22 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara13°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

BEJAN MATUR YAZDI: DUBLE ÖZGÜRLÜK!

Başbakan Erdoğan'ın 'duble yol' tutkusu biliniyor. Yönetime geldiği ilk günden itibaren nasıl bir hassasiyet ve özenle yol yapımına önem verdiği ortada

Bejan Matur yazdı: Duble özgürlük!

29 Nisan 2011 Cuma 11:32

Başbakan Erdoğan'ın 'duble yol' tutkusu biliniyor. Yönetime geldiği ilk günden itibaren nasıl bir hassasiyet ve özenle yol yapımına önem verdiği ortada.

Bu hassasiyetinin hız kesmediği, iktidarının sekizinci yılında yaptığı açılışlardan da anlaşılıyor. Gittiği en ücra Anadolu kentinde bir bulvar açılışı, ülkenin kıyısında kalmış kasabaları merkeze taşıma gururu sıklıkla medyaya taşınıyor. Açılış konuşmalarındaki ses tonu, ülkeyi imardan duyduğu gururu yansıtmıyor sadece, Başbakan'ın kendisi hakkında da fikir veriyor. İcraat hükümeti olmaya verdiği önem belki de onu en iyi tanımlayan şey.

Hiç kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti'nin gördüğü en icraatçı başbakanlardan biri Erdoğan. Her şeyi yeniden yapmakta, eskiyi hızla dönüştürmekte gözle görünür bir cevvalliği var. Dün açıklanan 'çılgın proje' ile daha da görünür olan bu özelliği Başbakan'ı diğer yöneticilerden belirgin biçimde ayırıyor. Rakipleri bir derenin ıslahını bile düşünemezken, Erdoğan dünyanın hayret ettiği 'Kanal İstanbul' projesini açıkladı. Amacı coğrafyaya, denizin kaderine meydan okumak. İnsan iradesi ve gücüyle. Başbakan'ın bu niyetine bakınca insan mütedeyyin bir mahzun insandan çok, pozitivist ilerlemeye inanan bir birey görüyor. Onu eleştirenlerin kastettiği muhafazakârlıktan en azından icraatında iz yok.

Başbakan'ın yapmak istediğinin Türkiye'yi güçlü bir ülke haline getirmek olduğu tahmin edilebilir. Zihnindeki güç ve saygınlık kavramlarının dekorunu yaratmaya çalışıyor belki de. Atalarının bıraktığı mirasa sahip çıkarak onu geliştirmeyi hedefliyor. Bunlarda bir sorun yok. Bir ülkeyi yönetiyorsanız o ülkeyi yaratıcılık alanınız, lego parkınız olarak görebilirsiniz. İstediğiniz hayali kurmayı Allah size lütfetmekle kalmayıp imkân da vermişse keyfinize diyecek yok. Hayallerinin ufkunu zorlayan insandan daha şanslı kim olabilir? Gelgelelim ki, kurduğu hayal hepimizi ilgilendirse bile, o hayalin gerçekleşmesinin dahi yetmediği, yetemediği bir ülkede yaşıyoruz. İktidarın unuttuğu çok yakıcı gerçekler var çünkü.

Evet, Türkiye'nin 2000'li yıllara kadar modernleşmesi de, demokratikleşmesi de sorunluydu. Bugün modernleşme hızı azami seviyelerde, şehirler birer şantiyeye dönmüş durumda. Kamu kurum ve kuruluşları mekânsal yenilenme hızında olmasa da radikal bir zihniyet dönüşümü ile karşı karşıya. Sosyal güvenlikten eğitim politikalarına, sağlık sisteminden altyapı hizmetlerine, toplumu doğrudan ilgilendiren sektörler hızla değişiyor. Peki ya demokratikleşme hızı?

Türkiye yarım yamalak bir modernleşme ve demokratikleşme serüveninden, hızla ilerleyen bir modernleşme ama iki ileri bir geri seyreden demokratikleşme serüvenine evrildi. O halde soru şu: Karnı doyan, yolu yapılan, okulu son teknoloji ile donatılan bir toplumun, hak ve hürriyetlerin artırılması ile ilgili talepleri ne olacak? Mesela duble yolunda sorun olmayan Batman'da, yani Güneydoğu'nun en modern, en gelişmiş yeni kentinde yaşanan toplumsal çatışmayı, kimlik krizini, dinî talepleri, kadın sorununu ne yapacağız? Gerçek şu ki, Türkiye'nin modernleşmesi, refah seviyesinin yükselmesi hızlı müdahalelerle yoluna girerken, aynı anda ve daha şiddetli hissedilen 'özgürlükler sorunu' orta yerde duruyor. Özgürlükler sadece hayat standardıyla ölçülseydi Başbakan'ın işi kolay olurdu. Bunun sağlamasını yapmak için, dünyanın yaşama standardı en yüksek ülkelerinden olan Suudi Arabistan'a bakmak yeterli. Yakaladığı standartla bir 'demokrasi vahası' olmadığına göre!

Türkiye büyük bir değişim arzusu içinde şu an. Ancak ülkenin bütün enerjisini yatırıma sunmanın alternatif maliyeti çok yüksek. Siyasî iktidarı bir teknokratlar grubu olarak algılarsanız, hak ve özgürlüklerin genişletilmesini, vesayet rejiminin tasfiyesini ve yeni anayasa arayışınızı ihmal edersiniz. Kürtlerin, Alevilerin, dindarların, gayrimüslimlerin ve farklı toplumsal kesimlerin beklentisi, zenginleşen bir Türkiye'ye eşlik eden demokratik bir Türkiye'dir.

Çünkü doğru ve adil zenginleşmenin yolu, gerçek demokratikleşmeden geçiyor.

Bejan Matur- Zaman

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.