BİRAND: DARBECİLİK, MEDYANIN GENLERİNDE VAR
Türk basınının önemli kalemlerinden Mehmet Ali Birand, Posta gazetesindeki köşesinde dün dikkat çekici bir yazı kaleme aldı.
20 Mayıs 2011 Cuma 04:49
Türk basınının önemli kalemlerinden Mehmet Ali Birand, Posta gazetesindeki köşesinde dün dikkat çekici bir yazı kaleme aldı. Birand, 'Evet, genlerimizde darbecilik vardı' başlıklı yazısında kendisinin de içinde bulunduğu medyanın darbeleri desteklediğini itiraf etti. Kapatılan Nokta Dergisi'nin eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş'ün kaleme aldığı 'Ergenekon Gazeteciliği' adlı kitabı okurken yüzünün kızardığını anlatan Birand, Görmüş'ün "Merkez medya darbeleri hep destekledi ve 28 Şubat'ın gerçekleşmesinde de anahtar rol oynadı..." şeklindeki tespitinin de son derece doğru olduğunu ifade etti.
"Bizim kuşak için devlet daima öncelikli ve haklıydı. Devleti de asker temsil ederdi. Politikacı, üçkâğıtçı-yalancı... Asker ise namuslu ve her şeyini vatana adamış kahramandı." diyen Birand, son birkaç yıl içinde Parlamento ile Genelkurmay arasındaki sıralamanın değiştiğini, demokrasinin bir adım öne geçtiğini düşünüyor. Duayen gazeteci, 2007'de ortaya çıkan 'Darbe Günlükleri' konusunda da özeleştiride bulunuyor: "Günlükleri küçümsemek çoğumuzun işine geldi. Oysa Ergenekon sürecini başlatan asıl gelişme bu günlüklerin yayımlanmasıydı."
Türk medyasının önemli isimlerinden Mehmet Ali Birand, Posta gazetesindeki dünkü köşesinde tarihî bir yazı kaleme aldı. 'Evet, genlerimizde darbecilik vardı' başlıklı yazıda Birand, çok önemli itiraflarda bulunuyor. Kapatılan Nokta Dergisi'nin eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş'ün kaleme aldığı 'Ergenekon Gazeteciliği' adlı kitabı okurken yüzünün kızardığını anlatıyor. İşte Birand'ın yazısından bazı bölümler: "Alper Görmüş, özetle "... Merkez medya darbeleri hep destekledi ve 28 Şubat'ın gerçekleşmesinde de anahtar rol oynadı... Adeta genlerindeki darbecilikle hareket ettiler..." diyor. Görmüş'ün, benim de aralarında bulunduğum 'merkez medya'nın büyük bir kesimi hakkında yaptığı bu saptama son derece doğru.
Bu gerçeği, 1990'larda çok konuşulan ve TSK ile ilgili bir başkası yazılmamış olan 'Emret Komutanım' adlı kitabımı hazırlarken gördüm. O kitapla birlikte uyandım. Askerin siyaset dışına çıkması gerektiğini söylediğim yazılara o zaman başladım ve başıma gelmeyen kalmadı. Davalar açıldı ve andıçlanmaya kadar gittim. O dönemlerde, bugünün medya kahramanları ortalarda yoktu (!) Bizim kuşak için devlet daima öncelikli ve haklıydı. Devleti de asker temsil ederdi. Politikacı, üçkâğıtçı-yalancı -vatanını pek düşünmeyen- cebini dolduran bir insandı. Asker ise namuslu ve her şeyini vatana adamış, özveri dolu bir kahramandı. Üstelik Atamız bu ülkeyi ve laik-demokratik Cumhuriyeti koruyup kollama görevini ona bırakmıştı. Askerin, politikacıyı denetlemeye hakkı vardı. Politikacı işleri bozduğu zaman, Asker müdahale edebilirdi. Hatta, tereddütlü bir davranışla karşılaştığımızda "Komutan neredesiniz, devlet elden gidiyor..." diyen yazılar yazdık.
NOKTA'YA GEREKEN DESTEĞİ VERMEDİK
İçimde diğer ukde kalan, Alper Görmüş'ün genel yayın yönetmenliği sırasında Nokta'nın yayınladığı Darbe Günlükleri'ni yeterince ciddiye almamamız ve dergiyi kapanma noktasına götüren baskınlara karşı çıkmadan seyretmemizdir. Bu konuda ben dahil, 'merkez medya'nın önemli bölümü yeterli duyarlığı gösteremedi. Kuşkuyla baktık. Bir yandan, çok otantik ve doğrulanan bilgiler veriliyor, bir yandan da sürekli yalanlanıyordu. Bizde de kuşku vardı. Yıllardan 2007 idi. Özellikle AK Parti'nin askere ters baktığı, 'merkez medya'nın da AK Parti'den uzaklaşmaya başladığı dönemdi. "Böyle bir notu nasıl olur da bir kuvvet komutanı yazabilir? Yazsa bile neden Nokta'ya gitti de bize gelmedi? Demek ki, işin içinde bir komplo var." yaklaşımı yaygınlaştı. Üstelik, o dönemde henüz askerin kamuoyu gözünde ve 'merkez medya' nezdindeki güvenilirliği, prestiji yıpranmamıştı. Eğer AK Parti iktidardan uzaklaştırılacak ise bunu gerçekleştirebilecek tek güç yine TSK idi. Genlerimizdeki darbecilik tümüyle kaybolmamıştı. Günlükleri küçümsemek çoğumuzun işine geldi. Oysa, Ergenekon sürecini başlatan asıl gelişme bu günlüklerin yayınlanmasıydı. Kahramanları da, onları kelle koltukta yayınlayan Görmüş ve Nokta'nın hiç tanıyamadığımız sahipleriydi. Bizler onlara sahip çıkamadık.
Doğru dürüst sesimizi dahi yükseltemedik. 'Merkez medya'da birimize böyle bir baskın yapılsa yeri göğü birbirine sokar ve iktidarı yerden yere vururduk. Görmezden geldik. Bugün utanç duyuyorum."
'MERKEZ MEDYA' BÜTÜN DARBELERE YARDIMCI OLDU
Mehmet Ali Birand, yazısında, bütün darbelerde 'merkez medya'nın oynadığı role de değiniyor. 'Merkez medya'nın yapılan yayınlarla bütün darbeleri anlayışla karşıladığını anlatıyor: "Bizim için, (yani, laik merkez medya mensuplarının büyük bölümü için) öncelik demokrasi veya Parlamento değildi. Genelkurmay daha önemliydi. Bundan daha normal bir şey olmazdı ki... Bizler böyle yetiştirildik. Genlerimize, belki de farkına varmadan darbecilik işlendi. Komutanların üstünlüğünü sorgusuz kabul ederdik. Üniformaların pırıltısını yarı hayranlık, yarı korkuyla izlerdik. Bütün darbeleri anlayışla karşıladık. Yardımcı olduk. Son birkaç yıldır, genlerimizin kafası karıştı ve her şeye farklı bakar olduk... İlk defa, demokrasi-parlamento ile Genelkurmay arasındaki sıralama değişti. Demokrasi bir adım öne çıktı. Bakalım kalıcı olacak mı?"
Alper Görmüş (Taraf Gazetesi yazarı): Saldırılara hazırlıklı olsun
"Birand'ın Türk ordusunun anti-demokratik çalışmalarında merkez medyanın katkıları ile ilgili itirafları geç de olsa pozitif ve cesur bir açıklamadır. Birand ile kesinlikle aynı düşünceleri paylaşıyorum. Birand, merkez medyanın önde gelen isimlerinden biri. Yaptığı itiraf yüzünden kesinlikle medyası tarafından bir yaylım ateşe tutulacak. Ama bütün bunlara rağmen itiraflarını çok önemli ve cesur buluyorum. Daha önceki darbe dönemlerinde etkili merkez medya büyük rol oynamıştı. Şimdi de merkez medya aynı yapı ve karakterlerle yayın yapmaya devam ediyor."
Nazlı ılıcak (Sabah Gazetesi): Birand, kendisiyle yüzleşiyor
"Mehmet Ali Birand her zaman kendi hatalarıyla yüzleşebilen bir insandır. Geçmişiyle, gerçeklerle yüzleşti. Bu anlamda kendisini kutluyorum. 28 Şubat sürecinde ve daha önceki dönemde bunları yaşadık. Alper Görmüş'ün yaşadıkları örnek. Ergenekon'a giden süreçte önemli bir adım olan 'darbe günlükleri'ni yayınladı. Ama ne yazık ki yalnız kaldı. Planlarla ilgisi olan komutan (Özden Örnek) önce itiraf etti. "Ben onları kaç defa sildim nasıl geri gelir!" dedi. Sonra reddetti. O reddedince herkes ona itibar etti. Alper Görmüş yalnız kaldı. Dönemin diğer aktörlerinden buna benzer itiraflar bekliyorum."
Mehmet Altan (Star Gazetesi yazarı): Medya, askerin ağzına bakardı
"Mehmet Ali Birand'ın medya ile yapmış olduğu açıklamalar beni hiç şaşırtmadı. Birand'ın itirafını dürüst buluyorum. Yakın geçmişe kadar ordu, medya tarafından ülkedeki her gelişimin gerçek sahibi olarak görülüyordu. Askeriyenin ülkedeki gelişmelere dair görüşü medya için oldukça önemliydi. Uzun yıllar ordunun etkisinde kalan Türk medyası ordunun en büyük destekçisiydi. Günümüzde ise medyanın karşılaştığı en büyük problem siyasetin etkisinde kalmak. Asıl problemimiz halkın medya üzerinde bir etkisinin olmayışı, Türk halkı gazete okumuyor. Bundan ötürü gazete basım maliyetleri gelirlerden daha yüksek. Dolayısıyla, medya patronları mali kaynak arayışı içersinde." (Zaman)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.