22 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara13°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

DEMİRTAŞ: ÖLÜMLERİN SORUMLUSU ERDOĞAN

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, "Şu saatten sonra yaşanacak her ölümden hükümet ve devlet değil Başbakan'ın kendisi sorumludur" dedi.

Demirtaş: Ölümlerin sorumlusu Erdoğan

20 Ağustos 2011 Cumartesi 03:33

BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, son yaşanan olayların iddia edildiği gibi Silvan saldırısıyla başlamadığını, seçim öncesinde planlandığına işaret ederek, rest çekmediklerini ancak boyun da eğmeyeceklerini söyledi.

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkanı Selahattin Demirtaş ile milletvekilleri Gültan Kışanak, Sabahat Tuncel, Levent Tüzel ve Sırrı Süreyya Önder son gelişmelere ilişkin BDP İstanbul İl binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda BDP adına açıklamayı, Grup Başkanı Selahattin Demirtaş yaptı. 

Son yaşanan gelişmelerin Silvan olayı ile ilgili olmadığını ve seçim öncesinde planlanmış bir süreç olduğunu dile getiren Demirtaş, Başbakan'ın seçim meydanlarında "Kürt sorunu bitmiştir" açıklamasının da bunu kanıtladığını vurguladı. Demirtaş, "Bu tarihler PKK'nın ateşkesi 3. kez uzattığı tarihti. Başbakan seçim meydanlarında Öcalan'ı asmaktan bahsediyordu. Bunların doğru anlaşılması lazım. Silvan olayı ise, Başbakan'ın elindeki projenin, somut olarak hayata geçirilmesini için sadece gerekçe yapılmıştır" şeklinde konuştu. 

‘REST ÇEKMİYORUZ AMA BOYUN DA EĞMİYORUZ’ 

"Şu saatten sonra yaşanacak her ölümden hükümet ve devlet değil Başbakan'ın kendisi sorumludur" diyen Demirtaş’ın konuşmasından dikkat çeken bölümler şöyle: 

- Bizim sesimiz çatışmaların, ölümlerin olmadığı günlerde Türkiye kamuoyuna ulaşmadı. Kürt sorunu öylesine bir tartışma düzeyine geldi ki, ölümler olmadığı dönemlerde, söylediğimiz her söz suya yazılmış yazı gibi oluyor. Bu ölümler ülkenin en acil gündemidir. Hiçbir siyasi partinin bundan daha acil bir gündemi olamaz. Dolayısıyla Başbakan 'sözün bittiği yerdeyiz' derken, savaş gerçeğine vurgu yapıyordu. Biz de barış gerçeğine vurgu yapıyoruz, sözün bittiği yerdeyiz. 

- Ülkede yaşanan bu savaş, ölümler ülkenin en acı en önemli gündemidir. Hiçbir siyasi parti bundan daha acil ve önemli gündeme sahip olamaz. Şu saatlerde bile bizler konuşuyorken bu ülkenin gençleri ölüyor olabilir. Silahlarını birbirine doğrultmuş yerde olabilir. Başbakan 'Sözün bittiği yerdeyiz' derken bir savaş gerçeğini ifade ediyordu. Bizse barış gerçeğini ifade etmek için bunu kullanıyoruz. Bu saatten sonra çağrılara rağmen, hükümet gündemi sadece savaş politikaları doğrultusunda ele alacaksa, şu saatten sonra yaşanacak ölümlerin sorumluluğu doğrudan Başbakan'ın sorumluluğunda olacaktır. AKP'de de değil hükümet de değil demiyoruz. Başbakan'ın sorumluluğunda olacaktır. 

- Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu şu çatışma ortamını son birkaç yılı doğru değerlendirerek ele almazsak hükümetin bize göstermek istediği fotoğrafa inanırsak barış umutlarını ertelemek zorunda oluruz. PKK'nın eylemleri Silvan sonrası yaşanan bir gelişme değildir. Bu süreç AKP tarafından göze alınmış planlaması yapılmış bir süreçtir. 

'AKP TOPU BAŞKASINA ATMADA USTA' 

- Silvan'da yaşanan olay, kayıplar Başbakan'ın kafasındaki projenin pratikleşmesine fırsat vermiştir. Başbakan da elindeki projeyi uygulamaya geçirmiştir. AKP tam da demokratik çözüme hazırlanırken birden bire birilerinin savaş çıkardığı söylemi Türkiye kamuoyuyla alay etmektir. Özellikle Türk halkı bunu anlamalıdır. Bu tespiti yaptıktan sonra 'Barışa nasıl gideriz?'i konuşmak ancak o zaman gerçekçi olabilir. Tespitler yanlış olursa, kışkırtanlar oldu, denirse çözüme de yanlış bir yoldan gideceğimiz için çözüme ulaşamayacağız. Kaygımız odur. 

- Başbakan'ın elinde Kürt sorunun çözümü konusunda bir dosya falan yok bunun ortaya çıkacağı zaman seçim sonrası dönemdi. Seçimden sonra Emek, Demokrasi ve Özgürlük bloğu meclise gittiğinde AKP'nin elinde dosya var mıdır? Bu ortaya çıkacaktır. Bu nedenle süreç şiddet ve savaş sürecine dönüştürüldü. AKP'nin kaygısı elindeki hiçbir sorunun çözümü için bir dosya olmadığının Türk halkı tarafından anlaşılmasıdır. Sayın Başbakan bunu örtme konusunda konuda büyük bir ustadır. Hakkını teslim etmek lazım. 

'ÖCALAN'A NİYE CEVAP VERMEDİNİZ?' 

- Kürt sorununun çözümünün önündeki en büyük engel, AKP'nin politikasızlığı ve elinde bir dosya olmamasıdır. Hiçkimse Başbakan'dan tek bir somut proje duymamıştır. Kürt sorununun önündeki en büyük engel budur. Ne Jitemdir, ne ordudur, ne Suriye'dir. En büyük engel AKP'nin elinde bir çözüm politikası olmamasıdır. Elinde bir dosya olsaydı, 50 bin defa bunu açıklamış olurdu. Şu anda çözüm hayat geçmiyorsa, bu zihniyetten kaynaklanıyor. Evlatlarını Doğu ve Güneydoğu'ya askere gönderen anneler bunu kesinlikle anlamalıdır. Ortada Kürt sorunuyla ilgili bir kafa kara karışıklığı yoktur. Ortada savaş isteyen bir halk da yoktur. Sorun çözülmüyorsa, halen bugün o gençler ölüyorsa tek nedeni budur. Daha bir ay önce Öcalan'ın yaptığı açıklamadan da bunu çıkarabilirz. 'Biz bu meseleyi bir haftada hallederiz. Yeter ki Sayın Başbakan siyaseten bir çözüm olsun' demiştir. Ama tek bir cümle bile kullanılmamıştır ama pratikte bu cümleyi dikkate almadığını gösteren birçok şey yapmıştır. 

- Buradan Sayın Başbakan'a açıkça sorma hakkımız var. Bizim duyacağımız şekilde hiçbir şey söylemediniz. Peki İmralı'ya giden heyet aracılığıyla, birşey söylediniz mi? Bir haftada bu işi hallederiz örgütün liderine ne cevap verdiniz? Evet hallederiz dediniz mi? Biz bu işi başka şekilde hallederiz dediniz mi? Bütün açıklığıyla bunu bilmek istiyoruz. Bunun için de İmralı'da yürüttüğünüz bu müzakerelerin açık yürütülmesini istiyoruz. 

- Geçen Kurban Bayramı'ndan bu yana neden bu kadar askeri operasyon yaptınız? Ölümleri durdurmak varken, neden bu süreci kopardınız? Eğer bunları açıklayamıyorsanız, ortada sizin işlediğiniz bir suç vardır diyebilir miyiz? Hükümet bütün bunlara cevap vermek zorundadır. Bütün bunlar yaşandıktan sonra, hiçbir şey yokmuş gibi bütün bu süreçleri BDP yönetmiş gibi sürecin bütün sorumluluğunu bize yüklemek tam bir ustalıktır. Çıraklık kalfalık dönemi bitmiştir. Bu tam bir ustalıktır. 

ÇİFT TARAFLI ATEŞKES 

- AKP ve MHP, MGK'ya faşizmle aranıza mesafe koyun şiddetle aranıza en az bizim koyduğumuz kadar mesafe koyun. Bütün bunları Türkiye kamuoyu şehit yakınları iyi anlamalıdır. Kim savaş yanlısı kim bu ölümlerde sorumludur bütün kamuoyu iyi anlamalıdır. İyi anlamalıdır ki çözüm yakın olsun. 

- Biz asla şiddet eylemlerine iyi olur demedik. Şu saatten sonra şiddet duracak diyorsak bunun tek yolu karşılıklı ateşkestir. Sayın Başbakan Kandil'e gaz alma amaçlı operasyonları bırakarak, eğer örgüt eylem yapmayacaksa biz de asla yapmayacağız demelidir. Ölümleri durdurmanın en pratik yolu budur karşılıklı eller tetikten çekilecek. O zaman BDP'nin neler yapacağını hükümet görecek. O zaman barış isteyenler bizim gücümüzü görecekler. 

CHP'YE DE ÇAĞRI

- Eğer bu konuda CHP önerisini yaptığı akil adamlar konusunun arkasında duracaksa hemen yarın akil adamlar çalışma grubu oluşturalım. İmralı dâhil her yere girsin herkesi dinlesin. Hepimizi de dinlesin. Öyle Kandil'e her gece savaş uçaklarıyla gitmek, gece gündüz dağ taş operasyon yapmak yerine en pratik ve en makul yollardır. Bu durum bu kadar vahimken Başbakan'ın çözüm önerilerini açıklama yerine hala bizi tehdit etmesi, Başbakan'ın askeri siyasi operasyon yapması bu işi tümüyle başka bir yere götürür. Bu işin gideceği nokta daha iyi bir nokta olmayacaktır. Bunu görüyoruz. Bunun uyarısını yapıyoruz. Bunu durdurmak için çaba sarf ediyoruz. 

- Devlet bizi tutuklayabilir, asabilir, idam edebilir, infaz edebilir bütün bunları yapmaya gücü de vardır. Bunların hepsini başarabilir ama bütün bunları yaparak meşruiyeti haklılığı yoktur. Mesele budur. Tehditlerle karşılıklı restleşmelerle bu iş çözülseydi, bugüne kadar 50 bin defa çözülürdü. Biz bunlara cevap vermeyeceğiz. Devlet bunu isterse, yapabilir. Devlet bunu yapacak diye de boyun eğecek halimiz yok. 

KÖŞEYAZARLARINA: BU HIZLA GİTMEYİN 

- Türkiye'de siyaset yapan aydın yazar olan medyada görev yapan herkesi barışın tarafından yer almaya çağırıyoruz. Özelikle de bir kısım ordudan ve mermiden hızlı giden arkadaşlara çağrımız, bu hızla gitmeyin iyi bir noktaya gitmiyorsunuz. Sizlerle hep birlikte hepimizi Türkiye'yi barışa davet edelim.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.