CENGİZ ÇANDAR: PKK’Yİ TASFİYE SONUÇ VERMEMİŞTİR
BDP'nin konferansında konuşan gazeteci-yazar Cengiz Çandar, geçtiğimiz Haziran ayında açıkladığı raporun bugün hala geçerliliğini koruduğunu belirtti.
05 Şubat 2012 Pazar 16:20
BDP'nin konferansında konuşan gazeteci-yazar Cengiz Çandar, geçtiğimiz Haziran ayında açıkladığı raporun bugün hala geçerliliğini koruduğunu belirterek, "Abdullah Öcalan ile örgütü birbirinden ayırarak, Öcalan üzerinden PKK'nin tasfiyesi esas alınmıştır. Sonuç vermemiştir. Abdullah Öcalan ve PKK bölünmesi üzerine oynamamak gerekiyor. Raporun fikri buydu" dedi.
BDP'nin düzenlediği "Kürt sorunu, çözüm olanakları ve Öcalan'ın rolü" konulu konferansın ikinci oturumunda "Öcalan'ın çözüm arayışı: Roma ve İmralı süreçleri" konusu tartışıldı. Bu oturuma konuşmacı olarak Prof. Norman Peach, MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, yazar Cengiz Çandar katıldı.
Bu oturumda ilk sözü alan yazar Cengiz Çandar, geçtiğimiz yaz hazırladığı raporu hatırlattı, "Bu rapor, bugünkü mevcut koşullar üzerinden hazırlanmıştır. Bu rapor bir ön kabulden yola çıkarak anlam taşır. O da Kürt sorununa güvenlik önlemli askeri çözüm olamaz, ön kabulünden hazırlanmıştır."
"Bu raporların bir adresi vardır. Bunun adresi kamuoyu değildir" diyen Çandar, şöyle konuştu: "Tartışmaya sunulan bir metin değil. Adres de siyasi karar vericidir. Bu tür çalışmalarda, siyasi karar vericiye, 'bu soruyu çözmeye niyetin varsa, yol arıyorsan, referans noktası arıyorsan, bunu kullanabilirsin' diyorsun."
Raporun geçerliği açısından verili unsurlarda bir değişiklik olmadığını belirten Çandar, "AKP'nin başkanı Erdoğan, AKP oyunu artıran pozisyonda. Abdullah Öcalan hala lider. Verili durum yerinde. Ancak değişen şu; hükümet, raporun reddettiği noktayı esas aldı, güvenlik öncelikli askeri çözümü tercih etti. Bu noktada rapor zararlı yayın haline geldi."
"Bu yol denenmiş ve yürütenler açısından istenen sonucu vermemiştir" diyen Çandar, "Yine sonuç vermeyeceğine inanıyorum" dedi. Çandar, rapordaki ana temanın geçerliliğini koruduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Ana teması şuydu: Bugüne kadar güvenlik öncelikli politikalar, PKK'yi Kürtlerin temsilcisi olarak reddederek tasfiyeyi hedef almıştır. Abdullah Öcalan ile örgütü birbirinden ayırarak, Öcalan üzerinden PKK'nin tasfiyesini esas almıştır. Sonuç vermemiştir. Abdullah Öcalan ve PKK bölünmesi üzerine oynamamak gerekiyor. PKK ve Abdullah Öcalan kavramlarını birbirlerinden ayrılmazlığını kabul ederek, Abdullah Öcalan'ı da müzakere partneri olarak görerek, onunla müzakere ile sorunun çözümüne gidilmelidir. Birinci derecede müzakere partneri olduğu kabul edilmeli, asla onun üzerinden PKK'yi tasfiye yoluna gidilmemelidir. Mümkünse PKK üzerindeki yönetici konumunu daha da tahkim ederek bunu yapmak gerekir. Rapor ana olarak bunları ifade ediyordu."
Filistin sorununu anımsatan Çandar, İsrail'in Yaser Arafat için "bebek katili, terörist başı" kavramlarını kullandığını belirtti, "Sonra Yaser Arafat'ın Filistin halkının liderliğini kabul ettiler ve Oslo sürecine gelindi. İsrail, Arafat ve FKÖ'nün Filistin halkının meşru ve fiili olarak temsilcisi olarak kabul etti, Arafat'ın uygun gördüğü bir ekiple müzakereye girdiler ve Oslo barış süreci ortaya çıktı" diye konuştu.
"Mesele Abdullah Öcalan ile görüşmek değil" diyen Çandar, şöyle konuştu: "Abdullah Öcalan ile yıllardır değişik devlet yetkilileri görüşmüş zaten. O eşik kendiliğinden aşılmış durumda. Mesele görüşmedeki yaklaşımda. Öcalan'ın İmralı Günleri diye bir kitap var. Bu kitap önemli. Abdullah Öcalan, savunmasında örgütüne ilişkin ifade vermiş olmasına rağmen, örgütünü terk etmiyor. O kitap, Öcalan'ın PKK'den ayrılamayacağını gösteremiyor. Bu nedenle sorunu Öcalan'ı muhatap alarak çözmek zorundasınız. PKK'yi devre dışına bırakarak, çözümün imkansız olduğu görüldü."
İrlanda deneyimini anlatan Çandar, "İngiliz tarafının bize söylediği şuydu: İki tarafın eşit olduğu duygusuyla müzakereye oturmak gerekiyor. Kaybedenin olmadığı fikriyle masaya oturulmalı. PKK'yi bir paketle çözelim, önce dersini verelim, bel kemiği kıralım, yöntemi, çözümü imkansızlaştıracağı, kangren haline getireceği için bence geçersiz bir çözümdür" diye konuştu.
Öcalan'ın yaşam koşullarının değiştirilmesi gerektiğini belirterek, "Öcalan'la bugünkü şartlarıyla müzakere edilmez, moral ve fiziki şartlarının değiştirilmesi gerekiyor" dedi. Hükümetin tutumuna ilişkin olarak da, "Ben iyimser bir tablo görmüyorum. Hükümet, bu politikanın kendisine zarar vererek döneceğine kani oluncaya kadar bu politikaya devam edecektir" dedi.
'PKK ÖNEMLİ BİR SİYASAL HAREKETTİR'
Çandar'ın ardından MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş söz aldı. "Kürt sorunun konuşurken, meseleye Türkiye eksenli bakmalıyız" diyen Öneş, "nitelikli demokrasi, hukukun üstünlüğü prensipleri içinden sürece bakılmalı. Türkiye'nin öncelikli meselesini demokrasisine öncelik kazandırılmalı" diye konuştu.
Kürt sorununu doğuran tekçi zihniyete dikkat çeken Öneş, "PKK sebep değil, sonuç. Bu sonuç da Türkiye demokrasisinin standartlarıyla bağlı" dedi. Bu çözüm sürecinde Kürt siyasetine çok önemli görev düştüğünü belirten Öneş, "Araç olmamalı. Geçmişten dersler çıkartmalı. Ortadoğu'daki çıkan boşluklardan yararlanma arayışı, Kürt siyasetinin yönlendirilmek istendiği yerdir" diye konuştu. Türk siyaseti kadar Kürt siyasetinin özeleştiri yapmasının çözüm şartlarının yaratılması bakımından önemli olduğunu söyledi. Türkiye'deki vesayet sistemine dikkat çeken MİT eski Müsteşar Yardımcısı Öneş, "Türkiye dinamiklerinin, geri dönüşemez şekilde, Türkiye siyasetleri bu talebe cevap vermekte zorlanmaktadır. Siyasi iktidarı olarak, muhalefeti olarak, Kürt siyaseti olarak zorlanmaktadır. İlkeli siyaset yöntemine ihtiyacımız var" dedi. PKK için "önemli bir siyasal harekettir" tespitinde bulunan Öneş, "Bu kendisine daha ağır sorumluluklar yüklemektedir" dedi.
Eski MİT'çi, şu "çözüm" önerilerinde bulundu: "Türkiye dinamiklerinin değişim ve gelişim çizgisi, Kürt siyasetlerindeki sömürge değerlendirmelerinin yanlışlığını göstermektedir. AK Parti iktidarını mücadele edilecek temel çelişki olarak görülmesi doğru bir değerlendirme değildir. BDP'nin yeniden yapılandırılması ihtiyaçtır.
KCK gibi yapılara da gerek yoktur. Zaten meşru temsilciler var. Yeni anayasa sürecinde BDP önemli rolünü kullanabilir. Ak Parti'yi etkilerken CHP'yi de etkileyecektir. Ak Parti de büyük bir sorumluluk altındadır. Demokratik Türkiye oluşumuna destek vermelidir. Yeni anayasanın temel kriterlerini açıklamak ve tartışmak durumundadır. Anayasa sürecinde bir yol temizliği yaparak, TMY, TCK'da kaldırılması gereken maddeleri kaldırmalı ve güven artırıcı önlemler atmalıdır." (anf)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.