'CHP, PKK’YLA MÜZAKERELERİ DESTEKLİYOR MU?'
Neşe Düzel, CHP’nin Örgütlenme Ve Örgüt Yönetimlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’la konuştu.
20 Şubat 2012 Pazartesi 07:28
“CHP’de herkes, 33 ilde milletvekili çıkaramayışımızın nedenini, bugüne dek parti olarak ‘yeterli politika’ üretemeyişimize bağlamazsa, işin altından kalkamayız. 60 yıldır iktidar olamayan CHP, ben nerede hata yaptım demeli.”
“On yıl önceyle kıyaslayın. Türkiye daha muhafazakâr bir yapıda bugün. Ama bu kadar! Türkiye bundan öteye gidemez! Türkiye daha muhafazakârlaşamaz! Arap Baharı gösterdi. Türkiye’yi laiklikten artık kimse koparamaz.”
“Kürt sorununun çözümünden kaçarak iktidar olunmaz. Bu sorunu çözmeden Türkiye rahatlamaz. Araştırmada, halkın yüzde 67’sinin müzakereyi doğru bulduğu söyleniyor. Toplum, sorunun, barışçı yoldan müzakereyle çözümüne hazır.”
***
NEDEN NİHAT MATKAP
“Kurultaylar partisi” olarak nitelenen CHP kendi rekorunu gene kendisi kırıyor. Tarihinde ilk kez iki gün üst üste iki ayrı kurultay yapıyor. CHP, bu pazar ve pazartesi günü peş peşe iki olağanüstü kurultay toplayacak. Tüzük değiştirecek. Ardından da yeni genel başkan ve yeni yönetimini seçeceği olağan kurultayını düzenleyecek. Sonuç olarak CHP iki olağanüstü bir olağan olmak üzere peş peşe üç kurultay yapmış olacak. CHP’nin içi niye birden karıştı? Niye muhalefet kurultay toplanmasını istedi? Neden Genel Başkan, parti içi muhalefet kurultay istedikten sonra ayrı bir kurultay istedi? Parti içi muhalefetin ve genel merkezin kurultay talepleri aynı nedenlere mi dayanıyor? Muhalefet Kemal Kılıçdaroğlu’nu devirmek mi istiyor? Kılıçdaroğlu’na karşı muhalefet yeni bir başkan adayı çıkarır mı? Baykal yeniden göreve talip olacak mı? Kılıçdaroğlu, parti içindeki görüş ayrılıklarının üstesinden nasıl gelmeyi düşünüyor? CHP’nin içindeki anlaşmazlıklar niye hiç durulmuyor? CHP neden ciddi bir iktidar adayı haline gelemiyor? AKP, kendi tabanını genişletmeyi başarırken, CHP neden aynı şeyi başaramıyor? CHP’nin içinde partinin değişmesine karşı çıkan tutucu bir anlayış çok mu güçlü? CHP, neden Ergenekon’un ve devlet bürokrasinin destekçisi bir parti görünümünden kurtulamıyor? CHP’nin Kürt meselesinin çözümü için yeni bir önerisi var mı? Uludere olayı ve KCK operasyonları konusunda tavrı ne? CHP, PPK’yla müzakerelerden yanı mı? Bütün bu konuları CHP’nin Örgütlenme Ve Örgüt Yönetimlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’la konuştuk. Yılların siyasetçisi Nihat Matkap, 1994-95’te SHP-DYP koalisyonunun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’ydı.
***
NEŞE DÜZEL: Neden yeni bir kurultay toplama ihtiyacı hissettiniz?
NİHAT MATKAP: Bu, bizden kaynaklanmadı. Partideki 362 delege arkadaşımız, tüzükten gelen haklarını kullandılar ve parti tüzüğünün dokuz maddesinde değişiklik istediler. Gerçi Merkez Yönetim Kurulu olarak bizim de tüzük değişikliği için bir kurultay toplama çalışmamız vardı ama...
Peki, o zaman niye siz, tüzük kurultayı toplamak için muhaliflerden önce harekete geçmediniz?
Bizim o arkadaşlarla tüzük konusunda aramızda sadece zamanlama ve yöntem konusunda bir fark var. Biz daha katılımcı bir anlayışla tüzük kurultayı yapmak istedik. Yeni tüzüğün önce ilçe ve il kongrelerinde tartışılmasını arzuladık. Tüzük kurultayını temmuz ayında yapmayı düşünüyorduk.
Muhalefet, neden şimdi bir kurultay toplanmasını istiyor?
İç sorunların birikiminden kaynaklanan bir patlama bu. Son genel seçimde, CHP örgütlerinin kimi talepleri karşılanmadı. 12 Haziran genel seçimlerinin aday belirlemeleri sırasında yaşanan bu rahatsızlıklar ve sıkıntılar hâlâ devam ediyor. Bugün, CHP’nin birçok milletvekili, CHP’de uzun dönem siyaset yapmış olan arkadaşlarımız değil. Rahatsızlık oradan geliyor. Tartışmalar da zaten dönüp dönüp hep o noktaya gidiyor. Yoksa 362 delegenin imzasının tüzük değişikliği için toplanmasına hiç gerek yoktu. CHP’nin oyu ilk kez son genel seçimde yüzde 26,7’ye çıktı. Ayrıca ilk defa bütün sol ve sosyal demokratlar da CHP’de buluştu. Bu önemli bir başarı. Bunu görmezden gelemeyiz. CHP için gelişmeye açık bir durum var ortada.
Parti içi muhalefetin ve genel merkezin kurultay talepleri aynı nedenlere mi dayanıyor peki?
Olağanüstü tüzük kurultayı için imza veren 362 delege, tüzüğün demokratikleştirilmesi adına dokuz maddelik bir değişiklik istiyorlar. Bu dokuz maddenin altısını biz de istiyoruz. Ama onların değiştirmeyi istediği bir madde var ki, biz bu maddenin değiştirilmesine karşıyız. Tüzüğün 9. maddesi bu. Normalde, tüzük değişikliği gibi nedenlerle, olağanüstü kurultay toplamak için kurultay delegelerin yüzde 20’sinin imzası yeterli oluyor. Ama bu olağanüstü kurultayın gündemine seçim eklenirse, o zaman olağanüstü kurultayı toplamak için delegelerin salt çoğunluğunun yani yüzde 51’inin imzası gerekiyor. 670 delegenin imzası demek bu. İşte tüzüğün 9. maddesi değiştirilerek, bu sayı 256’ya yani delegelerin yüzde 20’lik oranına düşürülmek isteniyor.
Eğer muhaliflerin gündemiyle pazartesi günü toplanacak olan kurultayda 9. madde değişikliği geçerse ne olur?
Pazartesi günü yeniden imza toplanır ve 256-300 delegenin imzası alındıktan sonra bu kez seçim gündemli yeni bir olağanüstü kurultay yapılır. Ama böyle bir ihtimal görünmüyor. Onlar, bu maddeyi değiştirerek parti meclisi ve genel başkanlık seçimlerini kolaylaştırmak istiyorlar. Çünkü bu durumda, hem genel başkanı hem de parti meclisini değiştirme şansı doğar ama... Ben örgütlerin nabzını tutuyorum. Genel başkan değişikliğinin bu kadar kolaylaştırılmasını il ve ilçe başkanları istemiyor.
Muhalefet Kemal Kılıçdaroğlu’nu devirmek mi istiyor?
Parti içi iktidar arayışı bu... Yönetim arayışı bu. Ben dokuzuncu madde değişikliğinden bunu anlıyorum. Genel başkan ve parti meclisi değişiminin arayışı bu. Zaten 12 Haziran genel seçimlerinin hemen ertesi günü, gene 670 delegenin imzası aranmıştı. Gündemi genel başkan seçimi olan bir kurultay arayışına girilmişti. 670 imza bulunamadı. Daha sonra yeni atanan illerin yönetim kurullarının değişmesi için iller bazında imzalar arandı. Ankara hariç diğer illerde o imzalar da bulunamadı. Anlayacağınız 12 hazirandan bu yana, Kılıçdaroğlu’na olan bu muhalefet seri bir biçimde devam ediyor. Ama artık bu son hamle! Çünkü CHP zaten iki yılda bir yapmak zorunda olduğu seçimli olağan kurultay sürecine girdi.
Parti içi muhalefetin, Kılıçdaroğlu’nu devirmek için son hamlesi mi bu?
Öyle diyebilirsiniz.
Peki, genel merkez ayrı bir tüzük kurultayı için başvurmasaydı da, muhalefetin istediği tarihte tek bir tüzük kurultayı yapılsaydı ne olacaktı?
Kurultayın gündemi, “kurultayın yapılmasını isteyenlerce belirlenir” diye bir hüküm var mevcut tüzükte. Dolayısıyla pazartesi günü yapılacak olan kurultayın gündemine genel başkan veya biz tek bir madde bile ekleyemiyoruz. Dolayısıyla sadece o kurultay yapılsaydı, tüzüğün demokratikleşmesi eksik kalacaktı. Oysa pazar günü bizim yapacağımız kurultayda tüzükteki bütün bu kısıtlamalar kalkıyor. Yani 2003 tüzüğü tamamen değişiyor. Genel başkanın, merkez yönetim kurulunun ve parti meclisinin tercihleriyle milletvekili atanması da ciddi olarak sınırlanıyor. Bundan böyle genel başkan ve parti meclisi milletvekili adaylarının sadece yüzde 20’sini atayacak. Artık milletvekili adaylarının yüzde 80’ini, delegeler ya da parti üyeleri seçecek. Mevcut tüzükte durum tam tersi.
Sizce CHP’nin içindeki anlaşmazlıklar neden hiç durulmuyor?
Parti içi iktidar arayışından kaynaklanıyor bu. Parti içi iktidar, parti dışı iktidardan daha önemli görülüyor. Fakat insanlar yoruldular. Toplum da yoruldu.
CHP’liler mi yoruldu?
Tabii... Bu kavgalardan yoruldular. Onu hissediyorum. Türkiye’de iki kulvar var. Sağ kulvar, sol kulvar. AKP, Türkiye’nin bozulan siyasi sağlığını bir türlü düzeltemiyor. Sol kulvardaki bütün arayışlar, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığıyla birlikte durdu ve CHP çatısı altında buluşuldu. CHP’yi doğru yönetirsek yani CHP’de herkese eşit siyaset yapma hakkını tanırsak, CHP durulur. Belediye başkanı adaylarının, belediye meclisi ve il genel meclisi üyelerinin seçimini aktif partililere, delegelere bırakırsınız, insanlar sorumluluk alırlar. Bizim hedefimiz, CHP’yi çağdaş, sosyal demokrat bir çizgiye getirmek. Son genel seçimlerde, projeleri konuşulan bir CHP vardı. Bedelli askerlik ve eski emeklilerin intibak yasası hep CHP’nin yasalarıydı. CHP iktidar olamazsa da, iktidara yön vermeli. Biz yavaş yavaş o noktaya doğru gidiyoruz.
Peki, parti içi huzursuzluğun bir türlü yatışmaması, CHP’nin ciddi bir iktidar adayı haline gelememesiyle bağlantılı olabilir mi?
Zaten iç tartışmasını bitiren bir CHP iktidar olur. CHP’nin iktidar olamayışının nedenlerden biri, iç tartışmalarını bitirememesi, bütünlüğünü sağlayamamasıdır. CHP, iktidar olursa, bu iç tartışmalar önemli ölçüde azılır. Ama CHP’nin iktidar olabilmesi için de bu iç tartışmaları bitirmek gerekiyor. Bu ikisi birbirine bağlı şeyler. Eğer son genel seçimde yüzde 40 oy alınsaydı, bugün bir olağanüstü kurultay arayışına, genel başkan değiştirme arayışına girilir miydi?
Neden ciddi bir iktidar adayı haline gelemiyorsunuz?
Hem kendi iç işleyişimizden hem de dış etkenlerden kaynaklanan sorunlarımız var. Türkiye’nin siyasal sağlığı bozuk! Biz bundan da etkilendik. Türkiye’nin hali olağan değil. Cumhuriyet’i kuran parti, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde eğer 33 ilde milletvekili çıkaramıyorsa, bir olağan dışılık var demektir bu ülkede. Bugün Türkiye’nin doğusunun ve batısının ana muhalefet partisi farklı. Türkiye’nin sağlığını bozan en büyük etken de Kürt sorunu.
Otuz üç ilde halk CHP’ye oy vermedi diye Türkiye’de olağanüstü bir hâl var denebilir mi? Aslında CHP’de olağanüstü bir hâl var demek değil midir bu?
Otuz üç ilde milletvekili çıkaramaması, CHP’nin iyi yönetilmemesinden kaynaklanıyor tabii. Oy vermeyen haksız olmaz ki! Oy alamayan haksızdır! Türkiye’nin hâli olağandışı derken, Kürt sorunu bütün siyasi dengeleri altüst ediyor anlamında söylüyorum ben bunu. Türkiye’de siyasal sistemin sağlığı gerçekten iyi değil. Ben bu sorunu çözerim diye iktidara gelen AKP, on yıldır bu sorunu tedavi edemedi. AKP ile ilgili demokrasi beklentileri boşa çıktı.
CHP Anayasa değişikliğine bile referandumda hayır oyu verdi. Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olmasına CHP destek oldu mu?
AKP’nin niyeti, özgürlükleri ve demokrasiyi geliştirmek değildi. Hiçbir zaman samimi olmadılar.
CHP, neden ciddi bir iktidar adayı haline gelemiyor diye sormuştum.
İç işleyişimizden, tüzüğümüzden ve partiyi yönetme anlayışından kaynaklanan aksamalarımız var. Bunları gidermek için seçimlerden bu yana çok ciddi çaba gösteriyoruz. İktidar olamıyorsak, bu tamamen bizim siyasetimizin eksikliğinden kaynaklanıyor. Türkiye’nin ihtiyacı olan politikaları üretememişiz ve dünyadaki gelişmelere ayak uyduramamışız demek ki.
AKP, kendi tabanını genişletmeyi başardı. CHP aynı şeyi neden başaramıyor?
Türkiye’nin en köklü partisi eğer 33 ilde milletvekili çıkaramıyorsa ve 60 yıldır da iktidar olamamışsa, dönüp kendisine nerede hata yaptım diye sormalı. Tabanı genişletememek bizim kusurumuz ve biz, tabanı genişletmeye talibiz. Eğer örgütümüzü doğru çalıştırabilseydik, sonuç farklı olurdu. Dünyada sol partiler, üye, örgüt, kadro ve program partileridir. Biz gücümüzü liderimizden almayız. Ama son yıllarda biz bu anlayıştan koptuk.
Deniz Baykal’la geçen 18 yılı hatırlarsak... CHP hep lider partisi olmadı mı?
Bu yaklaşım doğru yaklaşım değildi ki, CHP başarıyı yakalayamadı. Türkiye’de iki parti kaldı. Bir tarafta dokuz yıllık AKP. Diğer tarafta 90 yıllık CHP. Biz, aslında çok güçlü olan kadrolarımızı doğru çalıştıramadık. Geçmişte, örgütlerimizi önemsemedik. Onlar da kenara çekildiler. “Sen bana yetki vermiyorsan, ben niye sorumluluk alayım?” dediler. Şimdi biz, “önümüzdeki yerel seçimlerde adayını sen kendin belirle, diyeceğiz” onlara. Örgütler yetki alınca, sorumluluk da almış olacaklar. Çok önemli bir şey bu! Gerçek bir değişim bu! CHP’de devrim niteliğinde bir değişim olacak.
CHP’nin içinde partinin değişmesine karşı çıkan tutucu bir anlayış çok mu güçlü?
CHP’nin Meclis grubu ve merkez yönetim kurulu ağırlıklı olarak değişimden yana. “Dünyadaki gelişmelerin önünde olmalıyız” diyen anlayış şu anda CHP’de daha önde.
Bugünkü politikalarınız tabanınızı ve desteğinizi genişletmiyor. Bundan nasıl bir sonuç çıkartıyorsunuz?
Kendi dışımızda da bazı olumsuzluklar var. Mesela medyanın desteği dengeli değil. Ulusal televizyonların ve gazetelerin yüzde 90’ının üzerinde baskı var. Eskiden TÜSİAD hükümet değiştirecek kadar güçlüydü. Şimdi iş dünyası sindirilmiş durumda. Üniversiteler, rektörler, Uludere faciasıyla ilgili tek bir eleştiri seslendirmediler. Bu ülkeye olağanüstü hâli sadece asker getirmez. Türkiye’deki bu olağanüstü hâlin dağılması lazım. Bütün bunlar, bizim iktidarımızın önündeki engeller.
CHP, neden demokrasinin gelişmesini, sivil iradenin güçlenmesini talep eden bir parti olarak değil de, Ergenekon’un ve devlet bürokrasinin destekçisi bir parti görünümünden kurtulamıyor bir türlü?
O algı doğru değil. Biz hep saydam bir yapı ve hesap verebilir bir sistem istedik. Şimdi bakın... Düne kadar İslamcı akımlar, Türkiye’de öcü gibi görülüyordu. “Türkiye, laik yapısından geri gider mi?” diye bir endişe yaşanıyordu. CHP’lilerde böyle bir tedirginlik vardı. Hayır!.. Dünyadaki gelişmeler ve Arap Baharı arayışları gösterdi ki, Türkiye’yi laik konumundan artık kimse koparamaz. Bir kere bunu kabul etmek lazım. Türkiye’nin daha çağdaş hale gelmesi ve Avrupa Birliği üyesi olması bizim hedeflerimiz arasında.
Türkiye’nin şeriata doğru kaydığı, laiklikten koptuğu yönündeki endişeniz bitti mi?
O endişe giderek azalıyor. Arap Baharı’yla birlikte önemli bir kırılma oldu bu konuda. AKP’nin başındakiler Milli Görüş geleneğinden geliyorlar ama... Bugün eğer laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti arayışına, Ortadoğu ülkeleri de girdiyse ve oradaki halklar da özgürlük peşindeyse, geçmişte adil düzen vaat eden, Türkiye’nin şeri hükümlerle başarılı olacağını öngören grupların anlayışları artık çöktü demektir bu. Devlet yönetimine, İslamcı siyaseti esas alma anlayışı artık kırıldı.
“Devleti artık kimse İslamileştiremez” mi diyorsunuz?
Evet... O yok artık. O bir tehditti ve Arap Baharı bu tehdidin kırılma noktası oldu. İslamcı anlayışın gelişmesi adına Arap Baharı bir dönüm noktası oldu. Türkiye’nin muhafazakârlaştırılmasını on yıl öncesiyle mukayese edin. Türkiye bugün daha muhafazakâr bir yapıda. Ama bu kadar! Bundan öteye gidemez!
Daha muhafazakârlaşamaz mı Türkiye?
Evet. Çünkü Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da o muhafazakâr yapılar ve muhafazakâr toplumlar bu yapıya karşı isyan ettiler. Onlar şimdi demokrasi arıyorlar. Mısır, Suriye, Tunus hepsi özgürlük, insan hakları arayışında. Yükselen değer, laiklik karşıtı yönetimler ve diktatörler değil.
Saydam ve hesap verilebilir bir yapı istediğinizi söylediniz. Uludere konusunda neden bütün ülkeyi sarsacak ve gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacak güçlü bir muhalefet yapamadınız?
Uludere tarihî bir facia. AKP’nin ülkeyi getirdiği noktayı, Türkiye’nin son on yıllık fotoğrafını görüyorsunuz Uludere’de. Genel Başkan ve arkadaşlarımız, toplumun dikkatini bu olayın üzerine çekmek için, devlet yetkililerinin gitme ihtarına rağmen çok zor koşullarda taziye ziyaretine gittiler daha olayın ilk başında. Biz bu tutumumuzu sürdüreceğiz ve bu olayın üzerine gitmeye devam edeceğiz. Uludere’de kesinlikle bir provokasyon var. Bu bombalama safiyane bir iş olarak nitelenemez. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde hata oldu da elim tetiğe değdi denemez. Daha önceden programlanmış bir olay bu.
Kürt meselesine gelirsek... Sorunun çözümü için yeni bir öneriniz var mı?
Ülkenin bütünlüğünü sarsmayacak her çözümün içinde olur CHP. Mesela Kürtçenin okullarda seçimlik ders olmasına, Kürt kültürünün geliştirilmesine, kişilerin Kürt kimliğini yaşamasına, ben Kürdüm diye övünmesine, Kürtlüğüyle şeref duymasına ve bu konuda önündeki engellerin kaldırılmasına evet diyoruz.
Okullarda çocuklara okutulan ve Türk kökenli olmayanları bile Türk kimliğiyle övünmeye zorlayan andın kaldırılmasını da kabul ediyorsunuz bu durumda, öyle mi?
Bu konu, bir ulus-devlet yaratma anlayışından gelen kimi uygulamalarımız bizim. Günü geldiğinde bütün bunlar tartışmaya açık şeylerdir. Zaten demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesi de bu konuların rahatlıkla tartışılması demektir. Bu tartışmalara katılmak ve yapmak ürkütücü olmamalı. Her şey tartışılsın. Tartışmakta sıkıntı yok.
Son KCK operasyonları ve bu operasyonlar nedeniyle ortaya çıkan devlet içi çekişmede CHP’nin tavrı nedir?
Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı çok önemli. MİT Başkanı için 250. Madde’nin değiştirilmesi saydam yönetimi zedeler. Bu ülkede herkes hukuk önünde hesap vermelidir. Biz, ayrıca özel yetkili mahkemelerin de kaldırılmasını istiyoruz. KCK operasyonlarını da hukuksal boyutuyla destekleriz. Hukuk dışı hiçbir eyleme onay vermeyiz.
Kürt meselesinin demokrasiyle mi, silahla mı çözülmesinden yanasınız?
Biz bu konunun barışçıl yollarla ve demokratik yöntemlerle çözümünden yanayız. Sorunun silahla çözülmeyeceği artık aşikâr.
PKK’yla müzakereleri destekliyor mu CHP?
Yapılan araştırmalarda, Türkiye’nin yüzde 67’sinin müzakereyi doğru bulduğu söyleniyor. Toplum, Kürt sorununun barışçı ve demokratik yollardan, müzakere yöntemiyle çözülmesine hazır. Dikkat ederseniz genel başkanımız bu konuda herhangi bir şey söylemedi. Oslo’daki müzakereleri çıkıp eleştirmedik biz. Bakın... Kürt sorununun çözümünden kaçarak iktidar olunmaz. Bu sorunu çözmeden Türkiye’nin sağlığı düzelmez, ülke rahatlamaz. Geçenlerde Diyarbakır’a gittim. AKP’nin zikzak politikaları çözüm umudunun yitirilmesine neden olmuş orada. BDP’nin ise tepkisel bir siyaset izlediği ortada. İnsanlar kendilerini yalnızlaştırılmış hissediyor. Yeni bir siyasi soluğa ihtiyaçları var. Acaba bu soluk CHP olur mu diye bütün gözler üzerimizde.
Kılıçdaroğlu’na karşı muhalefet yeni bir başkan adayı çıkarır mı?
Hayır. Böyle bir durum yok. Ayrıca bu kurultay teknik olarak buna izin vermez çünkü bu kurultay seçimli bir kurultay değil.
Eğer muhalifler tüzüğün 9. maddesini değiştirmeyi başarırlarsa, ilerisi için yeni bir başkan adayı çıkarırlar mı?
Tabii, çıkarırlar. Ama şu an CHP’de kesinlikle bir liderlik sorunu yok. Parti içi iktidar arayışı bu ve bunu doğal karşılamak gerekir.
Baykal yeniden göreve talip olacak mı?
Kendisi ben talibim demez ama kendisine yönelik öyle bir yaklaşım ve ihtiyaç hissederse neden bunu istemesin ki...
Son soru... Kılıçdaroğlu, parti içindeki görüş ayrılıklarının üstesinden nasıl gelmeyi düşünüyor?
Birlikte geleceğiz. Eğer CHP’de herkes, 33 ilde milletvekili çıkaramayışımızın nedenini, bugüne dek parti olarak yeterli politika üretemeyişimize bağlamazsa, bu işin altından kalkamayız. Önce, CHP’nin içinde demokrasi var mı, yok mu tartışmalarını bitirmeliyiz. Herkes özgürce düşüncelerini söylemeli ve doğruyu arayabilmeli. Ben iddialıyım!
Hangi konuda?
CHP’de örgütlenme stratejisi doğru olursa, iktidar yolundaki engeller aşılır. CHP’nin 975 bin üyesi var. Bundan böyle kimse kimseden imtiyazlı olmayacak. CHP’de herkese eşit olanaklar sunulacak. Herkes belediye başkanı adayı, milletvekili adayı olabilecek. Adaylar merkez yoklaması yöntemiyle belirlendiği takdirde insanlar eşit olamazlar. Son beş seçimdir CHP’de yerel ve genel adayların yüzde 80’i merkez yoklaması yöntemiyle belirlendi. Şimdi bu oran yüzde 20’ye düşecek ve CHP’yi tepede bir avuç insan yönetmeyecek. CHP’yi artık hep birlikte yöneteceğiz biz...
Neşe Düzel - Taraf
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.