BOYNER: BABAM 12 EYLÜL'DE ÇOK SORGULANDI
Ümit Boyner, 12 Eylül’de yapılacak referandumu değerlendirdi ve “Referandumda ne çıkarsa çıksın, Türkiye’nin yeni,bir Anayasa ihtiyacı giderilemeyecek.
25 Temmuz 2010 Pazar 11:07
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, 12 Eylül’de yapılacak referandumu değerlendirdi ve “Referandumda ne çıkarsa çıksın, Türkiye’nin yeni, sivil bir ruhta dediğimiz Anayasa ihtiyacı giderilemeyecek. Bu paket referandumda kabul edildikten sonra da hâlâ Anayasa’da temel eksiklikler olacak. Biz 13 Eylül’den itibaren ‘Yeni Anayasa’nın nasıl yapılması gerektiğine yönelik ülke örneklerinden ve evrensel akademik kapasiteden yararlanarak çeşitli çalışmalar gerçekleştireceğiz” dedi.
TÜSİAD Başkanı olarak 6 ayı geride bıraktınız. Çok yoğun bir dönem oldu. Ekonomik kriz sonrasında toparlanma, işsizlik, Anayasa değişikliğini konuştuk, konuşuyoruz. Dış ilişkiler, İran ve İsrail ilişkileri gündemde oldu. Demokratik Açılım tartışılırken terör olayları arttı. Bu yoğunlukta tüm bu konularda görüş verdiniz. Geçtiğimiz 6 ayı nasıl geçirdiniz? Performansınızı nasıl buluyorsunuz?
Göreve geldiğimizde aslında çok idealist olarak kendi programımızı ortaya koyduk. Program çerçevesinde 10 ana başlık altında ekonomik alanda çalışmalar vardı. Verimlilik tabanlı büyümeye geçiş, yeni bir sanayi modeli yapısı, Türkiye’de büyümenin yarattığı cari açığın karşılanması, rekabet yapısının güçlendirilmesine ilişkin konular vardı gündemimizde. Bu konularla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Bununla birlikte ‘Demokrasi Açığı’nın giderilmesi programın temel amaçlarından biriydi. Anayasa değişikliğiyle birlikte gündem de hızlı bir şekilde bizi içine aldı. İlk 6 ay içinde yaptıklarımız bundan sonraki 6 ay için yeni yol haritası çıkarmamızı sağladı. Farklı alanlarda yeni yol haritaları oluşturduk.
Ekonomi, siyaset gibi alanlarda yeni yol haritaları mı hazırlandı?
Evet. Bizim en önemsediğimiz noktalardan hareketle çalışmalar yaptık, yapıyoruz.
Seçim barajı düşürülmeliydi
Şu günlerde Anayasa değişikliğiyle ilgili referandum konusunda TÜSİAD’ın duruşu çok konuşuluyor. Sizden ‘evet’ mi ‘hayır’ mı diye bir açıklama mı bekleniyor?
Anayasa paketinin tek tek tüm maddeleri konusunda TÜSİAD’ın pozisyonu son derece netti ve hükümet ve kamuoyu ile paylaşıldı. Esasen ruh olarak Türkiye’nin uzlaşıya ihtiyacı var. Göreve geldiğim gün demokrasi açığından bahsettim, siyasi reformların altını çizdim. Türkiye’nin anayasal değişiklikten önce ‘Seçim ve Siyasi Partiler’ yasalarını değiştirmesi gerektiğini savunduk; tam 13 yıldır aynı şeyi tekrarlıyoruz. Muhalefetteyken uygun bulunan bu temel öneriler iktidardayken unutuluyor. Yüzde 9, 7, 5, 3 gibi oranlarla parlamento dışında kalan oy kapasitelerini kim nasıl açıklayabilir?
Farklı yöntemlerle de baraj aşılmaya çalışılıyor... Bağımsız adaylar çıkıyor...
İnsanlar parlamentoya girebilmek için garip dolambaçlı yollara sevk ediliyor. Temsil adaletini sağlamalıyız. Oranın ne olacağı konusunda farklı görüşler olabilir. Ben özellikle ‘Koalisyon hükümetleri olsun’ demiyorum. Her fikrin demokratik ortamda temsili Türkiye’nin huzuru için önemli. Bu, bölünmüşlüğün giderilmesi için çok önemli.
Seçmen davranışları da çok etkileniyor...
Baraj yüksek olduğu için isteklerimizle değil kaygılarımızla oy veriyoruz. İnsanlar baraj nedeniyle oy tercihlerini değiştirebiliyor. Söylemi demokrasi olan partiler yüzde 10’luk barajı ‘Kim gelmesin’ diye savunuyorlar. Merak ediyorum. Bu sürdürülebilir bir sistem değil. Bugün Türkiye’de Anayasa paketini savunan, bunun Türkiye’nin demokratikleşmesi için önemli olduğunu söyleyen bir kitle var, bu kitle içinde önemli aydınlarımız olduğunu düşünüyorum. Bu entelektüellerin bu siyasi reformlara da aynı düzeyde sahip çıkmaları beklenir. Ben şaşırıyorum bu bir şekilde rafa kaldırılıyor. Aynı şekilde ‘Siyasi Partiler Yasası’. Niçin partilerdeki lider sultasından eskisi kadar şikayet etmiyor aydınlarımız? Parti içi demokrasinin olmadığı rejim nasıl demokratikleşme sağlar? Demokratikleşmede bilmediğimiz bir sıralama mantığı mı var acaba?
‘Genlerimizde hâlâ kurtarıcı beklentisi var galiba’ gibi geliyor mu?
Biri gelecek herkese demokrasi mi dağıtacak? Meclis’teki milletvekillerinin aidiyeti ve hesap verme sorumluluğu liderlerine değil seçmenlerine karşı olmalı. Bizim gibi STK’lara ve entelektüellere bu bilinci artırma görevi düşüyor. Demokrasinin 2 ana önemli kuralı var; biri hesap verme, diğeri şeffaflık. Hesap verme konusunda yalnızca lidere bağlıysa vekiller, bu kabul edilebilir değil.
Suskun olduğunuz için eleştirildiniz referandumla ilgili, sonra açıklama yaptınız. Sizin Anayasa değişikliğiyle ilgili açıklamalarınızdan sonra aldığınız yorumlar mı bunu doğurdu?
Biz bu tartışmalar yokken “12 Eylül Anayasası’nı kaldırmak lazım” diyorduk. Ben göreve geldiğimde “Yeni Anayasa’ya ihtiyaç var” dedim. 2007’de umutla başlayan bir süreç vardı. Bir taraftan, yeni anayasayı oluşturma süreci o atmosferde iyi yönetilerek geliştirilebilirdi ve şimdi daha farklı bir noktada olabilirdik diye düşünüyorum. Diğer taraftan son derece rahatsızlık verici, Türkiye’yi geri götürebilecek bazı antidemokratik girişimler yaşandı ve sağlıklı bir demokratikleşme süreci yitirildi. Sonrasındaki parti kapatma davaları da çok uzun süre Türkiye’yi gerdi. Mevcut durumda ise hükümet Anayasa ile ilgili olarak parçalı bir paket getirdi. Demokratikleşme konusunda önemli bir müktesebatı ve yeni Anayasa konusunda tercihi açık olan bir STK olarak bize iletilen Anayasa paketine yönelik görüşlerimizi oluşturduk. Biz seçim dönemlerinde de kavramlar ve politikalar üzerinden tartışıyoruz. Bize en yakın şu parti demiyorsak, referandum da ‘Evet ya da hayır diyoruz’ dememeliyiz. Bu propaganda görevi partilerin işi ve gereğini yapıyorlar gibi gözüküyor.
Paket değil de maddeler üzerinde oylama mümkün olsa her şey farklı olurdu diyebilir miyiz? Siz de bunu önermiştiniz...
Paketin hap olarak önümüze gelmesi seçmen tercihini güçleştiriyor inancındayız.. Birbiriyle tematik olarak çok farklı olguları biraraya toplamış bir paketten bahsediyoruz. Gelen pakette kesinlikle hayır diyemeceğimiz değişiklikler var. Ancak yürütmenin yargı üzerinde bu kadar etkili olduğu bir sistem bizim için çoğulculuğun önünde engel. Cumhurbaşkanı’nın zaten çok geniş olan yüksek yargı atamalarındaki etkisinin artırılmasını ve Adalet Bakanı’nın bugünküne benzer yetkileri HSYK içinde kullanacak olmasını doğru bulmuyoruz. Vasat bir sistemi farklı bir vasat sistemle değiştirmek yerine, niye ileri bir demokrasi yapısını öngörmüyoruz? Neyi bekliyoruz? Paket için ‘Doğruları var ama hayır’, ‘Yanlışları var ama evet’ dememiz beklenemez. Biz ilkesel durup tek tek maddeler üzerinde görüş veririz. Belediye seçimlerinde de genel seçimlerde de ‘Şuna oy verin, buna oy vermeyin’ diyemeyiz.
Anayasa’nın ruhunu değiştirmeliyiz
Referandumda sonuç ne çıkarsa çıksın bu yeni bir Anayasa ihtiyacını ortadan kaldırmayacak. TÜSİAD’ın da bu anlamda çıkışı oldu. 12 Eylül sonrası A ve B planlarınız var mı?
Referandumda ne çıkarsa çıksın, Türkiye’nin yeni, sivil bir ruhta dediğimiz anayasa ihtiyacı giderilemeyecek. Geçenlerde bir yorum yapıldı, “TÜSİAD’ın Üçüncü Yolu” dendi, bu doğru değil. Referanduma alternatif bir yol önermiyoruz biz. Türkiye yeni bir ruhla yeni bir anayasayı gündemine almalı. İkinci 6 aylık dönemimizde bunu nasıl yapacağımız, içeriğini nasıl oluşturacağımız, Anayasa’nın nasıl yapılması gerektiği konusunda geçmiş çalışmalarımızın bir uzantısı olarak yeni bir çalışma başlatacağız. Paket referandumda kabul edildikten sonra da hâlâ Anayasa’da temel eksiklikler var olacak. Madde bazında değil gerçekten ruhunu değiştirdiğimiz bir anayasa önemli. Bir Sivil Anayasa ve merkezde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının olduğu bir toplumsal sözleşme yapmak asıl önemlisi.
Bu konu TÜSİAD’ın gündemine geldiğinde farklı görüşler de ortaya çıktı. 4’üncü madde ve özerklik bile konuşulmalı dedi bazı üyeleriniz...
Tartışarak çözeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ilkesi bile tartışılıyor. Başbakan’ın kadın sivil toplum örgütü temsilcileriyle yaptığı toplantıda duyduğum birçok şeyi söylediğinizde cezaevine girerdiniz. Biz bir çağrıda bulunduk, 2011 seçim yılı, ‘Ey siyasi partiler yeni Anayasa olarak ne düşünüyorsunuz?’ dedik. 13 Eylül’den itibaren yeni Anayasa’nın nasıl yapılması gerektiğine yönelik ülke örneklerinden ve evrensel akademik kapasiteden yararlanarak çeşitli çalışmalar gerçekleştireceğiz.
İŞİMİ CİDDİYE ALIYORUM
Tam gün TÜSİAD’ta mısınız?
Holdingteki sorumluluklarım bu dönemde epey azaldı. Ben TÜSİAD’ta aldığım bu görevi önemsiyorum. Bu noktada kendimi önemsiyorum gibi algılanmasın, yaptığım işi ciddiye alıyorum. Ben görev yaptığım sürede sadece Ümit Boyner değilim artık, TÜSİAD’ın başkanı Ümit Boyner’im. Kurum için çalışıyorum.
Siz düzenli spor yapardınız, hâlâ yapıyor musunuz?
Hiç spor yapmıyorum artık. Zaman yok. Adrenalin yetiyor şimdilik. Eskiden düzenli yapardım.
18 yıllık evlilikte insanlar birbirine benziyor
Son 6 ayda uykusuz geçirdiğiniz geceler oldu mu?
Kaygıya kapıldığım, üzüldüğüm günler oldu. En çok üzen de terör olayları. Zaten bazen bu konuşmalarıma da yansıdı.
En gergin olduğunuz tartışma hangisiydi?
Anayasa değişikliği tartışmaları. Herkesin kamplaştığı ortamda ‘Ben ilkesel davranıyorum diye beni bir tarafa itmeyin’ demek sanırım en zor nokta oldu.
YDH’nın, eşiniz Cem Bey’in söylemine benzediğini düşünenler var söyleminizin. Ben şunu hatırlıyorum. Siz karnınız burnunuzda hamileydiniz, seçim gezilerine gelirdiniz. Cem Bey’in konuşmalarının üzerinden geçerdiniz. Yani bir zamanlar siz de Cem Bey’in konuşmalarına yardımcı olurdunuz. Şimdi aynı destek Cem Bey’den mi geliyor? Ve bu sizce niye eleştiriliyor?
Cem eski başkan, 18 senelik evlilikte insanlar birbirine de benziyor. Biraz önce anlattım 12 Eylül Anayasası’na ‘Hayır’ diyen bir aileden geliyorum. Cem’le karşılaşıp evlenmem de herhalde tesadüf değil. Birbirimizden çok farklı insanlar olsaydık 18 yıldır evli olamazdık. Ben de onun siyasi hayatının parçasıydım. Benim için zenginleştirici bir süreçti. Mutlaka Cem’in benim duruşumda katkısı oluyordur, benim de onun duruşunda katkımın olduğu gibi.
Cem beni besliyor
Sanırım model olarak eşine destek veren geride kalmış kadına alışığız... Tersini görünce şaşırıyoruz. Hep kariyer sahibi kadınlara sorulur ya, çocuklarınıza nasıl baktınız diye, nedense başarılı işadamlarına bu soru asla sorulmaz...
Biz hep paylaşımcı bir karı-kocayız. Her konuda bu böyle. Ayrıca da beni Cem besliyor. Çok dikkat çeken, tartışma ortamı içinde olan biriyim, evimde beni besleyen, huzur bulduğum bir eşim var. Zamanında ben de ona bu ortamı sağladım.
Babam 12 Eylül döneminde defalarca sorgulandı
Size apolet yakıştıranlar oldu...
Benim 12 Eylül yanlısı olduğum yazıldı. Askeri darbelerden çok ciddi yaralanan insanlar, dağılan aileler oldu. 80 öncesi ailemden çok yakınım yaptığı bir tercüme yüzünden yurtdışına kaçmak zorunda kaldı, babam da ona yardım etmekten defalarca sorgulandı. Ben çocukluğumda baskı dönemini hatırlıyorum. Türkiye’deki rejimi askeri vesayetten çıkarmanın ne kadar önemli bir şey olduğunu kişisel olarak da yaşadım. Ama bu beni önüme gelen pakette yanlışlar varsa bunları söylemekten alıkoymuyor.
Bunları TÜSİAD’ın dile getirmesine mi tepki var?
Bazı gerçekleri duyma ve tartışma konusunda sorun var. Siyasilerin zaman zaman oportunist olmaları yaptıkları işin gereğinden doğaldır. Aydınlar, akademik kapasite daha ilkesel yaklaşmalı.
Kutuplaşmadaki tavırlar beni hayrete düşürdü
Kamplaşma ve kutuplaşmayı konuşuyoruz. Referandum bunu artırdı mı? Ve vatandaş neyin değiştiğini biliyor mu sizce?
Bu kutuplaşmada beni hayrete düşüren, bir takım doğrulara rağmen hayır cephesinin bunu empoze etmeye çalışması, birtakım yanlışlara rağmen de evet cephesinin, entelektüellerden bahsediyorum, farklı şeyleri empoze etmeye çalışması, hayırcıların doğruların altını çizenlere ‘İstemeyiz’ demesi, evetçilerin de ‘Şurada da yanlışlar var’ diyenlere tahammül edememesi oldu. Bu tartışmada akademik tutarlılığın zarar görmekte olduğunu düşünüyorum. Umarım yanılıyorumdur.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.