BAYKAL'DAN LİVANELİ'YE CEVAP!
CHP Lideri Baykal, 'Bu süreç AKP'ye yarar, CHP'yi ise eritir' diyen Livaneli ve Erdem'e de yanıt verdi ve "Başımızı derde sokacaklar" diye uyardı...
23 Ağustos 2009 Pazar 12:12
Hükümetin Kürt açılımı sürecine karşı 'mesafeli bir duruş' sergileyen, ancak AKŞAM'ın manşetinden seslendiği Başbakan Tayyip Erdoğan'a da 'Gelsin konuşalım, sır tutarım' sözleriyle açık kapı bırakan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, basına yansıyan Abdullah Öcalan'ın 'defter notları' ile ilgili ilk kez değerlendirme yaptı.
Baykal, 'Görülüyor ki terör projesinde bir adım geri atma yok. Proje aynen PKK'nın ilk günkü projesi olarak devam ediyor. 'Devleti kabul ediyoruz ama tek millet olmaz' diyor' mesajını verdi.
'Öncelikle hükümetin birçok konuda olduğu gibi iş tutma biçimi, konuyu ele alma yöntemi çok yanlış olmuştur, bu başlı başına bir sorundur' tavrını sergileyen Baykal, çok geniş bir açılım analizi yapmaya hazırlanıyor. Basın toplantısını, 'Kamuoyunda bir beklenti oluştuğunun farkındayım, bunu da saygıyla karşılıyorum, derli toplu bir şekilde düşüncelerimi aktarmayı da görev biliyorum' şeklinde ifade eden Baykal, üslubunun tonu için de, 'Oldukça sert olacak' tanımlamasını yapıyor. Önceliğini anayasa değişiklikleri ve eğitim alanına çeviren Baykal'ın analizinde öne çıkan başlıklar ise şöyle:
İKİ KONU NETLEŞTİ: Açılım sürecinde şimdiye kadar iki şey net biçimde ortaya çıktı, bizim yaptığımız tespitler doğrulandı. Birincisi, biz dedik ki DTP, İmralı, Kandil bir üçgen, aralarında fark yok. Kandil de böyle olduğunu aylar öncesinden ilan etti. DTP de diyor ki, 'Bizim üzerimizden tasfiye (PKK) yapamazlar'. İkincisi, terör projesinden geri adım yok. Bakın Öcalan'dan gelen ilk notlara, proje ilk günkü gibi aynen devam ediyor.
TEK MİLLET OLMAZ DİYOR: Ne diyor İmralı? Devlete evet, isterse bayrağını da asabilir; ama biz kendi coğrafyamızda kendi dilimizle konuşalım, eğitimimizi yapalım, kolluk gücümüzü, yerel yönetimimizi belirleyelim. Yani tek millet yok. Bir süre sonra da 'Hadi bakalım bu da yetmiyor, başka şeyler de verin' denilecek. Bunu biz gördük, şimdi bizim gördüğümüzün doğru olduğu ortaya çıkıyor. Herkes bunu görmesin diye avukatlar günlerdir İmralı Adası'na ulaşamıyor. Koster bozukmuş! Amaç o defterlerin gelmesini engellemek, geciktirmek. Çünkü defterlerde eski projenin aynen olduğu anlaşıldı.
BENİM RAPORUM, YİNE SÖYLERİM: Başbakan bize gelecekse buyursun. Dinlemeye hazırız. Ne anlatacaksın diyoruz? 'Bizde bir şey yok, sen söyle.' Ben diyeceğimi zaten diyorum işte. 'O zaman senin 1989 raporunu inceleriz, yararlanırız.' İncele. Sanıyor ki ben bugün o rapordakileri söyleyemiyorum. Olur mu öyle şey? Kelimesi kelimesine bizim raporumuz, benim raporum.
20 YIL ÖNCE KÜRT KİMLİĞİ DEDİK: O rapor özü itibarıyla komisyon toplantısında teyp açılarak, Genel Sekreter olarak yaptığım konuşmanın deşifresinin geliştirilmesine dayanıyor. Sonra Hikmet Çetin aracılığıyla DPT'nin rakamlarını alıp bölge koşullarını pekiştirdik. O zamana kadar 'Kürt kimliği' kabulü yoktu. Onu kırdık. Etnik kimliğin olmasının milli kimliğe engel olmadığını ortaya koyduk ilk kez. Herkes şaşırdı. Aynı şeyleri bugün de savunuyorum.
AÇILIMIN MENŞEİ TARTIŞMASI: Başbakan'ın çok sert sözlerine tanık oluyoruz. Peki, Başbakan'a 'Yılbaşından önce bitmeli' dedirten, takvim zorlaması yapan kim? Daha iki gün önce Sayın Cumhurbaşkanı Gül, 'Bu kendi işimiz, biz bunu yapmazsak başkaları günü gelince bunu istismar ederler' demedi mi? Kimmiş o başkaları?
TARHAN ERDEM VE LİVANELİ'YE: 'Bu süreç AKP'ye yarar, CHP'yi ise eritir' yorumları yapılıyor. Bakın size şunu söyleyeyim. Bu süreçte Kayseri'ye, Hatay'a, İstanbul'a, Silivri'ye, Antalya'ya, Isparta'ya gittim. Gördüğüm şey şu; bu süreç AKP'ye, hem de ilk kez çok büyük darbe vuracak. Vatandaştaki kanaat şu: Ya bunlar ülkeyi bir yere götürüyorlar, Türkiye'nin başını derde sokacaklar.
SEZEN AKSU, YAŞAR KEMAL GİBİ DÜŞÜNMEYEN DE VAR
Bakın şimdiden aydın ve sanatçılar arasında ikilik doğdu, bölünme başladı. Birileri öyle derken diğerleri başka şeyler de diyor. Sezen ve Yaşar Kemal destek açıklamaları yaparken, Levent Kırca, Müjdat Gezen ve Tarık Akan daha başka söylüyor. Ne yapacağız şimdi?
DİL BİZİ AYRIŞTIRIR
Kürtçe'nİn kamusal eğitim alanına girmesi, okullarda seçmeli ders olması tek millet kavramını da bitirir. Silahların yapamadığını dil yapmış olur, bizi kısa süre sonra tam bir ayrıştırmaya götürür. Anayasa'daki millet tanımının değişmesi olacak iş değil, 'Hadi canım sen de' derler.
ÖMER ÇELİK'E İKİ YANIT
Çelik diyor ki, 'Seçmeli Kürtçe dersi olabilir, bu kolektif değil, bireysel bir hak; oradan başlayacağız.' Bunun için de anayasa değişikliği şart. (Çekmecesinden Anayasa çıkarıp okuyor) anayasa'nın 42. maddesi çok net: Eğitim dili Türkçe'dir. İngiliz, Fransızca vs 'yabancı dil' statüsünde. Kürtçe ise anadil, yabancı dil statüsüne de giremez. Çelik, 'Silahlar susmadan da açılım çalışmaları devam eder' diyor. Kiminle yapıyorsun? STK'lar, DTP. Kandil ne diyor?: 'Üçümüzle de olabilir.' Yaptığın şey ne o zaman? Terörle müzakere. Bu kadar açık yani.
MHP'DEN FARKIMIZ
Güven verici biçimde silahlar bırakılırsa, bittiğine dair güven oluşursa, af projesini bizzat ben öneririm. MHP, 'Hayır, onlar suç işlediler, hiçbir zaman af olmaz' diyor. Evet suç işlediler ama 25 yıllık bir dramı ve acıları birlikte yaşadık. Silahlar kalıcı olarak susmuşsa bir barış, kucaklaşma projesi işletilebilir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.