verdik. Geleceği birlikte kurmak için, hiçbir ayrım gözetmeksizin herkese el uzattık. Ama birileri bize yumruk uzattı.
Yumruk uzatanlar toka yapılabilir mi? Ne yazık ki bunun çaresizliği içinde işte bugün buradan itibaren artık yola çıktık. Sincan'la başladık. Bu aynı zamanda 2014 seçimlerinin yerel kampanyasının ilk adımıdır.
Bu anlayışla Türkiye'de çok uzun zamandır hasreti çekilen birlik ve beraberliği bu sürede tesis ettik. Milletimizin tamamı aynı istikamete döndü, aynı heyecanları yaşadı. Şu gördüğünüz kimsenin tarihi birliği bozmasına asla izin vermeyeceğiz. Türkiye'nin sokak sokak, bölge bölge bölünmesine, birbirine düşman etmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Çünkü biz birlikte bir Türkiye'yiz. İnşallah hepsinin hevesleri kursaklarında kalacak.
Bizim millet olarak öyle bir direniş tarzımız vardır ki, tüm direnişleri bastırır, tüm oyuinları bozar, tüm tuzakları altüst eder. Biz sükut ederek; susarak, sabrederek, Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler diyerek direniriz.
'Biz sokaklara dökülenlerden, kornalara basanlardan olmadık'
Biz 27 Mayıs'ı, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın kararlarını işte böyle bir direnişle aştık. Biz birileri gibi sokaklara dökülenlerden, eline molotof kokteyli atanlardan olmadık. Birileri gibi gece yarılarına kadar kornalarına basarak gürültü kirliliği yaratanlardan, tencere tava çalarak komşusunu rahatsız edenlerden olmadık. Bunun adı gürültü kirliliği. Çevrecilikte gürültü, görüntü kirliliği var. Bunların neresi çevreci ya? Bunların derdi başka.
'12 teşkilatımız yıkıldı, biz sana ne yaptık'
Çapulcudan çok rahatsız olmuşlar. Bana gelenlere dedim ki; bakın Türk Dil Kurumu'ndan okuyorum "Düzeni bozmaya çalışanlara çapulcu denir" dedim. Kamu düzenini bozmaya çalışmak suçtur. Eğer demokratik, laik bir hukuk devleti içindeysek kusura bakma hukuka, kuirallara uyacaksın.
Sen benim hakkımı gasp edemezsin, belediye otobüslerini yakalan, insanların araçlarına, evine, dükkanlarına zarar verenlerden olmadık. 12 tane parti teşkilatımız yakılıp yıkıldı. Ya biz sana ne yaptık?
Özellikle başta Taksim Meydanı olmak üzere sesleniyorum. Sizin demokrasi, sizin özgürlük anlayışınız bu mu? Bunların hepqsini sizlere belgelerle belirli bir süre içinde daha sonra açıklayacağız, merak etmeyin., Bu işin kaynağı neresi? Bu iş dışarda ve içerde koordineli olarak yürütülmüştür. Bu ihanet şebekesini milletimizin bilmesi lazım.
'Başörtülü bir bayana taciz ediyorlar, özgürlük anlayışınız bu mu'
Biz insanların sakalına, bıyığına bakıp, alnındaki duaya, secde izine bakıp, onları aşağılayanlardan, daha da ileri gidip alçakça onlara şiddet uygulayanlardan olmadık. Başörtülü bir bayan yavrusuyla beraber eşini bekliyor, ona saldırıyor, taciz ediyorlar. Ve başörtüsünü alıp, yavrusuyla beraber orada yerde süründürüyorlar.
Allah aşkına sizin özgürlük anlayışınız bu mu? Bu nasıl özgürlükçülük, bu nasıl haktan, adaletten yana olmak. Kardeşlerim bu topluluk bu yanlışlara bugüne kadar odüşmedi. Bu toplulukta Türkiye'nin özeti var. Başörtülü de burada, başörtüszüz de burada. Elele, omuz omuza hep birlikte Türkiye.
'Camilerde içki içtiler, hakaret ettiler, sabrettik'
Polisime el uzattılar, sabrettik, sabrediyoruz. Polisimize basında, maalesef başında "milletvekili" sıfatı bulunan biri tarafından ahlaksızca hakaret ettiler. Başörtülü kızlarımıza saldırdılar, sabrettik. Okullara sokmadılar, eğitim - öğretim özgürlüğünü elimizden aldılar, sabrettik. Camilerimize ayakkabılarıyla girdiler, camilerimizde içki içtiler, sabrettik. Duvarlara hakaret yazdılar, sabahlara kadar, şahsım da dahil olmak üzere küfrettiler. Ama sabrettik. Çünkü biliyoruz ki kem söz sahibinindir.
'Bu insanlık dışı hareketlerin hesabını yargıda soracağız'
Çocukları, yaşlıları, kadınları rahatsız ettiler. Bütün bunlara karşı sabrettik, sabrediyoruz. Tüm bu vandallıkların, bu insanlık dışı hareketlerin hesabını yargıda soracağız. Bunu eğer takipsiz bırakırsak bu da olmaz. Ayrıca 8 ay daha sabredeceğiz. Milletin önüne sandık gelince bunlardan hesabı işte o zaman soracağız.
'İnşallah sandıkları patlatacağız'
Kapı kapı dolaşacağız. İnşallah sandıkları patlatacağız AK Partı'yle. Ben size inanıyorum, size güvceniyorum.
Türkiye 17 gündür ibretle izlediğimiz bir süreç yaşadı. Meselenin çıkış yeriyle geldiği nokta maalesef çok farklı. Her çevreden farlı insanlar gelmesine rağmen, bir şey konuştuk. Bunların çoğu Gezi Parkı'nı bilmez. Şimdi Gezi Parkı demeye başladılar. Ben Taksim'e gelen samimi kardeşlerimi ben kabulleniyorum, eyvallah. Fakat, bunu anlıyorum da, ortada henüz bir şey yokken bu genç kardeşlerimin orada birileriyle bulunmasını anlayamıyorum. Çünkü ne ihale, ne atılan bir adım, ne yapılmakta olan bir şey var. Acaba niye burdaya geldiler?
'Çevreci kardeşlerimin taleplerine saygı duyuyorum'
Çevre duyarlılığıyla buraya gelen kardeşlerimi anlıyorum. Onların hissiyatlarına saygı duyduğumu, taleplerine saygı duyduğumu söyledim. Ama iş başka bir yere görüldü. Orada illegal örgütler varddı. Gezi Parkı çevresinde çok farklı oyanlar sahneye kondu. Ulusal medyanın bir kısmı yalanla, ihanetle, provokasyonla her türlü ilkesizliği sergiledi. Aynı şekilde uluslararası medya her türlü iki yüzlülüğü sergiledi. Kimi siyasetçciler, söylemleriyle, eyylemcilere para vererek, polisimize küfrederek, bir mezhep çatışması çıkarmak için her türlü tahriki yaptılar.
Sosyal medyada yalan haberler yayılmak suretiyle akıl almaz provokasyonlar gerçekleştirildi. Sokaklarda, caddelerde, milletin değerleriyle, edebiyle, adabıyla örtüşmeyen nice görüntüler yaşandı. Biz bunlara aynen mukabele etmedik, etmeyiz.
'Bu oyunu daha önce darbelerde oynadılar'
Biz yakıp yıkarak yola koyulmadık. Biz dualarınızla, alın teriyle, hukukla, sandıkları direniriz,. Millete 27 Mayıs'ta bu oyunu oynadılar. Biz o oyunun hesabını hukukla, demokrasiyle, sandıkla sorduk. Unutmayın 12 Mart'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta bu oyunu oynadılar. Bunun hesabını demokrasiyle, sandıkla, hukuk içinde, ahlakla sorduk.
İşte bu hukuksuzluğun, bu şiddetin, bu aymazlığın hesabını da yine demokrasi içinde, ahlakla sandıkta soracağız.
'MHP'li kardeşlerime teşekkür ediyorum'
Ağır başlılıktan taviz vermeyeceğiz. Tacizlere kulak asmayacağız. Sabredecek, bekleyecek, öyle direnecek ve inşallah zaferi bir kez daha kucaklayacağız.
Hafta başında bir başkaydınız. Bizleri havaalanından aldınız ve Başkent'in yollarında bir başka götürdünüz. Sizin o aşkınız, o heyecanınız unutulur gibi değil.
Bize nasıl bir oyun oynadıklarını gördük. Bu sosyal medya, bilinçli şekilde meselenin aslını gizliyor. Israrla ağaç, çevre diyerek konuyu saptırmaya çalışıyorlar. Yapılan hukuksuzluğu, tahribi, şiddeti bu şekilde örtmek istediler. Çevre hassasiyetini amacından saptırarak, bu masum talebin arkasına saklanarak büyük bir provokasyonun içinde oldular. Oyun çok başka, hesap çok başka, tuzak bambaşka.
MHP'li kardeşlerime, bu yürüyüşe verdikleri destek sebebiyle kendilerine teşekkür ediyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar. İnşallah birlikte kararlılıkla yürüyeceğiz.
Rabbime hamdolsun ulaşıldı.
'Mayıs'ta 3. köprü ihalesi yaptık, nükleer santralin ilk adımını attık'
Ancak Mayıs ayı bizim için, Türkiye için çok başka bir aydı. Milletime bu meydan aracılığıyla sesleniyorum, 46,5 milyarlık İstanbul'a 3. havalimanı ihalesini gerçekleştirdik. Dünyanın en büyük haavalanı ihamlesini yaptık. İki; Ankara'da Japonya Başbakanı'nı ağırladık. 22,5 milyar dolarlık nükleer santralın ilk adımını attık. Üç; 2,5 milyar dolarlık üçüncü köprünün temelini attık. 2015'te üzerinden geçeceğiz. Bunların akılları almaz ki, bunların böyle bir ufku yok, bunların derdi yakıp yıkmak. Bitmedi dört; İstanbul Borsası 93 binin üzerine çıkarak rekor kaydetti. Beş; Merkez Bankası'nın rezervi biz geldiğimizde 27,5 milyar dolardı, Mayıs ayı içinde 135 milyar dolara çıktı. Bitmedi, altı; gösterge faizi biz göreve geldiğimizde yüzde 63'tü, yani devletin borçlanma faizi. Ne oldu biliyor musunuz 4,61'e indi.
'Faizi indirdik, bundan rahatsız oldular'
Sevgili Ankaralı kardeşlerim bu faiz kimin cebinden çıkıyordu, işte bu milletin cebinden çıkıyordu. Kime gidiyordu, bu faiz lobisinin cebine gidiyordu. Ne kadar bunun toplamı 642 milyar dolar. Biz bunu kestik, bundan rahatsız olmazlar mı? Bitmedi yedi; tam dört tane kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye'nin notunu mayıs ayı içinde artırdı. Bitmedi sekiz; IMF ile ilişkilerimizde tarihi bir gelişme yaşandı. AK Parti iktidara geldiğinde IMF'ye borcumuz 23,5 milyar dolardı. 14 Mayıs'ta son taksidi ödedik ve borcu sıfırladık. Dokuz; enflasyonda, sbanayi üretiminde, dış ticarette yeni rekorlara şahit olduk. Çözüm sürecinde çok güzel neticeler aldık. Altı aydır Rabbime hamdolsun Doğu'dan, Güneydoğu'dan acı haber gelmiyor.
'Reyhanlı saldırısının şifreleri çözülüyor'
İşte Türkiye'de bu güzel gelişmeler yaşanırken, Mayıs ayının sadece ikinci haftasına bu kadar güzel gelişme sığdırılırken bunlar önce Reyhanlı'da 53 kardeşimizi şehit ettiler. Bu 53 şehidimizle ilgili de ileride konuşacağım. Şimdi konuşmuyorum, sabrediyorum, onun da vakti gelecek. Ama ana muhalefetin liderinin konuşması. CHP'li milletvekilleri Suriye'ye niye gittiler, onları götüren kim, oyunun içinde kimler var? Hepsi yavaş yavaş çözülüyor. Şifre çözülüyor.
Allah'a hamdolsun, saldırganlar hemen bulundu, yakaladık, yargıya teslim ettik. 53 kardeşimizin izini sürerken çok enteresan bir irtibatı ortaya çıkardık. Reyhanlı saldırısını planlayan alçağın CHP heyetini Esed alçağına götüren kişi olduğunu tespit ettik. CHP Genel Başkanı'na istifa et dedik. Ama pişkin, istifa eder mi? Ama her şeye rağmen onun orada kalmasında yarar var. O kaldıkça AK Parti evel allah çıtayı yükseltiyor.
Hani CHP Genel Başkanı sürekli söylüyor ya, yalancıdan başbakan olmaz diyor ya? Evet yalancıdan bu ülkede başbakan olmaz. İşte onun için Kılıçdaroğlu geldiğinden beri başbakan olamadı ve olamayacak da. Kılıçdaroğlu sen öyle diyorsun, ama millet başka yşapıyor. Bu millet Erdoğan'ı başbakan yapıyor. Demek ki yalancı sensin, doğru burada.
Pişkinler, mezhep farkılılığı yapanlar, inanç kışkırtması yapanlar da bu ülkede başbakan olmaz.
Erdoğan'dan Alabora’ya: O tweetin hesabını soracağız
Reyhanlı saldırısının hemen ardından büyüyen Türkiye'ye bu sefer bir başka tuzak kurdular. Taksim olaylarının başında sözüm ona bir sanatçı çıktı, bir tweet attı. Onun kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? Bu ülkede hukuk varsa, sana bunun hesabını soracağız. İşte bu bir itiraftır.
‘Mesele Gezi Parkı değil, AK Parti iktidarını devirmek’
Yaşananların özeti budur. Nitekim CHP'nin milletvekili de çıkıyor, “Mesele Gezi Parkı değil arkadaş, diyor, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel!” Neymiş mesele, AK Parti iktidarını devirmek. Bu öfkenin, şiddetin dışavurumudur. İlk baştaki küçük bir grup dışında bunların hiçbirinin mesele Gezi Parkı değildi. Ankara'da yakıp yıkanların, durakları yakıp yıkanların, seramikleri kıranların, kamu araçlarını yakanların Gezi Parkı'yla ne alakası var?
Ah kardeşlerim pek az samimi insan dışında, bunların hiçbirinin meselesi ağaç değildi, çevre değildi, bunların meselesi büyüyen Türkiye'yle hesaplaşmaydı, güçlenen Türkiye'nin önünü kesmekti. Bunların meselesi ülkelerinin itibar kazanmasını istemiyorlardı.
‘Bir taraftan Türk bayrağı ile dolaştılar, bir tarafta yaktılar’
Son 10 gün içinde tiyatro sergilediler. Bir tarafta ellerinde Türk bayraklarıyla dolaştılar, bir başka tarafta Türk bayrağını yaktılar. Bir tarafta içki şişelerinin her türlü kirli görüntüsü altında çadırdan mescit yaptılar. Diğer taraftan Dolmabahçe'de camiye ayakkabılarıyla girip içki içtiler.
‘Ulusalcıyız deyip, AKM’deki paçavralara göz yumdular’
Bir taraftan ulusalcıyız deyip, diğer taraftan Atatürk Kültür Merkezi'ndeki paçavralara göz yumdular. Orada asılan neydi; terörist, illegal örgütler, Başbakan'a hakaret içeren paçavralar. Bir bakıyorsunuz bölücü örgütle Atatürk'ün görüntüsü yan yana. Niye bunu seyrettiniz?
‘Hayat tarzına saygı isteyenler başkalarınınkine saldırdı’
Komünistiz diyenler faşizm sergiledi. Özgürlükçüyüz diyenler özgürlüklere saldırdı. Kendi yaşam tarzına saygı isteyenler başkalarının yaşam tarzına saldırdılar. Polis müdahalesini günlerde ağızlarına sakız yapanlar kendi şiddetlerini bir kenara koydular.
Polis su kullanır, gaz kullanır. ABD'de böyledir, Avrupa'da böyledir. Hatta bazı ülkelerde kurşun sıkar. Benim polisim sabretti. 600'ü aşkın polis yaralandı. Kimin polisi bunlar, bunlar Türk polisi değil mi? Bu polise nasıl saldırdınız?
‘Bu millet bunları yutmaz, yutar mısınız’
Çok enteresan şeyler oluyor. Bir taraftan ulusalcıyız diyeceksiniz, öbür taraftan gelip polisime saldıracaksınız. Bu millet bunları yutmaz. Yutar mısınız, eyvallah.
Bu millet bu tuzaklara eyvallah etmez. Bu millet tuzakları çok iyi görüyor ve gerekeni yapıyor, Allah'ın izniyle de yapacak.
Biz milletçe bu oyuna gelmeyeceğiz, bu tuzaklara düşmeyeceğiz. Türkiye'ye yönelik bu çirkin girişimler karşısında asla geri adım atmayacağız. Siz bize bir emanet verdiniz. O emanet bizim kutsalımızdır. Hiç endişe etmeyin, o emanet bizim namusumuzdur, bizim şerefimizdir. Sizin emanetinizi Allah'ın izniyle yere düşürmeyeceğiz. Sizin verdiğiniz emaneti, önce Allah, sonra siz alabilirsiniz. Egemenlik milletindir. Milletin tercihiyle oluşmuş parlamentoya, milletin seçimiyle işbaşına gelmiş hükümete hiç kimse kastedemez.
‘Hiç kimse kuru gürültüyle demokrasiyi askıya alamaz’
Hiç kimse kuru gürültü yaparak demokrasiyi askıya alamaz. Siz bizim arkamızda durduğunuz sürece biz bu emaneti namusumuzla, şerefimizle korumaya devam edeceğiz. Hiç kimse bizi korkutamaz Hiç kimse bizi ürkütemez, geri adım attıramaz. Biz bu yola millet için çıktık, milletle beraber çıktık. Biz bu yola merhum Menderes gibi, merhum Özal gibi, merhum Erbakan gibi kefenimizle çıktık. Hiç kimseden talimat almayız.
10,5 yılda Türkiye'yi her alanda kat be kat büyüttük. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, konutta, enerjide, ulaşımda, her alanda Türkiye'ye, Rabbime hamdolsun ilkleri yaşattık. Türkiye'nin uluslararası itibarını yükselttik. Ankara'yı dünyanın en itibarlı başkenti konumuna yükselttik. Dünyanın her yerinde Türk bayrağı gururla dalgalanıyor, gıptayla izleniyor.
Dünyanın her yerinde T.C. pasaportu artık itibar görüyor, dünyanın her yerinde Türk Lirası değer ifade ediyor. Çok daha fazla çalışacağız; ter dökeceğiz. En önemlisi de, birliğimizi, kardeşliğimizi en güçlü şekilde muhafaza edeceğiz.
Bir kez daha ilan ediyorum; bu ülkede bizim nazarımızda hiçbir etnik kökenin diğerine üstünlüğü yoktur.
‘Hepimiz iki metreküp mezara gireceğiz'
Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkesiyle, Gürcüsüyle, Abaazasıyla, Boşnağıyla, Aranavuduyla vesaire, tüm etnik unsurlar bu ülkede biriz, beraberiz. Yunus gibi; yardılanı yaradandan ötürü seviyoruz. Kimse kimseye üstünlük taslamasın, hepsi Allah'ın kulu.
Alevi'nin Sünni'ye Sünni’nin Alevi'ye üstünlüğü yoktur, olamaz. Ama unutmayın bunu kaşıyanlar var bu ülkede. Bu oyuna ne olur gelmeyin.
Zenginin fakire, fakirin zengine üstünlüğü yoktur. Öyle bir dinin mensubuyuz ki, aynı musalladan kalkıyoruz değil mi? Trilyoner geldiğinde hocaefendi orada, Cumhurbaşkanı, Başbakan, milletvekili, trilyarder niyetine demiyor. Ne diyor; er kişi niyetine, hatun kişi niyetine diyor. İşte gerçek eşitlik orada. Biz oraya hazırlanıyoruz. İki metreküp mezar, oraya gireceksin. Ey faiz lobisi sen de oraya gireceksin, ben de oraya gireceğim, kapıcı Ahmet efendi de oraya girecek. Eğer yaptığın bir şey varsa yırttın paçayı, eğer yoksa hapı yuttun.
Biz biriz, beraberiz. Bir ve beraber olarak yaşayacağız. Birbirimize saygı, hoşgörü içinde inşallah geleceği inşa edeceğiz. Öfkeyi, nefreti, husumeti bir kenara bırakacak, aynı bayrak altında aynı vatan için hep birlikte çalışacağız.
Ne diyeceğiz; tek bayrak, tek vatan, tek millet diyeceğiz.
‘Hâlâ Gezi Parkı’nda olmanın anlamı yok’
Rabbim birliğimizi, beraberliğimizi muhafaza etsin. Ankara'da Hazreti Ak Şemseddin'in topraklarındayız. Hep birlikte inşallah el ele yarınlara yürüyeceğiz. Ancak tekrar buradan bir şey hatırlatıyorum. Ülkemin huzurunu bozmak isteyenlere sesleniyorum. Önce Taksim Gezi Parkı'nda hâlâ kalan var mı bilmiyorum. Olay bir yargı süreci içindedir. Yargı süreci içinde olan bir olayda hâlâ orada durmanın bir anlamı yoktur.
‘Halk şehir müzesi istiyorum derse, yaparız’
Bunun yanında bir şey söyledim. Yargı ne tür karar verir bilemem. Lehte de karar verse İstanbul kalkar halk oylamasını yapar. Halk oylaması neticesinde halk eğer diyorsa ki o parkı korumak suretiyle bir şehir müzesi istiyorum, o zaman biz halkımızın bu talebini yerine getiririz.
Çünkü biz Haziran seçimleri öncesinde İstanbul'a vaat ettik. İstanbul yüzde 51 ile bu projelerimize evet dedi. Halkımıza biz de anlatacağız, muhalif olanlar da karar verecek. Neticede halkımız ne karar verirse olacak.
Neticede orada olan kardeşimiz varsa lütfen orayı terk etsinler. İyi niyetlilere terk edin diyorum. Orası Taksimlilerin, İstanbullularındır. Orası illegal örgütlerin işgal mekanı değildir.
‘Gezi Parkı yarın boşalmadığı takdirde, güvenlik güçleri boşaltır’
Yarın İstanbul mitingi var. Çok açık söylüyorum, yarın boşaldı boşaldı, boşalmadığı takdirde artık bu ülkenin güvenlik güçleri orayı boşaltmayı bilir. Çünkü geldiler kendilerine anlattık, bana söyledikleri şu oldu. Madem plebisit yapacaksınız, ne kadar güzel. Sabah 10'da karar açıklayacağız dediler açıklamadılar, 15.00’da dediler, açıklamadılar. Bu devlet sizin oyuncağınız değil, kusura bakmasınlar.
Sizlere teşekkür ediyorum.
Allah yolumuzu, bahtımızı açık etsin. Allah yardımcımız olsun. Hazır mıyız, bayrakları bir göreyim. Şarkımızı öyle söyleyelim ki Türkiye duysun. Yarın İstanbul duysun.
Tüm karnelerini alan evlatlarımızı kutluyorum. Üniversiteye giriş sınavına katılan tüm gençlerimize başarılar diliyorum.
Sağ olun, var olun, Allah'a emanet olun."
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.