"DENİZ BAYKAL İLE İNSANİ BAĞLAMDA GÖRÜŞTÜK"
Danıştay’ın, “türbana iptal” kararıyla kamusal alan tartışmasının merkezine oturan Aytaç Kılınç, CHP Lideri Deniz Baykal’la görüştü mü?
04 Temmuz 2009 Cumartesi 12:42
İlke Haber: Siyasilerin, sivil toplum kuruluşlarının size ve dolayısıyla da davanıza karşı sergilediği tavır konusunda genel bir değerlendirme yapar mısınız? Medyaya yansımasa da Başta Deniz Baykal olmak üzere birçok siyasi ile görüşmeler yaptığınıza dair duyumlar aldım. Bu doğru mu? Eğer doğruysa bu görüşmelerin içeriği neydi? Siz mi görüşmek istediniz yoksa onlardan mı geldi görüşme teklifi? Eğer siz istedi iseniz, buna neden gerek duydunuz? Onlar istedi ise nasıl bir amaç güdülmüş olabilir?
Bir de bu görüşmeler ne medyaya yansıdı ve ne de taraflarca bu konuda bir görüş bildirildi? Gizli kalması mı istendi yoksa medyanın gözünden mi kaçtı? Eğer gizli kalması istendi ise siz ve davanızla ilgili bütün gelişmelerin kamuoyu tarafından merak konusu olabileceği ihtimalini dikkate alırsak, neden gizlendiği de büyük bir merak konusu?
Aytaç Kılınç: Ben mümkün olduğu kadar medyaya malzeme olmak isteyen biri değilim. Benim insani ilişkilerim ya da bazı insanlarla iletişimimin fazla olması siyasi bir olay değil ki. Bir kere Deniz Baykal benim hemşerim, Antalyalı. İnsan olarak ta nazik biri olduğunu düşünüyorum. Özel kalem müdürü Nesrin hanımla daha çok insani bir dostluğum var ve kendisi sevdiğim saygı duyduğum bir insan. Bunların altında siyasi bir birliktelik aramak yanlış diye düşünüyorum. Siyasi bakış açımız olayları yorumlayışımız farklı da olsa insani noktalarda insanlarla iletişim kurabilmeliyiz bence. Hem kendimizi doğru anlatabilmek hem de anlayabilmek için. Görüşmelerimiz ya da sohbetimiz sadece insani ilişkiler bağlamında idi. Medyaya konu olması gereken bir durum yoktu. Devlete, dine bakışımız farklı ya da aynı olabilir. Bu bizim aynı ortamda olmamıza mani değil ki. Bakıyorsunuz, siyasi oluşumlar, partiler içinde dünyaya bakış açısı farklı olan pek çok insan aynı çatı altında bulunabiliyor. Bu, sanırım öteki ya da berikine tahammül ile ilgili bir konu.
İlke Haber: Peki, bir parti liderinin sadece insani bir düzlemde görüşüyor olabileceğine inanıyor musunuz?
Aytaç Kılınç: Kesinlikle inanıyorum. İnanmamam için bir sebep te yaratılmadı zaten. Biz hep bizim dışımızda olanları ya da uzağımızdakileri ötekiler diye yaftalıyoruz. O ötekilerde bizim gibi insani hassasiyetlere sahip olabilirler. Ben art niyet sezmedim ve bugüne kadar da iyi niyetimin suiistimaline rastlamadım.
İlke Haber: Bir de Deniz Baykal’ın hemşeriniz olduğunu ifade ettiniz ve bu görüşmeye hemşerilik boyutuyla bir anlam yüklediniz. Ancak dönemin DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’la da bir görüşmeniz olmuş. Ağar, biliyorsunuz Elazığlı yani hemşeriniz değil. Ağar’la ne görüştünüz?
Aytaç Kılınç: Ağarla görüşmedim. Bu konudaki duyumlarınız yanlış. Danışmanlığımı yapan arkadaşımla Ağar’ın arkadaşı görüştü. Benle alakalı bir durum değildi.
İlke Haber: Görüştüğünüz ya da sizle görüşmek isteyen etkin ve yetkin isimler var mı başka?
Aytaç Kılınç: Hayır yok. Ben mümkün olduğu kadar yanlış mesaj verip polemiklere girmek istemediğimden dolayı birkaç kişi dışında kimse ile konuşmadım. Dikkat ederseniz hiçbir televizyon programına da çıkmadım. Tek görüntüm gazetecilerin okul dışında beni 5 saat bekledikten sonra okuldan çıkarken ki görüntüm. Başka da yok zaten.
İlgimi çeken alanlar; köşe yazarlığı ya da milletvekilliği
İlke Haber: Kamusal alan tartışmasının en etkili bir şekilde başlamasına vesile olan birisiniz. Hatta bir ilkle muhatap kılmış oldunuz herkesi. Yani sokaklar da kamusal alan kapsamına girdi ve türban yasağı sokakları da kapsam alanına almış oldu böylece. Meslek hayatınız açısından bedeli çok ağır olsa da, bunun başka alanlarda kazanıma dönüşmeyeceğini söylemeyemeyiz. İlkler birçok kişi veya kesimin ilgi odağı olur genellikle. Buradan hareketle sormak istiyorum: Milletvekilliği, film, köşe yazarlığı ya da başka teklifler aldınız mı?
Aytaç Kılınç: Aslında kendimi bildim bileli siyasetle ilgilendim. Daha doğrusu etrafımda olan olaylar dünya ve Türkiye siyaseti ve tarih hep ilgimi çekmişti. Yakın bir zamanda milletvekilliği teklifi alırsam ya da köşe yazarlığı herhangi bir gazetede değerlendirmeye alırım. Çünkü köşe yazarlığı ya da milletvekilliği ilgimi çeken alanlar. Siyasetle iç içe iki alan. Yakın zamanda da hedeflerim arasında bu ikisi var.
İlke Haber: Peki, teklifin yanı sıra tehdit aldınız mı hiç?
Aytaç Kılınç: Çok ilginçtir tehdit hiç almadım. Bu benim açımdan sevindirici. Demek ki her kesim tarafından doğru anlaşılmış tehdit unsuru olarak görülmemişim. Zaten benim yaşantım gözler önünde. Öğretmenim ve annelikle öğretmenlik görevimi yapıyorum.
İlke Haber: Peki, doğru anlaşıldı iseniz, sizin davanız neden kanlı bir eylemin ve akabinde bir parti kapatmanın gerekçesi olarak gösterildi? Siz ve davanızın bir birinden ayrılamayacağı gerçeğinden hareketle bu soruyu soruyorum.
Aytaç Kılınç: Kılık kıyafet yönetmeliğine uygun gittiğim halde, kimlikten dolayı müdürlük görevinden alınmam, bu yetmezmiş gibi aylıktan kesim cezası alarak, taş ocaklarının oraya sürülmem yanlış, haksız bir karardı. Neresinden bakarsanız bakın; kişinin özel hayatına müdahaleden tutun da, kadına karşı ayrımcılık, din ve vicdan hürriyeti deyin yani hangi noktadan bakarsanız bakın haklılık yönü yok. Kim ya da kimler tarafından kullanılmaya müsait olursa olsun bu benim haklılığımı gölgelemez. Başörtü konusu sadece Türkiye’de değil dünyanın neresine bakılırsa bakılsın hassas bir konu. Böyle bir hassasiyetin olduğu ortamda kişiler çok daha dikkatli davranmalı, kamunun ve kamuoyunun hassasiyetini dikkate almalı. Yoksa dünyayı şekillendirmeye kendilerini görevli sanan ve bunun için kan dökmeyi göze alan kesimler tarafından hassas olunan konular hep kullanılacaktır.
İlke Haber: Şu an Ergenekoncu olarak adı kamuoyuna yansıyan kişilerle bir temasınız oldu mu ya da onlar sizle bir temas kurmak istedi mi? Yada onlardan açık veya kapalı bir tehdit aldınız mı?
Aytaç Kılınç: Hiç birini tanımıyorum, tanımak ta istemiyorum. Beni kullanmaları mümkün değil. Asla böyle bir şeye ait olmam. Onlar değil hiç kimse beni şimdiye kadar kullanamadı, kullanamaz da. Benim kendime ait doğrularım var. Genellikle istişare yapsam da kendimle ilgili son kararları kendim veririm. Bu bağlamda kimseden tehdit almadım.
İlke Haber: Ergenekon davası kapsamında ifadenize başvuruldu mu?
Aytaç Kılınç: Hayır. Demek ki benim bunlarla zerre kadar alakamın olmadığı istihbarat birimleri tarafından tespit edilmiş.
AHİM’e başvuruyorum
İlke Haber: Davanın şu anki seyri konusunda bir bilgi verir misiniz? AİHM’ne başvuru yapacağına dair haberler çıkmıştı. Böyle bir başvuru oldu mu?
Aytaç Kılınç: Danıştay’a karar düzeltmeye gittim. Biliyorsunuz 2. Daire davayı görüşmek istemedi. Şu an Danıştay’dan karar çıkacak gibi gözükmüyor. Fakat böyle kalırsa benim mağduriyetim devam edecektir. Ve emsal teşkil edecektir. Süre 8 yıl olduğu için AHİM’e başvuru hakkım doğuyormuş. Avukatım bu doğrultuda hazırlık yapıyor en azından Danıştay’ın kararını bir an önce vermesi için AHİM’e gideceğim. Çünkü bu noktada mahkeme çok uzadığı ve hakkımda olumsuz karar çıktığı için AHİM’e başvuru hakkım, davanın bir an önce sonuçlanması için olacak. Avukatımda bunun başvurusunu yapmak üzere.
İlke Haber: Yaşadığınız süreci kitap haline getirdiğiniz medyaya yansıdı. Hatta bu haberlerde kitaptan alıntılar bile yapıldı. Ancak okuyucuların bu yöndeki beklentisi hala karşılanabilmiş değil. Kitap fikrinizden vaz mı geçtiniz, yoksa kitabın yayını konusunda bir sorun mu çıktı?
Aytaç Kılınç: Kitap fikrinden asla vazgeçmedim. Bu kitap tek okuyucusu ben de olsam çıkacak. Fakat biliyorsunuz bu benim elimde değil. Sanırım yeterince taraflı olmadığım için bu kitabın yayınlanması konusunda ya değişiklikler isteniyor yada farklı sıkıntılar çıkıyor. Kitabın çıkmaması anlaştığım yayın evinin süreci uzatması. Bende, başka yayın evleri ile görüşüyorum. En uygun kimden teklif alırsam o yayın evine vereceğim. Bu uygunluk ücret konusunda değil. Sadece ilkelerim doğrultusunda olursa yayın evine vermeyi kabul ederim. Bir şekilde insanlar bu kitabı merak ediyor ve en doğruya ancak bu şekilde ulaşabilirler. Birinci şahıstan yani. Yoksa biliyorsunuz ki, medya zaman zaman olayları farklı lanse edebiliyor.
Devamı yarın:
Bir sonraki başlık: “Çok farklı bir çizgi çizeceğime inanıyorum”
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
Kamusal alandan, kamusal vicdana giden süreç…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.