26 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır3°C
  • Ankara-1°C
  • İzmir6°C
  • Berlin12°C

ÇOK FARKLI BİR ÇİZGİ ÇİZECEĞİME İNANIYORUM

Aslında önceden mücadelemde tek başıma idim. Ve insanlara yapılan uygulamaları elimden geldiğince tek başıma anlatmaya çalışıyordum. Şimdi ise...

Çok farklı bir çizgi çizeceğime inanıyorum

06 Temmuz 2009 Pazartesi 11:59

İlke Haber: Gelecekle ilgili olarak plan ve programınız ne? 

Aytaç Kılınç: Yazmak. Yazarlık. Yazmaya devam etmek. Siyaset merkezli bir oluşumun içinde bulunmak. Kendimi dinliyorum. Yaptığım araştırmalara ilgi konularıma bakıyorum. Güzellik, sağlık, moda, yemek vb. gibi konular dikkatimi çekmiyor. İnternette bir araştırma yapsam hep siyaset merkezli oluyor. Mutlu olduğum alan bu. Yazmak, okumak, araştırmak ve siyaset… Gelecekle ilgili planımda bu doğrultuda. Bir gazetede yazarlık yada vekillik. İnanıyorum ki çok farklı bir çizgi çizeceğim her nerde bulunuyorsam. 

İlke Haber: Dava öncesi ile dava sonrası Aytaç Kılınç arasında farklılıklar var mı, varsa neler? Birde çok tanınıyor olmak sizin açınızdan ne türden risk yada avantajlar oluşturdu? Bu bağlamda yaşadığınız ilginçlikler oldu mu hiç?  

Aytaç Kılınç: İlginç olan ben değişmedim. Aslında önceden mücadelemde tek başıma idim. Ve insanlara yapılan uygulamaları elimden geldiğince tek başıma anlatmaya çalışıyordum. Şimdi ise daha geniş bir alana hitap edebiliyorum. Bir ayet var. Çok sevdiğim ve tecelli eden bir ayet. “Siz, sizde olanı harekete geçirin, sizde olmayanı size veririm.” Ben haksızlığa uğradığımı yaşadığım sıkıntıları bir türlü anlatamıyordum. Sürekli taşınmak, sürgün, haksızlık, mahkemeye başvuracak avukat param yoktu. Nasıl başvurulur bilmiyordum bile. Kendi kendime avukat sekreterlerinden idare mahkemesi eski dosyalarını aldım. Onları kendime uyarlayarak çevirdim ve başvurumu yaptım. 6. İdare Mahkemesi’ne el yazısı ile itiraz eden başvurumu yaptım. Ve kazandım davayı. Daha sonra ise gönüllü avukatlığımı üstlenmek isteyenler oldu. Bu benim açımdan bir ayetin tecellisidir. 

İlke Haber: Anlama ve anlaşılır olmaya katkı sunmak adına şunu sormak istiyorum: “Ben değişmedim” diyorsunuz. Ama Tempo dergisine yaptığınız açıklamada zihinlerde farklı çağrışımlar uyandıracak ifadeleriniz yer aldı. “Kabul edin ya da etmeyin ama içinde yaşadığımız sistemde kılıf kıyafet yönetmeliği diye bir şey var. Yani memur olmak isteyen birisi bu yönetmeliği de uygulamak zorunda olduğunu biliyor. Daha sonradan bunun için yaygara koparmanın bir anlamı yok” şeklindeki cümleniz en dikkat çekici olanıydı. “Başörtü yasağına destek, yasak mağdurlarına da eleştiri anlamına gelebilecek bu ifadelerin, “ben değişmedim” sözünüzle çelişmiyor mu? Bir de, bu yasağın en uç mağdurlarından biri olarak, bu sözü söylerken nasıl bir duygu ve düşünce dünyasında olduğunuz merak konusu. Elbette ki insanlar değişebilir. “Neden değiştin?” diye kimsenin kimseyi sorgulama ya da hesaba çekme hakkı bulunmadığı gibi, kimsenin fikir, inanç ve yaşam tarzına ipotek koyarak bir dayatma yapma hakkı da yoktur. Ancak yaşananlar bunun hiç de böyle olmadığını gösteriyor. Aynen, hâlihazırda uygulanan “kılık kıyafet yasağı” gibi. Şimdi “memursan başını açarsın” sözüne dönersek, yetki ve gücü yanlış kullananların her dediğine “evet” mi demek gerekir? Bu konuda çok ağır bedeller ödemiş olmanız hasebiyle soruyorum: Bu sözünüzün ifade ettiği/edebileceği anlamları sorguladınız mı hiç?  

Aytaç Kılınç: Bakın hepimiz Türkiye’nin şartlarını biliyoruz. Kadın ya da erkek kim çalıştığı kurumda istediği yaşam tarzını ya da inancını uygulayabiliyor. Kuruma girerken peşinen bu yasağı biliyoruz değil mi. Milletvekili olurken anayasaya bağlı kalacağına yemin ediyorsun. Stajyer memurken asil memur olduğun zaman yemin ediyorsun arkasından da “ben böyle değil böyle yaşamak istiyorum” diyorsun. O zaman yemin etme. Yoksa sana tabii ki kalkıp takiyyeci derler. Bu yönetmelik değişikliği bizim değil, idareyi elinde bulunduranların sorunu. Madem toplumda bir rahatsızlık var ya çözersin ya da çözeceğin için söz vermezsin. Memursan açacaksın. Yetkiyi ve gücü elinde bulunduranların her dediğine evet demeyeceksek yetkiyi ve gücü elinde bulunduranların isteklerimize cevap vermesi için mücadele edeceğiz bu da nedir. Demokratik toplumlarda tepkisi legal yollarla ifade etmek. Diyelim ki öğretmensin. Kuruma başörtü ile giriyorsun. Amirin ne yapar istese de istemese de soruşturma açar. Burada hedef amir mi olmalı. O da yönetmelikleri uyguluyor. Kimseyi zor durumda bırakmanın anlamı yok. Göreve başlarken kabul ediyorsun. Sonra da yaygarayı koparıyorsun. Bu çelişki bence. 

Severek okuduğum gazete Yeni Şafak ve Zaman. Beğeni ile takip ettiğim yazarlar Ahmet Altan, Tamer Korkmaz, Serdar Arseven… Bir de çevreciyim. 

İlke Haber: Biraz özeline gireceğim ama, kamuoyunun merakını giderme adına soruyorum: Aytaç Kılınç, özel hayatında neler yapar yada boş vaktini nasıl değerlendirir? Yani hangi yayınları takip eder? Hangi yazarları okur? İnternet dünyasıyla arası nasıldır ve hangi sitelere takılır? Ne tür müzik dinler? Sporla arası nasıldır? Çevreyle, hayvanlarla arası nasıldır? En çok istediği şey nedir?   

Aytaç Kılınç: Severek okuduğum gazeteler taraf; Yeni Şafak, Zaman. Beğeni ile takip ettiğim yazarlar Ahmet Altan, Tamer Korkmaz, Serdar Arseven. Boş vakitlerimde spor yapmayı seviyorum. Haftanın dört günü Gölbaşı stadında yürüyüş, koşu, egzersiz yapıyorum, kitap okuyorum, internette sörf yapıyorum. Tam bir hayvan severim. Kediler, köpekler en çok sevdiğim hayvanlar. Yolda gördüğüm kedi ve köpekleri durur sever oynarım… Çevreciyim. Doğanın korunması kaynakların dikkatli harcanmasına özen gösteririm… En çok istediğim kitabımın yayınlanması ve bir gazetede köşe yazarlığı ya da siyasetin içinde aktif görev almak. Kendimde bu yeteneği ve yeterliliği görüyorum. 

İlke Haber: Kendinize sorulmasını istediğiniz bir soru var mı? Bir başka ifadeyle, eğer bu röportajı yapan kişi siz olsaydınız ne sormak isterdiniz?  

Aytaç Kılıç: Verdiğim mücadelenin adının konulmasını isterdim. Olayı sadece başörtü mücadelesi değil, bir insanın var olması, insan hakları ve özgürlükleri, kadına karşı ayrımcılık, özel hayata müdahale yani kısaca özgürlükler bağlamında bakılmasını isterdim. Nasıl ki benim başımın açtırılması hoşuma gitmiyorsa, bir başkasının da kılık kıyafetine, Hayat tarzına, düşünce yapısına karışılmaması, herkesin eşit şartlara sahip olduğu bir dünya isterdim. 

İlke Haber: Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? 

Aytaç Kılınç: Danıştay saldırısı bu ülkenin tarihinde önemli bir yer tutuyor. Ergenekon çözümlenirse bu ülkenin yakın tarihi gün yüzüne çıkacaktır ve gelecek nesiller daha huzurlu bir ortamda yaşayacaktır. Zerre kadar bu olayda katkım varsa bu bana yeter. Yıllar önce aldığım ehliyetteki başörtülü resim bu ülkenin kaderini değiştirecek olayları tetikledi. Bunun benim için ne anlam ifade ettiğini tahmin edersiniz umarım. 

İlke Haber: Röportaj teklifimizi kabul ederek, iki büyük yayın kuruluşundan sonra, hiçbir yayın kuruluşuna konuşmama geleneğini bizim için bozduğunuzdan dolayı, hem şahsım ve hem de www.ilkehaber.com adına teşekkürlerimi iletiyorum. 


Arka plan:

2006 yılında Danıştay 2. Dairesi tarafından alınan kararla, okula gidiş gelişinde başörtüsü taktığı gerekçesiyle anaokuluna müdür olmasını sakıncalı bulduğu Aytaç Kılınç'ın, görev mahallinde başörtüsünü çıkarmasını ise laiklik açısından yeterli görmemişti. Gölbaşı Bayrak Anaokulu Müdürlüğü'ne atanan ve başı kapalı kimlik göstererek okula girmek isteyen Aytaç Kılınç, 2001'de görevinden alınarak maaş kesinti ve kademe ilerleme cezasının yanı sıra Mamak Kıbrıs Köyü İlköğretim okuluna sürgün cezası almıştı. Aldığı cezaların iptali istemiyle dava açmış, Ankara 6. İdare Mahkemesi de işlemi 2002'de iptal etmişti. Kararın Ankara Valiliği'nce temyiz edilmesi üzerine, dosya Danıştay 2. Dairesi'ne gelmiş, daire de İdare Mahkemesi’nin kararını bozmuştu. Karar, hem ulusal ve hem de uluslar arası arenada geniş bir yankı bulmuş, hem ülke içi, hem de dışından birçok kişi ve kurum temsilcisi tarafından tartışılmıştı ve büyük bir infiale neden olmuştu. Söz konusu karar, Danıştay üyelerine yapılan kanlı saldırının da gerekçesi yapılmış, ancak saldırının, türban kararıyla bir ilgisinin olmadığı ortaya çıkmıştı.  

Biyografi:

Aslen Selanik göçmeni olan baba ve Vanlı olan annenin iki kızından biri olarak 1969 yılında dünyaya gelen Aytaç Kılınç, ilk, orta, lise eğitimini Antalya’da tamamladı. 1986 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nü okul birincisi olarak kazandı. 1991 yılında Bitlis Adilcevaz ilçesinde öğretmenliğe başladı. Beş yıl doğu hizmetini yaptıktan sonra, 1996 yılında Şereflikoçhisar Kız Meslek Lisesi öğretmenliği, Ankara Atam İlköğretim Okulu öğretmenliği ve müdür yardımcılığı, Bayrak Anaokulu Müdürlüğü, Kıbrıs Köyü İlköğretim Okulu öğretmenliği, Rehberlik Araştırma Merkezinde Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanlığı, Sevgi Anaokulu müdürlüğü, Sancaktepe İlköğretim Okulu Ana Sınıfı öğretmenliği yaptı. Şereflikoçhisar Kız Meslek Lisesi’nde öğretmenlik görevini sürdüren Kılınç, meslek hayatı boyunca birçok başarıya imza attı. Rehberlik Anlayışı Kazandırma, Temel Almanca, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Drama Oyun, Resim, Müzik Kursları, Müfettişlik ve Muhakkiklik kursları olmak üzere üç tane de Eğitim Yönetimi ve Denetimi kurslarına katıldı ve başarı ile mezun oldu. SHEÇ tarafından hazırlanan “Erken Çocukluk Gelişim Destekleme Projesi’nde sorumlu idareci olarak görev aldı. Milli Eğitim bakanlığının açtığı uzman öğretmenlik sınavında da yüksek puan alarak uzman öğretmenlik sınavını kazandı ve uzman öğretmen vasfına sahip oldu. Aytaç Kılınç, on altı yaşında bir erkek çocuk annesidir.

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
Kamusal alandan, kamusal vicdana giden süreç…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.