22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin2°C

DİĞER KÜRT PARTİLERİ AÇLIK GREVİ İÇİN NE DÜŞÜNÜYOR?

PSK, HAK-PAR ve ÖSP tarafından açlık grevleri ile ilgili yapılan açıklamalarda hükümetin sorumluluğuna dikkat çekilerek duyarlılık çağrısında bulunuluyor.

Diğer Kürt partileri açlık grevi için ne düşünüyor?

23 Ekim 2012 Salı 12:03

Kürdistan Sosyalist Partisi PSK, Hak ve Özgürlükler Partisi HAK PAR ve Özgürlük ve Sosyalizm Partisi ÖSP tarafından yapılan açıklamalarda açlık grevlerinin bu noktaya gelmesinde hükümetin sorumluluğuna dikkat çekilerek, ölümler yaşanmadan çözüm bulunması için adım atılması istendi.

PSK tarafından "Çok geç olmadan" başlığı ile yayınlanan basın bildirisinde, "Yeniden 'barış' umudunun yeşermesine yol açan Hükümet bu konuda üç maymunları oynuyor, açlık grevini görmezden geliyor, yükselen feryatları duymuyor” deniyor.

PSK'nın basın bildirisinde açlık grevleri ile ilgili şu görüşlere yer veriliyor:

“Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, Kürtçe eğitim ve mahkemede Kürtçe savunmak yapmak” gibi talepleri ileri sürerek açlık grevi başlatan tutukluların durumu giderek kritik noktaya yaklaşıyor. Ama son açıklamalarıyla yeniden ‘barış’ umudunun yeşermesine yol açan Hükümet bu konuda üç maymunları oynuyor, açlık grevini görmezden geliyor, yükselen feryatları duymuyor. Hükümetin bu tavrı, O’nun barış ve diyalog konusundaki samimiyetinin sorgulayanları haklı kılıyor. Açlık grevi yapan tutukluların sağlığından AK Parti Hükümeti sorumludur, olası ölümlerden de sorumlu olacaktır. AK Parti Hükümeti’ne bu sorumluluğunu hatırlatan Partimiz, Hükümeti açlık grevinde ölümler yaşanmadan harekete geçmeye, grevcilerle görüşmeye, taleplerinin yerine getirilmesi için çaba sarf etmeye çağırır.

PSK vicdan ve merhamet sahibi kişileri, sivil toplum örgütlerini, demokrat ve ilerici siyasi parti ve güçleri çok geç olmadan, açlık grevlerinde ölümler yaşanmadan, Hükümet üzerinde baskı kurmak amacıyla seslerini yükseltmeye, el ele vermeye çağırır.”

HAK-PAR adına Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Küreken imzasıyla yayınlanan açıklamada ise hükümetin inatçı tutumuna dikkat çekilerek “Açlık grevi eyleminde inatlaşılmamalıdır” deniyor.

HAK-PAR açıklamasında şu görüşlere yer veriliyor:

“Siyasal talepler nedeniyle açlık grevi yapan, 500 civarında hükümlü ve tutuklunun 40 günü aşan eylemleri nedeniyle hayatı tehlike sınırında bulunduklarını endişe ile izlemekteyiz. Açlık grevinde bulunan politik tutsakların taleplerinden bağımsız olarak, insani ve vicdani bir duyarlılık ortaya koymak, tüm demokrat ve insan hakları savunucusu olan bireylerden beklenen bir tutumdur. Başta hükümet olmak üzere, sorumluluk duygusu ile hareket eden tüm politik çevrelerin yaşam tehlikesi sınırında bulunan açlık grevi eylemcilerinin durumunu ciddiyetle ele alıp, istenmeyen sonuçların engellenmesi için samimi bir çaba sarf etmesi gerekmektedir. Parti olarak, siyasal iktidarın inatlaşmadan uzak, yapıcı bir görevle yüz yüze olduğunu hatırlatır, uzlaşmayı esas alan barışçı ve demokratik bir tarzda, cezaevlerindeki açlık grevi eylemcileriyle sorunu giderecek bir yol izlemesi gerektiğinin altını çiziyoruz”

ÖSP ise “Yarın çok geç olabilir!” başlığı ile yaptığı açıklamada “Cezaevlerinde yüzlerce siyasi tutuklu ve hükümlünün başlattıkları süresiz-dönüşümsüz açlık grevi tehlike sınırına dayandı” noktasına dikkat çekiyor.

ÖSP açıklamasında şu görüşlere yer veriliyor:

“12 Eylül 2012’de cezaevlerinde bulunan Kürt tutuklu ve hükümlüler, ‘Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının yaratılması, Kürt halkının anadilde savunma ve eğitim hakkının tanınması’ için süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladılar. 56 cezaevinde açlık grevini sürdüren tutuklu ve hükümlü sayısı 615’e ulaştı. Tutsakların başlattıkları açlık grevine katılanlar arasında BDP milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler ve Barış Anneleri de yer alıyor. Açlık grevlerinde kritik bir aşamaya gelindi. Her an ölüm haberleri gelebileceği gibi, 40. günden sonra B vitamini alınmazsa tutukluların vücut fonksiyonlarını işlemez kılan ve hafıza kaybına yol açan Wernicke Korsakof hastalığına yakalanma ihtimalleri yüksektir. Bu, onlarca, yüzlerce insanımızın sakat kalması demektir. Yüzlerce tutuklu, insani ve demokratik talepler için bedenlerini ölüme yatırmış durumda. Fakat merkezi ulusal basın, devam eden bu insanlık dramı karşısında ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum’ tutumunu sürdürüyor. Hükümet ve devlet yetkilileri ise, ‘inadım inat’ın da ötesinde şovenizmin esiri olarak tam bir intikam hırsıyla davranıyor. AKP Hükümeti ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye’ye bayramda ateşkes çağrısı yaparken, Türkiye cezaevlerinde bedenlerini ölüme yatıranların en insani taleplerini görmezden-duymazdan geliyor. Yani bayramda Suriye’ye ateşkes çağrısı yapanlar, Kürt siyasi tutuklulara tecrit, inkâr ve asimilasyon uygulamaya devam ediyorlar. AKP kongresinden önce ve kongrede Başbakan Erdoğan yazılı ve görsel medyada boy göstererek, ‘Gerekirse İmralı ile görüşülür’ dediği halde; AKP kongresinde dağıtılan 63 maddelik belgede ise ‘anadilde savunmanın sorun olmaktan çıkarılması’, ‘kamu hizmetlerine anadille erişim’ ve ‘Kürtçe tercümanlık’ vaat edildiği halde açlık grevindeki tutsakların bu yöndeki taleplerini hükümetin görmezden gelmesi, açlık grevindekileri ölüme terk ederek yeni katliamlara kapı aralamaktadır. Hükümetin devam eden tutumu yeni ölümlere zemin hazırlıyor. Her an yeni ölüm haberleriyle karşılaşabiliriz. Bunun sorumlusu devlet ve mevcut hükümettir. Bazı cezaevlerinde açlık grevine başlayanları hücrelere koyuyorlar. Ve bunu da hükümetin bir müsteşarı, ‘Bilinçleri kapandığında rahat müdahale edebilelim diye hücreye aldık’ diye açıklıyor. Bu yaklaşım biçimi kabul edilemez.”

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.