22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

BÖYLE BİR KÜRT'E BÖYLE YAPILIR MI?

Bir Dil Niye Kanar? kitabının yazarının yüreği kanıyor. Muhsin Kızılkaya'nın susturulmak istenmesine akıl-sır erer mi?

Böyle bir Kürt'e böyle yapılır mı?

09 Mart 2011 Çarşamba 11:30

Bir Dil Niye Kanar? kitabının yazarının yüreği kanıyor. Muhsin Kızılkaya'nın susturulmak istenmesine akıl-sır erer mi?

Ben Hakkâri’nin Kürtçe adı Çele; dağ başında kaldığı halde devletin Çukurca adını uygun gördüğü kazasının, Kürtçe adı Guzereş, değiştirilmiş adıyla Cevizli Köyü’nün bir mezrasında geldim dünyaya. Derin bir vadinin içinde, dağlar arasında, yeşillikler içinde, ortasında süt beyazı bir ırmak akan, başını yukarı kaldırsan bir avuç gökyüzünün göründüğü çok güzel bir yerdi doğduğum yer... Hayat pür Kürtçeydi ve biz Allah’ın sadece Kürtçe bildiğini sanıyorduk!..

Biraz büyüyünce beni alıp bir yatılı bölge okuluna götürdüler. Okula girer girmez, Allah’ın bile bildiği Kürtçeden pişman olduğunu düşünmeye başladım. Üç aylık bir dilsizlik döneminden sonra yepyeni bir dilim oldu. Meğerse Allah Kürtçeden başka diller de biliyordu ve bildiği o dillerden biri olan Türkçeyi bana bütün şefkatiyle neden kendisi öğretmedi diye çocuk aklımla isyan ettim önce ona.

Mecburi, bir savcılık iddianamesine verilen karşı savunmadan Kürtçe alfabeyi öğrendim ben de daha ilkokuldayken. Ortaokula başladığımda iki dili okuyup yazabiliyordum. Sonrasında da hep yasaklanmış dilime, inkâr edilmiş kimliğime yanarak büyüdüm. Bu durumun böyle devam etmemesi için, ‘bölücü’, ‘Kürtçü’, ‘hain’ sıfatlarına katlanarak, bugüne kadar tutunmaya çalıştım hayata!”

Bu satırlar, toprağına kara sevdalı, eşi zor bulunur bir yurtsever olan Muhsin Kızılkaya’nın ‘Bir Dil Niye Kanar?’ adlı olağanüstü güzel kitabından.

Kim susturmak ister Muhsin Kızılkaya’yı?

Ve şimdi o Muhsin Kızılkaya, hayata tutunmak için ‘devlet koruması’ altına alınmak zorunda kaldı. Çünkü, PKK bünyesinde yer aldığı bilinen TAK adlı grup, onun ‘susturulacağı’nı bildiren bir açıklama yayımlamış. TAK, Abdullah Öcalan’ın Muhsin Kızılkaya için ‘sussun’ dediğinden yola çıkarak, kendince ‘durumdan vazife’ çıkartmış. ‘Sussun’ denilen, kimilerinin bundan ‘susturun’ talimatını çıkarttığı Muhsin Kızılkaya, konuştuğu zaman yukarıda aktarılanları konuşuyor, yani ‘Kürt kimliği’ni haykırıyor.

‘Bir Dil Niye Kanar?’ kitabının yazarının, kendisine yönelen böylesine bir ‘Kürt tehdidi’nden ötürü, doğal olarak, şimdi yüreği kanıyor.

Muhsin Kızılkaya’nın susturulmak istenmesine akıl-sır erer mi? Öne çıkan bir siyasi kişiliği olsa, PKK aleyhtarı bir faaliyet yürütse ve diyelim ki ‘örgüt’e zarar verse –yine de olmaz ama- “Örgüt içi hesaplaşma; illegal yapılarda maalesef hesaplar böyle görülüyor” diyeceğiz ama böyle bir durum da yok ortada.

Muhsin Kızılkaya, siyasi bir aktör değil. ‘Kürt kimliği’ ve en başta Kürt dili için kendi çapınca yıllardır çırpınan ve bu yönde etki söz konusuysa, Türk aydınlarını etkileyen bir kişi.

Abdullah Öcalan’ın avukatlarından oluşan ‘Asrın Hukuk Bürosu’, Öcalan’ın öyle bir söz sarf etmediğini öne sürerek iddiaları yalanladı. Ama zaten Muhsin Kızılkaya’nın haberi bile yoktu can güvenliğine yönelik tehditten. Ne Öcalan’ın öyle bir söz söyleyip söylemediğinden ne de TAK’ın açıklamasından. ‘Devlet’, onun canını koruma sorumluluğu ile kendisine haberdar edip, önüne Öcalan’ın görüşme notlarını içeren resmi metni ve TAK açıklamasını koyduğu vakit öğrendi.

Karayılan’ın açıklaması

PKK’lı olmayan ya da BDP hattında yer almayan Kürt şahsiyetlere son zamanlarda yönelen tehditler üzerine bir şeyler söylemek gerektiğini düşünüp yazıya oturduğumda, Murat Karayılan’ın bu konulardaki açıklaması geldi. Murat Karayılan, Mehmet Metiner’e ilişkin suikast ve tehdit iddialarının ‘manipülasyon’ olduğunu ifade ederek ‘bugüne kadar herhangi bir gazeteci veya yazar-çizer çevresine karşı eylemlerinin olmadığını’ vurguladı.

Ayrıca, Şivan Perwer konusuna da değindi ve o konuda ‘bugüne kadar tek bir açıklama yapmadıklarını’ bildirerek Şivan Perwer’e hitaben “Kendini bu biçimde zaten bitiriyorsun. Bizim ayrıca yapacağımız bir şey yoktur” dedi.

Murat Karayılan’ın sert değerlendirmelerine hedef olmuş olsa da Şivan Perwer’in dünyanın her yerindeki Kürtler için bir ‘ulusal ikon’ olduğu tartışma götürmez.

Murat Karayılan, “Türk basını ve arkasındaki psikolojik savaş odakları bizim en ufak bir eleştirimizi hemen ‘şunu tehdit ettiler, bunu tehdit ettiler’ diyerek çarşaf çarşaf aleyhimize kamuoyu oluşturmak istiyorlar. Sanki hiçbir eleştiri hakkımız yokmuş gibi yaklaşıyorlar. Örneğin en son önderliğimizin (yani Abdullah Öcalan) avukat görüşmesinde normal biçimde 2-3 kişinin ismi geçiyor. Hemen şu şu kişiler de tehdit edildiler diye haber yaptılar. Kimse bu tür psikolojik savaş araçlarına kendini vesile yapmamalı, bilinmelidir ki bu tür propagandalar doğru değil, yalandır” diyor.

Zararı Kürt siyasi hareketine

Ben, ‘Türk basınının arkasındaki psikolojik savaş odaklarına’ girmediğim, hatta onların saldırı hedeflerinden biri olduğum için, Kürt siyasi hareketinin önde gelen unsurlarına, “Dilinize, kullandığınız sıfatlara, açıklama yaptığınız adreslere dikkat edin” deme hakkına da sahibim.

Orhan Miroğlu ile başlayıp, en son Muhsin Kızılkaya’ya ulaşan geniş zeminde Kürt aydınlarının can güvenliği sıkıntısına düşmeleri, ‘psikolojik savaş odaklarının oyuncağı olarak’ kendi kendilerine icat ettikleri bir durum değil herhalde.

Ortaya çıkan bu manzara, en başta Kürt siyasi hareketine zarar veriyor. Örneğin, DTK’nın birbirinden farklı eğilimlerdeki Kürtleri ‘ortak payda’da buluşturacak bir cephe olması tasavvur ediliyordu. Ömürleri Kürt taleplerini dillendirmekle geçmiş ve çile çekmiş nice Kürt isminin çevresinde oluşan böylesine bir ‘baskı ve tehdit’ tablosu ile DTK’ya kim katılır?

İsmail Beşikçi, şunun şurasında bir hafta önce ‘Kürdistan’ sözcüğü kullandı diye 15 ay hapse mahkûm oldu. İsmail Beşikçi’yi bile dışlayan bir siyasi hareketin ‘basireti’nden söz edilebilir mi?

Muhsin Kızılkaya gibi isimlere, devletten önce Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk gibi DTK eşbaşkanlarının sahip çıkması gerekmez miydi?

En doğrusu, Murat Karayılan’ın ne Metiner, ne Şivan, ne o ne bu –PKK’lı olmayan Kürtler- hakkında, can güvenliği sorunları olmadığına dair açıklama yapmak zorunda kalmamasıdır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.