22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır16°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin3°C

BUGÜN "SON DARBE"NİN YILDÖNÜMÜ

Bugün, TSK tarafından 27 Nisan 2007'de internet ortamında duyurulan ve tarihe adı e-muhtıra olarak geçen basın açıklamasının yıldönümü.

Bugün "Son Darbe"nin yıldönümü

27 Nisan 2010 Salı 11:35

Bugün, TSK tarafından 27 Nisan 2007'de internet ortamında duyurulan ve tarihe adı e-muhtıra olarak geçen basın açıklamasının yıldönümü. Gerekçeleri kadar yazım dili itibariyle de iğrenç bulunan ve milletin değerlerine karşı aşağılama ve saldırganlık içeren açıklama, darbe ve darbeciler adına sonun başlangıcını getirdi. Sonraki süreçte hazırlayanlar tarafından sahiplenilmeyerek "ortalık malı"na dönen 27 Nisan e-muhtırası, Türkiye'nin demokrasi tarihinde yerini "Son darbe" olarak alacağa benziyor. TSK'nın e-muhtırasından önce ve sonra yaşanan süreç, Türkiye'de tabuların yıkıldığı ve bürokratik oligarşinin dağılma aşamasına geldiği bir dönem oldu.  

Muhtıra'dan önce siyasi ortam

Mayıs 2007'de 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresinin dolacak olması, yerine AK Parti tarafından kimin aday yapılıp yapılmayacağına ilişkin dayatmaları da beraberinden getirmişti. Baykal'a göre Milli Görüş geleneğinden gelen birisi cumhurbaşkanı seçilemezdi. Başbakanlık ve Meclis başkanlığının Milli Görüşçüler tarafından işgal edildiğini savunan CHP Lideir Baykal, ülkenin en önemli makamı olan cumhurbaşkanlığına kendi istemedikleri birinin getirilmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Ak Parti'nin CHP ile uzlaşmaması durumunda ülkede kaos olacağını öne süren Baykal, o dönem Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı adayı olarak kabul etmeyeceklerini deklare etti. MHP'nin de aynı yönde tavır sergilemesi üzerine siyasi ortamı daha da gerginleştirdi. Kutlu doğum etkinliklerinin tüm yurtta coşkuyla kutlanması, o gergin dönemde TSK ve CHP'yi ciddi şekilde rahatsız etti.

Muhtıra süreci

Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 12 Nisan'da yaptığı açıklamada, seçilecek cumhurbaşkanının Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanı sıfatını taşıyacağı için TSK'yı yakından ilgilendireceğini dile belirterek, seçilecek cumhurbaşkanının Cumhuriyetin temel ilke ve kuralları ile Atatürkçülüğün gereklerine sözde değil özde bağlı olması gerektiğini söyledi.

AK Parti Merkez Yönetim Kurulu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili tam yetki verdi ve Erdoğan kendisinin cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıkladı. O günlerde adı geçen adaylarla ilgili Erdoğan'ın Arınç'la yaptığı görüşmede; Arınç'ın Erdoğan'a kendisi aday olmaması durumunda Abdullah Gül'den başkasını istemeyeceğini belirtmesi üzerine Abdullah Gül cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildi.

27 Nisan gecesi

27 Nisan gecesi saat 23:00 sıralarında TSK'nın resmi internet sitesinde, cumhurbaşkanlığı seçimi adaylık sürecinde ve kutlu doğum haftası kutlamalarında yaşananları neredeyse vatana ihanet ve düşman unsurların faaliyetleri olarak değerlendiren bir açıklama yayınlandı. Bir anda tüm televizyonlarda flaş haber olarak geçen bu açıklama, e-muhtıra olarak anılmaya başlandı.

TSK'nın "e-muhtıra" metni

Çok acemice, saldırgan ve buyurgan bir üslupla kaleme alınmış olan e-muhtıra'da şu görüşlere yer verildi:

Tarih: 27 Nisan 2007

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.

Bu bağlamda;

Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde Kur'an okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.

22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.

Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.

Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.

Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.

Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.

Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.

Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.

Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

E-Muhtıranın yankıları

Hükümetin Tepkisi Çok Sert Oldu

TSK'nın elektronik muhtırasına hükümet kanadından yanıt gecikmedi. Ertesi gün saat 15:00 sıralarında Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek kameraların karşısına geçerek şu sert açıklamayı yaptı:

Dün Genelkurmay Başkanlığı tarafından çeşitli konulardaki görüşlerini ifade eden bir açıklama basın yayın organlarına gece yarısı verilmiş ve Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer almıştır.

Bu açıklama hükümete karşı bir tutum olarak algılanmıştır.

Kuşkusuz demokratik bir düzende bunun düşünülmesi dahi yadırgatıcıdır.

Öncelikle söylemek isteriz ki, Başbakan'a bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı'nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez.

Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin emrinde, görevleri Anayasa ve ilgili yasalarla tayin edilmiş bir kurumdur. Anayasamıza göre, Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakan'a karşı sorumludur.

Bu metnin basın yayın organlarına verilmesi ve Genelkurmay'ın internet sitesinde yayınlanmasındaki zamanlama manidardır. Öncelikle, devletimizin yüce makanı olan Cumhurbaşkanlığı'na 11. Cumhurbaşkanı'nı seçme sürecinde böyle bir metnin, hem de geceyarısı ortaya çıkması son derece dikkat çekicidir

Bunun, bu hassas dönemde, Anayasa Mahkemesi eksenli tartışmalar yapılırken ortaya çıkması, yüce yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olarak algılanacaktır.

Herkes şunu açıkça bilmelidir ki, hükümetimiz devletimizin, anayasanın 1, 2 ve 3. maddelerindeki temel ve vazgeçilmez ortak değerleri, ülkemizin birlik ve bütünlüğü, milletimizin saygınlığı, Türkiye'nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliği konusunda herkesten daha fazla taraftır ve hassastır. Türkiye'nin milli birlik ve bütünlüğü ve Türk milletinin esenliği bu değerlerin korunmasıyla mümkündür.

Cumhuriyetimizin temel niteliklerine, Anayasa'ya ve yasalara aykırı, gerçek ve tüzel kişiler tarafından zaman zaman ortaya konan hiçbir tutum ve davranışı tasvip etmek mümkün değildir.

Bu durumlarda zaten başta Cumhuriyet savcıları olmak üzere, soruşturma makamları hiç kimseden izin almadan gerekli soruşturmaları yapma yetkisine sahiptirler. Bu konularda gereğini yapmak vazifeleridir.

Ayrıca hükümetimizin ve bağlı birimlerin gerek basın yoluyla duyulan, gerekse çeşitli ortamlarda dile getirilen, devletimizin temel değerleriyle çelişen uygulamalar konusunda duyarsız kalması sözkonusu olamaz.

Bu nedenle ilgili metinde Genelkurmay Başkanlığı'nın hükümetle ilişkileri bakımından son derece yanlış ifadelerin yer alması üzücü olmuştur. Devletimizin tüm temel kurumlarının bu konularda daha özenli ve daha dikkatli olması gerektiği, Türkiye'nin güçlenme, modernleşme ve demokratik standartlarını yükseltme sürecinin sağlıklı yürümesi bakımından zorunludur. Aksi halde devletimizin güçlenmesine, ülkemizin huzur ve refahına telafi edilemez zararlar verilmiş olacaktır.

Devletimizin temel değerlerini koruma konusunda birincil görev hükümetindir, hükümet bu konuda tavizsiz bir şekilde taraf olduğu içi, hükümete bağlı tüm kurumların da bu doğrultuda taraf olmaları zaten eşyanın tabiatı gereğidir.

Türkiye'nin her sorunu hukuk kuralları ve demokrasi içinde çözülecektir. Aksi bir düşünce ve tutum asla kabul edilemez. Herkese ve her kuruma düşen görev, bu sürecin işlemesini kolaylaştırmaktır. Bunun dışındaki arayışların ülkemize ve milletimize ne kadar zarar verdiği geçmişte yeteri kadar acı biçimde tecrübe edilmiştir. Hükümetimiz, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizi daha da güçlendirmek ve demokrasimizi zedeletmemek konusunda tam bir kararlılık içindedir.

Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz vazgeçilmez, geri döndürülemez bir kazanımdır.

Bugün devletimizin temel niteliklerini korumak konusunda hepimiz el ve gönül birliği içinde geleceğe nasıl daha güçlü yürürüz onun mücadelesini vermeliyiz. Enerjimizi iç tartışmalarla tüketmet yerine ülkemizi küresel rekabette daha güçlü hale getirmeye ve milletimizin refah ve mutlululuğu arttırmaya sarfetmeliyiz.

Bu bağlamda, bazı iyi niyetli olmayanların hükümetimiz ile Türk Silahlı Kuvvetlerimizi karşı karşıya getirme çabalarını boşa çıkarmalıyız.

Türkiye'nin uluslararası toplumda itibarını zedeleye, çağdaş dünyadaki konumumuza zarar veren, Türk ekonomisinin istikrarını tehdit eden, demokrasiye aykırı ve Türk milletinin vicdanında yara açan davranışlardan tüm sorumluluk sahiplerinin kaçınması gereklidir.

Güven ve istikrarı zedeleyenler, ülkemizin ve milletimizin ali menfaatleri bakmından doğuracağı olumsuz sonuçların sorumluluğunu da yükleneceklerini bilmelidirler.

12 Eylül darbecisi Kenan Evren, Ordu'nun gerek gördüğü için böyle bir açıklama yaptığını açıkladı.

Mecliste temsil edilen CHP, ANAP, DYP, HYP, SHP ile TBMM'de sandalyesi olmayan DSP, MHP, İP liderleri erken seçim kararı alınarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yeni Meclis tarafından yapılması gerektiği yönünde açıklamalar yapmaya başladılar. Kamuoyunda zorlamalarla oluşturulan gerilim ve siyasi baskılara rağmen Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin devam edeceğini açıkladı. cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül ise adaylıktan çekilmeyeceğini açıkladı.

TBMM'de 27 Nisan 2007 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi 1. turunda toplantı yeter sayısı olan 367 sayısına ulaşılamadığı gerekçesiyle CHP cumhurbaşkanlığı seçimini Anayasa Mahkemesi'ne götürdü. Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs 2007'de CHP'nin itirazını değerlendirerek seçimin 1. turunu iptal etti. Bu gelişmeler üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 24 Haziran ya da 1 Temmuz tarihinde erken seçime gidileceği açıklaması yaptı.

Ayrıca, 1973 ve 1980'de olduğu gibi askerlerin Cumhurbaşkanlığı sürecine artık müdahil olmalarını engellemek için, Anavatan Partisi'nin teklifi TBMM tarafından kabul edilerek Anayasa değişikliği yapıldı ve bundan sonra Cumhurbaşkanlarının 5 senede bir doğrudan halk (cumhur) tarafından seçilmesi kabul edildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve CHP itiraz ettikleri için bu değişiklik referandum ile halkoyuna sunuldu ve %78 oy oranı ile kabul edilerek kesinleşti.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.