BESE HOZAT: KANTONLAR KUZEY’E YAYILIR
KCK Eşbaşkanı Besê Hozat, AKP’nin yürüttüğü politika nedeniyle Kobanê ateşinin Türkiye’yi saracağını belirtti
08 Ekim 2014 Çarşamba 10:58
KCK Eşbaşkanı Besê Hozat, “AKP böyle devam ederse Kobanê’de yaşanan savaş kesinlikle Türkiye’yi de vuracaktır. Kanton sistemi Rojava’yla sınırlı kalmayacak, Kuzey Kürdistan’a da yayılacaktır. AKP, koalisyona girip konsepti PKK’ye karşı mücadele rotasına çevirmeyi planlıyor” dedi.
KCK Eşbaşkanı Besê Hozat'la yapılan söyleşi şöyle:
Türkiye ve Kürkdistan’da artık en çok merak edilen soru, sürecin nereye doğru gittiği. AKP süreçle Kobanê arasında bir ilişki olmadığını söylerken Kürt hareketi ise bunu kesin bir kırmızı çizgi olarak ortaya koyuyor… Gerçekten süreç nereye doğru gidiyor?
Kobanê’deki savaşın kaderi sürecin kaderini belirleyeceği çok açık ortadadır. Akdoğan benzeri AKP yetkilileri, Rojava ile sürecin bağlantısının olmadığı, sürecin Tükiye’nin kendi iç sorunu olduğu yönünde açıklamaları olsa da biz hiç öyle bakmıyoruz. Rojava Kürtlerine yaklaşım demek, Kuzey’deki, Rojhilat’taki Kürtlere yaklaşım demektir. Bunun tersi de aynen doğrudur. Bunlar bir bütündür. Rojava bunun çok temel bir parçasıdır ve şu anda her şeyin kilitlendiği noktadır.
Süreç böyle gitmez, Kobanê’de yaşanan durum Türkiye’nin tasfiye politikasında ısrar ettiğini ortaya koyuyor. Bu DAİŞ belası da aslında tasfiyeyi sonuca götürme konusunda bir yöntem, bir savaş tarzıdır. Hem sorunu çözmeme, hem de mevcut kazanımları ortadan kaldırma ve eski tas eski hamam şeklinde Kürtleri imha ve inkar etme, önümüzdeki yüzyılı da böyle götürme… Hesap bunun üzerine kurulu ve DAİŞ saldırısı da bunun bir parçası.
Ama artık bu yürüyebilir mi? Yani, barajlar, karakollar, Kobanê… Hem bunları yaparım, hem de süreci devam ettiririm denilebilir mi? O zaman son çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları ne anlam ifade ediyor?
Tabii ki pratik adım atıldığında bir değer kazanır. Kararlar almışlar, komisyonlardan söz ediliyor; ortak izleme komisyonlarının kurulması lazım. Önderliğimiz de ifade ediyor, bütün bu komisyonlar, heyetler İmralı’da bir araya gelirse, Önderliğimizin de katılımıyla yapılan toplantılarda bütün bu ayrıntılar somut ve pratik eylem çerçevesi birlikte belirlenirse ve bunlar pratikleşirse, o kurulların bir anlamı olur.
Bu komisyonlar, vb. kurulsa bile Kobanê’deki tablo böyleyken durum ne olur? Kürt halkının psikolojisi orada katliam girişimi, burada komisyon ikilemini kaldırır mı?
Ciddiyetlerinin ölçüsü Rojava politikalarını değiştirmektir. Kürtler orada üç yıldır büyük bedeller ödeyerek savaştı, büyük bir devrim yaptı, bir statü yarattı; Türk devleti ise üç yıldır Kürtlere karşı bir savaş yürütüyor. Rojava’daki kazanımlara, Kürtlerin büyük fedakarlıklarla yarattığı statüye tahammül edemeyenler, Türkiye’de Kürt sorununu mu çözer? Bu asla inandırıcı değildir. Şu anda Kobanê büyük bir katliamla yüz yüzedir ve bu katliamın içinde Türkiye vardır; DAİŞ’in böyle bir savaş tekniği ve ustalığı da yoktur; Türkiye doğrudan teknik ve taktik olarak işin içindedir.
Davutoğlu zaten “PYD bizim sözümüzü dinleseydi, Kobanê halkı bu sıkıntıyı çekmezdi” diye açıkça söyledi. Adeta, “siz bizim askerimiz olsaydınız, DAİŞ’i Rojava’ya saldırtmazdık” demeye getirdi. Erdoğan da, “DAİŞ’le PKK aynı şeydir” diye açıkça söyledi. Yani bu yaklaşımın kendisi problemli değil mi?
Bu, tasfiye yaklaşımını çok açıkça ortaya koyuyor. Yüz yıldır statüsüz, kimliksiz bırakılan, varlığı yok sayılan bir halk var. Kendi ülkesini, toprağını, varlığını, kendi gücüyle kurduğu sistemi korumaya çalışıyor. Buna tahammül edemeyen, bu halkı terörist ilan ederek yok etmeye çalışan ve üstelik bütün dünyayı da bu halka karşı savaşmaya çağıran bir devlet, bir sistem nasıl Kürtlerin haklarını ve özgürlüğünü tanır?
Zaten iki yıl önce Salih Müslim’le görüşmelerinde de dediler ki, statü olmaz, bu sistemi kabul etmeyiz, Türkiye’de de Ortadoğu’da da her yerde Kürtleri statüsüz kabul ederiz. Kürtler kendini yönetemez; Kürtler ancak kölelik yapar, başka bir hakkı da yoktur. Irak’ta da köle olduğun ölçüde seni tanıyorlar. Salih Müslim’e şart koştular; birincisi diyeceksiniz ki biz bir sistem kurmuyoruz; ikincisi, bizim oluşturduğumuz muhalefet içine dahil olacaksınız; rejim tasfiye olup da o muhalefet başa geldiğinde yeni yönetim size ne verirse ona razı olacaksınız! Yani hiçbir şey! Bu kadar basit! Cenevre’ye gitmelerini de biliyorsunuz engellediler; kendi kimlikleriyle sürece katılmalarına engel oldular.
Bu arada Kobanê’ye bakılırken Güney pek görülmüyor sanki. PKK her düzeyde bir yayılma gösterdi; orada da ve bu rahatsız edici oldu sanırım. Yani tezkere aslında Güney topraklarını da hedeflemiyor mu?
Elbette sadece YPG/YPJ’yi değil, tezkere PKK’yi de kapsıyor. PKK tartışılmaz biçimde bölgede büyük bir güç haline geldi. DAİŞ’le mücadele konusunda devletlerin yapamadığını PKK yaptı. DAİŞ Bağdat kapılarına dayandı ve Irak şu anda bölünmüş halde. PKK her yere birden müdahale etti, Şengal’de on binlerce insanın hayatını korudu, Hewlêr bile düşecekti, belki Maxmûr’da Hewlêr’i kurtardı aslında. Bütün o “eli kanlı terör örgütü” lafları dünya ölçüsünde yerle bir oldu. Bebekleri kimin öldürdüğü ortaya çıktı. Görüldü ki PKK sadece Kürt halkının değil, halkların savunma gücüdür. Türkmenler de Asuriler de Êzidîler, Şebekler, Kakailer, herkes bunu anladı; moral aldılar, büyük bir kenetlenme gelişti. Dünyanın gündemine girdi. Bu elbette Türkiye’de rahatsızlığa yol açtı. En son tezkerenin amacıdır bu zaten.
Şu çok dikkat çekicidir. ABD öncülüğündeki koalisyonun amacı şöyleydi. Havadan DAİŞ’e vurmak, karada da DAİŞ’e karşı savaşan güçlere destek sunmak. Bu sonuncusu, Türkiye açısından kilit bir sorundu. DAİŞ’e karşı savaşan güçleri destekleme eğilimi Türkiye’yi harekete geçirdi. Çünkü bölgede DAİŞ’e karşı tek savaşan ve ayakta kalan güç YPG/YPJ ve PKK’dir. Türkiye bu noktada paniğe kapıldı. Açıkça da söylediler. O güne kadar direnip koalisyona katılmayan Türkiye katılma kararı aldı…
İpin ucunun kaçacağından mı korktu?
Kesinlikle! Koalisyona girip bu konsepti PKK’ye karşı mücadele rotasına çevirmeyi planladı. PKK de YPG de teröristtir söylemiyle bir konsept yaratmak istedi. Politikası da yol haritası da budur. Zaten koalisyonun amacı da PKK’ye, YPG’ye destek vermek değildi; koalisyonda yer alan güçler de baştan beri DAİŞ’i destekleyip büyüten güçlerdir. Bölgeyi yeniden dizayn etmek için DAİŞ’i yaratıp kullandılar. Şu anda bile koalisyonun Kobanê çevresinde ciddi bir bombardımanı olmamıştır.
Başlarken de Kobanê için değil ABD yurttaşlarına zarar verebilecek güçleri hedefliyoruz dediler. Kobanê halkını kurtarmak gibi bir dertleri yoktu…
Kalisyonun amacı zaten bu değildi. Biz IŞİD’i Amerika’dan, Fransa’dan, Almanya’dan bağımsız değerlendirebilir miyiz? IŞİD onlar için bir fırsattı. Nasıl El Kaide’yi kullanıp Bin Ladin’i öldürdülerse, şimdi de IŞİD’i frenlemek istiyorlar. Koalisyonun amacı IŞİD’i tümden imha etmek değildir. IŞİD’i biraz sınırlandırıp. Irak’ta biraz zayıflatacaklar ve yönünü Suriye’ye yöneltmek. Yani, IŞİD hemen tasfiye edilmez. Bölge sistemini dizayn edene kadar, bölgedeki demokratik dinamikleri tasfiye edene kadar kullanacaklar.
Çözüm süreci şu ana kadar tek taraflı bir şekilde inanılmaz bir fedekarlıkla yürütüldü. Bugün de Kobanê’yi savunmak neredeyse süreci savunmak gibi oldu. Kürtler yine sırtına ağır bir yük mü almış oluyorlar?
Sürecin kendisi Kobanê’dir zaten. Süreç dediğimiz kendisi bir statüdür, Kürtlerin kendi kendisini yönetmesidir ve bu hakkın tanınmasıdır. Sonuçta, Rojava statüsünün kabul edilmesi, Kuzey’de Kürt sorununun demokratik bir temelde çözülmesidir. Yani, Kürtler ek bir yük sırtlanmış olmuyorlar. Şimdi düşünün, bu çetelerin Kürtler’le ne derdi olabilir? Rojava kimseye saldırmamıştır, kendi toprağını kendi haklarını savunuyor; kimsenin toğrağına göz dikiyor mu, bir yeri fethetmek istiyor mu, birilerine katliam yapmak istiyor mu, böyle bir yol haritası var mı? Rojava Kürdistan’dır, Kobanê Kürdistan’dır, Efrîn Kürdistan’dır, Cizre Kürdistan’dır. Kürtler şu anda diğer halkların da toprağını, haklarını malını, mülkünü, namusunu, özgürlüğünü savunuyor; onların mücadelesini de veriyor.
Tüm halkların değerlerine, inançlarına, kutsallıklarına, topraklarına bir saldırı var. Şengal budur, Kerkük budur, Erbil budur, Suriye’deki direniş budur. Aynı zamada Suriye’deki diğer halklarının da eşitlik, özgürlük ve varlık mücadelesini Kürtler veriyor.
Peki, Ortadoğu’nun kaosuna ilaç gibi gelen şey nedir? Rojava’nın burada bir kutup yıldızı olma şansı var mıdır sizce?
Aslında Kürt Özgürlük Hareketi’nin kendisi Ortadoğu’nun tüm dertlerine devadır, tek ilaç odur. Bu ilaç, Kürtlerin kurmak istedikleri demokratik ulus projesidir. Bu milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin, mezhepçiliğin panzehiridir, militarizmin, faşizmin ve ırkçılığın panzehiridir. Demokratik ulus projesidir. Bu projenin kendisinde tüm halkların, tüm inançların, kadınların, tüm toplumsal kimliklerin, tüm ezilen sınıfların özgürce, eşitçe kendisini örgütlemesi, bir arada yaşaması dostça, kardeşçe varlığını özgürce demokratik bir şekilde sürdürmesidir. Böylece bölge gerçekten huzura kavuşacak, esenliğe kavuşacaktır. Kürtler bunun öncülüğünü yapıyor. Bölge sisteminin demokratikleşmesi gerekiyor bunun temel dinamik gücü ise PKK’nin kendisidir, Kürtlerin kendisidir.
IŞİD, bayram namazını Kobanê’de kılmakta kararlıydı. Ama gördük ki bayram namazında Kobanê’de camiler doldu taştı. Bu manzara, bu tablo batıdaki namazında niyazındaki insanlara ne söylemeli?
Binlerce insan Suruç’ta direndi. Bu, çok değerlidir. Saldırılara karşı koydular, halen de karşı koyuyorlar. Fakat çok zayıftır. Bu saldırı süreci bitirme saldırısıdır. Türkiye’nin demokratikleşmesine karşı bir saldırıdır. Türklere karşı, Alevilere karşı, Ermenilere karşı bir saldırıdır. Çerkeslere vb. tüm Türkiye halklarına karşı bir saldırıdır. O yüzden bizim beklentimiz milyonlarca insanın, bu saldırı bana karşı bir saldırıdır, deyip o sınır hattında saf tutmalarıydı. Yüzbinlerce gencin, sadece Kürt gençlerinin değil Türk gençlerinin de diğer haklardan gençlerin de Kobanê’ye gidip direniş cephesinde yer almaları gerekiyordu. Tepkiler gerçekten çok zayıf oldu.
Kobanê Müslüman Kürtlerdir. Kendisine Müslümanım diyen insanların o sınıra yığılması gerekiyor. Dindar kimliği üzerinden kendisini tanımlayan gençlerin eline silah alıp Kobanê’de YPG saflarında savaşması gerekiyordu. IŞİD, İslamiyet karşıtıdır, din karşıtıdır. Bu arada, en fazla bu iş kimin işine yarıyor? Batının ve İsrail’in işine yarıyor. İsrail her halde yüz yıl düşünseydi böyle bir şey bulamazdı. İslamiyet adına islamiyetle de hiç alakası olmayan bu çete örgütlerle bölgenin değerlerini, bu toplumun değerlerini, kültürel tarihsel değerlerini yok ediyorlar, teşhir ediyorlar, katlediyorlar.
IŞİD kıyımı Maraş katliamını hatırlatmıyor mu? Bu benzerlik Alevilere de bir şey söylememeli mi?
Tabii ki. Zaten Aleviler açısından da IŞİD en büyük tehlikedir. Mezhepçiliğin kendisi her yerde büyük Alevi katliamlarına neden olabilir. Böyle bir tehlike de kapıdadır. Bu anlamda Alevilerin, Rojava’ya, Kobanê’ye yapılan bu saldırıyı kendilerine dönük bir saldırı olarak algılayıp 7’den 70’e harekete geçmeleri gerekiyordu. Önderliğimiz IŞİD Ortadoğu’nun JİTEM’idir diyor. Tam bir kontra yapıdır. Çok vahşi yöntemlerle insanları öldürüyor, kafa kesiyor, tecavüz ediyor. Bu insanlığın dip noktasıdır. JİTEM de böyle bir yapı değil miydi? Şimdi de JİTEM, faaliyetlerini IŞİD adı altında yapıyor. Kesinlikle bu savaş aynı biçimde, aynı şiddette önümüzdeki süreçte Türkiye’de yoğunlaşacak. IŞİD, Türkiye’de de palazlandı örgütlendi.
Sonuç olarak Kuzey’e ve Türkiye’ye KCK’nin çağrısı nedir? Yeterli midir yapılanlar? Bu tehlikeyi bertaraf edecek çapta mıdır?
Kobanê’de gelişecek bir katliam yarın İstanbul’da bir katliam demektir. Yarın Antep’te bir katliam demektir. Konya’da bir katliam demektir. İzmir’de bir katliam demektir. Rojava, öyle komşu filan da değil Türkiye’nin kendisidir. Bu savaş kesinlikle Türkiye’yi de vuracak. Türkiye bu politikadan vazgeçmezse Rojava’daki direniş Türkiye’nin dört bir tarafına yayılacak. Kürtler bunu kabul eder mi? Türkiye birbirine girer. Her taraf Kobanê, Efrîn, Cizre olur. Kanton sistemi Rojavayla sınırlı kalmaz, Kuzey Kürdistan’ın her yerine yayılır.
Türkiye şu anda bu politikasıyla kendisini yakıyor. Kendisini bitiriyor. Bu politikalarını değiştirmezse kesinlikle bu ateş Türkiye’yi saracaktır. Türkiye’yi sarmış, yakacaktır.
Kuzey halkı da şimdiye kadar bazı yerlerde biraz seyirci kaldı, zayıf kaldı. Bu durum aşılmalı. Her yer gerçekten Kobanê haline gelmeli. Kobanê üzerinde uygulanan politika Botan’a, Dersim’e, Serhat’a, Amed’e, Tolhildan’a uygulanan politikadır.
Rojava Devrimi’yle Kuzey Devrimi birleşmiştir, hiçbir fark kalmamıştır. Sınır kalmamıştır. Rojava Devrimi Kuzey Devrimi’dir. Rojava nasıl kendisini savunuyorsa, Kuzey Kürdistan da kendi devrimini savunmalıdır. Kendi varlığını savunmalıdır. Karakoldan barajlara ve Kobanê’ye kadar halk topyekün direnişe geçmelidir, mücadele etmelidir. (M. Ender ÖNDEŞ / Özgür Gündem)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.